23 Nisan'ı Selamlayan Dizi: Ya İstiklal Ya Ölüm

Ya İstiklal Ya Ölüm dizisi Türk Devrimi’nin 100. yılına uygun bir şekilde çekilerek, önemli bir görevi yerine getirmiştir. Yürekten kutluyoruz.

23 Nisan'ı Selamlayan Dizi: Ya İstiklal Ya Ölüm
Görkem Gözet
Görkem Gözet
GENEL BAşKAN YARDıMCıSı

Tesadüf mü? Elbette değil.

16 Mart 2020 günü, yani İstanbul’un işgalinin 100. Yılında, sonraları bizi her pazartesi günü ekrana kilitleyecek olan Ya İstiklal Ya Ölüm dizisinin TRT 1 ekranlarında ilk bölümünü izledik. Yayınlanacağı günü reklamlarda görünce her birimizi bir heyecan sardı. Fakat içten içe ‘acaba gerçeğe sadık kalınacak mı, dizi izlenme kaygısıyla kutsal süreci tahrif etmeden izleyiciye aktaracak mı?’ sorularını da kendimize sormuştuk.

DİZİ GERÇEĞE SADIK

Türk Devrimi’nin 100. Yılına girerken, özellikle iç ve dış cephede emperyalistlerin kolluk kuvvetleriyle çarpıştığımız süreçte dizinin yayına girmesi elbette tesadüf değil. İstanbul Hükümeti’nin tavrı, Türk Devrimcilerinin Ankara’da meclisi toplamak için çabaları tamamıyla gerçeğe uygun bir şekilde dizi de verilmiş. Ankara’dan İstanbul’a gelen vatanseverlerin Meclis-i Mebusan’da tartıştıkları her konu, söyledikleri her söz gerçeğin ta kendisi. Diziye karşı bazı aydınlarımızın ön yargıları ve burun kıvırmaları gerçekleri görmelerini maalesef engelliyor. Kurtuluş Savaşı’nın stratejisini belirlemek ve onu yönetecek karargâhı Ankara’da toplamak Anadolu Devrimcilerinin esas hedefiydi. Bu stratejiye uygun olarak Misak-ı Milli kararlarını kabul ettirmek ve meclisin Ankara’da toplanmasını sağlamak olduğunu göremeyen aydınlarımız kendi kafalarındaki bozuk iktidar stratejilerini de deşifre etmiş oluyorlar. Meclis Ankara’da değil de Chatham House’da mı toplandı?

100 yıl önce de önce iç cephenin birleştirilmesi gerektiğini incelemelerimizi bir kenara bırakırsak dizi de başarıyla işlendiğini görüyoruz. Diziyi değerlendirmede yaşanılan kafa karışıklığı bile iç cephenin ne kadar sıkı tutulması gerektiğini bizlere hatırlatıyor. 

İSTANBUL’DAN ANKARA’YA UZANAN BİR YOL VARDIR 

İngilizlerin süngüsüyle kapatılan meclis İstanbul’daki vatanseverlerin Ankara’ya geçişini hızlandırdı. Halide Edip, Yunus Nadi, Adnan Adıvar ve Mehmet Akif Ersoy gibi birçok aydınımız türlü zorluklar altında Ankara’ya geçişin yollarını aradı. Bu süre zarfında aydınlarımıza ocak olan Özbekler Tekkesi’nin Ankara’ya geçişte bir durak olduğunu görüyoruz. Karakol Cemiyeti üyesi olan Şeyh Ata Efendi’nin cesur tavrı birçok vatanseverin mücadeleyi Ankara’da yürütmesini sağladı. Sonrasında kendisi de bilfiil Ankara’ya geçerek meclis çalışmalarına katıldı.

Bu zorlu süreçleri dizi ekibinin usta oyuncuları sayesinde bizde yaşamış olduk. Özellikle Topkapılı Cambaz Mehmet ile Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Hüsamettin Bey’in zor şartlar altındaki teşkilatçılığı bir kez daha hatırlanmış oldu. Ankara’da açılacak Büyük Millet Meclisi’nin hemen öncesinde türlü tehlikeler olduğunu da ekranlarımızdan izlemiş olduk. Halide Edip’in ‘’Hangi gece bizi boğup öldüreceklerini bilmiyorduk’’ diye tarif ettiği İstanbul Hükümeti ve İngiltere destekli isyanlar Ankara’nın kapısına dayanmıştı. Atatürk’ün bu zorlu süreçte yoğun bir telgraf trafiğinin başında olması, dağınık Kuvayı-i Milliyecileri isyanların kol gezdiği cephelere sevk etmesi ve İsmet Paşa ile sürekli düzenli ordunun kurulmasına dair fikir alışverişlerinde bulunmasının işlenmesi yerindedir. Sakarya Savaşı ve Büyük Taarruzu o günlerde planlayan Mustafa Kemal işgalin düzenli orduyla, tek merkez ve tek disiplin altında sona ereceğini yol arkadaşlarıyla sohbet ederken sıklıkla bahsetmişti. Orduyu tek merkezden komuta etmek ve onu yıpratanlara karşı tavır koymak başarının biricik koşuluydu. Bugünlerde de Türk Ordusunun zaafa uğraması için pusuya yatan birçok ‘aydına’ mesaj veren sahnelerin olması bizleri sevince boğdu. Çünkü bu zafiyeti yaratanların arkasında o gün Ahmet Anzavur, Çerkes Ethem gibi öncesinde veya sonrasında düşmanın safına geçmiş başı bozukları görsek de bugün de Türkiye’nin her anlamda başarısızlığına umut bağlamış terör kuyrukçularını görmekteyiz.

İSTANBUL HÜKÜMETİ VE DAMAT FERİT

İstanbul Hükümeti’ndeki Damat Ferit ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin başında olan Sait Molla gibi işbirlikçilerin bu kadar güzel tasvir edilmesi de anlamlıdır. Dizi, bu konuyu ele alış biçimiyle de ufkun ötesini gösterme görevini başarıyla yerine getirmiş. İstanbul Ankara’dan yönetilemez diyen, Richard Moore’a twitterda methiye düzen İstanbul’un yeni prenslerinin Damat Ferit’in akıbetine dair bilgileri var mı?

MECLİS İÇERİSİNDEKİ İKİ ÇİZGİ

Ankara’ya geçenlerin arasında bazı iyi niyetler taşısa da kafa karışıklığı yaşayan mebuslarda bulunmaktaydı. Celalettin Arif Bey bu mebusların başında geliyordu. Ankara’ya gelir gelmez meclisin İstanbul’daki meclisin devamı olması gerektiğini düşünüyordu. Atatürk’ün Nutuk’ta ‘’O daima, toplanmış olan heyetin esas vazifelerinin, İstanbul Mebusan Meclisinin toplanmasını sağlamaktan ibaret ve kendisini İstanbul Meclisinin Reisi saymıştır.’’ diye bahsettiği Arif, Ankara’nın zor zamanlarında bile meclis reisliği maaşı istemekten çekinmemiştir. Erzurum ve Sivas kongrelerinde mandacılık üzerinden yürüyen iki çizgi mücadelesi şimdi de Ankara’daki meclisi İstanbul’a bağlama ve Mustafa Kemal Atatürk’ü saf dışı bırakma stratejisi üzerinden ilerliyordu. Fakat Atatürk’ün esas hedefe odaklan dirayetli tavrı tüm bu hususların üstesinden gelmesini sağlamıştı.

EKRANLARA KİLİTLENDİK

Sayısız örneği sayfamıza taşıyabiliriz fakat fazla söze hacet yok; dizi Türk Devrimi’nin 100. Yılına uygun bir şekilde çekilerek hem geçmiş mücadelelerin ayrıntılarına ve çelişkilerine gerçeklikle ışık tutmuş, hem de bugünü anlamak, geleceğe dair olası tehlikeleri hatırlatmak anlamında önemli bir görevi yerine getirmiştir. 23 Nisan 1920’yi sadece çocuk bayramına indirgeyen ve anlamını boşaltan liberal anlayışlara karşı milli birlik ve beraberliği ön plana çıkararak Millî Mücadeledeki taktik ve stratejileri berrak bir şekilde anlatmıştır. Dizi gaz almak için alelade çekilmiş biri dizi değildir. TRT’nin bir devlet kurumu olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu açıdan aynı kararlılığı devletçe ve milletçe hissetmenin gururunu yaşamak hepimizin hakkı. Tecrübeli kadrosuyla Ya İstiklal Ya Ölüm dizisi oyuncuları ve TRT emekçileri geçmişin ön yargılarını yıkarak Türk Devrimi’nin 100. Yıl coşkusunu ekran başlarındaki bizlere hissettirmiştir. Umarız bu kaliteli çizgi daha üst bir seviyeye taşınarak ilerler ve 1994 yılında yayımlanan Kurtuluş dizisinin bir devamcısı olarak bizleri tarihe götürmeye devam eder. TRT ve Ya İstiklal Ya Ölüm dizisi ekibini başarılı bu çalışmasından dolayı tebrik ediyoruz.

Görkem Gözet | TGB GYK Üyesi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler