27 Mayıs'ı Anlayabilmek

27 Mayıs 1960 sabahı gerçekleşen askeri ihtilal, halk hareketinin omuzlarında geldi ve halkla kucaklaştı.

27 Mayıs'ı Anlayabilmek
İlyas Yılmaz
İlyas Yılmaz
YAZAR

İhtilaller, insanların bir arada yaşamaları kadar eskiyse de nedenleri ve getirileri hep farklı olmuştur. Ancak temelde, hep yürürlükteki düzene başkaldırıyı temsil etmişlerdir. Türkiye’de Cumhuriyet’in kurulmasından sonra askeri ülke yönetimine taşıyan ilk eylem olan 27 Mayıs, zaman içindeki siyasi gelişmelerle farklı tanımlanıp, farklı değerlendirilmiştir. 27 Mayıs’a darbe de denildi devrim veya ihtilal de. Hatta 1982 Anayasasının yürürlüğe girmesine kadar yirmi yıla yakın bir süre Türkiye’nin resmi bayramlarından biri olarak kutlandı, ders kitaplarına ‘’27 Mayıs Devrimi’’ başlıklı yeni üniteyle (1) eklendi. Daha sonra kitaplardan çıkarıldı; tıpkı bayram ve resmi tatil olmaktan çıkarıldığı gibi…

Bir hareketin devrim olmasını anlayabilmek için şu noktaya bakmak gerekir: Ordu milletle bütünleşirse devrim olur. Fakat ordu Amerika ile bütünleşirse darbe olur. İşte 27 Mayıs'ı da devrim yapan ordunun millet ile bütünleşmesiydi. 27 Mayıs’ı ‘‘darbe’’ olarak değerlendirenler, bu eyleme işçi sınıfının ve gençliğin yaygın katılımını ve Demokrat Parti’nin (DP) on yıllık iktidar süreci boyunca ülkenin askeri ve ekonomik bağımsızlığını Amerika’ya açan hatalı politikalarını görmezden geliyor.

27 Mayıs’ı Yaratan Koşullar
“Ahmaklar! Memleketi, Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını sağlamak için bütün bu vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk bağımsızlığını feda ediyorlar.” (Atatürk, 25 Ağustos 1919)
Demokratik Parti'nin (DP) iktidar olması, Cumhuriyet devrimlerinin yok edilme sürecini hızlandırmıştır. Demokrat Parti yönetimi, "Küçük Amerika" olma yolunda ki uygulamalar ile Atlantik sistemin içerisine girmiş ve hesapsız, plansız yapılan politikalar ile ülkeyi Batı'ya bağlı bir ekonomi haline getirmişti. Atatürk devrimlerinden budamalar demokrasi gereği sayılmıştı.
DP, ülkede her anlamda dizginleri ele geçirmek için basını kontrolünde tutmaya yönelik önlemler almıştı. Muhalif basının sesini kesebilmek için gazetelerin önemli bir kaynağı olan resmi ilanların yayınlanmak üzere değişik gazetelere dağıtılmasını ilk olarak 20 Eylül 1950’de bir kararname çıkararak kurduğu Resmi İlanlar Şirketi tarafından yapılmasını sağladı. Bir yıl sonra da başka bir kararname ile bu yetkiyi hükümete verdi. (2) DP’nin muhalif basına yönelik uygulamalarına ek olarak ise ülkede "Komünizme karşı mücadele" parolası altında özellikle emekçi halkın örgütlenme, düşünce ve yayın özgürlüğü bastırıldı. Bu kapsamda 1954-1958 yılları arasında 238 gazeteci iktidara karşı yazılar yazmak suçundan mahkûm ettirilmiştir. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, Nutuk’u tefrika halinde yayınlamak dahi suç olmuştu. (3)
Menderes'in hatalarından en büyüğü; Türk ordusunun ABD’nin emrinde Kore Savaşı’na gönderilmesi oldu. Menderes hükümetinin bu adımı, NATO'ya üye olmak için atılmış bir adımdı. Sonuç 721 şehitti. Menderes’in ve partisi DP’nin kararı ile başlayan bu süreç sonucunda Türkiye-ABD ilişkileri güçlenmiş ve ülkemizin dünyanın en büyük terör örgütü olan NATO’ya girişi hızlandırılmıştı. NATO'ya girmek için atılmış olan bu adım, Türkiye'yi Atlantik'ten Pasifik'e kadar uzanan bir cephenin içerine sokulmuştu. NATO'ya üye olduk da ne oldu? 1954'te ABD, Adana İncirlik Üssü'nü kurdu. 1959'da ABD, Türkiye'ye orta menzilli balistik füzeler yerleştirdi. Yaşanan bütün bu süreç sonucunda Türkiye, Atlantik sistemin içerisine perçinlenmişti.
İkinci Dünya Savaşı’ndan güçlenerek çıkan Sovyetler Birliğinin gitgide artan etkinliği karşısında, Atlantik’ten Pasifik’e kadar komünizme karşı korunma hattı yaratmak isteyen ABD, NATO ile Kuzey Avrupa ülkelerini bir araya getirdikten Orta Doğu’da da benzeri bir oluşum kurulmasına önayak olmuştu. Bu çerçevede, Türkiye ile Irak arasında gelişen dostlukla iki ülkenin 24 Şubat 1955’de Bağdat’ta imzaladığı işbirliği antlaşmasına farklı tarihlerde İngiltere, Pakistan ve İran’ın katılımıyla Bağdat Paktı kurulmuştu. DP iktidarı, bu antlaşmalar yapılırken iyice yakınlaştığı, sözde komünizm tehlikesine karşı koruyucu olarak güvendiği ve ülkeyi iyice etkisi altına alan ekonomik bunalım karşısında da yardım elini üstünden çekmeyeceğine inandığı ABD ile Türkiye’yi büyük bağımlılıklar altına sokan bir dizi ikili antlaşma imzaladı. Bu antlaşmaların uygulanması, ABD’ye Türk topraklarında askeri üsler, tesisler kurmasına kadar uzanan haklar tanınması ve bunlarla gelen ayrıcalıkları onaylaması demekti. (4)
DP iktidarı, 1950-53 döneminde köylere uzanan yollar, kırsal kesime su ve elektrik sağlayacak barajlar, tarım üretimini arttıracak modern araçlar, bunlara sahip olmayı sağlayacak kredi yöntemleri ve üretimi endüstriye dönüştüren fabrikalarla ekonomide canlılığı sağlamış ve halkı kazanacak kimi uygulamalara imza atmıştı. Ancak bütün bunların ayrıntılı bir şekilde hazırlanmış planlar, politikalar yerine, nereye varacağı düşünülemeyen büyük yatırımlarla yapılması, kısa zamanda elde avuçtakinin tüketilip yabancı sermayeye yönlendirmeyi gerektirdi. ABD ile geliştirilen sıkı ekonomik ilişkilerle tarım ülkesi olan Türkiye’de buğdaya kadar ithal eden ülke konumuna getirdi. Bütün bunlarla birlikte Menderes hükümetinin inanç öğesini öne alıp halkı dine odaklayarak ekonomik sıkıntıları göz ardı ettirebileceğini varsayan bir siyaset izlemesi ve küçük çapta da olsa halk hareketlerinin başlamasına yönelik 27 Haziran 1956 tarihinde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri kanununun çıkarılması Türk aydınını, işçi sınıfını harekete geçirdi. DP iktidarına karşı halk hareketi 1957 yılında Gaziantep’teki kitlesel hareketlerle başladı.1958 devalüasyonundan sonra ekonomik sıkıntıların ağırlaşması üzerine, mücadele yayıldı ve yükseldi. CHP Genel Başkanı İsmet Paşa’nın yurt çapındaki gezilerinde büyük kitlesel gösteriler yapıldı.

Devrim Yolundaki Genç Subaylar

“Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler
Dalga dalga aydınlık oldular
Yürüdüler karanlığın üstüne
Meydanları zaptettiler yine
Daha o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar,
Dinleyin, duyduğunuz çakal ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar
Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.”
Nazım Hikmet, Hürriyet Kavgası

27 Mayıs Devrimi, 1961 Anayasası’nın başlangıç bölümünde de ifade edildiği gibi, “Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkının” kullanılmasından başka bir şey değildir. 27 Mayıs, İktidardaki DP Hükümeti’nin ülke aleyhine yürüttüğü politikaya son vermek isteyen Atatürkçü subayların gerçekleştirdiği bir askeri müdahaledir.
1876 Talebe-i Ulum isyanından beri mücadele alanında olan öğrenciler çok önemli bir güçtü. DP iktidarının 18 Nisan 1960 günü muhalefeti tasfiye için TBMM'de bir Tahkikat Komisyonu kurması üzerine, 28 Nisan'da İstanbul'da, 29 Nisan'da Ankara'da üniversite öğrencileri ayaklandı. 5 Mayıs 1960 günü "555K" parolasıyla Ankara Kızılay'da toplanan gençlik ve halk, Başbakan Adnan Menderes'in yakasına yapıştı. "Kahrolası Diktatörler" ve "Hürriyet" sloganlarıyla yürütülen mücadele bütün yurtta coşku yarattı.(5)
27 Mayıs 1960 sabahı gerçekleşen askeri ihtilal, halk hareketinin omuzlarında geldi ve halkla kucaklaştı. Ülke yönetimini ele alan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin amacının, “Partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak, idareyi hangi tarafa mensup olursa olsun seçimi kazanana devir ve teslim etmek” olduğu belirtilmişti. Başka bir deyişle Türk Silahlı Kuvvetlerinin amacı, ülkede demokratik rejimin yeniden kurulmasıydı. 27 Mayıs, Kemalist Devrimci geleneğe bağlı genç subaylar tarafından başarıldı.
Halk hareketine dayanan 27 Mayıs devrimi ile Türkiye, 1960 sonrasında bir özgürleşme ve ekonomik gelişme dönemine girdi. İşçi ve köylü hareketi, 1961 Anayasası’nın getirdiği hak ve özgürlükler ortamında, Cumhuriyet tarihinin en büyük atılımını yaptı. Türkiye, halk hareketinin hızla yükseldiği bir döneme girdi. Emekçi sınıfların siyasal hayata katılımlarının siyasal ve hukuki koşullarını yaratmıştır. 27 Mayıs devrimi ve 1961 Anayasası, 1945-1960 yılları arasındaki küçük Amerika sürecine karşı bir isyandır. Ancak, Türkiye’yi Atlantik sistemin çerçevesi dışına çıkaramamıştır. Devletin temel nitelikleri konusunda 1937 yılında anayasanın 2. Maddesine konan Altı Ok formülü, 1961 Anayasasında yer almadı. Devletin temel niteliklerine ilişkin formülün değiştirilmesi, şu şekilde açıklanıyordu: Milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, ve devrimcilik gibi ilkeler, belli partiler tarafından savunulabilir; ancak anayasada yer almaz. 1961 Anayasası, bu yönüyle Türkiye’yi yeniden Kemalist Devrim rotasına sokamamıştır.

27 Mayıs'ı Anlayabilmek
27 Mayıs’ı millet yaptı. Perşembe’nin gelişi çarşambadan, 27 Mayıs’ın gelişi DP iktidarından belli olmuştu. 27 Mayıs’ı “darbe” olarak hedef alanlar, 1950-60 yılları arasında iktidarı elinde bulunduran Menderes-Bayar hatalarını tartışmaktan özenle kaçınıyorlar.
Tarihsel materyalizm bize, her toplumsal ve siyasi olguyu olduğu gibi her askeri müdahaleyi de kendisine öngelen tarihsel süreçleri, meydana geldiği toplumsal koşulları, sınıfsal ve siyasal niteliklerini, siyasal hedeflerini ve yol açtığı sonuçları hesaba katarak ve duygusallıktan uzak durarak analiz etmeyi öğretir. (6) 27 Mayısı da sadece Yassıada olayları üzerinden değerlendirmek, 27 Mayısı yaratan koşulları göz onunda bulundurmadan ‘‘darbe’’ söylemleriyle hedef alırsak bu eylemi anlamaktan uzak kalırız.
27 Mayıs askeri müdahalesiyle açılan dönem, 1920’lerden bu yana ilk kez belirli bir düşünce özgürlüğü ortamının oluşmasına, devrimci ve sosyalist düşüncelerin yaygınlaşmasına ve devrimci hareketin kitleselleşmesine tanıklık edecekti.

 

İlyas Yılmaz

TGB Muğla İl Yöneticisi

Kaynakça:
1. Türkiye’de Vatandaşlık ve Sosyal Bilgiler Ders Kitaplarında Asker-Sivil İlişkileri ve Darbeler (1950-2012). Şen, Abdülkerim. 2018, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, s. 8.

2. Akgün, Seçil Karal. 27 Mayıs: Bir İhtial Bir Devrim Bir Anayasa. Ankara : ODTÜ Yayıncılık, 2009. s. 17-18.

3. Serim, Bülent. ''27 MAYIS'' BİR DEVRİMDİR. Oda TV. 27 05 2012.

4. Akgün, Seçil Karal. 27 Mayıs: Bir İhtilal Bir Devrim Bir Anayasa . Ankara : ODTÜ Yayıncılık, 2009. s. 41-42.

5. Perinçek, Doğu. Türkiye'nin Anayasa Birikimi. İstanbul : Kaynak Yayınları, 2012. s. 143.

6. Altınoğlu, Garbis. 50. Yılında 27 Mayıs Tartışmalarına Aykırı Bir Katkı. Teori ve Politika. 28 05 2020. 

 

Tarih:
Diğer Haberler