İlk Hedef Akdeniz’di, İkinci Hedef İktisat

Cumhuriyet ekonomisinin temeli Birinci Beş Yıllık Sanayi Planıyla atılmış, hem maddi hem manevi mirasa ev sahipliği yapan KİT’ler de üretime geçmiştir

İlk Hedef Akdeniz’di, İkinci Hedef İktisat
Hasret Aykut
Hasret Aykut
YAZAR

İlk Hedef Akdeniz’di, İkinci Hedef İktisat1

“Sanayileşmek en büyük ulusal davalarımız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ekonomik ögeleri ülkemizde bulunan büyük, küçük her türlü sanayi kuracağız ve işleteceğiz. En başta yurt savunması olmak üzere ürünlerimizi değerlendirmek ve en kısa yoldan en ileri ve gönençli Türkiye ülküsüne ulaşabilmek için bu zorunludur.”2

1930’lu yılların başında Türkiye sanayileşme konusunda büyük atılımlar hayata geçiriyordu. Cumhuriyet ilan edilmişti ancak ekonomik bağımsızlık elde edilmeden vatanın bağımsızlığı bütünüyle kazanılmış sayılamazdı. İktisadi bağımsızlığı kazanmanın yolu yerli üretimden ve milli bir sermaye yaratmaktan geçiyordu.

1929 Büyük Buhran’ın etkisiyle tarımsal ürünlerde hızlı ve yüksek oranlı düşüşler meydana gelmişti. Aslında bir tarım ülkesi olan Türkiye bu durumdan oldukça etkilenmiş ve ihracat gelirleri yüksek oranda düşmüştü. Ülkede henüz bir sanayileşme yoktu ve üretim yalnızca tarım sektöründe yapılmaktaydı. Tarımsal üretimin masrafı fazlaydı, her ürün işlenmeden kullanmaya müsait değildi. Üretilen hammaddeyi işleyecek ise ne bir fabrika vardı ne de altyapı. Üstelik içinde bulunulan yokluk koşullarında ciddi kayıplar verilmiş, tarımsal alanda çalışacak iş gücü de neredeyse kalmamıştı. Bu koşullar altında ithal ürün kullanımı, tarımsal üretimden daha cazip bir seçenek gibi görünüyordu. Ancak üretimdeki yavaşlama hem ülkenin ekonomik bağımsızlığını elde etme amacına ters düşüyordu hem de mevcut ekonomi doğrudan dışa bağlanıyor, ülkemizde yetişen ürünler için bile dış ülkelere borçlanıyorduk. İhracat açığının kapatılabilmesi ve ithalat giderlerinin düşürülebilmesi için hammaddesi Türkiye’de bulunan sanayi kollarında bir planlamaya gidilmesi gerekiyordu.

“Büyük sanayici memleketler, aralarındaki bütün siyasi ve iktisadi münazaralara ve ihtilaflara rağmen ziraatçı memleketleri her zaman için hammadde müstahsili mevkiinde bırakmak ve bu memleketlerin piyasalarına hâkim olmak davasında müttefiktirler. Bu itibarla ziraatçı memleketlerin bu silkinme hareketine er ya da geç set çekmek hususunda siyasi nüfuzlarını kullanmakta da birleşeceklerdir.”3

Bağımsızlık mücadelesinin ikinci adımı olan iktisadi bağımsızlık mücadelesi kapsamında hazırlanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, 1933-1938 yılları arasını kapsayan; kendir, yün, pamuklu dokuma, güngercilik, kükürt, kâğıt ve selüloz, demir-çelik, toprak sanayi ve kimya sanayi alanlarındaki stratejik planlamaları içeriyordu.4 Bu planın ilkelerine göre; kurulacak sanayilerin hammaddeleri Türkiye’de bulunanlardan seçilecek, sanayiler devlet tarafından kurulacak, büyük finansman ve teknik gerektirmeyen alanlar tercih edilecek, sanayiler ülke ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeterlilikte olacak ve sanayi bölgelerinin seçimi özel olarak planlanacaktı. Program dâhilinde kurulacak sanayiler öncelikle büyük ihtiyaç maddelerini imal edecekti. Kurulacak fabrikaların temel amacı iç pazar ihtiyacını karşılamak olacaktı.

Planda ele alınan sanayi kollarından ithal edilen ürünler, 1930 yılında toplam ithalatın yarısını oluşturuyordu. Bu sanayi kollarında ülkenin kendisine yetebilecek üretim kapasitesine sahip fabrikalar kurması hem dış giderleri azaltacak, temel malların yurt içinde üretimi döviz tasarrufu sağlayacak ve bu mallar için dışa bağımlılık kalmayacaktı hem de ekonomik kalkınmanın ilk adımları olacaktı.

İsmet İnönü’nün 1932’de yaptığı Sovyetler Birliği ziyareti, hazırlanacak olan planın hem ayrıntılı inceleme ve hazırlanma aşamasında hem de gerekli bütçenin karşılanmasında dış kaynak yaratma aşamasında yardım almamızı sağlayacak olumlu bir ilişki geliştirilmesinde büyük rol oynamıştı.

Planın maddi ayağında öncelik iç finansman kaynaklarına verilmiş ancak kalan açığı tamamlamak adına SSCB’den 8 milyon dolarlık, yaklaşık 1744 milyon Türk Lirası, kredi alınmıştı. SSCB bu krediyi faizsiz ve 20 yılda üretilecek mallar üzerinden ödenmek üzere vermişti.5 Kurulacak fabrikalarda işlenecek sanayi kollarının ve üretimde kullanılacak makinelerin tespiti Sovyet uzmanlar tarafından yapılmış, tekstil endüstrisinde kullanılacak makinaların %90 oranındaki kısmı SSCB’den alınmıştı.

Plan kapsamında kurulacak sanayi kuruluşlarında çalışacak yüksek mühendis, teknisyen, usta ve işçilerin mesleki eğitimlerinin örgütlenmesi adına, henüz kurulma aşamasında olan pamuklu dokuma fabrikalarında çalışmak üzere 70 öğrenci Sümerbank tarafından SSCB’ye gönderilmişti. Ayrıca Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı kapsamında her sene 10 öğrenci eğitim almak üzere Sümerbank tarafından yurt dışına gönderilmeye devam edecekti.

“Devletçilik esasının sanayi sahasında müsmir bir tatbikat bulabilmesi için umumi sanayi programa ve devlet sanayi planına lüzum olmuştur.”6

Büyük başarılar elde edilen ve 1939 yılında üretim miktarında %17 artış elde edilmesini sağlayan planın tasarımı ve uygulanmasında SSCB’nin yardımları alınmış ve ekonomik planlarına bakılmıştı. Ancak Sovyetler Birliği’nin merkezi ekonomi modeli yerine karma ekonomik model tercih edildi. Sovyet ve Amerikalı uzmanların raporları incelenerek hazırlanan modele göre, ülkenin çeşitli bölgelerine dengeli bir şekilde dağılmış 15 farklı üretim koluna ait 20 fabrika kuruldu. Bu fabrikalar öncelikle yerli hammaddelerin işlenmesi ile üretime başladı. Fabrikaların üretim kapasitelerinin ülkenin ihtiyacı ve tüketimi doğrultusunda belirlenmesine karar verildi.

Kendi kendine yeten bir ekonomik model benimsenerek hazırlanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, kâğıt üzerinde kalmamıştı. Cumhuriyet ekonomisinin oluşumunun yapıtaşları bu planla atılmış, sadece maddi değil, manevi bir mirasa da ev sahipliği yapan fabrika ve KİT’ler bu dönemde üretim hayatına başlamıştı. Bu sayede iktisadi bağımsızlığın ayak sesleri de duyulur olmuştu. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı gayri safi milli hâsıla içindeki payı %11 civarında olan sınai hâsıla, 1939 yılında %18’e kadar çıktı. Sadece imalat sanayinin payı 1930’da %10,3 iken 1940 yılında %17,1’e yükseldi. 1931-1939 döneminde Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı etkisiyle sınai üretim endeksi 38 puandan 100 puana yükseliş gösterdi. Kısa sürede kazanılan tecrübe ve kat edilen yol, Türkiye’nin iktisadi gelişimini gözle görülür bir hıza ulaştırdı. Daha sonraki yıllar için sağlam temeller atan planın uygulanması aşamasında büyük bir ekonomik örgütlenme hayata geçti. Etibank, MTA, Elektrik İşleri Etüt İdaresi gibi kurumlar kuruldu ve bu kurumlar nitelikli teknik eleman kadroları kurarak geleceğin Türkiye’sine büyük katkılar sağladı.

Şimdilerde o fabrikaların bir kısmı kapandı, bir kısmının çarkları ise dönmeye devam ediyor hala. 2002 yılında kapatılan, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı sosyal fabrika planımızın ilk örneği Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası ise yeniden açılıyor. Dönemine ait büyük bir maddi ve manevi servete ev sahipliği yapan fabrika yeniden dönecek çarklarıyla hammadde, içine kurulacak 32 derslikle ise gelecek nesilleri işlemeye hazırlanıyor. Dişlilerden çıkan ses ise bir tek cümleyi fısıldıyor: “İlk hedef Akdeniz’di, ikinci hedef iktisat!”

Hasret AYKUT

TGB Ankara İl Yöneticisi

TGB Gazi Üniversitesi – Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Birim Başkanı

 

Dipnot:

1- Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, İktisat ve Tasarruf Dergisi, S.1, 1931.

2- Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.1.

3- İktisat Vekâleti, Raporlar, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı Sunuş Yazısı, Ankara, 1933.

4- Cahit Kayra, Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü, C.1, İstanbul, 2018.

5- Özgür Uyanık-Ulaş Kipal, Türkiye Milli İktisat Tarihi.

6- Ahmet Şerif Önay, Türkiye Milli İktisadi ve Sanayi Meselesi Hakkında Bir Mütalaa, 1932.

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler