İnsanlığın Öldüğü Yer: Hocalı

Hocalı'da sadece Azeriler değil, insanlık da öldürülmüştür. Tarihsel yalan Ermeni Soykırımını savunan devletler Hocalı'da aynı tavrı göstermemektedir.

İnsanlığın Öldüğü Yer: Hocalı
Mert Ateş
Mert Ateş
YAZAR

Dünya var olduğundan bu yana savaşlar, çatışmalar ve ölümler var olmuştur. Bunun temel prensibi insanoğlunun daha fazlasını elde etme gayesidir bu içsel dürtüyü engellemenin bir çaresi yoktur. Savaşlar devam ettiği sürece devletler kendi aralarında kimi zaman sözlü kimi zaman ise yazılı anlaşmalarla savaş etiğini tartışmak ve kararlaştırmışlardır. Bu kanunlara göre savaş esnasında ve sonrasında kadınlara, çocuklara, yaşlılara hiçbir şekilde zarar verilmemelidir. Elbette ki bundan haberi olmayan veyahut olsa bile bu durumu pek de önemsemeyen taraflar her zaman olmuştur. İşte 26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı ilçesindeki Azerbaycan Türkleri bu durumun canlı tanığı oldular.

Emperyalist Devletlerin Ermeni Hassasiyeti

Osmanlı Devletinin sadık bir tebaası olarak adlandırılan Ermeniler, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle Çarlık Rusya ve İngiltere tarafından Osmanlı Devletinin içten parçalanması yolunda kullanılmaya başlanmışlardır. Önce Rusya’nın sonra da İngiltere’nin gayretleri ile 3 Mart 1878 tarihli Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşmasına ve 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Muadelesine birer madde ile dâhil edilmişler; böylece o tarihe kadar siyaset sahnesinde görülmeyen “Ermeni Meselesi” adlı ile suni ve düzmece bir mesele yaratılmıştır. Antlaşmalara giren maddeler, Ermeniler lehine yapılacak ıslahatlar ile ilgilidir. Bilâhare bu suni meseleye karışmayan büyük devlet kalmamış ve Anadolu'da yer yer Ermeni ayaklanmaları çıkartılarak, Türkler ile Ermeniler birbirlerine düşman edilmiştir. Türkiye'nin, Ortadoğu'daki jeopolitik ve stratejik önemini ve yerini bilen emperyalist güçler denilen büyük devletler (Rusya, İngiltere ve Fransa), 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, bölgedeki siyasi menfaatleri için Osmanlı Devletinin tebaası olan Ermeni, Kürt, Kafkas ve benzeri toplumların koruyucusu olarak ortaya çıkıp, şark politikalarını tayin etmişlerdir.

Ermeni meselesinin ortaya çıkış sebeplerinin, yalnızca Osmanlı Devleti toprakları üzerinde yaşayan Ermenilerin sosyal, kültürel, ekonomik, idari ve siyasi statülerinden kaynaklanmadığı, bu meselenin temelinde, suni olarak yaratılan ve Şark Meselesi' adı ile anılan milletlerarası bir emperyalist stratejinin, güçler dengesi politikasının yattığı bilinmelidir." Siyasi tarih terminolojisinde yer almış olan “Şark Meselesi” tabiri, Osmanlı Devletinin Batılı devletler tarafından parçalanmaya çalışılmasını ifade etmektedir. Emperyalistlerin bu çabaları boşa çıkmamış ve bölgede çatışmaların fitili ateşlenmiştir. Dönemin yönetim kadrosunda yer alan İttihat ve Terakki önderlerinden, İçişleri Bakanı Talat Paşa aldığı karar doğrultusunda bölgede bulunan ve olaylara karışan Ermenileri “Tehcir Kanunu” ile göç ettirmiştir. Gittikleri yerlerde de taşkınlık çıkaranlar cezalandırılmıştır. Geçmişlerinde bir karanlık leke olduğunu ileri sürerek saldırganlık yapmış ve yaptıkları saldırılarda tüm savaş etiğini ve insan haklarını hiçe saymışlardır.

Birinci Dünya Savaşının ardından kışkırtılan Ermeni terör örgütleri, yurt dışında bulunan İttihatçı önderlere suikastlar düzenleyerek onları öldürmüşlerdir. Talat Paşa, Cemal Paşa, Sait Halim Paşa, Bahattin Şakir… Bir dönem Osmanlı’yı yöneten devlet adamları alçakça katledilmişlerdir. 70 ve 80’li yıllarda da bu katliamlar devam etmiş, Türkiye’nin önde gelen diplomatları Ermeni terör örgütü ASALA tarafından öldürülmüşlerdir. Emperyalizm Ermeni terör örgütlerine doğrudan destek olarak Türklere karşı çatışma ortamı yaratmıştır. Geçen 100 yıllık süreçte Ermeniler, Türkleri “soykırım” suçlamasıyla itham etmiş ve düşmanlık etmiştir. Ancak emperyalizmin kışkırtmaları hiçbir zaman sona ermemiştir.

Hocalı Katliamının Arifesinde

1988 yılında Azerilerle Ermeniler arasında başlayan Dağlık Karabağ Savaşı 6 yıl sürmüş, sonunda çok büyük katliamlar yapan Ermeniler, Karabağ’ı Azerilerden alarak işgal etmiştir. Azeriler bu işgal sırasında çokça kayıp vermiş; büyük acılar yaşanmıştır.

Ermenistan Silahlı Kuvvetleri yapılacak olan saldırıların planlamasını günler öncesinden tamamlamış, olay zamanı ve sonrasında yapılacak açıklamaları bile ezberlemişlerdir. Ermeniler Hocalı ilçesine gelmeden evvel “Hankendi” bölgesini ele geçirmiş ve stratejik açıdan daha önemli olan Hocalı ya göz dikmişlerdi. Kendilerini “İntikam Tugayı” olarak adlandırıyorlardı bu adlandırmanın temelinde yatan ise 1988 yılında olmuş olan “Sumgayıt” olaylarıdır. 1988 yılında Ermenistan kendi topraklarında yaşayan Azerbaycan Türkeri’ni trenlere doldurup Azerbaycan’a gönderince, Azerbaycan’ın Sumgayıt ve Bakü şehirlerinde de Ermeniler Ermenistan’a gönderildi. Fakat daha sonra özellikle Sumgayıt olaylarının Rusya istihbaratının kışkırtmasıyla meydana gelen bir kışkırtma olduğu ortaya çıktı. Sonuçta olaylar sırasında Azerbaycan’ı terk eden Ermenilerde Azerbaycan Türkeri’ne karşı bir nefret ve intikam duygusu vardı ve Hocalı’da bunu dışa vurmak için fırsat buldular.

Katliam Günü ve Sonrası

Tarihi müttefikleri Rusların bölgede yerleşen 366. alayından da destek alan Ermeniler Hocalı’nın giriş ve çıkış yollarını kapatıp 25 Şubat gecesi katliam için harekete geçtiler. Saldırı sonrasında resmi verilere göre 83’ü çocuk, 106’sı kadın 613 kişi hunharca katledilmişti. 487 kişi ağır yaralanarak sakat bırakıldı, 1275 kişi esir edildi ve 150 kişi de kayıplara karıştı. Ancak bu resmi veriler yaşananların ne denli vahim olduğunu anlatmaya yetmiyor. Katliama tanık olanlar o dehşet saatlerinde Ermenilerin insanlık dışı bir acımasızlıkla Azerileri çeşitli işkence yöntemleri kullandıktan sonra katlettiklerini anlatıyorlar. Ermeniler o gün, Azeri şehitlerini gözlerini oyarak, kafatası derilerini yüzerek, vücutlarının farklı uzuvlarını ve organlarını keserek öldürmüşlerdir. Küçük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlar diri diri toprağa gömülmüşlerdir. Hatta şehitlerin birçoğunun cesetleri yakılmıştır.

26 Şubat 1992’den sonra daha önce Hocalı’da yaşayan onlarca çocuk öksüz ve yetim kaldı. Bölgede taş üstünde taş bırakılmadı. Tüm bu anlatılanlar olayın hemen ardından kaydedilen görüntülerle tüm dünyaya gösterilmiş ancak; Avrupa ve dünya bu vahşete her zamanki gibi bir şekilde kayıtsız kalmıştır. Şu an bölgede “Hocalı” adıyla anılan bir yerleşim yeri yoktur. Bölge bir yıkıntı, bir virane görünümündedir ve bölgede halen o vahşetin izlerini görmek mümkündür.

Tarihsel ve hukuksal bir yalan olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde tescil edilen Ermeni Soykırımı, birçok devlet tarafından hukuksuz şekilde tanınmaktadır. Ancak bu devletler Hocalı’daki katliamı görmezden gelmektedir. Bu ikircikli tavır meselenin çözülmesine engel olduğu gibi bu emperyalist oyuna alet de olmuş oluyorlar. Ne Türkiye ne KKTC ne de Azerbaycan, emperyalizmin dört bir taraftan yönelttiği saldırılara boyun eğmeyecektir. Hem cephede hem de cephe gerisindeki mevzilerimizi güçlü tutacağız. Bu yazı vesilesiyle Hocalı’da katledilen Azeri kardeşlerimizi saygıyla anıyoruz.

Mert Ateş
TGB Bolu İl Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler