Atatürk Batıcı Mıydı?

Türk milletinin uygarlık birikimi de Doğu’dan beslenir. Mustafa Kemal’in öğütlediği Doğu’nun uygarlık birikimine yaslanmak bugünümüzün de meselesidir.

Atatürk Batıcı Mıydı?
Cuhmur Gökmen
Cuhmur Gökmen
YAZAR

Coğrafi bir kavram olan Batı’ya yüklenen anlamlar neden diğer coğrafi kavramlara yüklenmiyor? Çünkü Batı’yı, Batıcılığa sürükleyen tercihlerin hiçbirini hiçbir coğrafya kendi bünyesinde benimsemedi.

8. yüzyılda Emeviler döneminde yükselişe geçen İslam dünyası, İbn-i Haldun ve Cezeri’lerin ortaya çıkmasıyla 13-14. yüzyıllarda ivmelenerek yükselen bilimin merkezi ve dönüşümün merkezi konumunu 15.yüzyıla kadar sürdürdü. İslam coğrafyası (Doğu) tüm coğrafyalara örnek olabilecek bir durumdaydı. Batı, sırtını Arap-İslam coğrafyasındaki uygarlık birikimine yasladı. Batı, Doğu’daki gelişmeleri kendine kazandırmasıyla modernleşmenin ilk adımlarını attı.

Batı’daki gelişimler, 13-14. yüzyılda matbaanın bulunması, yaz-çiz faaliyetinin ilerlemesi, bilimin kurumsallaşması süreci ile devam etti. Bununla birlikte monarşiye karşı burjuvazinin siyasal kazanımları elde etmesi ve işçi sınıfının mücadelesinin ortaya çıkmasıyla Batı artık 17 ve 18. yüzyıllarda devrimler coğrafyasıydı.

Batı 1838’lerden sonra dış ticaret kapitalizminin gelişmesi ve emperyalizme dönüşmesiyle bizim gibi mazlum milletler için bambaşka bir anlam kazandı. Batı kapitalist toplumları, kendilerinin geçtiği yollardan kimsenin geçmesine izin vermeyerek emperyalistleşti. Batı emperyalistleştiği için doğunun ileriliklerini sahiplenerek ve ilerleterek dönüştüğü devrimler coğrafyası kazanımlarından günden güne uzaklaştı.

TÜRKİYENİN BATI İLE TANIŞMASI

Batı’daki devrim sürecinde 3. Selim tahta yeni oturmuştu. 3. Selim döneminde Osmanlı gerileme dönemindeydi. Osmanlı bu dönemde Batılı devletlerle yakın ilişkiler kurdu. Batı’yla ilk düzenli elçilik faaliyetleri de bu dönemde başladı. 3. Selim döneminde birtakım reformlar yapılsa da Osmanlı’nın bu gerileyişi durdurulamadı.

1838 Baltalimanı Ticaret Antlaşması ile Batı’nın açık pazarı haline gelen Osmanlı, Tanzimat ve Islahat Fermanı’yla batılılaşmanın adımlarını hızlıca atmış oldu. 1856 Kırım Zaferiyle hukuken Avrupa Devletler Sisteminin de parçası oldu.

Osmanlı’nın Avrupa Devletler sisteminin bir parçası haline gelmesi neleri beraberinde getirdi?

Kapitalizmin Avrupa’daki ilerleyişi, dünyanın diğer toplumları üzerinde ciddi şekilde etkili olmuştur. Bu toplumlar kendi karakterlerinden uzaklaşarak sömürge haline gelmişlerdir. Osmanlı da bu durumu en canlı haliyle yaşayarak bağımsızlıkçı devlet geleneğinden ve toplumsal değerlerinden uzaklaştı. Osmanlı kendi sonunu bu şekilde hazırlamış oldu.

Osmanlı’yı bu sistemin içerisine hapseden diğer etmenlerden birisi ekonomiydi. Osmanlı’nın üreten ekonomi modelinin Batı ile kaynaştıktan sonra borçlanma ve sıcak para ekonomisine geçtiğini görüyoruz. Bu borçlanma ekonomisiyle Osmanlı aldıklarını yerine koyamayacak bir durumda olduğu için işin içinden çıkılamayacak meblağlarda dış borcun altına girdi. Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’nin kurulmasıyla birlikte Osmanlı ekonomisi Batı’ya teslim edildi. Osmanlı Devleti kapitülasyonlar nedeniyle ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş, sömürülen bir ülkeye dönüşmüştü. Osmanlı bu süreçten sonra artık eskisi gibi bir dünya devleti olmaktan çıkarak toplumsal ve iktisadi olarak egemenliğini kaybetmişti. Osmanlı, artık kapitalist dünya sistemi çerçevesinde, onun kısıtlamalarına ve kurallarına göre hareket eden bir devlet olmuştu. Osmanlı’yla birlikte Osmanlı’nın bel bağladığı Batıcılık da iflas etmiş oldu.

ATATÜRK TANZİMATÇI DEĞİLDİ

Batı’nın yörüngesine girerek ayakta kalacağını zanneden Osmanlı’nın nasıl yok olup gitmeye başladığını gören Genç Osmanlılar, Batı’nın Osmanlı’da yarattığı hegemonyayı koruyan Tanzimatçılar ile mücadele etmek için ortaya çıktılar. Genç Osmanlıların ortaya koyduğu program, devletin emperyalizm tarafından parçalanmasını önlemek, halkta vatan bilincini yükseltmekti. Genç Osmanlılar, anayasal düzenin kurularak meşruti monarşiye geçilmesi, meclisin açılması ve özgürlüklerin genişletilmesi gibi fikirleri savundular. 1876 Meşrutiyet Devrimi, bu hedefler doğrultusunda yapılmıştır. Mustafa Kemal’den önce Genç Osmanlılarla başlayan Tanzimatçılığa yani Batıcılığa karşı olan mücadele, Jöntürkler ile devam ederek İttihat ve Terakkilere kadar uzanmıştır.

Türk devriminin önderi Mustafa Kemal Atatürk, öncelikle kendi sırtını Genç Osmanlılara, Jöntürklere yaslamıştır. Mustafa Kemal’in devrimci fikirlerinin oluşmasında milletlerarası düşünce kaynakları vardır. Kemalizm’in milletlerarası kaynakları şunlardır:

1. Aydınlanma Hareketi ve Fransız Büyük Devrimi
2. 19. yüzyılın sonlarında Rusya’da ve Doğu Avrupa’da yükselen Narodnizm (Halkçılık)
3. Sovyet Devrimi

Mustafa Kemal, Fransa’nın aydınlanmacı ve materyalist felsefe akımıyla 17. yüzyılın sonlarında başlayan Fransız Devrimine kadarki süreçten etkilenmiştir. Mustafa Kemal’i asıl etkileyen, Büyük Fransız Devrimi’nin teorisinden çok pratiği olmuştur. 1789 Devrimi’nin etkisi, ülkemizde 19. yüzyılda hissedilmeye başlandı. Genç Türk kuşağının hürriyet ve istiklal davasının başlıca kaynağı Fransız Devrimi’dir. Mustafa Kemal’in de gençlik tutkusu, hürriyet ve bağımsızlık için devrimdi.

Türkiye, yalnız Büyük Fransız Devrimi’nden değil, Rusya’daki ve Doğu Avrupa’daki Narodnik, yani Halkçı hareketten de etkilenmiştir. İlk Türkçülerimizin hepsi Sosyalist veya Halkçı idi. Atatürk’ün de genç bir devrimci olarak bu etkinin dışında kalmadığı görülüyor. Kemalistler kendilerini ilk başta Halkçı kavramıyla tanımladılar. Halkçılık, 1930’larda formülleştirilen Altı Ok'tan biriydi ancak aynı zamanda Kemalist Devrim pratiğinin tamamını da ifade ediyordu. Cumhuriyet devrimlerinin pratiğine daha Kurtuluş Savaşı yıllarından başlayarak Kemalizm adı verilmiştir.

Kemalizm Türkiye’nin 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan milli devrimlerin, İstiklal Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in inşasının yol gösteren rehberiydi.

Mustafa Kemal’in Kemalist Devrimi ördüğü süreçte Batı’nın devrimler coğrafyası olduğu 17. yüzyılın ikinci yarısında geliştirdiği pratiği ve tecrübeleri kendi bünyesine ve halkına kazandıracak adımları atmaya başladı. Mustafa Kemal ile Osmanlı’yı yönetenler ve Tanzimatçılar arasındaki temel fark Osmanlı kendini devam ettirebilmek için Batıdan aldığı reformları doğrudan uygulayarak Batı'nın hegemonyası altına girdi. Mustafa Kemal ise bu hegemonyayı uygulayan Batı’nın doğudan kazandığı ve devrimler sürecindeki devrimci geleneklerini örnek alarak Batı’nın hegemonyasına karşı savaş açtı. Buradaki temel fark şudur bağımsız ve güçlü kalmak için reform yapılır. Bağımsızlık 1830’dan sonra kapitalist bir toplumdan emperyalist bir topluma dönüşen Batı ile mücadele ile kazanılır. Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı sürecinde halkı tek bir kuvvet haline getirerek Batı’nın emperyalist hegemonyası ile savaşarak emperyalizmi bu topraklarda mağlup etti. Atatürk’ün önderliğinde kazanılan Türk İstiklal Savaşı’nın bir sonucu olarak Lozan Antlaşması ile Türkiye’yi batıya bağımlı kılan kapitülasyonların kaldırılması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile egemenlik haklarımızı bölüştürdüğümüz durumdan başı dik bir duruma geldik. Türkiye, İstiklal Savaşının getirilerinden Cumhuriyet devrimleriyle birlikte Osmanlı’nın Batı’ya teslim ettiği iktisadi idari yapıyı kendi eline aldı. Bağımsız ve güçlü bir ülke olma özlemiyle verilen bu mücadele başarıya ulaşmıştı.

Mustafa Kemal de bu mücadeleyi Türk milletinin bağımsızlıkçı geleneğinden ve milletlerarası düşünce kaynaklarından öğrendiği birikimler ile kazanmıştı. Bu program da Kemalizm idi. Altı Ok, Kemalist Devrim’in programını özetler. Hedef, saltanatın yıkılarak cumhuriyetin kurulması, millî hâkimiyet sistemine dayanan millî devletin inşası ve sağlamlaştırılması, halkçı bir yönetim, Ortaçağın prangalarından kurtarılarak aydınlanmış bir toplum ve devletçilikle başarılan planlı bir kalkınma idi. Millî Demokratik Devrim olarak özetlenebilecek bu program, burjuva demokratik devrimlerin kopyası değildi. Ferdiyetçilik ve liberalizm reddedildi; onun yerine, 1930’larda Sovyetler Birliği’nden esinlenilen kamu ağırlıklı bir ekonomi inşa edildi.1930’ların dünyasında Türkiye en hızlı ekonomik gelişmeyi gerçekleştiren ilk iki ülkeden birisiydi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün programı Türkiye’yi tam bağımsız ve ileri bir ülke haline getirdi. Bu program Batıcı değildi. Türkiyeciydi.

GÜNÜMÜZDE MUSTAFA KEMAL OLMAK

Günümüzden Türk devrimi yorumlanırken Mustafa Kemal’in özellikleri üzerinden de yorumlar yapılıyor.

Mustafa Kemal’i tanımlarken disiplinli olması, devrimci yönü, ileri görüşlülüğü, çok yönlülüğü, analiz ve tespit yeteneğinden bahsederiz.

20. yüzyılın ihtiyaçlarını ve esas düşmanı belirleyen Mustafa Kemal, devrimi başarıya ulaştırmıştır. “Türkiye doğu ile batının birleştiği yerde konumlanıyor. Batıya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asıl mayamız doğu ‘maneviyatından’ tamamıyla soyutlanırız” ifadesi ve biz Asyai bir milletiz ifadelerinde bulunan Mustafa Kemal günümüze de ışık tutmuştur.

Türk milletinin maneviyatı da uygarlık birikimi de Doğu’dan beslenir. Mustafa Kemal’in öğütlediği Sovyet dostluğu ve Doğu’nun uygarlık birikimine yaslanmak bugünümüzün de meselesidir. O yüzden bugün Türkiye’nin Atlantik zincirlerini kırarak Avrasya’ya yönelmesi Atatürk Türkiye’sinin devamlılığı için tek çözümdür. Çünkü Atatürk Türkiye’si, emperyalizm çağının zalimler-mazlumlar kutuplaşması içindeki yerini çok kesin tanımlamıştır. Türkiye, Avrupalı değil, Asyalıdır. Bugün Türkiye Avrasya’ya ve Doğu’ya sırtını yaslayarak Batı’nın emperyalist hegemonyası ile mücadeleye devam ediyor.

Bugün Türkiye’de tek dişi kalmış Batı’yı masumlaştırmaya çalışanlar, Batı’ya sığınmayı çözüm görenler Tanzimatçı geleneği sürdürmektedirler. Bu sürdürenler karşılarında Genç Osmanları, Jöntürkleri ve Mustafa Kemalleri bulacaklardır.

Cumhur Gökmen
TGB İzmir İl Yöneticisi

KAYNAKÇA:
1) Doğu Perinçek, Kemalist Devrim-5 Kemalizm’in Felsefesi ve Kaynakları, Kaynak Yayınları
2) Hüner Tuncer, Türk Dış Politikası 1. Cilt, Kaynak Yayınları
3) Teori Dergisi, 361.sayı
4) Teori Dergisi, 370.sayı
5) Atilla İlhan, Hangi Batı, Türkiye İş Bankası Yayınları

 

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler