
Sultan II. Abdülhamit'in güvendiği ve herkesçe bilinen devlet adamlarından olan Mehmet Sait Paşa, Cezayir-i Bahr-i Sefid valiliği yapmıştır, 1882 yılında yaklaşık altı ay boyunca Hariciye Nazırlığı makamında görev aldıktan sonra Berlin Büyükelçiliği'ne atanmıştır. Görevi son bulan Mehmet Sait Paşa yaklaşık on yıl 1895'e kadar tekrar eski görevi olan Hariciye Nazırlığı görevini üstlenmiş, buradan ayrılınca da Ekim 1907'de ölünceye kadar Şûrayıdevlet Reisliği görevini sürdürmüştür. Ayrıca Sait Paşa'nın kardeşi Süleyman Paşa, padişah yaverliği yapmıştır. Kürt kökenli, Süleymaniyeli olduğu bilinen Mehmet Sait Paşa'ya Abdülhamid gibi şüpheci bir adamın güveni son derece yüksektir. Sultan Abdülhamit o dönemlerde devlete daha kolay bağlılık sağlamaları ve küçüklükten yetiştirme amacıyla Kürt kökenli çocukları devlet bünyesine alarak önemli kademelere getirme taktiğini uygulamaktadır. Bahsettiğim gibi Abdülhamit'in güvenini sarsmayan ve yıllarca ona hizmet eden Mehmet Sait Paşa'nın 1865 yılında bir oğlu olur. Mehmet Şerif ismi verilir ve o dönemin şartlarıyla 'Süleymaniyeli Kürt' olarak anılır. Eğitimi için devlete çağdaş kültürlü bireyler yetiştirmek için açılan Mektebi Sultaniye' ye kaydettirilir. Ve burada Fransızca öğrenir. Hariciye Nazırı olarak babasına ilgi duyan Fransızların desteğiyle Paris yakınlarında bulunan ünlü Saint-Cry Askeri Akademisi'nde eğitimine devam eder. Giyimi, tarzı ve duruşuyla Avrupalı yaşam tarzına çoktan ayak uydurmaya başlayan Şerif Paşa 1890'larda 'Paşa' unvanı alır. 1892 yılı zamanında, sadece Avrupa diplomatlarıyla sultanın gayet sınırlı sayıda izin verdiği Yıldız erkânı arasında sayılır. Nitekim tamamen Avrupalılara açık olan ve de sultanın izin verdiği ''yıldızlı'' görevlilerden başka, Osmanlı vatandaşlarının giremediği ''Cercle d'Orient' kulübüne üye olmasına izin verilmesi de eriştiği güvenilirliği kanıtlar niteliktedir. 1890'ların ikinci yarısında iç ve dış sorunlardan dolayı Yıldız erkânına bilgi göndermek amacıyla Brüksel'e sonrada Paris'e Askeri Ataşe olarak atanır. Özgürlükçü Mithat Paşa yanlısı Yeni Osmanlı akımı, 1880'li yılların başlarında gücünü kaybetmeye devam etmektedir. 1897'lerde Osmanlı Ordusunun Yunanistan'ı hezimete uğratması, kendi aralarında fikir birliği sağlayamayan Jön Türkler arasında dengeleri iyice değiştirmiştir. İttihat ve Terakki başına Ahmet Rıza'nın yerine geçen Mizancı Murat, adam satın alma ve yanına çekme yöntemlerini son derece iyi gerçekleştirip, fikir ayrılıklarından doğan bu fırsatı kaçırmayıp Avrupa'ya Serhafiye Ahmet Celalettin’ i göndererek pazarlığa girişmiştir. Ülkedeki ve Avrupa'da bulunan Jön Türklere aylık bağlatarak etkisizleştirme yoluna başvurmuştur. Bu olaylardan elbette haberi bulunan Şerif Paşa 1898'de Stockholm'e İsveç devletine, orta elçi olarak atanmıştır. Şerif, II. Meşrutiyet'in 24 Temmuz 1908'de ilanından bir ay sonra elçilikten istifa edip İstanbul'a gelmiştir. İstanbul'da, Avrupa'da görevdeyken sürekli işbirliği yaptığı Manyasizade Refik, Talat ve Enver beylerle temas ettmiştir. 19 Eylül 1908'de kurulan Kürt Teali Cemiyet'ne ilgi göstermediği bilinen Şerif Paşa, İttihat ve Terakki'nin sivilleşmesi ve askerlerin siyaset dışı kalmasını savunuyordu. Milletvekilliği hayali suya düşünce, İstanbul'da milli banka kurma amacıyla yaptığı görüşmeler sonucu Londra'ya giderek orada bulunan üst düzey yöneticilerle görüşmüştür. Görüştüğü kişiler arasında bulunan Kamil Paşa'nın İttihatçıların askeri nitelikli yapısına karşıtlığı nedeniyle sadrazamlıktan düşürülmesi üzerine kendisi de Mısır'a dönmüştür. 23 Mart 1909'da İttihat ve Terakki Fırkasından istifa eden Şerif Paşa bu haberi 'İkdam' gazetesinde topluma duyurmuştur. ''Boş Herif'' sözü nereden gelir? Yeminle bağlı olduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti'nden istifa eden Şerif Paşa tehlikede olduğunun farkına vararak Fransa'nın başkenti Paris'e yerleşti ve Fransızca 'Mecheroutiette' adlı (Meşrutiyet) bir gazete çıkarmaya başladı. Gazetede bazı zamanlar kendisi, çoğu kez de yandaşı kimselerde yazıyor, imzasız makalelerde yayımlanıyordu. İttihatçı sözcüsü La Turquie gazetesinde Abdülhamid'in Jurnalcilerinin raporlarının gazetelerde sıkça yayımlandığı ortamda Şerif Paşa hakkında da rapor sunulmuştu. 24 Şubat 1910'da Servet-i Fünun, 1896 Mart'ında Yıldız'a gönderdiği bir jurnali, fotoğraflarıyla birlikte yayımladı ve büyük ilgi topladı. Servet-i Fünun Şerif Paşa'nın ikinci bir jurnalini de 3 Mart 1910 sayısında fotoğraflarla birlikte yayımladı. İttihatçı sözcüsü La Turqie gazetesi, Şerif'e İsveçte elçiyken takılan ''Beau Cherif ( Bo Şerif) - Yakışıklı Şerif'' lakabını ''Boş Herif'' e çevirerek alay konusu yaptı. Şerif, Ahrar ve de Hürriyet ve İtilaf bırakıp 8 Ağustos 1910'da Osmanlı Esasiye Fırkasını kurar. Bu partinin başkanı olduğunu açıklayan Şerif Paşa, bu vesileyle İttihatçı karşıtlarıyla işbirliği içerisinde olmadığını Avrupalılara göstermek istiyordu. Tam bağımsızlık ve eşitlik yanlısı olduğunu, Abdülhamid rejimine karşı on iki yıl çalıştığını her fırsatta belirtiyordu. Şerif Paşa'ya Suikast Girişimi Babıâli Baskını ve ardından 11 Haziran'da Sadrazam Mahmud Şevket Paşa suikastı sonrası katı bir politika izlenmekteydi. Şerif Paşa ve Cemiyeti Hafiye mensupları katı politik iklimin getirisiyle idama mahkûm edildi. Böylelikle Şerif Paşa hiçbir etkisi olmayan partisini kapatıp, eskiden reddettiği Hürriyet ve İtilafçılarla işbirliğine girdi. Avrupa'dan mali yardım sağlamak isteyen ve maddi durumları son derece kötü olan İttihatçılar Şerif'e, İngiltere-Fransa-Rusya arasındaki itilafın her şeyi yönettiği ortamda onları kendilerine karşı kışkırtacak bir merkez gözüyle bakıyorlardı. Bu sebeple Şerif'i ortadan kaldırmak için İstanbul'dan ajan gönderildi. 15 Ocak 1914'de evi basan kişiyi Şerif'in damadının öldürmesi sonucu Şerif Paşa suikasttan kurtuldu. Dergisinin yayını 1914 Nisan'ında yayımlanan ''Meşrutiyet'in Vedası'' başlıklı makalesiyle sona erecektir. Ayrıca Üçlü İtilafa bağlılığını Dünya Savaşı'nın ilan edildiği gün 1 Ağustos 1914'te, Saint Cry Askeri Okulu öğrencisi olarak Fransız ordusunda görev alma başvurusu yaparak ilan etti. Daha Milli Mücadele başlamadan önce hemen her bölgede yerel bağımsızlık örgütlenmeleri başlamış, bu örgütlenmelerde birçok Kürt de yer almıştı. 1919 Mayısında Yunanlılar İzmir'e yerleşirken Şerif, Paris'teki İngiliz elçisine bağımsız bir Kürdistan'ın emiri olmak yükünü taşımaya hazır olduğunu bildiriyordu. Kürtlerin ve Ermenilerin aynı ari kavimden geldiğini, ama birleşik bir Ermenistan gibi birleşik bir Kürdistan yaratılmasının gereğini savunuyordu. Oysa İngiliz diplomatik değerlendirmesi Şerif'in Kürtlerle ilişkisinin çoktan kopmuş ve onları temsil edemez biri olduğu şeklindeydi. Kürtlerin Birlikten Yana Olması 12 Ocak 1920 tarihli İfham gazetesinde yayımlanan karikatürde Şerif Paşa'yı kovalayan bir Kürte şunlar söyletiliyordu: ''Boş Herif! Ev Harap. Sana kim dedi bizi babamızdan ayırmaya kalkasın. Defol Cehenneme!'' 5 Mart 1920'de Kürt Mebuslar, Tasviri Efkâr gazetesine verdikleri bir demeçte Şerif'e toplu olarak karşı çıktı. Özellikle Siirt Kürtleri oldukça tepkiliydi. O dönemde Kürt Teali Cemiyeti'nin başkanı Seyyid Abdülkadir de ayrılmaya karşı ve birlikten yanaydı. Yanlış adım attığını fark eden Şerif milliyetçi vurgularla açıklamalar yaparak savunmaya geçmeye çalıştı. Lakin İstanbul'daki elçisinden Şerif Paşa'nın artık kendi yurttaşlarını temsil etmediği mesajını alan Lord Curzon Barış Konferansı'nın 19 Nisan 1920 konferansında açıkça belirtir: Şerif Paşa kendisini Kürtlerin temsilcisi gibi göstermişse de onu böyle tanıyan olmamıştır. Hiçbir Çevreden Destek Almadı Hiçbir çevrede desteklenmediğini fark edince Şerif Paşa 5 Mayıs 1920'de halife ve sultana bağlılığını öne sürerek konferanstan ve Kürt temsilciliğinden çekilmiştir. Bu tarihten sonra Şerif Paşa Fransa'dan ayrılarak İtalya'ya yerleşti. Şerif Paşa'nın 23 Aralık 1951'de İtalya'da 86 yaşında öldüğü saptanmış, nereye gömüldüğü öğrenilememiştir.Kaynakça: *Atlas Tarih sayı:36 sy. 62*Üç İttihatçı - Orhan Koloğlu*Şerif Paşa - Bir Kürt Diplomatının Fırtınalı Yılları - Rohat Alakom Furkan ÖztürkÇukurova Üniversitesitgb.gen.tr