Avrupa ''Hasta Adam''

İstanbul İl Yöneticisi Yiğit Çınar, Reşit Galip'in 1930 yılında çıktığı Avrupa gezilerinden notları derledi.

Avrupa ''Hasta Adam''
Yiğit Çınar
Yiğit Çınar
YAZAR

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok önemli bir yeri olan Reşit Galip, birçoğumuzun bildiği üzere, ilk ve ortaokullarda okutulan andımızın da yazarıdır. 2,3 ve 4. Dönem Aydın milletvekilliği yapmış olan Galip, kısa bir dönem de Milli Eğitim Bakanlığı görevinde bulunmuş ve bu dönemde Üniversite Reformu’nu gerçekleştirmiştir. Türk Tarih Kurumu’nun Tarihi Tedkik Heyeti’nde genel sekreterlik, Türk Dil Kurumu’nda başkanlık görevleri üstlenmiştir. Bunun yanında Kurtuluş Savaşı yıllarında Ege Bölgesi’nin çeşitli şehirlerinde Milli Mücadele yanlısı propagandalar yapmış, Sakarya Savaşı sonrası Ankara’da Hıfz-ı Sıhha Dairesi başkanlığı görevini icra etmiştir. Lozan Barış Antlaşması’nın ertesinde de antlaşma gereği Türkiye – Yunanistan arasındaki nüfus değişimini düzenlemek için kurulan Türk – Yunan Mübadele Komisyonu’nda delege olarak görev yapmıştır.
1930 yılında Avrupa’yı gezmiş, görmüş ve incelemiş olan Reşit Galip, 1929 yılında yaşanan Büyük Buhran sonrasında Avrupa ülkelerinin durumunu yakından tespit etmiştir. Bunun sonucunda Avrupa’yı Hasta Adam olarak nitelendirerek hem durumun vaziyetini anlatmış hem de 80 yıl önce Osmanlı Devleti için kullanılan Hasta Adam tabirine de gönderme yapmıştır.
Reşit Galip’in 29-30 Eylül ve 2 Ekim 1931’de Cumhuriyet Gazetesi’nde 3 taksim olarak yayımlamış olduğu makalesini derlenmiş ve dönemin diline sadık kalmış bir şekilde sizlere sunuyoruz.

1- Hastalık Amilleri
Avrupa, tarihte misli görülmemiş denecek ehemmiyette geniş ve derin bir buhran içinde bulunuyor. Bu buhranın arızi olduğu ve geçip gideceği zannında bulunan nikbinlerin aldandıkları gün geçtikçe daha ziyade açığa çıkıyor. Hakikatte buhran, müstemir olmak istidadında bulunan büyük amillerin devamlı tesirlerinden ileri gelme vahim bir hastalığın başlangıç humması mahiyetindedir.
Avrupa’nın hayatında, içtimai bünyesinde, yarın bugünkünden daha ağır sarsıntılar yapması mümkün olan bu hastalığın amilleri, muayyen bir tasnife tabi olmaksızın şöyle sıralanabilir:

1- Amerika Rekabeti
Amerika harikulade iktisadi teçhizatı ile Avrupa’nın ve bilhassa İngiltere’nin asırlık pazarlarını ve deniz ticaretini büyük mikyasta kendisine çevirmiştir.

2- Rusya’nın Mücadele Tabiyeleri

Rusya siyasi ve iktisadi bütün vasıtalarla Avrupa’nın sermaye, sanayi ve içtimai nizamına bile on beş yıla yakın zamandan beri mücadele açmış bulunuyor.

3- Asya Milli Cereyanları

Ege Denizi’nden Japon sularına kadar bütün Asya muhtelif nispetlerde şiddet ve suretle milliyetperverlik yolunda yürüyor. 440 milyon Çinli, 315 milyon Hintli, 90 milyon Japon büyük yekun halinde başta olmak üzere bir milyar kadar nüfus, yavaş yavaş Avrupa’ya müşteri olmaktan çıkıyor. Buna zaten müşterilikten çıkmış sayılabilecek 150 milyon Rus ilave edilince buhranın bugün ve bilhassa yarın için en ehemmiyetli amillerinden biri tebarüz etmiş olur.
4- Avrupa Devlerinin Birbirleriyle Rekabeti
Harici amiller yanında bir de Avrupa’nın kendi içinden çıkanlar vardır ki bunların başında muhtelif Avrupa devletleri arasındaki hırs ve menfaat yarışı gelir

5- Liberal İktisadi Mesleği
Harici amiller ve Avrupa devletleri arasındaki rekabet amilinin yanında her Avrupa devletinin kendi hududu ve kendi iktisadi alemi içinde liberal iktisat mesleği icabı olarak sermaye, teşebbüs ve istihsalin kayıtsız rekabeti de ilave edilmelidir.
6- Avrupa’da Yeni Devletlerin Kurulması
Versay muahedesi harpten evvel Avrupa’da mevcut 25 hükumeti 37’ye çıkardı. Bu 12 yeni siyasi teşekkül halka 12 yeni gümrük kordonuyla yeni külfetler yüklediği gibi bunlardan her birinin kendine mahsus ‘’milli sanayi’’ ihdasına girişmesi de Avrupa sanayi muvazenesinin zararına neticeler verdi.
7- Umumi Harbin Sanayi Sahasındaki Tesiri
Umumi harp içinde muhtelif sanayi şubelerine ait fabrikalar hemen kamilen denecek derecede harp malzemesi ve asker teçhizatı maksadına hizmet edecek şekle sokuldu. Harbin uzun sürmesi o zamana kadar bazı ihtiyaçlarını münhasıran Avrupa fabrikalarından temin eden birçok gayrimuharip memleketleri sanayi hayatına girmek ve eksik sanayi şubelerini tamamlamağa doğru gitmek mecburiyetinde bıraktı. Bu da tabii, Avrupa sanayiinin satış sahasını daraltan sebeplerden biri oldu.
8- Boncukla Mübadele
Vasco de Gama’nın Ümitburnu’nu dolaşmasından başlayarak asırdan aşıra gittikçe inkişaf eden bir nevi Avrupa ticaret usulü, yani bir avuç boncukla bir gemi dolusu baharat, fildişi ve müstemleke mahsulleri denilen diğer mallar edinmek tarzı artık bugün kalmamış denecek kadar azalmıştır.
9- Fazla İstihsal, Eksik İstihlak
Bir çok Avrupa iktisatçıları istihlak derece ve nispeti ile mütenasip ve mütevazin olmayan fazla istihsali de buhran amili olarak itham etmektedirler. Filhakika beşeriyetin büyük bir kısmının istihlak kudretinin azaldığı ve en zaruri ihtiyaçlarını bile temin ve tatminden aciz olduğu bir devirde Avrupa ve bir taraftan Amerika’nın giriştiği fazla istihsal tecrübesi makul değildi.
10- İşsizlerin Çoğalmasının Hasındaki Tesiri
Bütün sayılan amiller işsizler sayısını arttırarak 20 milyona çıkardığı gibi işsizlik devresinde normal yevmiyelerinin ancak üçte ve bazen dörtte birini alan işsizler de masraflarını bu gelire uydurmak yani üçte veya dörtte bire indirmek suretiyle istihlakin azalmasına müessir olmaktadırlar.
11- İstihsal Fazlalığı İle Nüfus Tezayüdü Nispetleri
Umumi harp <13.000.000> on üç milyon kişi öldürdü; harp, devam ettiği müddetçe kocaların ve evlenecek çağdakilerin askerliği dolayısıyla <20.000.000> yirmi milyon kadar doğum eksikliğine sebep oldu; <6.000.000> altı milyon malul bıraktı; <6.000.000> altı milyon kadar da gıdasızlık, bakımsızlık yüzünden fazla ölüm yaptı; demek ki maluller sayılmaksınız <39.000.000> otuz dokuz milyonluk nüfus zayiatını intaç etti. Buna rağmen Cemiyet-i Akvam’ın maliye ve iktisat şubesinin hesaplarına göre 1914’ten bu yıla kadar cihan nüfusunda % 10 fazlalık vardır. Halbuki istihsal fazlalığı umumi harpten evvelkine nispetle %25’tir. Aradaki %15 fark fazla istihsalin aleyhine kalmıştır.
12- Sermayedarları temsil eden bir zümre, sosyalist cereyanlar yüzünden amele yevmiyelerinin haddinden fazla artırılmış olmasını Avrupa sanayiinin uğradığı buhranda bir amil olarak görüyor. Amelenin fazla yevmiye alması ve refahının artması çok arzu edilir. Ancak bunun ihracat malları fiyatlarına zamlar yapılmak suretiyle sanayi hayatına girmemiş memleketler halkına yükletilmesi doğru olmadığı gibi fiyat yüksekliği onların iştira kabiliyetleriyle tetabuk edemeyeceğinden sarfiyat tenakusundan gene Avrupa sanayiinin zarar göreceği aşikardır.
13- Fransa ve Amerika’nın Altın Stokları
Fransa ve Amerika’da biriken altınların iktisadi muvazenenin bozulmasında ve buhranın derinleşmesinde amil olduğu münakaşaları bilhassa son İngiltere buhranından sonra almış yürümüştür. Başta İngiliz maliyecileri ve iktisatçıları olmak üzere birçokları Fransızlarla Amerikalıların dünya altınlarını tedavül sahasından çekerek büyük bir nispetle banka mahzenlerine hapsetmiş olmalarını buhranın başlıca amillerinden sayıyorlar. Ve <bu altınların Fransa’da veya Amerika’da olmasıyla toprak altında istihsal edilmemiş maden halinde kalması arasında hiçbir fark yoktur> diyorlar. Filhakika bu altınların tabii servetlerini işletmek için paraya muhtaç olan memleketlere ikraz suretiyle tedavül sahasına çıkarılması mübadelenin ve umumi istihsal kabiliyetinin canlanmasına hizmet eder.
İşte Avrupa’nın şiddetli iktisadi humma nöbeti ile tezahür eden hastalığına muhtelif maliye ve iktisat mütehassısları tarafından sebep tutulmakta olan başlıca amiller bunlardır.
2- Hastalığın Neticeleri
Dün yazdıklarımızda Avrupa’nın içinde bulunduğu çok ağır iktisadi buhranın amilleri hakkındaki muhtelif nazariyeleri ve telakkileri hülasaya çalıştık. Bugün de illetin Avrupa siyasi, içtimai, iktisadi hayatındaki tesirleriyle, istikbalde doğurabileceği neticeleri mütalaaya çalışacağız.

Bu tesirler ve neticeler kısaca şöyle toparlanabilir:

1- İşsizlik Gittikçe Artacak
Dün saydığımız sebeplerin hepsi denebilecek kadar büyük bir kısmı muvakkat ve geçici olmaktan ziyade daimi ve müstemir mabiyette bulunduğundan Avrupa’da sermayenin sıkıntısı gittikçe artacak, birçok sermayelerin ve sanayi müesseselerinin iflası daha süratli bir yürüyüş alacak, bugün 15 ile 25 milyonda bulunan cihan işsizleri sayısı çoğalmakta devam edecektir. Bu artışın bu sene nisbi suretle hafifledikten sonra 1932’de son haddine varacağı tahmin ediliyor.
2- İşsizlik ve Devlet Bütçeleri
İşsizlerin daha milyonlarca artması, devlet bütçelerinin bugün bile tahammül hududunu aşan sıkıntısını şiddetlendirecek ve nihayet bir gün bu bütçeler işsizlere kafi yardım edemeyecek hale gelecektir. Beslenmeyen, aç kalan milyonlarca işsizin daimi bir kargaşalık amili olmalarının önüne geçmek Avrupa devletleri için çok müşkül olacaktır. Kargaşalık, iktisadi buhranın yeni had safhalar geçirmesine ayrı bir sebep teşkil edecektir.
3- Artmaları artık yüzler veya binlerle değil, milyonlarla hesap edilmekte olan işsizler, nihayet politika üzerinde müessir olacaklar, bu tesir belki esaslı rejim inkılaplarını intaç eyleyecektir. Amele hareketlerinin tazyikiyle vukua gelecek herhangi rejim değişikliğinin sermaye ve sanayi hayatını daha fazla sarsması tabiidir.
4- Mevcut buhrana inzimam ve onu teşdit etmesi çok mümkün olan kargaşalık ve rejim tahavvülü tehlikesi sermayenin Avrupa’dan daha emin bir iş sahası aramasına saik olacaktır.
5- Şimdi bile her yıl yüzlerle kapanmakta olan ve yarın, şüphesiz daha fazla kapanacak olan sanayi müesseselerinden açıkta kalacak olan sanayi mühendisleri, kimyagerler vesaire gibi ihtisas sınıfları sanayi hayatına yeni giren memleketlerde iş aramağa gidecekler ve yeni sahadaki sanayiin Avrupa sanayii zararına inkişafına zaruri ve gayrikabili içtinap suretle hizmet edeceklerdir.
6- Balkanlardan başlayarak bir taraftan Çin denizine, diğer taraftan Hint’e, Avustralya’ya, Şimali ve Cenubi Amerikalara giden milliyetperverlik ve binnetice milli sanayi cereyanının Avrupa mallarının sürümüne verdiği zarar, müterakki suretle devam edecek, Avrupa malı almaktan imtina eden her milliyetperver tabii netice olarak Avrupa’da sermayenin karını eksiltmiş ve işsiz sayısını arttırmış olacaktır.
İstanbul’da veya Şanghay’da basit bir çorap makinesinin veya küçük bir dokuma tezgahının işe başlaması Avrupa’da bir çorap makinesiyle bir dokuma tezgahının eksilmesi ve o nispette bir sermayenin durgunluğu ile işsizler yekununa o nispette yeni unsurlar katılması demektir.
7- Buhranın tesirleri hakkında sarih bir fikir edinmek için Avrupa sanayi memleketlerinin iktisadi muvazene istatistiklerini gözden geçirmek yeter. Buhranın çok vazih tezahür sahası olan İngiltere’den bir misal getirelim: Bu memlekette kömür sahasındaki işsizlik 1930’da (%28.3)e çıkmıştır. Halbuki bu nispet 1923’te (%3)ten ibaretti. Aynı memlekette gene (1930) istatistiklerine göre bahri inşaatta (%31.7), demir sanayiinde (%28.5), pamuk mensucat sanayiinde (%44.7), yün mensucatta (%26.1) nispetlerinde işsizlik tespit edilmiştir. 1913 ile 1927 arasında İngiltere umumi ihracatında vasati olarak %21 tenezzül vardır. Buna mukabil aynı yıllar arasında Avustralya, Kanada gibi İngiliz dominyonlarının kendi hesaplarına ihracatlarında bilakis %31 fazlalık ve Amerika müttebidesi ihracatında kezalik %51 fazlalık olmuştur. Avrupa’nın en zengin ve müreffeh memleketlerinden sayılan İsviçre bile harp sarsıntısı duymamış olmasın rağmen başlıca ve en sağlam servet membaı olan saatçilik sanayiinde buhrana uğramış ve en birinci müşterisi olan Şimali ve Cenubi Amerikalara ihracatı %20’ye düşmüştür.
8- Bütün amillerin müşterek neticesi olarak Avrupa’nın belli başlı refah ve satvet vasıtası yeni sanayi bu inhitatta devam ettikçe bugünkü nüfusunu başka suretle geçindirmekten aciz kalacak olan Avrupa’dan önümüzdeki üç beş yıl içinde başlayarak 20-3- yıl zaman zarfında belki 100-150 milyon nüfus muhacereti bir zaruret olacaktır. Mahreçleri darlaşan ve müşterileri azalan bir Avrupa’nın bugünkü nüfusu beslemesine imkan yoktur. Böylece Avrupa yavaş yavaş toprağa ve ziraat hayatına dönecek ve son yarım asır zarfında sessiz surette gittikçe artmış olan Avrupa muhacereti birdenbire büyük mikyaslarda had devrelere girecektir. Bunu, sermayenin kendisini müdafaa için açması çok muhtemel olan büyük bir muharebeden evvel mi yoksa sonra mı olacağını şimdiden tahmin mümkün değilse de Avrupa içinde büyük siyasi ve içtimai iğtişaşların bu muhacerete tekaddüm edeceğini zannetmek caizdir.
3- Hastalığın Çareleri
En geniş sahası Avrupa olmak üzere cihan ticaretinin (%92)’sine şamil hale geldiği hesap edilen büyük buhrana karşı düşünülen çareler nedir?
Bu bahse girmeden evvel şunu işaret etmeli ki, Avrupa efkarı umumiyesi henüz hastalığın vehamet derecesini kafi derecede kavramış değildir. Münevver ve mütefekkir zümreler arasında bile umumi felaket tehdidine karşı hayret edecek bir alakasızlık vardır. Vaziyetin ağırlığını iyiye takdir eden Briand Tardiyö (Tardieu), Makdonald, Baldvin, Kayyo vesaire gibi ricalin <yangın var> seslerine kulan asanlar hiç denecek bir akalliyet teşkil etmektedir.
İhtiyar Avrupa’da yeni vaziyetlerin istilzam ettiği zaruriyetlere ve şartlara uyabilmek, intibak edebilmek kabiliyeti adeta tükenmiş gibi görünüyor. Halbuki dert, hastalık <Paris Siyasi İlimler Mektebi> profesörlerinden Andre Siegfried’in İngiltere için söylediği gibi: <Artık kabineler değiştirmek suretiyle önüne geçilemeyecek> veya Mesureur’un Avrupa buhranı hakkında dediği gibi: <Artık müessir olmaktan çıkmış bulunan alelade tedavi vasıtaları zümresine dahil ilaçlarla bertaraf edilmesi müşkül> hale gelmiştir.
Sabık Fransız nazırlarından M. Leyg, Fransa’nın küçük bir kasabasında verdiği nutukta: <Ahval böyle gider ve biz ciddi tedbir almakta gecikirsek 25 nihayet 50 yıl içinde Avrupa medeniyeti münkariz olacaktır!> diye çırpınıyor. Fakat bu feryat bütün Fransa’da belki yalnız bir tek gazetenin iç sahifelerinde bir köşe parçasından başka kendisini iliştirecek saha bulunmuyor.
Bu derdin başlıca hekimi olması lazım gelen Cemiyet-i Akvam altı yıldan beri hala evvela hakem ve emniyet meselesi görüşülerek ondan sonra tahdidi teslihat müzakerelerine mi geçilsin, yoksa evvela tahdidi teslihat meselesi ve ondan sonra hakem ve emniyet işleri mi konuşulsun münakaşalarında berdevamdır. Yani henüz ruznamesini tespit edememiş ve mevcudiyetini teşkil eden mevzuu görüşmeye başlayamamış vaziyettedir.
Kararını infaz için lazım bütün kuvvetlerden mahrum bir Milletler Cemiyeti’nin beynelmilel siyasi işlerde olduğu kadar cihan iktisadi buhranın da müessir bir vaziyet alamayacağında hiçbir şüphe ve tereddüt noktası yoktur.
Zaten <Cemiyet-i Akvam> dururken ayrıca bir Avrupa Birliği yağmağa kalkışılması ve bilhassa bu teşebbüsün <Cemiyet-i Akvam> akidesinin en hararetli havarisi sayılan Briand’dan gelmesi Cemiyet-i Akvam mefhumuna imkansızlığın en müspet delillerindendir.
Sabık Fransız nazırlarından Kayyo (Cailaux) Briand’ın Avrupa Birliği’ne karşı bir Avrupa İktisadi Federasyonu teklif ediliyor.
Fransız mebuslarından Frederic Brunet bir başmakalede beş senelik bir iktisadi mütareke aktini ileri sürüyor.
Bazıları Avrupa sanayi teşekkülleri arasındaki rekabetin karteller teşkili suretiyle izalesi buhranı tedaviye kafi gelir zannında bulunuyorlar.
Profesör Baudhuin ise <Bugünkü buhran için yapılabilecek şey yoktur. Bu buhran en zayıfların ve iktisadi teşkilatları fena olanların kaynaması ve aradan çıkmasıyla halledilecektir> diyor.
Mahiyet ve esasları her ne olursa olsun ileri sürülen bütün tedbirlerde ve bunların devletlerce mütalaasında en bariz cihet samimiyetsizlik ve müşterek selamet için menfaatlerde mütekabil feragat ve fedakarlık ruhunun eksikliğidir. Avrupa’da müşterek bir Avrupalılık ruh ve zihniyetinin umumi işlerde amil haline gelebilmesi uzun bir zaman meselesidir. Halbuki, görüldüğüne göre hastalığın yürüyüşündeki sürat, bu zihniyetin değişmesindeki süratle tefevvuk edecektir.
Düşünüşte ve teşebbüste samimiyet olsa bile harekette samimiyet ve dürüstiye bugünkü Avrupa diplomasisi müsait değildir. Her devlet samimi hareketin evvela bir başkasından gelmesini ve kendisinin en son harekete geçmesini münasip görmekte hiçbir müşterek teşebbüsün ciddi bir neticeye varabilmesi mümkün olmayacaktır.
Bugünkü Avrupa’nın manzarası kadim mazideki büyük medeniyetlerin inhitat veya inkırazına, yahut yeni sahalara intikaline tekaddüm eden zamanlardaki manzaralardan çok farklı değildir. Avrupa, maddi ve manevi bütün satvet cihazlarının temelden sarsılmasına lakaydane bakıyor.
Avrupa’da <aç adamlar> diktatörlüklerinin teessüsünden çok uzakta olmadığımızı tahmin edenler belki de büsbütün aldanmıyorlardır.

Yiğit Çınar

TGB İstanbul İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler