BATI ASYA’DA ÇÖZÜMÜN ANAHTARI

Batı Asya'daki ABD ve İsrail tehditlerini bölge ülkelerin birliğiyle aşarız.

BATI ASYA’DA ÇÖZÜMÜN ANAHTARI

YAZAR

Geçtiğimiz Pazartesi günü CNN Türk’de yayınlanan “Ne Oluyor” programını büyük bir karamsarlıkla takip ettik. ABD Başkanı Biden’in başta Türkiye olmak üzere Batı Asya coğrafyası üzerine hücum borusu çaldığı günlerde program katılımcıları Akademisyen Enes Bayraklı ve Emekli Albay Coşkun Başbuğ, ABD’yi sevindiren Türk devletinin bağımsızlığını tehdit edecek, Suriye ve Rusya düşmanlığında ortaklaşan siyasi tahlillerde bulundular. Enes Bayraklı, Suriye’nin uzun yıllardan beri büyük bir cesaretle yürüttüğü bağımsızlık mücadelesini “Köpeklikle” suçlamış, Devlet başkanı Beşar Esad’ı “Halkını katleden bir katil” olmak olarak tanımlamıştır. Coşkun Başbuğ ise Enes Bayraklı’nın açıklamalarını desteklemiş üzerine birde Rusya’yı “emperyalist bir devlet” olarak tanımlamıştır. Ülkemizin ve komşu devletlerin ABD’ye karşı istiklal mücadelesi verdiği bu günlerde Enes Bayraklı ve Coşkun Başbuğ gibi kişilerin temsil ettiği cenahtan yayılan bu propagandalar ancak ABD Başkanı Biden’ı sevindirir. Bizim önümüzdeki görev yayılan ABD propagandasına karşı gerçeği savunmaktır.

ABD’nin Batı Asya Bölgesine Gelişi
Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte ABD, dünyanın jandarması konumuna gelmiş ulus devletleri hedef tahtasına koyarak mücadeleye girişmiştir. Bu amaç doğrultusunda ABD, hedef aldıkları ülkelerde çeşitli iç çelişmeleri kullanarak turuncu devrimler gerçekleştirmiş ya da palazlandıkları terör örgütleri vasıtasıyla ülkeleri bölme girişiminde bulunmuşlardır. ABD’nin Batı Asya coğrafyası üzerinde planı ise Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ı parçalayıp Sözde Kürdistan adı altında ancak özünde ikinci İsrail devletini kurmak üzere kurgulanmıştır. Süreç, Irak işgaliyle başlamış ardından Libya’da gerçekleşen Amerikancı darbe ve Suriye’nin işgaliyle devam etmiştir. Türkiye’de ise bölünme planları PKK ve FETÖ üzerinden yürütülmüş, Ak Parti’nin o dönemki yanlış politikalarıyla birlikte Batı Asya parçalanma tehditliyle karşı karşıya kalmıştır.

Suriye Devletini Parçalayan Beşar Esad mı?
ABD’nin "İkinci İsrail" planının gerçekleşmesi için Suriye’nin kesinlikle bölünmesi gerekmekteydi. Bu planın gerçekleşmesi adına 3 aşamalı harekât planı devreye sokulmuştur. ABD ilk olarak 2011 yılında Suriye içerisinde bulunan terör örgütlerini silahlandırarak harekete geçirdiler. Suriye’nin büyük kentlerinde yürütülen terör saldırılarına karşı Suriye hükümetinin meşru ordusu mücadeleye girişmiştir. Suriye ordusunun başarılı mücadelesini sekteye uğratmak adına ABD asılsız propagandalar yürüterek Suriye devlet başkanı Beşar Esad’ı dünya kamuoyuna “Halkını katleden katil” suçlamasıyla servis etmiştir. Yapılan bölünme planının ikinci aşaması ise 2014 yılında ABD’nin bizzat destekleriyle kurulan IŞİD  terör örgütünün Suriye devletini parçalamasıyla ilerlemiştir. IŞİD  terör örgütü binlerce militan ve mühimmat desteğiyle beraber Suriye’nin neredeyse tüm kentlerini yağmalamış, ülke vatandaşlarını katletmişlerdir. Ak Parti hükümetinin yanlış politikaları kapsamında IŞİD militanları Türkiye’den lojistik ve sağlık desteği alarak bölgede hâkimiyet kurmuşlardır. Planın son aşaması ise PKK’nın Suriye uzantısı PYD eliyle yürütülmüştür. IŞİD’ın insanlık dışı saldırılarına karşı ABD destekli PYD “Özgürlük Savaşçıları” ilan edilmiş, IŞİD'e karşı mücadelede alana sürülmüştür. Yapılan plan başarıyla ilerlemiş Suriye üç parçaya bölünmüş, ABD onlarca üs açarak bölgeye yerleşmiştir.
ABD lehine ilerleyen bu süreç Türkiye’nin 2015 yılında PKK ile mücadeleye girişmesiyle tersine dönmüştür. PKK ile amansız bir mücadeleye girişen Türkiye, ABD nezdinde hizadan çıkmıştır. Bu durum üzerine ABD, 2016 yılında FETÖ’yle birlikte darbe girişimi gerçekleştirmiş ancak Türk devleti bu darbeyi bastırmıştır. Ancak Türkiye bu darbe tertibinden güçlenerek çıkmış başta Fırat Kalkanı ardından Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonlarıyla ABD planları bozguna uğratmıştır. Rusya’nın desteğiyle birlikte Suriye ordusu da bugün vatan topraklarını birleştirmektedir.

Rusya Emperyalist Bir Devlet mi?
Türkiye ve Rusya’nın kaderleri bir asırdan fazladan birlikte yürümektedir. Türklerin Çanakkale zaferi Rusya’da Ekim devriminin şartlarını oluşturmuş, Sovyet Rusya ise Türklerin Kurtuluş Savaşında siyasi ve ekonomik destekte bulunmuştur. Bu kader birlikteliği içerisinde bulunduğumuz dönemde de geçerlidir. ABD ancak Türkiye ve Rusya’nın kader birlikteliği yapmasıyla bölgede yenilebilir. ABD, bu kader birlikteliğine karşı çeşitli saldırılar yürütmüş bu birliktelik bozulmamıştır. Türkiye, ABD’nin Ankara’daki adamım olarak nitelendirdiği Davutoğlu döneminde Rus uçağının düşürmüş, kısa süreli gerginlik çıksa da ilişkiler düzelmiştir. 2016 yılında Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov gerçekleşen suikast ile öldürülmüş, bu durum üzerinden Türkiye ile Rusya arasında siyasi kriz çıkarılması amaçlanmıştır. Rusya emperyalist bir devlet olsa yukarıda belirttiğimiz iki kriz sonrasında Türkiye ile ilişkilerde olumlu tavır alabilir miydi? Burada Coşkun Başbuğ’un gerçek dışı söylemleri çökmektedir. Türkiye ve Rusya’nın devlet menfaatlerinin tamamı ikili kader birlikteliğinden geçmektedir.

Batı Asya’da Huzurun Anahtarı: Bölge Ülkelerinin Eylemli Birlikteliği
ABD bugün Ukrayna’dan başlayarak Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Suriye’nin kuzeyinde bulunan askeri üsleriyle başta Türkiye olmak üzere tüm bölge ülkelerini kuşatmıştır. Bugün ABD, Kırım’ın ilhakı üzerinden Rusya’yı Doğu Akdeniz üzeriden Türkiye’yi PKK - PYD ile de Suriye, Irak ve İran üzerine hücum borusu çalmış, İsrail vasıtasıyla da Filistin’e saldırmaktadır. Bugün bölgede tek ve keskin çözüm doğru stratejiler etrafında eylemli işbirliğinin yapılmasıdır. Yapılacak ilk adımlar ise ortadadır. Türkiye sınırları içerisinde bulunan ABD üsleri TSK’nın kontörlüne almalıdır. Suriye devletiyle ilişkilere başlayarak PKK bitirilmelidir. Kırım’ın Rusya toprağı olduğunu ve KKTC’nin bağımsızlığının tanınması sağlanmalıdır. Türkiye hükümetinin önünde bugün bu büyük görevler durmaktadır. 

Umut Gör

TGB GYK Üyesi, Muğla İl Sekreteri

Tarih:
Diğer Haberler