Batı Asya’nın İnsanlık Görevi

Türkiye, Rusya, Çin, Batı Asya ülkeleri bir araya gelerek atılacak olan adımları hesaplamalı ve eyleme geçmelidir.

Batı Asya’nın İnsanlık Görevi
Yasin İşlek
Yasin İşlek
YAZAR

NOT: “Orta Doğu” kavramı, “Şark” (Doğu) ve “Yakın Doğu” (Near East) kavramları gibi Batı merkezli bir kavramlaştırmanın ürünüdür. B u kavramlaştırmada Avrupa dünyanın merkezi olarak kabul edilmekte ve dünyanın diğer bölgeleri bu merkeze olan uzaklıklarına göre “yakın”, “orta” ve “uzak” şeklinde kategorize edilmektedir. Ben bu yaklaşımı uygun bulmadığım için bölgeyi BM’nin de kullandığı Batı Asya(Western Asia) olarak isimlendireceğim.

Bir kördüğüm haline gelen İsrail-Filistin meselesinin tarih sahnesine baktığımızda emperyalist ve Siyonist devletler, Amerikan ve İngiliz lobileri, petrol şirketleri, misyonerler gibi güçlerin bölge siyasetinde her zaman etkin rol aldığı görülmektedir. Gerek Siyonizmin manifestosunu yazan Alman Theodor Herzl ile gerek Birleşik Krallık Dış İşleri Bakanı Arthur James Balfour’un kapitalist sistemin kodamanlarından Rotschild’e yazdığı mektupta da görüldüğü üzere emperyalist-kapitalist-siyonist güçler bilimsellikten uzak, sömürücü ve insanlık dışı politikalarını 1880-1918 yıllarında uygulamaya başlamıştır. Bu sürece destek veren bir başka isim Amerikan Başkanı Woodrow Wilson için de Yahudilerin Filistin’e dönmesi, İncil’de belirtilen vaatlerin yerine getirilmesinden
ibaret normal bir durumdu. Ancak asıl mesele bu kadar masum ve insancıl değil daha sonraki Amerikan başkanlarının siyasetlerinde de anlaşılacağı gibi bölgedeki petrol yataklarının kontrolü, petrol akışını ucuz ve kesintisiz bir şekilde Batıya aktarılması, enerji güvenliği, Batı yanlısı statükoyu korumak, devrimci ve milliyetçi eylemlere karşı koymak, Müslüman ve Arap bölge ülkelerinin birliğini engellemek asıl nedenlerdi. Bu politikaların uygulanmasını kolaylaştırmak için bölgede Amerika’ya tam bağımlı bir İsrail Devletinin olması gerekliydi böylece Batı Asya ülkelerini kontrol altına alabilecek ve Batı Asya’ya hızla yayılması kolay olacaktı. Bunun en somut ve bir başka örneğini ülkemizin doğusunda kurulması öngörülen ve başta Türkiye Gençlik Birliği’nin kararlı mücadelesi ve Türkiye’deki tüm milli unsurların cesaretiyle yerle bir edilen Kürdistan Projesi(!) olmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin ile sözleri üzerine İsrail Başbakanı Netanyahu’nun oğlu, sözde Kürdistan paçavrasıyla paylaştığı görsel cepheyi belirlemektedir.

1880 yıllarında Filistin’e başlayan Yahudi göç dalgası 2. Dünya Savaşı ve sonrasına kadar devam etmiş ve ilk başlarda barış içinde yaşamaya çalışan Yahudi ve Arap halkları; emperyalizmin ve işbirlikçilerinin giderek artan yayılmacı politikası ile Filistin halkının ezilmesi sürecini başlatmıştır. 1948 yılında İsrail devletinin kurulması sürecinin ardından savaşlar birbiri ardını takip etmiş kan emici İsrail, yüzbinlerce Filistin vatandaşını insanlık dışı ve tarihin en kanlı katliamlarıyla öldürmüş, hapsetmiş ve sürdürmüştür. Peki yukarıdaki bölümden çıkarılacak sonuç ne olmalıdır? Yıllardır İsrail’in bu insanlık dışı politikalarına karşı tüm dünya kınamalar yayınlıyor. Hiçbir kınama İsrail’i vazgeçirmiyor. O zaman yeniden İsrail’i kınamak olmamalıdır. Artık yapılabilecek tek bir şey vardır!

Emperyalizmle Mücadele
Peki bu mücadele nasıl olur? Sovyet lideri Lenin’in Emperyalizm adlı eserinde şu paragrafa dikkat çekmek istiyorum “Emperyalizmin temellerinin, reformlar yoluyla değiştirilmesi mümkün müdür? Yarattığı çelişkilerin daha da keskinleşmesi ve derinleşmesi için ileriye mi gidilmeli, yoksa bunları yumuşatmak amacıyla geriye mi? Bu sorular can alıcı sorulardır ve bugün İsrail-Filistin meselesinde en somut haliyle belirmiştir. BM’nin 181, 194, 303, 2253, 38/180, 10/22 sayılı kararlarını incelediğimizde bu kararların Filistin lehine verilmiş olsa bile İsrail’in bu kararları tanımadığı görülmekte ya da Filistin’in aleyhine verilerek Filistin’in bağımsızlık mücadelesine gölge düşürmektedir. İsrail, Uluslararası Hukuk Normlarına göre savaş suçu işlemektedir ve BM, İsrail üzerinde sert yaptırımlar yapmaktan kaçınmaktadır. Birincil olarak BM derhal bu yumuşak siyasetinden vazgeçmelidir. İkincil olarak Filistin’in “Üye Olmayan Gözlemci Ülke” statüsünden çıkarılması ve devlet statüsünde BM’ye üye olması gerekmektedir.
Şu gerçeğin farkına varılmalıdır, İsrail sorunu tüm bölge ülkelerinin sorunudur. Amerikan emperyalizmi sorunudur.
Atatürk Döneminde olduğu gibi bugün de Türkiye mazlum milletlerin yanında olmalıdır. Türkiye, Rusya, Çin, Batı Asya ülkeleri bir araya gelerek atılacak olan adımları hesaplamalı ve eyleme geçmelidir.
Türk milleti, gençliği, yönetici kadroları anlamalıdır ki ağlayış ve yakarışların bir faydası olmamaktadır bunun için teoriler belirlemeli, pratikler geliştirmeli ve TBMM’yi harekete geçirerek “BM, Avrupa Konseyi, İslam İşbirliği Örgütü, diğer Bölgesel Örgütler” uluslararası arenayı ikna etmelidir.
Bu adımlar atılırken Malatya Kürecik Üssü kapatılmalı, ticaret durdurulmalıdır.
Yukarıdaki çözüm stratejileri uygulanırken kalıcı ve sürekli olmasına, kesin sonuç alınana kadar mücadele edilmesine dikkat edilmelidir nitekim daha önce farklı girişimler olmuş ancak başarı sağlanamamıştır.
Batı Asya bölgesi, insanlığın tarihteki tecrübesinde, medeniyetlerin doğuşunda en büyük katkıyı sağlamıştır. Bölge, medeniyetlerin beşiği olmuş, medeniyetlerin yayılmasında bir tür kavşak ve intikal noktası olarak rol oynamıştır. İsa’nın çarmıha gerildiği yer, Yahudilere göre kutsal sayılan Ağlama Duvarı ve Hz. Muhammed’in miraca çıktığı yer olan Filistin, 3 semavi dinin kıblesidir. Bu bölgeyi Amerikan emperyalizminden ve İsrail siyonizminden kurtarmak tüm insanlığa borcumuzdur.
Sözlerimi Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’nün lideri Yaser Arafat’ın, 1974 tarihli BM’de yaptığı sözler ile sonlandırmak istiyorum. 'Bugün buraya elimde bir zeytin dalı ve bir özgürlük savaşçısının silahı ile geldim. Elimdeki zeytin dalının düşmesine izin vermeyin' .

Yasin İşlek

TGB Aydın İl Başkanı

 

 

 

 

 

 

 

Tarih:
Diğer Haberler