
‘ateş kürerim ateş geçmek için karanlıktangepgeniş bir güneşitutmak içinellerim yanmadan’Şairin haritası ve coğrafyası yoktur, çünkü her şeye ve her yere aittir. Şiir atlasının üzerinden bir bozkıra uzanır bir adaya, bir gecekonduya; bir şehirden bir şehre. Yeniden kurandır dünyayı şair.Atlası geniş olan şair, en berrak ve aydın düşünceli olan, geleceği görendir. Bu şair; dil, din, ırk gibi hiçbir etnik ayrım gözetmeksizin milletlerin birleştiricisi oluverir.Behçet Aysan’ı kısaca anlatın deseler, diyebiliriz ki, Behçet Aysan işte tam da budur; insanın insanı duyumsamasıdır. Girit’ten, Ankara’ya tüm insanları aynı şiir içine koymuş, insana olan sevgisini eşitleyici temelde aktarmıştır. Bunu onun, ‘her yeni kent bende yeni bir şiir çağrıştırıyor.’ demesinden de anlayabiliriz. Şiir atlası geniş şair, aydın, toplumcu şair çünkü. Adnan Binyazar Behçet Aysan’a yazdığı mektubunda şöyle diyor: ‘Şiir yazmak acı duymakla eş bir eylem. Ayrıca acıyı duyup, özümsemek de var. Onla da bitmiyor, bir de, duyarlıkları bileceksin; insana insanlığını duyumsatmak için. Genel bir deyişle şairlik zor zanaat! Bu zoru yendiğiniz için sizi kutlarım. Bir Yunan’ı bizim türküsel dilimizle söyletmek az güzellik mi? Üstelik, o Yunanlı, bizim Ahmedimiz Mehmedimiz’le aynı acıları paylaşıyor.’Evet acı duymak ve duyumsatmak kolay, önemli olan bunu insana ait her acıyla birleştirmek ve böylece ‘başkasının acısı’nı da duyumsatmak. Behçet Aysan, hep başkaları için yaşayan, toplum için yazmaya and içmiş şairimiz bunu gerçekleştirmiştir. Çünkü ‘memleketin hali uyutmamış ve yazmıştır o; sesler alıp sesler vermiştir.’‘yağmur dindi sevgilim bak dinle, her şey dindi acıysa dinmemiş halde’Yaratıcılığını besleyen acı ve keder şiirinin özü olmuştur, yaşamın olağan akışı içindeki sıradan bir olay gibi, dahi içtiğimiz su, yediğimiz ekmek gibidir onun şiirinde keder. Yahut Muzaffer İlhan Erdost’un deyişiyle, ‘onun şiirinde keder bizim yüzümüze yayılan ince bir gülüş gibidir.’ İnsana ait olan her şeyle o kadar çok ilgilenir ki, bütün hayatları bilmek ister.‘ne söylenecek bir türküne yazılacak bir roman olan bütün hayatlarıyaşanmış bütün hayatlarıbilmek isterdim’Bu bütün hayatları bilme isteği ise yalnızca ve yalnızca devrimcilerde görülebilecek bir özelliktir. Yüreği halkı için atan yürekler bu merağı içlerinde barındırabilir. Ne diyor Aysan; ‘Halkım, sevdam’.İNSAN SICAĞI HEKİMBehçet Aysan’ın hekimliğini pek az kişi bilir. Üstelik Aysan psikiyatri alanında uzman bir hekimdir. İnsan üzerine şiirler yazmış, yer yer kendinden yer yer de Nazım’ın büyük insanlığından şiirler okuyarak konuşmalar yapmış şairimize aslında en yakışanı da bu değil mi? Kimbilir o naif ve yumuşak mizaçlı yüzü ruhu hasta insanlara nasıl gülüyor, herkesi kucaklayan geniş yüreğiyle nasıl dinliyordur, insan bu yüzden ki hiç şaşırmıyor. Işık Kansu, Behçet Aysan’ın hekimliğinin ‘insan sıcaklığı’ndan kaynakladığını söylemişti. Aysan’ın yakın arkadaşı Ahmet Say da onu doğrulamış, ‘evet hekimlik mesleği insan sıcaklığını aramaktır’ demişti.İnsan sıcağı hekimdi Behçet Aysan.‘ve anladım ki her şey sevmekle başlar insanı.Yaktım gemilerimi.’Sait Faik’te,Metin Altıok’ta, Dostoyevski’de ve daha pek çok şair ve yazarımızda gördüğümüz sevme uğraşını temel alan dünya görüşü Behçet Aysan’nın şiirine de yansımıştır. Sevginin yüceliğinden bahsederken elbette onun git gide yok oluşu da öfkelenmesine neden olacaktır:sevmeyi unutmuşsunuz kardeşleryalan her şey gibiaşklarınız da.yaşamı ölüm diye anlatıyorlar size yalanı gerçek diye.ne leylakların tomurundanhaberiniz varne önünüzdenkara bir tabutgibi geçen geceden.sevmeyi unutmuşsunuz kardeşleryalan aşklarınız da.BİR EFLATUN ÖLÜMBehçet Aysan’ın şiiri bir düelloydu. Fakat bu düello aşkla ayrılığın, kederle sevincin düellosuydu. Ne var ki aydınlık düşmanlarıyla olan düellosunda karşısına çıkan ateş oldu. Bu seferki düello şiirlerindeki gibi değil; özgürlük ile köleliğin, aydınlama ile karanlığın, laiklik ile gericiliğin düellosuydu.Muzaffer İlhan Erdost’un sözlerini haturlayalım: ‘ İnsanın özgürleşmediği yerde şiir özgür değildir. Şiir, özgürlüğünü, insanı özgürleştirerek kazanır. Behçet’in şiirini her gün yeniden öldürmekten kurtarmak, özgürleşmemizle olanaklı.’Madımak bir özgürleşme savaşımıdır. Tıpkı laiklik karşıtlarının Menemen’de Kubilay’ı katletmeleri gibi, cumhuriyetin aldığı yaralardan biridir.‘hey Behçet aysan yıldızları sayyoksa bir yıldız da sen ekleben senin dostunum’Behçet Aysan…Okunduğunda dünyanın zamanları ve yürekleri gelişecek. Eflatun şair! O eflatun ki hem en gerçekti hem de gizdi, büyüydü. O sonsuz eflatunun içinden kim ateşleri çıkarabilir, kim yok edebilir yaşamı?Behçet Aysan, bir deniz feneridir.Şimdi o batık gemiye bindi. Çünkü, ‘beyaz bir gemidir ölüm/siyah denizlerin hep çağırdığı/batık bir gemi’.Batık geminin mücadelesi batmadan deniz fenerinin ışığına ulaşmak. Herkes biliyor ki gemi batmayacak, deniz fenerini bulacak.Nazlı İzel Şendoğanİstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi