YAZAR
Birileri için her şey durağandır. Fidan büyümez, çiçek açmaz, çocuk gelişmez, dünya dönmez ve insan değişmez. Hayat onlar için durağan, tatsız tuzsuz bir şey.
İşte bu birileri aslında hayatın gerçeklerine sırt çevirmişlerdir. Değişime, dönüşüme ve devrime hiç mi hiç inançları yoktur. Özünde insana inançları yoktur. Bir insan 7’sinde neyse 70’inde de öyledir onlar için. Korkak bir insan hep korkak kalır, geçmişte hata yapan bir insan her zaman hata yapar, doğru olan insan da asla hata yapmaz.
Gerçekten var mı böyle bir insan ve böyle bir dünya? Tabii kimse çıkıp da ‘’evet ben böyle düşünüyorum’’ demez. Sorunun bir tanesi de bu zaten. Kimse çıkıp cesurca konuşmaz. Sözde hepsi, insanların, toplumun değişeceğine inanır. Hatta bazıları kendisine devrimci der. Nedir devrimci? Var olan düzeni değiştirmek isteyendir. Peki kimle değiştirecek? İnsanla. Peki o düzenin içindeki insanı da değiştirmeyecek mi? Evet değiştirecek. Ama sözde…
Hem geçmişte bir şekilde hata yapan bir insanı o hatanın çukuruna daha da iterler, hem de ‘’toplumu değiştireceğiz’’ edebiyatı yaparlar. Masallarda yaşıyor böyleleri.
Toplumsal ve siyasal mücadelede her gün örneklerini yaşıyoruz. Vay efendim neymiş ‘’geçmişte FETÖ’yü savunmuş’’ vay efendim neymiş ‘’Atatürk’e düşmanlık beslemiş’’ evet kötü etmiş, hata etmiş, yanlış yapmış. Uyaralım, düzeltelim. Ama geçmişte bu hatayı işleyen insan bugün kalkmış FETÖ’yle savaşıyor, Atatürk’e sarılıyor, fakat bizim sözde devrimciler bu sefer ne diyor; ‘’vay efendim sana mı kaldı Atatürk, vay efendim sen geçmişte FETÖ’yle beraberdin bırak şimdi bu oyunları’’ Merak ediyorum; acaba daha ne istiyorlar?
Bunlar hata yapanın doğru yapacağına inanmadığı gibi geçmişte doğru yapanın da hata yapacağına inanmaz. Soruyorum; geçmişte FETÖ’yle bir şekilde karşı karşıya gelen, bugün yan yana gelemez mi? Geçmişte PKK’ya tavır alan bugün onunla birlikte siyaset yapamaz mı? Tabii karşımızdaki güruh hemen ‘’Hayııır!!’’ sesleri inletedursun. Fakat hayat bunun tersi örneklerle dolu.
GEÇMİŞİN DOĞRULARI BUGÜNÜN YANLIŞINI ÖRTMEZ
104 emeklinin bildirisi üzerine TGB olarak tavrımızı açıkladık ve bu bildirinin bozguncu bir bildiri olduğunu söyledik. Neticede bir fikir ve tavır beyan ettik. Bunu da niyetlerimize göre değil, olgulara göre saptadık. Çünkü yayınlanan bildiri gerçekle ilgisi olmayan ve savaşan orduyu hedef alan bir düzlemdeydi. Bu tavrımız üzerine yine aynı grup ayağa kalktı. ‘’Bu isimler geçmişte Ergenekon-Balyoz’dan yattı, biraz insaflı olun’ diyeni mi ararsınız, yapılan operasyonlara ‘’2.Ergenekon operasyonu’’ diyeni mi ararsınız. Herkes bol keseden yazmaya başladı. Neticede dilin kemiği yok, istediğinizi söyleyebilirsiniz.
Fakat siz ne söylerseniz söyleyin, geçmişin doğruları bugünün yanlışlarını örtmeye yetmez.
Geçmişte Ergenekon Balyoz kumpasıyla TSK’yı çökertmek isteyenlerin karşısına nasıl dikildiysek bugün de bu bozguncu bildiriyle TSK’yı yıpratmak isteyenlerin karşısına aynı şekilde dikiliriz.
Peki bu bildiriyi canhıraş, kutsal metin gibi savunanlar da dikilebilir mi? Cesur olabilirler mi? Cesaretsizliklerini ve sorumsuzluklarını görüyoruz. Sözde bu duruma ‘’2.Ergenekon’’ diyenler, o kumpası düzenleyenlerle yan yana gelmiş.
TGB, Silivri duvarlarını titretip FETÖ’cülere karşı meydan okurken gizlenenler, bugün Ergenekon edebiyatına sığınmışlar. İstedikleri kadar sığınsınlar. TGB dün nasıl emperyalist oyuna meydan okuduysa bugün de okuyor.
YANLIŞLARI ALKIŞLAYANLAR DOĞRULARA PARMAK SALLIYOR
Bu bildiriyi bozguncu maksatla imzalamamış ve varacağı noktayı hesap edememiş insanlar olabilir mi? Evet olabilir. Fakat bu durum, bildirinin içerisindeki fitneleri değiştirmez. Bizim bildiriye alacağımız tavrı da değiştirmez. Ne deseydik, ‘’dikkatsizce hazırlanmış, zamansızca yayınlanmış bir bildiri’’ deyip geçse miydik? Bu yumuşak ve ılımlı tavır, bildirinin yaratmak istediği tahribatın önüne geçer miydi? Türk askeri çıkıp diyor ki ‘’Bu bildiri bizi hedef alıyor, Mehmetçiğin moralini bozmak için yayınlanıyor’’ ne deseydik savaşan Mehmetçiğe? ‘’Büyütmeyin kardeşim, biraz alttan alın’’ mı deseydik? Savaşta olduğumuzu bilenler böyle bir sorumsuzluğa imza atmaz.
Bu bildiriyi sahiplenenler, ya da içerisindeki maksadı gizleyenler, hem Türkiye’ye hem de o bildiriyi imzalayan isimlere yanlış yapmaktadır. Yanlışa yanlış diyemeyenler, kendi acizliklerini gizliyorlar. Bu bildiriyi yumuşatarak, imza atan insanların hatasını gösteremezsiniz. Onları yanlıştan döndüremezsiniz. Onları eleştirmek, sarsmak yapılacak en devrimci tavırdır.
Yanlışları alkışlayanlar, doğrulara parmak sallıyor.
TARİHTE 'KAHRAMAN' GÜNÜMÜZDE 'KAÇAK'
Yine bu ‘’değişemezciler’’in de müthiş bir tarih okuması var. Hepsi geçmişin mevzilerinde öne atılmayı bekleyen bir ‘’kahraman’’ gibidir. Ne de olsa geçmişte kahramanlık serbest. Bir bakarsınız Sakarya Muharebesinde en önde koşan subaydır, bir bakarsınız Çanakkale’de ölmeye giden yiğit. Fakat gelelim görelim ki hiçbirisi bugünün mevzilerinde yok. Fırat Kalkanında, Barış Pınarında, Afrin’de, El Bab’ta yok. Bugünün mevzilerine burun kıvırırlar, küçümserler. Oralarda tam aksine mevzileri bombalıyorlar.
Sözde hepsi Atatürkçü. Kimi görseler ‘’Nutuk’u mutlaka okuyun’’ derler ama kendileri Nutuk’un özünden habersizdirler.
Bu ‘’değişemezciler’’ Atatürk’ün Nutuk’ta Rauf Orbay’ı en sert bir dille eleştirmesini nasıl açıklıyor acaba? O Rauf Orbay değil miydi, Milli Mücadelenin en önemli önderi, Atatürk’ten sonraki en kritik isim?
Ya da bu ‘’değişemezciler’’, Çerkez Ethem’i nasıl açıklayacaklar? TBMM kurulana ve düzenli orduya geçilene kadar Milli Mücadeleye önemli hizmetleri olmuş Ethem’in, 1921 yılındaki ayaklanmasını ve Yunan ordularına katılmasına ne diyecekler?
Bizim safımız belli. Safımız Mehmetçiğin, Türkiye’nin bağımsızlığının safıdır. Göğe ellerini açıp ‘’kahraman’’ dileyenlere de Mehmetçiğin kahramanlıklarına dil uzattırmayız.
Yıldırım Gençer / TGB Genel Başkanı