Cumhuriyet'in Eğitim Devrimi: Köy Enstitüleri

Yeni Türkiye’nin kültürel gelişiminde, Türk halkını aydınlığa götürecek kültürel meşalenin ateşini yakılmıştır.

Cumhuriyet'in Eğitim Devrimi: Köy Enstitüleri

Cumhuriyet kurulmuştu. Cumhuriyet’i payidar kılacak kadroların, çeşitli meslek gruplarında nitelikli elemanlar yetiştirmesi bekleniyordu ve bunun için eğitime gereken önem verilmeliydi. Medreseler kapatılmıştı ve sosyal alanda birçok devrim yapılmıştı, ancak bu devrimleri köye yayacak nitelikli kişiler olmadıktan sonra köy yine medrese zihniyetinin etkisi altında kalacaktı. Bu nedenle halkın hayat anlayışını değiştirecek rehberler, öğretmenler gerekliydi.                                                                                                                                                                                                         

Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren çiftçinin üzerindeki ekonomik yükü hafifletmek adına aşar vergisi kaldırılmış, boş devlet arazilerinin topraksız köylülere dağıtımı sağlanmıştı. Gerçekleştirilen bu yenilikler sayesinde köylerdeki tarım faaliyetleri artmış ve tarım faaliyetlerinin artmasıyla birlikte daha güçlü bir ekonomi oluşmuştu. Cumhuriyet yönetimi yaptığı yenilikler ile köylerde sık sık dile getirilmesine rağmen, köydeki kalkınmayı sağlayacak, etkinliğini arttıracak yapıyı henüz kuramamıştı. Köylü halkın konuşma ve yazma özgürlükleri vardı ama okuma-yazma bilmiyorlardı. Eğitim özgürlükleri vardı fakat okulları yoktu. Cumhuriyet düşüncesini köylere yerleştirecek, köylü halkın eğitimini sağlayacak öğretmenlere ihtiyaç vardı. Bütün bu nedenlerden dolayı Atatürk Devrimi’nin ürünü olan Cumhuriyet’in korunması, yaşatılması ve geliştirilmesi amacıyla 17 Nisan 1940 tarihinde Meclis’te Köy Enstitüleri Kanun Tasarısı’nın kabul edilmiştir. Bu andan itibaren, Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç önderliğinde eğitimde yeni bir dönem başlayacaktır.

Köy Enstitüleri'nin Öncüsü: Hasan Ali Yücel

O, Mustafa Kemal’i, devrimlerini, aklıyla, yüreğiyle en derinden kavrayan ve bu doğrultuda en yararlı hizmetleri yapan adlardan biriydi. Günümüzde geniş kitlelerce benimsenen bir anlatımla söylersek: Mustafa Kemal’in askeriydi. Ülkemize yaptığı pek çok büyük hizmetle bunu kanıtladı. (1)

Yücel, özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaptığı işlerle devleşti. Köy Enstitüleri ve Tercüme Bürosu gibi öncülük ettiği iki büyük kuruluşla, yalnızca ikisiyle bile milletimizin alınyazısında etkili oldu. Hasan Ali Yücel, Köy Enstitüleri’ni neden kurduklarını şöyle açıklamıştı:           

"Dava, sadece bir vatanperverlik, bir ülkücülük davası olarak mütalaa edilemez. Bunu fiil olarak bildiğiniz için o şekilde bu gençleri yetiştirelim ve hayat tarzları o şekilde olsun ki kendilerine köyde vazife verdiğimiz takdirde tabii olarak okul hayatları devam ediyormuş gibi olsun, vazifelerine memnuniyetle gitsinler, bu işleri seve seve görsünler, diye düşündük. Onun için Köy Enstitüleri’ni kurmayı düşündük." (2)

Türk Devrimi’ni özümsemiş bir isim olan Hasan Âli Yücel, Köy Enstitüleri projesiyle adını Türk milli eğitimine yazdırdı. Derin etkiler bırakan bu proje, yüzlerce aydın eğitimci yetiştirdi. Devrimi gelecek kuşaklara aktardı. Dünya klasiklerini, o güne dek görülmemiş bir gönüllüler imecesiyle Türkçeye çevirtip bastıran odur. 496 eser dilimize çevrilmiş, klasiklerin yanı sıra ünlü düşünürlerin, filozofların kitaplarının da çevrilmesi kayda değerdir. Goethe’yi ilk Türkçeye çeviren de kendisidir ve bu nedenle de Goethe madalyasıyla onurlandırılmıştır. (3)

Yeni Türkiye’nin mimarı, Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmak istediklerinin en önemli uygulayıcılarından biri olan Hasan Âli Yücel, bir aydınlanma devrimcisidir. Yeni Türkiye’nin kültürel gelişiminde, Türk halkını aydınlığa götürecek kültürel meşalenin ateşini yakmıştır.

“Yaşayarak ve Üreterek” Eğitim

“Eğitim ve öğretimde uygulanacak olan metot, bilgiyi insan için fazla bir süs, bir baskı yahut medeni bir zevkten ziyade maddi hayatta başarılı olmayı sağlayan pratik ve kullanılabilir bir araç haline getirmektir.” (4)

Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk, yukarıdaki ifadeleriyle yeni rejimin eğitim hedefini net bir şekilde ortaya koymuştu. Bu amaç etrafında ilköğretim, milli eğitimin temeli olarak görülmüş ve çözülmesi gerekli ana davalardan biri olarak ele alınmıştır. Bu davanın en önemli safhası, Türk köylüsünü "kurtarmak ve yükseltmek", "devrimleri yerleştirmek", "köye eser ve iş götürecek" öğretmen yetiştirmekti. Cumhuriyet rejimi, eğitimdeki bu temel sorunu çözmek, köye öğretmen götürmek adına Köy Enstitüleri Kanunu ile birlikte ülkenin 20 ayrı bölgesinde enstitüleri hayata geçirdi. Köy Enstitüleri, eğitimde bütünlük, çevre ve zamana görelik, üreticilik, özgürlük, rehberlik, etkinlik ya da iş, toplumsallık, demokratiklik ve karma eğitim gibi çağdaş eğitim ilkeleri temel alınarak kuruldu. (5)

"Demokratik Yaşam ve Ortam”ın hakim olduğu enstitülerde, yönetimden, öğretmen ve öğrencisine, hizmet gören çalışanlarına kadar herkes dayanışma ve birlikte hareket etme dürtüsüne sahipti. Demokratik yaşamın izleri olan karma eğitim, değerlendirme teknikleri, kümebaşılık örgütlenmesi, yetki ve sorumlulukların paylaşılması, öğretmen-öğrenci ilişkileri, imece yöntemi, enstitü toplantıları ve eleştiri günleri enstitülerin çatısı altında varlıklarını her daim sürdürmüştü. Türk kadınını, erkekle eşit düzeyde gören demokratik zihnin bir yansıması Köy Enstitüleri’nde hayat buldu. Eğitim tarihimizde ilk olarak köy çocuklarına yönelik yatılı-karma eğitime enstitüler bünyesinde geçildi. Sadece erkekler değil kadınlar da öğretmen olmalı ve Türk köyünü aydınlatmalıydı.

Köy Enstitüleri’nde öğrenim görecek olan öğrencinin, beş yıl boyunca alacağı toplam derslerin dağılım içerisinde 114 hafta kültür dersleri bulunuyordu. Geriye kalan 58 hafta ziraat dersleri, 58 hafta teknik dersler olarak planlanmıştı. Her enstitü bu genel çerçeve içinde kendi yıllık, haftalık ve günlük planlarını yapmada özgür bırakılmıştı. 5 yıllık eğitim- öğretim dönemi boyunca toplamda 30 haftalık (her yıl 6 hafta) bir tatil planlanmıştı. Çünkü ülkenin dinlenmeye veya tatile değil çalışmaya, üretmeye ve aydınlanmaya ihtiyacı vardı. Enstitüler her daim yaşayan ve üreten merkezler olarak planlandıkları için tatil haftaları ayrıca düzenlenir, enstitüler hiçbir zaman boş kalmaz, öğretmen ve öğrenciler belli dönemler halinde izne çıkardı. Enstitülerin zirai dersleri ve çalışmaları bölgelerin iklimi, coğrafyası vb. özelliklerine göre düzenleniyor, her enstitü bünyesinde farklı uygulanıyordu. Enstitülerde verilen teknik derslerin eğitiminde ise, zaman içinde öğrencinin bir alanda uzmanlaşması temel alınıyordu. Özellikle ikinci sınıftan sonra, uzmanlaşmak istenen alana yönelik olarak ders programlarında belirli derslerin ağırlıkları değişmekteydi. (6)

Köy Enstitüleri'nin müfredat programını incelediğimizde, ilkokulu bitiren bir çocuktan, modern, pozitif bilimleri özümsemiş, kültürlü bir insan yaratmanın hedeflendiği açıkça görülecektir. Örneğin, Türk köylüsüne birlikte hareket ederek ekonomik özgürlük sağlayacak uygulamanın, kooperatifçilik dersinin, yer aldığını görüyoruz. Ayrıca müfredatta yer alan resim, müzik, halk oyunları, tiyatro dersleri öğrencilere verilerek, güzel sanatlar alanında kendini yetiştiren nesiller yaratıldı. Örneğin, Türk halk türküleri, Batı klasikleri öğrenen çocuklar, öte yandan mandolin başta olmak üzere keman, piyano, akordeon, saz, kaval çalma eğitimleri aldı. Âşık Veysel, Ahmet Adnan Saygun gibi sanatçılar enstitülerde ders verdiler. (7)

Köy Enstitüleri'nin Türk Eğitimine Katkısı

“Biliyor musun ne düşündüm onlara baktıkça? Elimde bunlar gibi yetişmiş gençlerden birkaç tümen olsaydı Türkiye'nin yazgısını değiştirirdim ben!” (8)

İsmet İnönü

1933-34 eğitim-öğretim yılında ülkedeki mevcut 40 bin köyde sadece 4.992 köy okulu ve bu okullarda da toplam 6.786 öğretmen bulunmaktaydı. Köylerde bulunan 2 milyon kadar öğrenim çağındaki çocuğun ise ancak 312 bini üç yıllık köy okullarında okuyabiliyordu. O yıllarda 15 milyon olan ülke nüfusunun %80'lik bölümü köylerde yaşıyordu ve okuma yazma oranı %5 bile değildi. (9) Köyde yaşayan insanların kalkınmadan, ülkenin kalkınamayacağı ortadaydı. Böyle bir Türkiye tablosunda kalkınmayı hızlı bir şekilde gerçekleştirme isteğinin sonucu Köy Enstitüleri’dir. Bu enstitüler ile sadece eğitim alanında değil ekonomi, sağlık, kültür ve sosyal alanda da kalkınma amaçlanmıştır. 

Köy Enstitüleri sisteminin, Türk eğitimine en büyük katkısı, o güne kadar yalnızca eğitim kitaplarında görülen fakat geleneksel eğitim anlayışından dolayı okullara giremeyen ilke ve yöntemleri doğanın içinde hayata geçirmek olmuştur. Bu okullarda binlerce öğretmen adayı bizzat yaşayarak öğrenmişler ve gittikleri okullara da bunları taşımışlardır. Bu okulların en önemli özelliği ezberci anlayış yerine "Öğrenci merkezli, yaparak-yaşayarak öğrenme"dir.

Köy Enstitüleri’nde yer alan fakat bugün bir benzerinin dahi olmadığı bir uygulama da cumartesi toplantılarıdır. Bu toplantılarda hafta içinde yapılan işler konuşuluyor, herkes, müdür dahil herkesi eleştirebiliyor ve herkes kendini savunabiliyordu. Böylece yöneticiler dahil her birey hatasının farkına varabiliyordu. Bu sayede demokratik bir yapı kurulmuş ve eleştiri kültürünün gelişmesi amaçlanmıştır. (10)                                                                                     

Köy Enstitüleri’nin Türk eğitimine bir katkısı da karma eğitimdir. Türkiye'de karma eğitime daha önceden başlanmışsa da köylere girmesi ve yaygınlaşması Köy Enstitüleri sayesindedir. Özetle bu okullar sayesinde kız-erkek ilişkileri daha medeni bir hal almış, kız çocuklarının okuyamayacağı düşüncesine karşı başarılı olunmuştur. Kız çocukları okumuş, öğretmen olmuş ve uzun yıllar da hizmet vermişlerdir.

Sonuç olarak Köy Enstitüleri, Türk devrim tarihinde düşünceleriyle ve yaptıklarıyla derin izler bırakan Hasan Ali Yücel ile bir aydınlanma neferi olan İsmail Hakkı Tonguç’un büyük emekleri ile hayata geçirilen devrim niteliğinde bir projeydi. Birçok ülkenin daha sonradan örnek aldığı, UNESCO tarafından özgün bir model olarak nitelendirilen bu proje bir kalkınma yöntemi olarak gelişmekte olan ülkelere önerilmiştir. (11) Türkiye tarihinde köylere ışık veren, köylülerin zaten tarlada uyguladığı imece çalışmayı bu kez eğitim alanında ortaya koyan bu kurumlardan Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal ve Mehmet Başaran gibi yüzlerce yazar, şair, aydın öğretmen ve müzisyen yetişti. Okul binalarını kendileri yapan, tarlasını kendisi süren, bir yandan uygulamalarda bulunurken diğer yandan felsefeyi, edebiyatı, sanatı öğrenen bir köy aydını ortaya çıktı. Köy Enstitüleri ile Türk köylüsünün çağdaşlaşmasına önemli katkıda bulunulmuştur. Bu kurumun uzun yıllar devam ettiğini hayal etmemizin bile yüzümüzde ve zihnimizde yarattığı büyük tebessümü ve “ah keşke“ cümlelerini görür ve duyar gibiyim.

 

İlyas YILMAZ

TGB Muğla İl Yöneticisi

Kaynakça:
1. Özberk, Fevziye. Aydınlık. [Çevrimiçi] 27 02 2020. https://www.aydinlik.com.tr/haber/devrimin-sonmeyen-mesalesi-hasan-ali-yucel-201672-1.

2. Türen, Ahmet Özgür. Köy Enstitüleri Dosyası. Ankara : Destek Yayınları, 2018. s. 174.

3. Nutku, Özdemir. Aydınlık. [Çevrimiçi] 13 02 2017. https://www.aydinlik.com.tr/kose-yazilari/ozdemir-nutku/2017-subat/hasan-ali-yucel.

4. Türen, Ahmet Özgür. Köy Enstitüleri Dosyası. Ankara : Destek Yayınları, 2018. s. 38.

5. —. Köy Enstitüleri Dosyası. Ankara : Destek Yayınları, 2018. s. 38-39.

6. —. Köy Enstitüleri Dosyası. Ankara : Destek Yayınları, 2018. s. 46, 49-50.

7. —. Köy Enstitüleri Dosyası. Ankara : Destek Yayınları, 2018. s. 47.

8. —. Köy Enstitüleri Dosyası. Ankara : Destek Yayınları, 2018. s. 150.

9. Uluskan, Seda Bayındır. Atatürk'ün Sosyal ve Kültürel Politikaları. Ankara : Atatürk Araştırma Merkezi , 2010.

10. Türen, Ahmet Özgür. Köy Enstitüleri Dosyası. Ankara : Destek Yayınları, 2018. s. 158.

11. Ulusavaş, Mualla. Aydınlık. [Çevrimiçi] 10 12 2017. https://www.aydinlik.com.tr/ataturkcu-ogretmen-ve-koy-enstitusu-1-ozgurluk-meydani-aralik-2017-5.

tgb.gen.tr

 

Tarih:
Diğer Haberler