

YAZAR
"İstiklal ve hürriyet tarihimizin başlangıcı, sizin bayramınızdır. Yürekleriniz vatan sevgisi, dimağınız ilim aşkı, benliğiniz fazilet nuru ile dolu olsun... Bizler; ağalarınız, babalarınız, analarınız, atalarınız, bizler; bizden sonra gelecek Türk evlatlarını kendimizden daha mükemmel görmekle mesut olacağız... Vatan, sizden önceki nesilden, bizden, mal islediği zaman malımızı, can istediği zaman canımızı verdik. Sizin de, bizden sonra gelecek nesillerin de böyle yapacağına iman ediyoruz.”
Hasan Âli Yücel, 17 Aralık 1897’de İstanbul’da doğmuştur. Henüz 4 yaşındayken Laleli’deki Yolgeçen Mektebi’ne kaydı yaptırılır.Küçük yaşlarından itibaren yazı yazma isteği o kadar fazladır ki bir zorunluluk olmamasına rağmen kendi kendine yazı yazmayı öğrenmiştir. Edindiği bilgileri etrafıyla paylaşmaktan ve etrafından yeni bilgiler edinmekten çok zevk alır.Öğrenme ve anlatma zevki küçük yaşlarında iyice belirginleşmiştir. Onun gelişiminde kendi isteğinin yanısıra içinde bulunduğu toplumsal çevrenin ve sosyolojik durumların çok fazla etkisi vardır.
1906 yılında, dokuz yaşındayken Mekteb-i Osmaniye'ye kaydı yaptırılır. Burada eğitimine devam ederken 1908 Devrimi gerçekleşmiş,Meşrutiyet ilan edilmiş; hürriyet şiirleri, marşları ve şarkıları duyulmaya başlamıştır. Bunları zevkle ezberler ve sürekli söylerdi. Esasında Yücel’in düşünce yapısı henüz 11 yaşında olduğu 1908 devrimiyle başlamış, daha sonra kendisinin de içinde yer aldığı devrimlerle birlikte şekillenmiştir.
Mekteb-i Osmanî'den sonra, Hasan Âli için Vefa İdadisi dönemi başlar, "İntikam Olsun" başlıklı ilk yazısını burada öğrenciyken yazar; "Mektepli" dergisinin açtığı yarışmaya katılır, 17 Ekim 1913'te yayınlanır. Ne var ki, son sınıftayken, Birinci Dünya Savaşı nedeniyle askere alınır; okula ara vermek zorunda kalır. Önce asteğmen; sonra teğmen olarak toplam üç buçuk yıl askerlik yapar; 2 Aralık 1918'de terhis edilir.
Askerliğini bitirmesinin ardından öğrenimini Darülfünün’da tamamlama imkanı bulur ve 1922 yılında hayat boyunca öğrenmeyi ve öğretmeyi sürdüreceği mesleği öğretmenliğe başlar.
1927’de eğitim müfettişi ve 1929’da Teftiş Kurulu üyesi olmuştur. 1930’da incelemelerde bulunmak üzere bakanlık tarafından Paris’e gönderilmiş, oradaki izlenimleriyle ilişkili olarak, “Fransız Maarif Teşkilatında Müfettişler, 1934” ve “Fransa’da Kültür İşlevi, 1936” adlı kitaplar yazmıştır. Mustafa Kemal’in 1931’de yaptığı yurt gezisine, bakanlığın temsilcisi olarak katılmıştır. Bu gezi sırasında bir gün, Mustafa Kemal’in, "Türk milleti ne zaman kendini kurtulmuş sayabilir?" diye sorması üzerine Yücel, “Türk milleti ne zaman kurtarıcı arama ihtiyacını duymayacak hale gelirse o zaman kurtulmuş olur” demiştir.
Birinci Türk Dil Kurultayı’nda Etimoloji Kolu başkanlığı yapmış, 1932’de, Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü’ne ve 1933’te de Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’ne getirilmiştir. Bu arada “Goethe: Bir dehanın Romanı” adlı çalışmasıyla Goethe madalyasıyla ödüllendirilmiştir. 1938’de “Türkiye'de Ortaöğretim” kitabını yazmıştır.
28 Aralık 1938’de Celal Bayar hükümetinde ve İnönü’nün Cumhuriyet’in kurucu değerlerine sahip çıktığı bir dönemde, Eğitim Bakanı (Maarif Vekili) olmuştur.
Hasan Âli Yücel, Türk Devrim tarihinde düşünceleriyle ve yaptıklarıyla derin izler bırakan bir aydındır. Milli Eğitim Bakanı olmadan önce öğretmenlik, müfettişlik Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü ve Orta Öğretim Genel Müdürlüğü yapmış deneyimli bir eğitimci, felsefeci, yazar, yönetici ve sanatçıdır
Hasan Âli Yücel’i Anlamak
1940’lı yıllarda halkın çok büyük bir kısmı köylerde yaşıyor ve okuma yazma bilme oranı oldukça düşük seviyelerde seyrediyordu. Dönemin Milli Eğitim Bakanlığını yaparken,İsmail Hakkı Tonguç’la beraber yaptığı araştırmalar sonucunda köylüyü aydınlatmalı, üretim tekniklerini mordernleştirmeli ve köy çocuklarına çağdaş eğitim verilmesinin gerektiği sonucuna ulaştılar. Hasan Âli Yücel, kendisinden önce köy eğitimine yönelik başlatılmış çalışmaların yeterli olmadığını görerek, Türk milletine özgü yepyeni eğitim kuruluşları ile köy eğitimi sorununu çözmek üzere 17 Nisan 1940’da “ziraat işlerine elverişli bulunan yerlerde, köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek” amacıyla, “Köy Enstitüleri” kurulması tasarısını Meclis’e getirmiştir.Tasarı meclise getirildiği gün hararetli tartışmalar olsa da kabul edildi. Köy Enstitüleri, köy kalkınmasına ve Türk eğitimine yeni ve alışılmadık bir soluk getirmiştir.
Köy eğitiminin amacı, halka okuma yazma öğretmek ya da sadece basit pratik bilgiler vermek değil, köy toplumunun teknik ilerleme yoluyla, ekonomik ve kültürel yönden çağdaşlaşmasını sağlamaktır. Dolayısıyla Köy Enstitülerini, salt köylüye okuma-yazma öğreten bir kurum olarak değil, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan köylü halkın bir diğer ifadeyle toplum tabanının çağdaşlaşmasını hedef almış bir kurum olarak değerlendirmek daha uygun olacaktır. Yücel, Enstitülerin kuruluşunu sadece “bir müessese kurmak” şeklinde değerlendirerek konuyu basite indirgemenin doğru olmadığını düşünmektedir. Nitekim köy eğitiminin ilköğretim meselesinin temeli olduğunu düşündüğü için Köy Enstitüleri ile bütün ilköğretim meselesini on beş senede halletmeyi hedeflemiştir. Yücel’e göre asıl hedef, “diğer bilim alanlarında olduğu gibi bu alanda da sade adam yetiştirmek” değildir. Enstitülerde yetişenlerin yapıcı ve yaratıcı olarak ülkeye verimli olmalarını sağlamaktır. Köy Enstitüleri, köy eğitimini sağlayacak kişileri yetiştiren yerler olması açısından ve köy kalkınmasını planlama-uygulama ve denetleme gibi görev ve sorumluluklarıyla köy kalkınmasının temel direği olarak değerlendirilebilir.
Aynı zaman da Hasan Âli Yücel önderliğinde Tercüme Bürosu kurularak dünya klasiklerinin Türk diline kazandırılması için yoğun çaba sarfedelmiştir.Doğan Hızlan Tercüme Bürosu için bir konuşmasında şunları aktarmıştır:
“Hasan Ali Yücel'in kurduğu Tercüme Bürosu ve Milli Eğitim Klasikleri, gerçekten 50 yıl öncesinin Türkiyesi'nde büyük bir eksikliği doldurmuştu. Cumhuriyet kültürünü güçlendirecek, dünya görüşünü oluşturacak temel kitapları okumamızı sağlamıştı. Bu çeviri seferberliği sayesinde Batı'nın, Doğu'nun en önemli eserlerini okuyabildik.”
Hasan Âli Yücel’in kurduğu Tercüme Bürosu’nda kurulduğu tarihten 1946 yılına kadar ki yaklaşık yedi yıllık sürede 496 eser Türkçe'ye çevrilmiştir.
Yücel’in kültür yaşamımıza katkıları kadar, eğitim alanında yaptığı reformlar ile fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür nesiller yetiştirilmesine önem verilmesi dikkat çekici gelişmeler olmuştur. Derin bir bilgi ve deneyim birikimine sahiptir. Köy Enstitüleri ve Tercüme Bürosu gibi öncülük ettiği iki büyük kuruluşla (yalnızca ikisiyle bile) ülkemizin alın yazısında etkili olmuştur. 1938’de belki nokta konulabilecek büyük devrimci atılımları, 1946’ya kadar sürdüren, yönetici konumdaki devrimci kadronun en önemli isimlerinden birisi de Hasan Ali Yücel’dir.
Üretimi Engelleyen Eğitim Sistemi
Eğitim sistemimize bugün bakacak olduğumuzda ise bilimsel ve milli değerlerimizden kopuk, öğrenim gören kişinin üretimini engelleyici bir sistem karşımıza çıkmaktadır. Sistem ezbere dayalı eğitimi ve arkadaşlarımızla dahi birbirlerimizin sırtına basarak yükselmemize işaret eden bir konuma gelmiştir.Öğrencileri sosyal çevrelerden uzaklaştırıp kültür,sanat ve spordan soyutlar haldedir. O günün koşullarında ise köy enstitülerinde, öğrencilerin günümüzden çok daha ileri düzeylerde bilişsel ve devinimsel gelişim gösterip milli ve bilimsel anlayış kazanarak özgürleşmeleri sağlanmıştır.
Türkiye’nin önündeki gereklilik, Hasan Âli Yücel gibi bilimsel,çağdaş ve milli bir eğitim modelini benimsemesidir. Bu sistem Yücel’in devrimci kişiliği ile bütünleştirdiği ömür boyu kendisine şiar edindiği düşünceyi ve üretkenliği sevdirme çabasıyla olacaktır.
Yaşar Diyarbekirlioğlu
TLB Konya Sorumlusu
tgb.gen.tr