AKıL FiKiR KULüBü ÜYESi
Eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu yapmış olduğu açıklamalarla Türkiye’nin dış politikası başta olmak üzere birçok alanda çeşitli eleştiriler dile getirmekte. Yapmış olduğu eleştirilerin yoğun olarak Türkiye’nin terörle mücadelesini ve egemenlik haklarını korumak adına başta Akdeniz olmak üzere bölgede gerçekleştirdiği harekatları ve komşularıyla geliştirdiği ilişkileri hedef aldığını görüyoruz. Davutoğlu özellikle Türkiye’nin Atlantik sisteminden koparak Avrasya’daki dostlarıyla bütünleşmesinden rahatsızlık duyan ve Türkiye’nin AB ve ABD ile yeniden ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini savunan bir isim. Bu noktada yapmış olduğu çıkışlarla başbakanlık yaptığı döneme Türkiye’yi yeniden götürmek istediğini görebiliyoruz.
Davutoğlu’nun Çözüm Süreci
Davutoğlu’nun başbakanlık yaptığı dönemde Türkiye “Çözüm Süreci” adı verilen, aslında Bölünme Süreci olan ve terör örgütü PKK’nın şehirlerimize yerleştiği ve hendekler kazdığı bir dönem yaşadı. Bu dönemde Davutoğlu çözüm sürecinin mimarları arasında yer aldı. Başbakan olarak gittiği Diyarbakır İl Kongresinde, Kürtçe “Çözümün kalbi Diyarbakır’a hoş geldiniz” pankartıyla karşılandı. Davutoğlu, buradaki konuşmasında, PKK/PYD’nin kontrolüne geçen “Kobani”ye selam gönderdi. Yapmış olduğu selam çıkışı ve karşılandığı pankarta baktığımızda çözüm sürecinin nasıl gerçekleştiğini ve askerimizi, polisimizi şehit eden PKK terör örgütüne yaklaşımını görebiliyoruz. Çözüm sürecinin en çok dile getirilen konularından biri olan ana dilde eğitimi, kurucusu ve Genel Başkanı olduğu Gelecek Partisi’nin programına alarak iktidara geldiği taktirde çözüm sürecine dönüşün sinyalini vermektedir. Aynı şekilde Davutoğlu’nun Batman İl Başkanı Abdülbaki Polat Kürt sorununu ancak Davutoğlu’nun çözeceğine inanıldığını söylüyor ve 2015 yılında gerçekleştirilen hendek operasyonlarını kastederek, "İnanıyorum ki Başkan Ahmet Davutoğlu olmasaydı Kürt kentleri tank, top ve uçaklarla bombalanacaktı’’ diyor. Yapılan bu açıklama hem hendek operasyonlarını hedef almakta hem de “Kürt sorunu” ve “Kürt şehirleri” diyerek Türkiye’nin bütünlüğünü tehlikeye atmaktadır. FETÖ’nün Ergenekon kumpasının çöküşüyle birlikte Yargıtay’ın “örgüt yok” diyerek hükmü bozma kararı vermesi üzerine Davutoğlu Ergenekon davasının devam etmesini savunmuştu.
Davutoğlu’nun Atlantik Stratejisi
Davutoğlu Dışişleri Bakanlığıyla ve Türkiye’nin dış politikası üzerine çalışmalarıyla özellikle yazmış olduğu “Sratejik Derinlik” kitabı ile adını duyuran bir isim. Davutoğlu döneminde Türkiye dış ilişkileri noktasında da önemli gelişmeler yaşadı. Tarım ve turizm alanında Türkiye’yi milyonlarca dolar zarara sokan ve komşumuz Rusya ile ilişkilerin kesilmesine neden olan Rus uçağının düşürülmesi üzerine “Emri ben verdim’’ açıklamasıyla payını açıklamıştı. Suriye’de yaşanan iç savaşı körükleyen bir tavır takındı. IŞİD, Ayn el Arab’a (Kobani) saldırırken Davutoğlu, PYD’ye yardım için harekete geçti. Barzani Peşmergeleri silahlarıyla Türkiye üzerinden Suriye’ye geçti. Bu geçiş için Meclis’ten tezkere çıkması gerekiyordu. Ama Anayasa çiğnenerek, PKK’nın Suriye koluna yardım gönderildi. Bunun yanında İŞİD terör örgütünü “öfkeli gençler” olarak nitelendirerek terör boyutunu hiçe saymış ve yumuşatma çabası içerisine girmiştir. “Komşularla sıfır sorun” sloganıyla yürütülen politikaların sonucunda Türkiye’yi Suriye ve Rusya gibi ülkelerle karşı karşıya getirmiş, fakat Ermenistan’a, Barzani yönetimine ve Yunanistan’a çeşitli tavizler vererek Türkiye’nin dış politika etkinliğini zayıflatmıştır. Davutoğlu’nun izlediği politikaları en iyi anlatan olaylardan biri başbakanlık görevinden alınması hakkında Foreign Policy’deki yazılan şu değerlendirmedir: “ABD, Ankara’daki adamını kaybetti. Başbakan Davutoğlu, Türkiye’nin IŞİD’e karşı savaşında Washington’un kapalı kapılar ardındaki müttefikiydi. Şimdi ne olacak? ABD’nin IŞİD’e karşı vekalet kara gücü olan Kürtlere, cumhurbaşkanından çok daha fazla toleranslı, maharetli bir diplomat olarak görülüyordu.” Hem bu sözler hem de yukarıda aktardığımız politikaları, Davutoğlu’nun açıkça Amerika’nın Ankara’daki adamı olduğu gerçeğini gösteriyor.
ABD-Türkiye İlişkilerini “Onarma” Çabası
Davutoğlu’nun bugün Türkiye’nin AB ve ABD ile ilişkilerinin kötüye gittiğine ve ilişkilerin yeniden geliştirilmesi gerektiğine yönelik eleştirileri var. Davutoğlu, ABD-Türkiye ilişkilerinin kötüye gitmesinin nedeninin Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki ülke ilişkilerini kişisel ilişki olarak algılaması olduğunu söylüyor. Kişisel ilişkiler olarak yorumlanan bu durum gerçeği yansıtmıyor. İki ülke arasında ilişkilerin bu noktaya gelmesinin ve son olarak ABD’nin CAATSA yaptırımlarıyla Türkiye’yi hedef almasının nedeni “kişisel ilişkiler” değildir.
Asıl neden, ABD’nin kara gücüm dediği PKK’ya binlerce tır silah vererek Türkiye’yi hedef alması, buna yanıt olarak Türkiye’nin terör operasyonlarıyla PKK’yı yurt içinde ve sınır ötesinde ezmesidir. Türkiye-ABD ilişkilerinin gerilmesine neden olan gerçeklik, Türkiye’nin ABD denetimini reddederek kendi egemenliğini koruma kapsamında sınır içerisinde ve sınır ötesinde terörle mücadele ederek başta Akdeniz ve Suriye olmak üzere bölgede ABD hegemonyasına karşı mücadele vermesidir. Davutoğlu, Foreign Policy’nin dediği gibi “ABD’nin Ankara’daki adamı” olarak, bu gerçeklikleri görmezden gelerek konuyu çarpıtma çabası içerisine giriyor.
Teröre Özgürlük Olmaz!
Türkiye ile (AB) arasındaki ilişkilerde kendisi 2016 yılı Mayıs ayında başbakanlık görevinden istifa ettiğinden bu yana tamamen kötüleşme yaşandığını söyleyen Davutoğlu, bunun nedeninin Türkiye’de yaşanan demokratik hak ihlalleri ve Türkiye’nin bir dikta rejime doğru gitmesi olduğunu söylüyor. Bu iddia gerçeklikten kopuktur. Hak ihlalleri ve dikta rejimi olarak nitelendirilen konu Türkiye’nin PKK ve FETÖ terör örgütleriyle mücadelesidir. Ergenekon kumpasının devam etmesini isteyen Davutoğlu, bugün cezaevlerinden terör örgütü üyelerinin ve destekçilerinin salınmasını talep etmektedir. AB’nin Türkiye’den talebi de aynı bu şekildedir. Yani, AB ve ABD ile ilişkilerin gelişmesi için talep edilen çözüm, Türkiye’nin terörle mücadeleden, sınırlarını korumaktan ve bölgedeki egemenlik haklarından ve bağımsızlığından vazgeçmesidir.
Nasıl Yerli ve Milli?
Davutoğlu son yapmış olduğu açıklamalarda “Yerli ve milli iktidar nasıl olunur göstereceğiz” diyor. Davutoğlu’nun savunduğu fikirler Türkiye’yi yeniden çürüyen Atlantik sisteminin içerisine sokmayı hedefliyor. Burada hangi yerlilik ve millilik vardır? Bugün milli ve yerli olmanın ön şartı emperyalizme karşı mücadeleden geçmektedir. Türkiye bağımsızlığını ve egemenliğini korumak adına emperyalizme karşı mücadele vermektedir ve bu mücadele siyasi alanda olduğu gibi cephede Mehmetçiğin süngüsüyle de verilmektedir. Sınır içerisinde ve ötesinde PKK ezilmektedir, Doğu Akdeniz’de Türk donanması ve sondaj gemileri Türkiye’nin meşru haklarını korumak için görev başındadır, Suriye’de İkinci İsrail planı bozguna uğratılıp ABD’nin tüm planları yok edilmiştir, Kafkaslarda Azerbaycan’ın zaferiyle ve Türkiye-Rusya işbirliğiyle ABD planları dağıtılmıştır. Türkiye çürüyen Atlantik Sisteminden çıkarak Avrasya’da dostlarıyla buluşmuş ve emperyalizme karşı mücadelenin en ön cephesinde yerini almış durumdadır. Artık Türkiye’yi bu kararlı ilerleyişinden Davutoğulları ve Atlantikçi muhalefet döndüremez. Türkiye 100 yıl önce bağımsızlık savaşıyla İngiliz emperyalizminin planlarını nasıl bozduysa bugün yine emperyalizmin ve işbirlikçilerinin planları bozmaktadır. Millilik işte buradadır.
Erol Aslan | TGB Genel Sekreter Yardımcısı
Kaynakça:
https://tgb.gen.tr/turkiye/11-maddede-ahmet-davutoglu-kimdir-29162
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/gelecek-partisinden-hendek-iddiasi-davutoglu-basbakan-olmasaydi-1789480
https://www.amerikaninsesi.com/a/davutoglu-turk-dis-politikasini-degerlendirdi/5602264.html
tgb.gen.tr