Devrimin Yapı Taşı: Altı Ok

Türk gençliğine düşen görev, anayasaya dolayısıyla Altı Ok'a ve cumhuriyet devrimlerine sahip çıkmaktır.

Devrimin Yapı Taşı: Altı Ok
Elif Beyza Tekin
Elif Beyza Tekin
YAZAR

“Uçurumun kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Ondan sonra, içerde ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler… İşte Türk genel devriminin kısa bir diyemi…”

 

Mustafa Kemal Türk Devrimini bu şekilde özetlemişti. Başlattığı arasız devrimler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması için bir temel oluşturuyordu. Bu temelin de bazı dayanakları olmalıydı. Bunlar altı temel ilke, 6 oktur. Her biri, Türk devriminin birer kolunu temsil eden 6 ok, Türk devriminin yapı taşını oluşturur.  Bu ilkelerin sırası bile gelişi güzel çıkmamıştır. Hepsi birbirini tamamlayan bir zincir gibidir, biri olmazsa diğeri de olmaz. Bu sebeple öncelikle bu altı ilkeyi incelemeliyiz.

Altı ok dediğimiz bu temel ilkelerin oluşmasında öncelikle kendi vatanımızda şekillenen fikirlerin meyvesi olmakla birlikte dışarıdan aldığımız fikirlerin de etkisi olmuştur. Fransız Devrimi’nin taşıdığı milliyetçilik rüzgarları ve Rus Devrimi’nin getirdiği kamucu fikirler Türk Devrimi’nin oluşmasında rol oynamıştır. Jön Türk hareketiyle başlayan ve arasız devrimlerle devam eden fikirler cumhuriyetin kuruluşuna yol açmıştır. Başlangıçta cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik ve halkçılık ilkeleri mevcutken 1931 yılında bunlara devletçilik ve devrimcilik eklenerek Altı Ok tamamlanmıştır. 1937 yılında gerçekleşen CHP Kurultayında ise Atatürk’ün fikir fedaisi Mahmut Esat Bozkurt’un Kemalizm olarak adlandırdığı Altı Ok, Anayasanın 2. maddesine eklendi.

ZİNCİRİN HALKALARI

Okların birincisinin cumhuriyetçilik olması öncelikle egemenlik sorunun çözüme kavuşturulması ihtiyacıdır. Kurtuluş Savaşı’nın Cumhuriyetin ilanı ile sonuçlanması millet egemenliğini yürürlüğe soktu. Saltanata son verilmesi, eskimiş ve çürümüş orta çağ kurumlarının ortadan kaldırılması, devlet yönetiminin bir aileden halka verilmiş olması, bunların hepsi cumhuriyetin kazanımıdır.

Milliyetçilik ilkesi Jön Türk hareketiyle başlamış, ardından Yusuf Akçuralarla Ziya Gökalplerle fikirler temelleşmiştir. O dönemde dünyada başlayan milli demokratik devrimler de bağımsızlık mücadelesiyle birleştiğinde milli bir cumhuriyet oluşmuş, ümmetten millet yaratılmıştır.

19.Yüzyılın en büyük olaylarından biri olan Rus Devrimi halkçılığın oluşmasına dayanak olmuştur. Türk devletinin eşitlikçi, sınıf ayrımını reddeden ve imtiyazsız bir devlet yaratılması yolunda açtığı bu yolda esas oluşturur.

Devletçilik ilkesi, milletin refahını en üst düzeye çıkarmayı amaçlamıştır. Siyasi bağımsızlığı iktisadi bağımsızlıkla taçlandırmayı hedefleyen Mustafa Kemal; ziraati, bankacılığı, kooperatifçiliği, sanayiyi geliştirmek için memleketin her yanını milli emekle ve üretimle çevrelemiştir. Sermayeyi yabancıların elinden alarak millileştirmiş ve iktisadi bağımsızlığı ele almıştır.

Milli devlete geçişle yapılan ilk hamlelerden birisi de halifeliğin kaldırılması olmuştur. Bununla birlikte tekke ve zaviyelerin kapatılması milli ve laik bir eğitimin önünü açmıştır. Laiklik ilkesi dini, vicdanların özgürlüğüne bırakmıştır. Devletin bağımsızlığının korunması için tüm dış etkilerden uzak olması gereklidir. Orta çağ kisvesine bürünmüş tüm fikirlerden ayrı, bağımsız bir devlet yaratılması için en önemli ilkelerden biridir.

Gelelim oklardan sonuncusu ve diğer okların pratiğe döküldüğü devrimcilik ilkesi. Devrimcilik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan tüm fikirlerin hayata geçirilmesidir. Bunun da en büyük örneği cumhuriyetin kuruluşudur. Yen bir rejim ve yeni bir devletle beraber arasız devrimleri getiren bu ilke Bursa Nutku’nda Gençliğe Hitabe’de vücut bulmuştur.

Altı Ok Türkiye’nin ilk partisi CHP’nin programında bulunduğu gibi anayasada da yerini almış, böylece "Kemalizm" hukuki olarak benimsenmiştir. Bu şekilde de ilkeler aydın, köylü, işçi herkesi bağlayıcı bir nitelik kazanmıştır. Tüm yapılanlarda olduğu gibi Altı Ok’u da tamamen benimsemeyen, karşı çıkanlar olmuştur. Fakat dönemin ihtiyaçları, yeni devlet ve rejimin getirdiği heyecanla birlikte önemli bir karşı çıkış olmamıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra ise yavaş yavaş etkisini kaybetmeye başlamıştır. Özellikle 2. Dünya Savaşı’na giden süreç ve 1945’le başlayan "Küçük Amerika" süreci, ülkeyi Atatürk yolundan saptırmaya yönelik çalışmaların başlaması, Altı Ok’u unutturma çabasına girilmesine sebep olmuştur.

ALTI OK’UN DEĞİŞİM SÜRECİ

Evrende her maddenin bir zıttı bulunur. Bu yüzden Altı Ok yalnızca gerçekleştirilen devrimleri temsil etmez. Aynı zamanda her biri kendisinin zıddına karşı, karşı devrim sürecinde kullanılacak birer silahtır. İlkelere karşı açılan savaşta bunları savuşturacak olan yine bu düşüncelerdir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Küçük Amerika süreci ile devrimin en önemli nüvesi cumhuriyete ve kazanımlarına karşı saldırılar başlamıştır. Devrimin getirdiklerinden Batı’nın kirli kucağına kaçış olmuştur. Kurulan devlet, emperyalizme karşı açılan bir bağımsızlık savaşıyla kurulmuştu. Altı Ok da emperyalizme atılan bir tokattı. DP iktidarında yeni projelere girişilmesi için karşı devrime engel olacak tüm silahların ortadan kaldırılması gerekmekteydi. Bunu için de kullanılacak olan DP idi.

50’li yıllarda DP’nin Batı’ya güçlü bir şekilde açılmasının CHP açısından hiçbir sakıncası olmamıştı, olmuyordu.* Kore Savaşı'na katılmak, 1952’de NATO’ya giriş, bağımsızlığa çomak sokulması artık ses çıkarılacak şeyler değildi. Yakın tarihe gelecek olursak artık saldırılar hedefliydi. Bizzat Atatürk’ün kendisine, devrimlerine ilkelerin her birine saldırılar vardı. Yeni anayasa tartışmaları bunları açıkça gösterdi. Ülkenin ihtiyaçlarından çok Batı’nın dayatmaları tercih edildi. Elbette bu anayasayı yapacaklar Altı Ok’u gözeterek değil, özerkliği gündeme getirerek bölücülüğü tercih edenler, milliyetçiliği ve cumhuriyetçiliği reddederek bağımsızlığı ve rejimi gözden çıkaracak olanlar, laiklikten uzaklaşarak her türlü cemaat ve tarikatlaşmaya izin verecekler, devletçiliği bırakarak özelleştirmeleri yapanlar ve savunanlar, devrimciliği reddederek de cumhuriyetten vazgeçecek olanlardır. Altı Ok yani Kemalizm bu ülkenin temel taşıdır. Türkiye’nin bekası için Altı Oku anlamalı ve sarılmalıyız. Emperyalizm ile mücadelede en önemli silahımız da bu olmalıdır. Zira bu yoldan sapıldığında gelinen durum ortadadır. ABD'nin gerek nizami savaş gerek gayrinizami savaşla yani psikolojik savaş argümanlarıyla Türk devletini, Türk ordusunu karalama kampanyaları başlatmıştır. Yine kara gücü PKK ve bilumum terör örgütleri ile Türkiye'yi zayıflatmaya çalışmıştır. Fakat Türkiye'nin içine girdiği süreçle birlikte Türk milleti Cumhuriyet ve devrimlere sarılmaya başlamış, Amerikancı politikalardan uzaklaşılmaya başlanmıştır. En önemlisi ise dünyaya kabadayılık taslayan ABD artık eskisi gibi değildir, dünyayı tek kutupluluğa sürükleyen sömürü ustası artık acınacak haldedir. ABD emperyalizmi yürürlükten düşmeye başlamıştır, her kara parçasında.

Bize düşen görev Türk gençliği olarak anayasaya dolayısıyla Altı Ok'a, cumhuriyet devrimlerine sahip çıkmaktır. Cumhuriyet'in teminatı olan Altı Ok'a sahip çıkacak yine cumhuriyetin teminatı Türk gençliğidir.

 

Elif Beyza Tekin

TGB İstanbul İl Yöneticisi

 

KAYNAKÇA:

1. Alp Hamuroğlu, Altı Ok Anayasa'ya Neden Girdi? Ankara'da Bir Alman Hukukçu,Teori dergisi, Şubat 2016 

2. Doğu Perinçek, Kemalist Devrim-3 Altı Ok, Kaynak Yayınları, İstanbul

3. Hakkı Uyar, Atatürk Dönemi İç Politika 1920-1938

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler