Endüstrinin Değil Futbol Aşkının Avrupa'daki Başarısı: Beşiktaş

Metin Oktay ruhu ölmedi. Onları yaşatacak olan da çağdaş Cumhuriyet'i savunan taraftarlarımız olacak.

Endüstrinin Değil Futbol Aşkının Avrupa'daki Başarısı: Beşiktaş

YAZAR

Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de futbol bir çok kişinin hayatının içindedir. Haliyle futbolla yatıp futbolla kalkan çok insanımız vardır. Tabii futbol deyince son yıllarda aklımıza "Endüstriyel Futbol" kavramı geliyor. Sahi nedir bu endüstriyel futbol? Ya da futbol nasıl endüstrileşti?

Hepimiz olmasa da çoğumuz mutlaka gitmiştir bir maça. Kimisini babası 3 yaşındayken omuzunda götürmüştür, kimisi de mahalledeki abileriyle girmiştir maça. Tribündeki o ilk duygu anlatılamaz tabii. Tanımadığın kişiye sarılmak ilk orada olur. Öyle saf bir duygudur ki binlerce kişi birbirine güvenir o ortamda. "Beleş Tepe"den maç seyretmek de, çift turnike maça girmek de orada öğrenilir. Çünkü o ortamı yaratan bir toplumsallık vardır. İnsanına tepeden bakanların, taraftarlık barbarlıktır, lümpenliktir tanımlamalarına karşı aslında en ileri sloganların holigan diye eleştirdiği taraftarlar tarafından atıldıklarını çok iyi gözüküyor.

Tribünler toplumsallığı iyi bir şekilde hissedeceğiniz yerlerdir. O tribünü yaratan insanları ortak bir amaca bağlayan şey kendi içerisinde yaşadığı toplumsal olaylardır. Bunu yalnızca takım tutmak olarak değerlendirmiyorum. Zor durumda kalanların yanında olmayı öğretir. Van depreminde soğukta evsiz kalan insanlara çArşı'nın, Beşiktaş-Fenerbahçe maçında atkılarını sahaya atıp sonrasında Van'a yollaması, termosatındaki nohutlarını döken emekçinin yerdeki nohutlarını 'Biz ekmeği, emeği yerde bırakmayız' diyip satın alan Adana Demirspor taraftarları, bize hep bu toplumsallığı gösterir.

Şehit haberi geldiğinde İnönü'de kapalı tribünde boydan boya dev "Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez" pankartını gördüğünüz gibi Fenerbahçe taraftarının kumpaslara karşı "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" sloganıyla stadı inletmesini de görebilirsiniz. İsmail Kahramanın anti-laik açıklamalarına karşı Galatasaray taraftarının "Türkiye Laiktir Laik Kalacak" sloganını nasıl unutabiliriz?

Yazılacak çok şey var tribünler için. Lakin son zamanlarda endüstriyel futbol kavramıyla çok fazla şey girdi futbola. Ayrımcılık bu şekilde başladı. Toplumun yarattığı taraftarlıktan, sistemin yarattığı seyirciye dönüş başladı. İsmi kurtuluş tarihi ya da Atatürk olan statlar "Arena" oldu. Passo denen kartlarla tribünler ve insanlar ayrıştırıldı. Ama sistem ne kadar taraftarları apolitize etmeye kalksa da İzmir Marşı daha gür okundu, Mustafa Kemal'in Askerleriyiz sloganı daha fazla atılmaya başlandı.

Fazla para alan imparatorların değil, emeğiyle oynatan ve Avrupa'nın devler liginde namağlup ilerleyen Şenol Hocaların Beşiktaşı'nın başarıları arttı. Sistem ne kadar piyasalaştırmaya kalksa da futbolu, taraftarların sesi her zaman daha gür çıkıyor. Sistem ne kadar para akıtsa da emek, her zaman daha ağır bastı. Çünkü insan toplumsal bir varlık ise insanın yarattığı futbol ve diğer sporlar da toplumsaldır ve toplumdan asla soyutlanamaz. Taraftarlar her zaman çağdaş Cumhuriyet için tezahüratlarını attı ve atmaya devam edecek. Sistem ne kadar ekranlardan sesini kıssa da o stat "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" diye inliyor. Metin Oktay ruhu ölmedi. Onları yaşatacak olan da çağdaş Cumhuriyet'i savunan taraftarlarımız olacak.

Özgür Altınbaş

Kırmızı Beyaz Genel Yayın Yönetmeni

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler