Ersin Tatar Nasıl Kazandı?

Federasyon ipine sarılanların, bölgedeki saflaşma ve Kıbrıs Türkleri tarafından saf dışı bırakılması tarihin önümüze koyduğu bir gerçekliktir.

Ersin Tatar Nasıl Kazandı?
Ali Özgür
Ali Özgür
YAZAR

“Sen, kişnemelerle, ey gazânın al atı;

Sen, Tanrı sözüyle, ey şehitlik beratı;

Sen, mehterlerle ceddimin saltanatı;

Birlikte gelip uyandırın Canbolat’ı!”

Arif Nihat Asya bu rubaisinde Magosa kuşatması sırasında şehit düşen Osmanlı süvarisi Canbolat Bey efsanesine atıfta bulunuyor. Efsane kısaca şöyle: Canbolat Paşa’nın komutanlığında ordu, Magosa Kalesi’ni kuşatır. Magosa Kalesi’ni kuşattıklarında, Venedikliler her defasında farklı hisar kapılarını açık bırakırlar. Açık bırakılan kapıların arkasında çark vardır, oradan geçen askerlerin başını kopartırlar.  Kayıplara daha fazla dayanamayan Canbolat Paşa, kendisi kapıdan geçmeye çalışırken onun da başı kopar.   Başını koltuğunun altına alan Canbolat Paşa, savaşmaya devam eder ve kaleyi fethederler. Kıbrıs, işte böyle Türk toprağı olmuştur. O topraklar, bağrından nice Canbolatlar çıkarmıştır. Canbolat, nasıl keskin bıçaklı çarkın üzerine yürüdüyse, bugün de Doğu Akdeniz’de emperyalizmin üzerine öyle yürünmelidir. O çark, bugün emperyalizmdir.

Kıbrıs Türk halkı, o çarkın üzerine yürüyecek seçimi gerçekleştirdi.  Gelecek 5 yıl boyunca görev yapacak cumhurbaşkanını seçmek için sandığa gitti. Bugüne kadar gelen süreçte hem Türkiye içerisinden hem de dünyadan, Türkiye ve Ersin Tatar arasında gerçekleşen gelişmeler hedef haline gelmişti. Mustafa Akıncı da bu konudaki rahatsızlığını özellikle belirtmişti.

Bombalar Serbest Olacak, Türk Ordusu Engellenecek

Annan Planı’nı hatırlarsınız. Kıbrıs Türklerini Rum ağırlıklı birleşik Kıbrıs devletinde “azınlık” olarak yaşamak zorunda bırakacak, Karen Fogg gibilerinin “Kıbrıslı Türkler Denktaş’tan ve Türkiye’den kurtulmalıdır” sözleriyle desteklediği, Birleşmiş Milletler planıydı.

Annan Planı ilk etapta ABD ve İngiltere yapımı bir ürün olarak ortaya çıksa da sonraki gelişmeler bu planın tüm inşasının ABD tarafından gerçekleştirildiği yönünde kesinleşmişti. O dönem bazı kesimler tarafından Kıbrıs’ın stratejik açıdan önemini yitirdiği konuşuluyordu. Ancak bunun tam aksine arttığını görmekteyiz. Öyle olmasa, ABD’nin Irak’ı bombalayan uçakları nereden kalkardı? Annan Planı’nın esas ana stratejilerinden birisi de buydu. Bu plandaki, Türk askerinin konumu kabul edilebilir miydi? Planda kabul edilemez unsurlardan birisi ise Türkiye’nin garantörlüğü ve adadaki askeri varlığına ilişkin düzenlemelerdi. Adadaki Türk askerlerinin sayısı 2500-7500 arasındaki bir askeri birlikle sınırlandırılmak isteniyordu. Ayrıca bu birliklerin silah ve teçhizatları da azaltılmak isteniyordu. ABD’nin savaş uçaklarının kalktığı yerde Türk askerinin sayısı azaltılabilir mi? Askerimizin tüm kara, hava ve deniz sevkiyatının; zaman, yer ve amacını Yunan tarafına 14 gün önceden bildirme yükümlülüğü konuşuluyordu. Ayrıca birlik sevkiyatı üç askeri taşıt olarak tanımlanmaktaydı. Bu durum Türk askerinin adadan atılması anlamına gelmekteydi ancak adadaki İngilizlere ait olan iki askeri üsle ilgili hiçbir şekilde sınırlama getirilmiyordu. Mazlumları öldüren bombalar rahat rahat konumlanacak fakat Türk ordusunun müdahalesi kısıtlanacaktı. Annan Planı tartışmalarında medya da devreye girdi ve “Ya kabul et ya da reddet!” diyerek propaganda çarkını devreye sokmuştu. Haber kanalları ve belli gazeteciler adadan yaptıkları canlı yayınlarda hem Kıbrıs Türk halkını hem de Türk kamuoyunu yönlendirecek haberler yapıp Rauf Denktaş’ı “sorunun tek kaynağı” olarak gösteriyordu. Basın tarafından Kıbrıs, Türkiye için bir yük olarak tanımlanıyordu.

Sürecin Önümüze Koyduğu Benzerlik

Görevi boyunca KKTC Cumhurbaşkanı gibi değil Amerikan Valisi gibi hareket eden, seçimi de kaybeden Mustafa Akıncı, bizlerde büyük bir benzerlik uyandırıyor. Mustafa Akıncı’nın sözde çözüm önerileri arasında neler vardı? Bu öneriler tarihe baktığımızda kiminle kesişiyor? Akıllara birden fazla örnek gelebilir. Bizim de aklımıza Damat Ferit Paşa’yı getiriyor. Neydi Damat Ferit Paşa’nın çözümleri?

1918’de Osmanlı’yı parçalama konferansı olan Paris Konferansına gitti. Sevr'i imzaladı. Padişah Vahdettin ile birlikte İngilizlerle gizli bir anlaşma daha imzaladı. Türk milletinin canı pahasına verdiği Kurtuluş Savaşı’na karşı geldi. Daha sonra sessiz sedasız yurt dışına kaçtı.

Mustafa Akıncı ve Damat Ferit Paşa’nın barış ve kurtuluş çözümlerinin ortaklaştığı nokta, toprak vermektir. Tarih bir metodoloji bilimidir. Yine iki ismin de karşısına taviz vermeyen ve çözüm gibi parlatılan çözümsüzlükleri çürütecek programların çıkmasıyla ortaklaşmaları, kesinlikle tesadüf değil. 

Karar Kıbrıs Türklerinin

Seçim süreci boyunca Türkiye’deki bozguncu cephenin de rahatsızlık duyduğu adımlar vardı. Mustafa Akıncı’nın, “Ankara beni tehdit etti” iddiası en başta bozguncu cephe tarafından büyütüldü. Maraş’ın açılması yine ilk iç cephedeki bozguncuları rahatsız etti. Jeopolitik açıdan büyük önem taşıyan Maraş, “seçim malzemesi” olarak değerlendirildi. Akıncı, “Kıbrıs Türk halkı bu yapılanlara gereken cevabı verecektir” dedi. Öyle de oldu. Seçimleri Ersin Tatar kazandı.

Dünyadaki bütün büyük değişimler, büyük sıçramalar ile gerçekleşmiştir. Kıbrıs o değişime dair bir adımda, bugün atmıştır. KKTC’de uzun yıllar, Atlantik rüzgârı sert bir şekilde esti. Atlantik sisteminin çöktüğü düzlemde, KKTC’de tam bir kopuş yaşanmamıştı. Fakat bugün o kopma gerçekleşmektedir. Türkiye’de FETÖ’nün hâkim olduğu dönemler, PKK’nın rahat olduğu dönemler nasıl geride kaldıysa, Kıbrıs Türkleri de federasyon ipine sarılanları geride bırakmıştır. KKTC, Ersin Tatar liderliğinde Asya’daki mevzisini alacaktır.

Bu sonucun elbette birden fazla sebebi var. Akıncı, çözümü ABD, AB, BM ve Kıbrıs Rum Kesimi ile birlikte aradı ve kaybetti. Sürecin önümüze koyduğu saflaşmada Türkiye’nin Ersin Tatar’ı desteklemesi, seçimlere müdahale anlamını taşımaz. Ancak yeni dünya saflaşmasının getirdiği sorumluluklar doğrultusunda atılan sağlam bir adım olarak değerlendirmek doğru tahlili ortaya koyar. Akıncı’nın yönettiği KKTC’den, Irak’ı bombalayan uçaklar kalkarken, artık bölge ittifakına uygun adımlar atılacaktır. Ersin Tatar’ın seçilmesi bu anlamda büyük önem taşımaktadır. Federasyon ipine sarılanların, bölgedeki saflaşma ve Kıbrıs Türkleri tarafından saf dışı bırakılması tarihin önümüze koyduğu bir gerçekliktir. Kıbrıs Türkleri, artık Türkiye’siz bir gelecek istemediklerini göstermişlerdir. Bu yalnızca Türkiye için değil bölge ittifakı açısından da tarihi bir gelişmedir. 45 yıldır sonra, emperyalizme meydan okurcasına Maraş’ın açılması, Doğu Akdeniz’de süren jeopolitik savaş ve saflaşmalar doğrultusunda gerçekleşen bu seçim, somut bir adımdır. Bölgedeki iktidar çelişkilerinde belirgin rol oynayan Doğu Akdeniz’de adımların sağlam atıldığını ve KKTC’nin Mavi Vatan kavramının omurgasını oluşturduğunu görmek önümüzdeki süreci tahlil etmek açısından en doğru yorumlama olacaktır. 

Ali Özgür

TGB Muğla İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler