YAZAR
ABD’nin dış ilişkilerinde belirlediği politikalar ile etkin rol oynayan, Washington’un önceliklerini belirleyen Dış İlişkiler Konseyi yayın organı Foreign Affairs'te, Türkiye hakkında bir rapor daha yayınladı. Raporda Millet İttifakı’nın 2023 seçimlerini kazanacağı, HDP’nin de gayriresmi olarak ittifak içerisinde yer alacağı belirtiliyor. CHP-İYİ Parti-Deva-Gelecek-Saadet-HDP ittifakının, eskiye göre daha birleşmiş bir şekilde hareket ettiği, bu sebeple daha kuvvetli olduğu iddia ediliyor. HDP'nin de gayriresmî olarak içinde olduğu belirtilen Millet İttifakı'nın adayı olarak İmamoğlu, Yavaş ve Akşener öne çıkarılıyor. Bu isimlerin ortak özelliği, terörist Demirtaş’a özgürlük istemeleri. Bunun yanında HDP’yi terör partisi olarak görmediklerini de dile getiren açıklamaları söz konusu.
Rapor aynı zamanda ordu ile hükümet arasına nifak sokmayı amaçlıyor. Raporda TSK için “Erdoğan yanlısı ve karşıtı Türklerin bir araya geldiği, ülkenin geriye kalan tek kurumlarından biridir. Son yıllarda, askeri liderlik, ülkenin iç siyasetiyle ilgili tarafsızlık politikasını benimsedi ve bu da orduyu, büyük ölçüde partizan olmayan bir kimliği korumak için kalan birkaç devlet kolundan biri haline getirdi.” diyor. Yazar “Türkiye demokrasisinde daha geniş ve daha hızlı bir çöküşü önlemek için mevcut en iyi seçenek olabilir.” ifadeleriyle nifak planını ortaya koyuyor. (1)
2023’te ülkemizde yapılacak genel seçimlere değinen raporda, Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nde kıdemli uzman olan Soner Çağaptay, Millet İttifakı’nın hedeflerinden bahsediyor. Bu hedeflerin karşısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çaresiz olduğunu da iddia ediyor. Çağaptay, aynı zamanda Türkiye’nin içerisine girdiği Ekonomik Kurtuluş Savaşını da eleştiriyor.
ABD’nin Özlem Duyduğu Günler
Bu raporlar daha önce de Türkiye’yi bir iç karışıklığa sürüklemeye hizmet ediyordu. “Muhalefeti” Amerikancı sokak hareketlerinde birleştirecek eylem hazırlıklarından bahsediyordu. Bugün de muhalefeti “Erdoğan karşıtlığı” içerisinde birleştirmeye hizmet ediyor. Raporda, siyasi olarak birçok konuda birbirinden uzakta olan bu partilerin, “Erdoğan düşmanlığı” duygusuyla giderek daha fazla birleştiğini aktarıyor; “Mevcut muhalefet bloku, iki kilit grup arasındaki ittifaka bağlı: Laik, solcu CHP ve merkez sağdaki milliyetçi İyi Parti. HDP ve Saadet Partisi de bu ittifakı gayriresmî olarak destekledi. Siyasi olarak, bu partiler birçok konuda birbirlerinden çok uzaktalar, ancak Erdoğan'ı yenme arzusunda giderek daha fazla birleşiyorlar.” Ayrıca “açılım” süreçlerine de vurgu yapan rapor, o dönem Türkiye’nin AB ve ABD tarafından da tutulduğunu belirtiyor. (2)
Peki bugün ne oldu da Türkiye “tutulmuyor”?
Bu raporlarda bahsedildiği gibi, Türkiye yeni bir rotaya girdi. 15 Temmuz Amerikancı darbe girişiminin bastırılması, Ordumuzun ABD-İsrail koridorunu yarması, “Kürdistan” planlarının bozulması, Türk Donanmasının Doğu Akdeniz’de bayrak göstermesi ve Rusya ile geliştirilen ilişkiler, Atlantik’in bu kaygılarını daha da arttırdı. Elbette bu kaygının ana sebebi, Türkiye’ye dayatılan bölücü politikları reddetmemiz, ABD’nin tabiri ile “hizadan çıkmamız” oldu. Bu kaygının en çok ortaya çıkan olaylardan birisi de, Türkiye’nin S-400 alarak NATO standartları dışında bir savunma sistemi almasıydı. Çünkü S-400 almak sadece bir hava savunma sistemi almak demek değil, aynı zamanda bölgemizde ABD emperyalizmine karşı doğan direnişte Türkiye’nin de konumlanacağı mevziyi gösteriyordu. CFR raporlarında korkuyla bahsedilen “yeni dönemin” başlangıçlarından birisiydi. Hemen ardından ortaya çıkan F-35 krizi de ABD’nin Türkiye’yi bir düşman kuvvet olarak gördüğünü tüm dünya önünde gözler önüne serdi. Kazakistan’da Sorosçu darbe girişimine karşı Türkiye’nin Kazakistan hükümetinin yanında aldığı tavır, Azerbaycan’ın Türkiye ve Rusya işbirliği ile Karabağ’daki vatan topraklarını geri alması, Doğu Akdeniz’de ABD-Fransa-Yunanistan-GKRY’ne karşı Türkiye’nin konumlanması son dönemde ülkemizin girdiği rotayı açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye tutulamıyor çünkü Türkiye’nin milli refleksleri var, Türkiye’nin savunma güdüleri, geleneği var.
Bu raporlar bugünlerde daha da keskinleşiyor çünkü Türkiye’de, Amerikancı Gladyo ezildi. ABD, Türkiye içerisinde 70 yıl boyunca örgütlediği kuvvetini kaybetti. Bu durum, CIA’ya bağlı Stratfor’un 2015 yılında yayınladığı raporda da öngörülüyor. Raporda değinildiği gibi, yeniden uyanan devletler, ABD egemenliğine meydan okuyor. ABD’nin bu raporları son derece gerçeklere dayanıyor. Çünkü yenilmez denilen Amerikan gücü, artık inişe geçmiştir. Bu raporlar da yenilen Avrasya değil Atlantik. Öyle ki, 2018 yılında toplanan ABD Milli Güvenlik Stratejisi; “Amerikan gücü artık yenilmez sandık; ama ABD inişe geçti” saptamasını yapıyor. (3)
Raporların Hedefinde Gençlik de Var
ABD’nin raporlarda bahsettiği “Erdoğan karşıtlığı” ile örmeye çalıştığı bir diğer kuvvet de gençlik. Gençliği “ittifaklarında” birleştirmek için yeni bir kimlik yaratmaları gerekiyordu. Bunun adı ise “Z kuşağı” oldu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun uğruna “Demokrat Amca” olduğu, bol internet kotası vaat ettiği, Ali Babacan’ın olmayan alemlerden arsalar aldığı, diğerlerinin ise oyun konsolları vaat ettiği gençliğin adı “Z kuşağı”.
Özellikle sosyal medya üzerinden yaratılan, Türkiye’de basın ve düşünce özgürlüğünün olmadığı, adaletsizliğin hakim olduğu algı operasyonları, bu planın uygulamalarından. “Z kuşağı” iç cephede kaos planlarının uygulayıcıları için adeta bir kurtarıcı niteliği taşıyor. Öyle bir algı ki bu, ülkemizde seyrinde gitmeyen her şeyi değiştirecek. Peki seyrinde gitmeyen ne? PKK ile mücadelenin seyrini ancak “Z kuşağı” değiştirmek ister. FETÖ ile mücadelenin sekteye uğraması “Z kuşağı” tanımlamalarına hapsolanlar için geçerlidir. Türk gençliği, PKK ve FETÖ ile mücadelede en önde olur. İşte bu yüzden, Türk gençliği “Z kuşağı” gibi kalıplara sığmaz.
PKK’lı teröristlerin yerini, askerimize gösterirken şehit olan Eren Bülbül “Z kuşağı” olabilir mi? Türkiye’nin yararına olacak her türlü girişimin karşısında olanlar ve gençlik için bu tanımlamaları üretenler Eren Bülbül’ü ne kadar tanıyor? Eren Bülbül, 15’lidir. Dolayısıyla Türk gençliğinin esas karakteridir. Emperyalizmin her türlü planına karşı, milletiyle en öndedir.
Karen Fogg’un e-postalarından çıkan, “Türk gençliğini milli kimliğinden koparma” projesi başarısız oldu. Ülküsüz, ilkesiz, cinsiyetsiz, büyük-küçük bilmeyen mankurt “sivil” bir gençlik yaratamadılar. Türk gençliği, Ergenekon süreçlerinden milli bayramların yasaklanmasına, 15 Temmuz Amerikancı darbe girişiminden ABD’nin Biden tayfası eliyle Türkiye içinde çıkarmaya çalıştığı koas planlarına kadar bütün Türkiye karşıtı girişimlere karşı hep en ön cephede yer aldı, milletimizin itici gücü oldu.
Türk Milletinin Tavrı ve Yeni Rota
İkinci İstiklal Savaşı koşullarındayız. Türk-Amerikan savaşı daha keskin bir biçimde devam ediyor. Türk milletinin tavrı, emperyalist tehditlere ve içerideki bölücü girişimlere karşı birlikteliktir. Devlet aklı ve geleneği de bunun gerekliliğini göstermektedir. Türkiye, Atlantik sistemi içerisinde nefes alamadı. Atlantik, Türkiye’ye borç ve bölünme dayattı. Avrasya seçeneği ise bize üretimi, vatan bütünlüğünü gösteriyor:
- Çin ve Rusya’nın en büyük ticaret ortağımız.
- ABD’nin bölgemize yönelttiği tehditlerine karşı Türkiye’nin güvenliği İran, Irak, Suriye, Azerbaycan birlikteliğinden geçiyor.
- Avrasya, Dünya Türkleri için birlik ve işbirliği zeminidir.
Yukarıda belirttiğimiz tüm gerçeklikler Türkiye’nin zincirlerini kırdığını ve yeni rotaya girdiğini gözler önüne seriyor. Bu süreç tasarruf, istihdam ve üretim odaklı program ile yönetilebilir. Bu yüzden Atlantik, Türkiye için zincir anlamını taşıyor. Avrasya ise yeni düzeni ve rotayı önümüze koyuyor. Irak, İran, Suriye, Rusya ve Türkiye İkinci İsrail planını bozdu. Azerbaycan’da Karabağ’ı kurtardı. Bütün bu denklemler Doğu Akdeniz’de de zaferin anahtarıdır. Atlantik her savaşını kaybederken, Avrasya’nin birliği emperyalizme kök söktürüyor. Köklerinde emperyalizm ile mücadele olan Türk milleti hem iç hem dış tehditlere karşı, Türkiye’nin yeni rotasını belirlemiştir.
Ali Özgür
TGB Muğla İl Başkanı, Başkanlık Kurulu Üyesi
Kaynakça
1-2) https://www.aydinlik.com.tr/haber/abd-nin-derin-devleti-kaos-planini-acik-etti-270664
3) Perinçek, D. (2021). ABD Yol Ayrımında,, Kaynak Yayınları. ss.53