Gülten Koçak: Okuyucularıma Merhaba

Doğum bir anlık tek bir olay değildir, Yaşamın anlamı her dakika doğmaktır. Doğum bitince ölüm onun yerini alır.

Gülten Koçak: Okuyucularıma Merhaba

Sayın okuyucularım, asrımızda evrensel ölçüdeki toplumsal yaşam değişime gebe bir evrede. Bu saptama, sömürü tabanına dayalı acımasız savaşlar ve de Batı’nın ben merkezli “kazan…kazan” politikası karşısında çelişkili görünebilir. Oysa ki belli bir elit (!) olumlu eğilimi de tetikledi. Böylece ‘Her şerde bir hayır vardır’ inancının tılsımlı etkisi dünya sahnesinde gözler önüne serildi: Mazlum Milletler Batı’nın sömürüsü karşısında uyanmaya, Avrasya’da nher gün biraz daha güçlenip AB-D’nin küresel hakimiyetini günbegün zayıflatmaya başladı. Emperyalist hegemonyanın yıkıcı gücü,

Avrasya karşısında adım adım erimekte. Avrasya’nın öncüsü Çin’in gelişimi ve modernleşmesi durdurulamayacağı gibi, mazlum milletlerin Batı sömürüsü karşısındaki uyanışları da artık dönüşü olmayan bir gelişim. Üretimin ve onun olmazsa olmaz kaynağı olan emeğin bilincinin var olduğu, paylaşımın bireyleri ruhsal, duygusal ve zihinsel bağlamda birbirleriyle kaynaştırdığı bir dünya bir anda erişilecek bir sonuç değil, bir metamorfozdur.

METAMORFOZ

Bu kavram, sürekli olarak kendini yenileyen, aslına, doğasının kalıbına dönüşen bir oluşumu karşılar. Nasıl ki bir kelebek kozadan içinde barındırdığı potansiyel ile aslının modelineadım adım evriliyorsa aynı potansiyel model insanın ruhunda da var.

45 senelik bilgi ve deneyimlerimi içeren yazılarımla okuyucularıma kelebeğe dönüşme yani özgürleşme yolunda eşlik etmeyi amaçlıyorum. Ancak, daha önce, irdelenecek çok konu var. 19. asırdan itibaren insanoğlu, aklı, duyguları ve bedeni kapsayan ruhsal varlığını, ezeli acılarını (doğal afetler, yokluk ve yıkıcı savaşlar) örtbas etmek ve onları kendisinden uzak tutmak istercesine ağırlıkla rasyonel tabanda geliştirdi. Ruhun duygusal yönünün gelişimi böylece yarı yolda kaldı.

PSİKOSOMATİK HASTALIKLARIN OLUŞUMU

Akılcı tabandaki tek yönlü gelişmeler ruhsal duygusal acıların bedensel acılara (psikosomatik semptomlara) dönüşmesine neden oldu. Beden ruhtaki bu boşluğu, hastalık görevini üstlenmiş organları aracılığı ile dile getirdi. Oysaki gerçekte hasta olan ruh, organ ise ruhun bu durumunu sergileyen bir araç sadece. Çağımızda ilaç ve tıbbi araç gereç endüstrisinin küçümsenmeyecek kadar büyük gelişimine karşın nedense hastalıkların sayıları azalmadığı gibi yenileri de ortaya çıkıyor. Modern Tıp tedavisinin öncelikli amacı, sözde hasta organı, ürettiği semptomlardan arındırmak. Bedensel boyutta ortaya çıkan ruhsal bozukluk ilaç, iğne, ameliyat vb. uygulamalarla bir süre yok ediliyor ya da sabitleniyor. Ancak hastalığın gerçek ruhsal nedeni varlığını hala koruduğu için hastalık bu sefer başka bir organa taşınıyor. Bu oluşumdan habersiz halk “Toktor (doktor) bir iğne vurdu, hiç bir şeycim kalmadı” diyor. Hastalığın ruhsal nedeni anlaşılmadığı ve de tedavi onun içeriğine yönelik yürütülmediğinde de bu kısır döngü bazı olgularda ölümle bile sonuçlanabiliyor. İlahiyatçı Prof. Sayın Yaşar Nuri Öztürk’ü hatırlayalım. “O kanseri yendi” denilirken yakalandığı küçük bir grip hastalığı onu bizden ayırdı.

SONUÇ OLARAK

Köşemde ben birincil olarak, kanserden ülsere, astımdan tansiyon sorunlarına, depresyondan baş ağrılarına vb. olan psikosomatik hastalıkların tanılarını, oluşum nedenlerini ve de tedavilerini psikosomatiğin psikoterapisi açısından ele alacağım. hastalıkların ruhsal kökenlerinin beden, akıl ve duyguları kapsayan bir bütünü içerdiği gerçeği yorumlarımda bana rehberlik edecek.

İkincil olarak güncel toplumsal haberlerden de yola çıkarak psikososyal, örneğin şiddet, terör ve sosyopsikolojik, emperyalizm, tüketim çılgınlığı konularını da köşeme taşıyacağım.

Yazılarımın amacı okuyucularıma, ruhlarının henüz koza evresinde olan yönlerini, saklı oldukları yerlerinden çıkarıp kelebeğe dönüşmeleri yani özgürleşmeleri ve böylece yaşamlarında adım adım yeniden doğmaları yolunda onlara ışık tutmaktır. Bu başlangıç yazımı Erich Fromm’un bir şiiri (Almancadan benim tercümem) ile sonlandırıyorum:

“Doğum bir anlık tek bir olay değildir, bir süreçtir.

Yaşamın amacı tam doğmaktır ve ne acıdır ki birçokları doğmadan ölürler,

Yaşamın anlamı her dakika doğmaktır.

Doğum bitince ölüm onun yerini alır.”

Gülten Koçak

Aydınlık Ege

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler