Hayatı Okul Olan Bilim İnsanı: Halet Çambel

"Yer altını güne çıkarmak Halet’in büyük hüneriydi. Yer üstündeki insanlar da ondan yepyeni bir dünya öğreniyordu."

Hayatı Okul Olan Bilim İnsanı: Halet Çambel
TGB
TGB
YAZAR

Hayatı Okul Olan Bilim İnsanı: Halet Çambel

Emperyalist sistem, yönetmek istediği insanlara en boş, en anlamsız değerleri aşılar ve onları tek tipleştirir. Bu tek tipleştirmeye ise dinamizmini ve değiştirici gücünü bildiği gençlerden başlar. Türk gençliğine ve Türk kadınına ise, düşünmeyen, okumayan, eşinin veya babasının parası ile gezen, tonla makyaj yapan, herhangi bir şey üretmeden, insanları aşağılayarak, marka kıyafetler giydiğini göstererek binlerce lira kazanan, kendini sadece kadınlığı ile var eden kadınları örnek gösteriyor, özendiriyor ve dayatıyor. Emperyalist sistemin bu ideolojik dayatmalarına karşın, bir aydından, cumhuriyet değerlerinin yetiştirdiği bir kadından bahsedeceğiz; Halet Çambel. Namı diğer, Karatepe dağlarının Halet Bacısı…

Yaşar Kemal, Halet hocayı anlattığı bir yazısına şöyle başlar: “Halet Çambel’i anlatmak zor. Onu derinlemesine anlamak zaman ister.”1 Hakikaten de çok doğrudur bu cümle. 98 yıllık ömrüne sığdırdıklarını akıl almaz çünkü.

Halet Çambel’in adını tarihe yazdırdığı pek çok an vardır. Bunlardan ilki ise 1936 Berlin olimpiyatlarında gerçekleşiyor. Hitler’in hasta ideolojisinin yükseldiği bu dönemde, beyaz ırkın üstünlüğünü kanıtlamak amacıyla dünyanın gözleri önünde büyük bir gösteri haline dönüştürülmüş olimpiyata eskrim dalında 2 Türk kadını ilk kez davet ediliyor. Halet Çambel ve Suat Fetgeri Aşeni. İki kadın sporcumuz herhangi bir madalya kazanamasalar da Atatürk’ün emri ile gittikleri olimpiyatlarda Türkiye’yi gururla temsil ettiler. Halet Hoca, olimpiyat bitiminde Hitler ile tanıştırılmak istenildiğinde ise “Eğer buraya gelmemizi hükümetimiz istemeseydi burada olmazdık” deyip reddederek, 20 yaşında dünya tarihine öncü bir Türk kadını olarak ilk kez geçiyor.2

Halet Çambel büyük bir aileden geliyor. Kendisi, Prusya Askerî Akademisi’ni bitirip cumhuriyet döneminde uzun seneler milletvekilliği yapmış, Türk Tarih Kurumu’nun kurucularından Hasan Cemil Çambel’in kızı, Osmanlı İmparatorluğu’nda çeşitli nazırlıklarda ve elçiliklerde bulunan, sadrazamlık yapan İbrahim Hakkı Paşa’nın torunu. 26 Ağustos 1916’da babasının ataşe olarak görev yaptığı Berlin’de dünyaya geldi. Babası, aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün de yakın bir arkadaşıdır. Halet Hoca doğduktan birkaç yıl sonra aile Türkiye’ye dönmüş ve cumhuriyetin yetiştirdiği kadınlardan biri olmuştur.

HİTİT ALFEBESİNİ İLK O ÇÖZDÜ

Ortaokul ve liseyi Robert Kolej’de okuyan Halet Çambel, Sorbonne Üniversitesi’nde çok değerli hocalardan arkeoloji eğitimi aldı. Mezuniyetinden sonra stajyer olarak ilk kazı çalışmasına Boğazköy bölgesinde katıldı. Bu bölgede çıkan Hitit belgeleri, yazıtlarıyla anlaşıldı ki burası Hititlerin başkenti Hattuşa idi. İlerleyen yıllarda yapılan kazılarda bu bölgeye 34 km yakında ise Alacahöyük bulundu. Halet Hoca’nın bu bölgede kazıya katılması onu Hititoloji ile tanıştırdı. Böylelikle, Türkiye’nin ilk hititoloğu ve Hitit alfabesini çözen ilk kişi oldu. Atatürk, 1930’lardan sonra Boğazköy’de bulunan verilerin ardından ülkemizin çok zengin bir tarihi toprağı olduğunu öngörerek tüm Türkiye’de çeşitli kazı çalışmaları başlatmış ve arkeolojinin üniversitelerde bir bilim dalı olarak okutulmasını sağlamıştı. Atatürk’ün arkeolojiye verdiği bu önemi vasiyet edinmişti belki de Halet Hoca. Hayatını bu çalışmalara adamıştı.

1940’ta İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Prof. H. Th. Bossert’in asistanı oldu. Aynı yıl ise, Nazım Hikmet ile bir şiir kitabı yazan, aynı hapishaneyi paylaşmış Nail Çakırhan ile evlendi. Nazım Hikmet “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” romanında eşini görmek isteyen, hapishane koridorlarında hakkını arayan Çambel’den şöyle bahseder; “Bağıran, genç ve güzelliği tuhaf bir kadın. Babası mebus. Kocası komünist. Koyu esmer bir oğlandır…”3

Halet Hoca, yaptığı işi cumhuriyete, halkına karşı bir görev olarak bilirdi. Türkiye’de arkeoloji bilimini, pek çok ilkesel kavramı ilk kez kullanan kişiydi. Bu kavramlardan “kültür varlıklarının yerinde, doğal çevre ortamı ile birlikte korunması", "kültür varlıklarının, çevresinde yaşayanlara karşın değil, onlarla birlikte yaşayanlar ile korunması" onun çalışmalarında en öne çıkan ilkelerdir. Bu basit dille söylediği, aslında bilimde çığır açan ilkeler hakkında öğrencisi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan şöyle söyler:

“Türkiye arkeolojisinde birçok kavramı ilk kez o dile getirdi. Ama o kadar mütevazıydı ki öğrenciliğimizde onu sıradan biri sanırdık.”4

Halet hocanın hayatında ve kariyerindeki dönüm noktası hocası Bossert ile Karatepe bölgesinde çalışmaya başlamasıydı. 1947 yılında başlanan kazıda, çevresinde üzerleri yazılı ve kabartmalı taş blokların olduğu Geç Hitit Dönemine ait Karatepe kalesini bulunmuş ve bilim dünyasına tanıtılmıştır. 1951’de Bossert kazıyı bitirmiş ve bölgeden çekilmiştir çünkü o dönem için bu kadar değerli birkaç kalıntı gazeteler ve iyi para veren müzeler için yeterliydi. Fakat Halet Hoca bu bölgeyi bırakmadı ve çalışmaya devam etti.

Halet hocanın ilkelerinden olan “Kültür varlıklarını doğal çevresi ve o bölgede yaşayan insanlarla birlikte bir bütün içerisinde ele almak” 21. yüzyıl arkeolojisinin temel ilkesidir. Fakat Halet Hoca’nın Karatepe’ye başladığı yıllarda böyle bir düşünce dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile gündemde değildi. O dönemde arkeologlar herhangi bir coğrafyaya gider, kazar, bilgiyi alır; ortaya çıkan eserlerden en güzel ve önemlileri seçilerek müzeye götürür, geri kalanları da kaderine terk ederdi. Halet Hoca buna direndi. 1954’te, Karatepe’de çıkan eserleri yerinde korumaya karar verdi. Eserler doğal ortamla bütünleşmeli ve çevresinde yaşayan insanlar ile barıştırılmalıydı.

Kazının yapıldığı Kızyusuflu köyü; köylünün geçimini zar zor sağladığı, devletin yol, sağlık, eğitim gibi en temel ihtiyaçları henüz iletemediği, eşkıyaların kol gezdiği bir köydü. Cumhuriyetine ve Türk halkına hissettiği sorumluluk onu bu bölgede çalışmaya iten en büyük etmendi. Ona göre burada bir açık hava müzesi kurulması, fakir köylüye geçim kaynağı sağlayabilirdi. Fakat bölgedeki köylü gibi, bu çalışmada eşi Nail Bey ve kendisi bir başına ve fakirdi. Kazı sürecini şöyle anlatır Halet Hoca:

“Para pul yok dedim ya… Sadece köylüde değil bizde de yok. Kazı için ayrılan ödenekler yeterli değil. Yani ellerimizle kazıyorduk tabiri tam yerine oturuyor. Kazıda kullandığımız köylüler bize para gelirse bir şeyler alıyor yoksa bedava çalışıyor. Bazen de bir şarkı ile ödeşiyoruz.”5

Şarkı ile ödeşiyoruz derken de köye dostları Ruhi Su’yu Aşık Veysel’i davet edip yöre halkını yabancılaştıkları Türk kültürü ile bir kez daha kaynaştırmasından bahsediyordu Halet Hoca.

Kazılar devam ederken eşi Nail Bey, köyde kendi imkanlarıyla beton dökmeyi öğrenerek yaptığı okulda çocuklara okuma ve matematik dersleri verdi. Köylüye marangozluk, demircilik gibi kurslar açarak meslek edindirdiler. Türk köylüsüne kök boyasını yeniden “keşfettirerek” dillere destan kilimleri dokumasını öğrettiler. Kısacası burada sadece arkeolojik kazı yapmakla kalmayıp köye hayat da getirdiler. Birkaç yıl sonra köylünün en güvendiği, dost bildiği, dağlarda at binen, eşkıyalara kafa tutarak çalışan Halet bacısı olmuştu.

YER ALTINI GÜNE ÇIKARAN İNSAN

Halet Hocanın arkeolojiye, insanlığa ve ülkesine olan tutkusunu ve başarısını Yaşar Kemal’in şu sözleri ile de tanımlayabiliriz:

“Yer altını güne çıkarmak Halet’in büyük hüneriydi. Yer üstündeki insanlar da ondan yepyeni bir dünya öğreniyordu. Okuldan kaçan, gönderilmeyen kızları okula gönderiyordu. Halkın içinde o bir büyüydü.”6

Karatepe şu an dünya markası kilimlere, Türkiye’nin ilk açık hava müzesine ve Türkiye’nin ilk milli parkına sahip. Hepsi Torosların Kraliçesi, Karatepe’nin “Halet Bacısı”, bir Cumhuriyet aydını Halet Hoca sayesinde.

Bizlerin, öncü Türk gençliğinin ve Türk kadının, örnek aldığı, özendiği ne kıyafetler ne arabalar ne telefonlar ne de anlamsız hayatlardır. Biz gençler üretmeye, okumaya, yazmaya, düşünmeye ve çalışmaya özeniriz.

2014 yılında kaybettiğimiz Halet Hocamızın bir muhabirin başarınızın sırrı nedir sorusuna verdiği cevaptır şiarımız:

“Çalışmak, çalışmak, çalışmak.”

 

 

Kaynakça:

1- “Yaşar Kemal’in Kaleminden Halet Çambel”, Arkeofili, 14 Ocak 2016, https://arkeofili.com/yasar-kemalin-kaleminden-halet-cambel/

2- “Halet Çambel: “Halkın içinde bir büyü”, Arkeofili, 8 Mart 2019, https://arkeofili.com/halet-cambel-halkin-icinde-bir-buyu/

3- Nazım Hikmet, Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim, (İstanbul: Adam Yayınevi, 1987) 146.

4- “Yaşamak Güzel Şey”, Sokrates Dergi, 2017, https://www.socratesdergi.com/halet-cambel/

5- ”Dünya Tarihini Değiştiren Kadın”, Dünyalılar, 14 Ocak 2014, https://dunyalilar.org/dunya-tarihini-degistiren-kadin-halet-cambel.html/

6- “Yaşar Kemal’in Kaleminden Halet Çambel”, Arkeofili, 14 Ocak 2016, https://arkeofili.com/yasar-kemalin-kaleminden-halet-cambel/

 

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler