

YAZAR
Bir ulusun en değerli varlığı, halkının ulusal birlik ve beraberlik duygusunun varlığıdır. Ulus varlığını ve yurt bağımsızlığını korumak için bütün halkının canını ve bütün imkanlarını ortaya koyması, bir ulusun en yenilmez silahı ve korunma aracıdır. Milli varlığın sağlanmasını yegane milli bilinçle ve birliktelikte sağlayabiliriz. Bu yegane unsur Türk milletinin tozlu tarihinde çokça kendini gösterir. Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Bundan dolayı Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.
Yalnız Taş Duvar Olmaz
Yaşadığımız yüzyılda emperyalizm gerçeği ulus devletlerin canına kast etmektedir. Dolayısıyla emperyalizme karşı verilecek mücadeleler bir milletin birliğinin mihenk taşıdır. Devletlerin kendini var etme durumları tarihe ve nesnel koşullara göre değişiklik gösterir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu da pek çok zorluk altında cepheye silah götüren Şerife Bacı’nın fedakarlığı, savaşta var olan binlerce Mustafa Kemal’in cesareti ve azmi sayesinde gerçekleşmiştir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde emperyalizme karşı kazanmış olduğumuz zaferler evvela milletin birlik ve beraberliğiyle sağlanmıştır. Ortaya çıkan bu birlik duygusu eğer Anadolu’da sağlanmasaydı, Türkiye kendini müdafaa edemez bölünür ve sömürgeleştirilirdi.
Türk milleti kendini her zorlu şartta kanıtlamayı bilen bir millettir. Tarihteki en büyük örneklerden birisi de Tekâlif-i Milliye Emirleri’dir. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı esnasında askeri mühimmat, giyim, gıda gibi olanakları kötü bir durumdaydı. Mustafa Kemal halkına güveniyordu ve bu zorlu koşullarda sırtını halka yaslamayı öngörüyordu. Hatta güvenini “Ben, 1919 yılı Mayıs’ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin soyluluğundan doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım.” diyerek gösterir. Türk milletinin fedai karakteri Mustafa Kemal’i yanıltmamıştır. Tekâlif-i Milliye Emirleri ile birlikte Türk milleti, bütün imkan ve olanaklarını devletin kurtuluşuna adadı.
Devletleri esas güçlü yapan kuvvet milletleridir. Halkı yanında bulamayan bir devlet ayakta kalamaz. Halka sırtını yaslamaktan korkan bir devlet, birliği sağlayamaz. 15 Temmuz gecesi devletin milletine güvenerek vatandaşları, hain kalkışmaya karşı tek vücut olmaya ve mücadele etmeye çağırması yakın tarihimizin en güzel örneklerinden birisidir.
Dünü Bugüne Bağlayan Birliktir
Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye Temsilcisi Karen Fogg, e-postalarındaki ifadelerinde “Türk milletini yıkmak istiyorsanız önce milli benliğini ve beraberliğini hedef almanız gerekiyor.” demiştir. Türklerin birlik ve beraberliği her koşulda hedef alınıyor. Bu yüzden emperyalist kuvvetlere karşı birbirimize daha sıkı sarılmak ve yekvücut olmak zorundayız. Türkiye’nin devlet birikimi ve gelenekleri, birlik ve beraberliği Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bugün de yaşatıyor. Askeri sahada Mehmetçiğin yürütmüş olduğu başarılı operasyonlar ve Türk donanmalarının Doğu Akdeniz’deki emperyalist cendereye karşı atakları, diplomatik olarak ABD’ye karşı masada aldığımız tavırlar ve içeride Türk yargısının FETÖ’yle amansız mücadelesi bugün birlik harcının çimentosudur. Türk milleti verilen bu mücadelelerde devletinin arkasında kenetlenmiştir.
Türk milleti karşısına çıkan toplumsal sorunlarla da yekvücut mücadele etmeyi bilmiştir. Marmara ve Erzurum gibi büyük felaketler getiren depremlere karşı vermiş olduğumuz sınavlar bunun göstergesidir. Bugün de birlik olmamız gereken başlıca konulardan biri de tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 virüsüdür. Ülkemiz virüsün dünyada yayılmaya başladığı ilk anlardan itibaren gerekli tedbirleri almaya başladı. Virüsün etkisi altında olan tüm ülkeler ile yakından temasımız kesildi. Lakin en nihayetinde dört tarafımızı sarmış olan Kovid-19 virüsü ülkemize giriş yaptı.
Canlarını hiçe sayarak hastanelerde çalışan sağlık personelleri sürecin kahramanlarıdır. Devletimiz ve Sağlık Bakanlığımız sürece refleksif bir şekilde müdahale ederek halk sağlığını her şeyin üstünde tutmuşlardır. Sosyal mesafeyi koruyacak türlü önlemlerin alınması, ücretsiz maske dağıtımı, halkı bilinçlendirecek video ve içeriklerin paylaşılması gibi adımlar virüsün bulaş hızını azaltmıştır. Sağlık çalışanlarını balkonlarda alkışlayan Türk milleti, mücadeleyi birlikte sırtlamak için devletimizin başlatmış olduğu Milli Dayanışma Kampanyası’na canı gönülden destek olarak Anadolu’nun paylaşmacı karakterini tekrardan ortaya koymuştur. Türk milleti komşusu açken tok yatmaz, hasta olan akrabasına çorba götürmeyi bilir, düşenin elinden tutar.
Birliğe Düşmanlık, Türkiye’ye Düşmanlıktır
Bugün komşusu açken tok yatmayan Türk milletinin manevi duygularıyla sağlamış olduğu yardımlara bir bozgunculuk ve düşmanlık söz konusu. Bu düşmanlığın kirişlerini ülkemizde ABD çakıyor. Milli Dayanışma Kampanyası üzerinde ortaya çıkan birlik ve dayanışmayı hedef almak halkı da yaşatmaz devleti de. “Halkı yaşat ki devlet yaşasın” diye girilen bu kampanyaya düşmanlık, işgalci kuvvetler İstanbul Hükümeti’ne Milli Mücadele’ye karşı karalama emri vermesiyle İttihatçıları hainlikle suçlamakla benzerdir. İşgalci güçlere hizmet edenler Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü için yapılan işler ortadayken bunların farkına varmayarak bir düşmanlık bir bozgunculuk havası yaratmayı hedefliyorlar. Türk milletinin dayanışma ve birliğini yıkmak dün olduğu gibi bugün de hedefleniyor. Türkiye bu kirli oyunlara gelmeyecektir. Gün birlik günüdür, elini taşın altına koyma günüdür. Topyekûn milli birlik ve beraberlikle 21. yüzyıla kadar dayanan Türk devleti bugün de Türkiye’de oluşan birlik ve dayanışma havasıyla virüsü yenecektir. Çünkü Türk milletinin “Muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Cumhur Gökmen
TGB İzmir İl Yöneticisi
tgb.gen.tr