YAZAR
Sözde Ermeni soykırımı yalanı, yıllardır emperyalizm tarafından Türkiye’yi uluslararası alanda yalnızlaştırmak, itibarsızlaştırmak ve ABD ile piyonlarına karşı yürüttüğü kararlı mücadeleden vazgeçirmek için adeta bir silah olarak sık sık kullanılmakta, belirli aralıklarla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için gündeme getirilmektedir.
1. Dünya Savaşı’nın ayak sesleri bütün dünyada hissedilirken, Osmanlı Devleti’nin de bu savaşın dışında kalması mümkün değildi. Çünkü Osmanlı savaşa girmese de zaten savaşın gerekçelerinden biri de Osmanlı topraklarının paylaşılmasıydı. Savaştan önce İngiltere’nin başını çektiği itilaf devletleri arasında Osmanlı topraklarının paylaşımına dair çeşitli antlaşmalar çoktan imzalanmıştı bile. Yani Osmanlı savaşa kendi rızasıyla girmese bile savaşın bir aşamasında mutlaka itilaf devletlerinin saldırısına uğrayarak savaşa çekilecekti. Bu durumu iyi bilen İttihat ve Terakki yönetimi İtilaf devletlerine karşı savaşan Almanya’nın yanında savaşa girerek en isabetli kararı almış, İtilaf devletlerine karşı güçlü bir müttefik bulmuşlardı. Savaşa girdikten sonra ise İttihat ve Terakki liderliğinde dört yıl boyunca Osmanlı topraklarının her köşesinde emperyalizme karşı kıyasıya bir savaş verilmiştir.
Nihayetinde Osmanlı’nın savaştan çekilmesiyle birlikte İttihat ve Terakki’nin yerine geçen İngiliz yanlısı yönetimler tarafından emperyalizme karşı savaşan İttihat ve Terakki liderleri hain ilan edilmiş, işlemedikleri savaş suçları üzerlerine atılmıştır. Özellikle Talat Paşa tehcir kararının da öncüsü olması sebebiyle baş düşman ilan edilmiştir.
O tarihlerden bugünlere kadar ise tarihimizde vatanseverliğiyle, teşkilatçılığıyla, mücadeleci ruhuyla özel bir yere sahip olan, her Türk gencinin bu özellikleriyle örnek alması gereken milli kahramanlarımızdan Talat Paşa’ya da soykırımcı yaftası yapıştırılmakta ve yoğun bir karalama kampanyası yürütülmektedir. Talat Paşa, Türkiye’nin bağımsızlığına ömrünü adamış son nefesine kadar bu amaç uğruna büyük çabalar sarfetmiştir. Emperyalizmin, Atlantik medyasının karalama kampanyalarıyla lekelenmeyecek kadar büyük bir vatanseverdir. 1. Dünya Savaşı’nın çetin günlerinde ülkemizi içeriden vuran hınçak ve taşnak terör örgütleriyle mücadele etmiş, tehcir kararına liderlik ederek bu terör örgütlerini bertaraf etmiş ve hiçbir şekilde herhangi bir kırım veya zulüm söz konusu olmadan Doğu Anadolu’ya güvence altına almıştır. Hayatı boyunca emperyalizm ile mücadele etmiş olan Talat Paşa bu yönüyle de 2. Kurtuluş Savaşımızı yaşadığımız bu günlerde Türkiye’nin önüne ışık tutmaktadır. Son nefesine kadar emperyalizmle mücadele eden Talat Paşa, 15 Mart 1921’de Berlin’de Ermeni çetelerin suikastine uğrayarak şehit olmuştur.
ABD’nin eski başkanları Obama ve Trump sözde soykırım iddialarını sık sık dile getirmişler, hatta sözde Ermeni soykırımı iddiası için için “Büyük Felaket” anlamına gelen “Meds Yeghern” ifadesini kullanmışlardı. Aynı şekilde çeşitli AB ülkelerinin devlet başkanları da zaman zaman bu konuyu gündeme getiriyor. Uluslararası medya kuruluşlarında da birkaç gündür ABD’li kaynaklara dayandırılan haberlerde yeni ABD Başkanı Biden’in Ermeni soykırımı iddialarını tanıyacağı belirtiliyor.
Bu yalanın emperyalizm tarafından son yıllarda bu kadar sık gündeme getirilmesinin başlıca sebeplerinden birisi Türkiye’ye karşı yürüttükleri savaşın başarısızlığı ve çaresizliğidir. Türkiye’ye boyun eğdiremedikçe hukuki olarak çürütülmüş ve modası geçmiş bu yalan Türkiye düşmanlarının dillerine daha da fazla pelesenk olmakta ve bu yolla uluslararası kamuoyu nezdinde Türk Milleti soykırımcı barbar bir millet ilan edilmek; Türkiye yalnızlaştırılmak ve itibarsızlaştırılmak istenmektedir. Silahla baş edemedikleri Türkiye’yi yalanla dize getirme amacı bu yalanın ABD ve Avrupa tarafından bu kadar çok kullanılmasının en belirgin sebeplerinden birisi. Ancak bu yalan hem hiçbir şekilde tarihi gerçeklere dayanmamaktadır hem de Perinçek - İsviçre Davası’ndaki AİHM kararıyla kesin bir şekilde çürütülmüştür. Bu sebeple ABD’nin sürekli Türkiye’ye karşı bu iddiaları gündeme getirmesi hiçbir anlam ifade etmiyor.
Türkiye’miz içinde bulunduğumuz dönemde emperyalizmin zincirlerini kırmakta ve kararlı mücadelesiyle Türkiye düşmanlarına göz açtırmamaktadır.
Mavi Vatan’da kahraman Türk Donanması ABD ve piyonlarına karşı zafer üstüne zafer kazandıkça perişan olan emperyalizm çaresizce soykırım yalanına sarılıyor.
Mehmetçiğimiz sınır ötesinde ABD’nin 40 bin tır silah verdiği “Kara Gücü” PKK/PYD’ye ağır darbeler indirirken, Karabağ’da Türk Ordusu destan yazarken, yurt içinde terör örgütü PKK’nın kökü kazınırken AB ülkeleri AİHM kararlarına rağmen meclislerinden sözde Ermeni soykırımını kabul eden yasa tasarıları geçiriyorlar.
Yıllardır Türkiye’nin adeta içini oyan FETÖ’nün başı ezilip Türkiye’nin bütün kurumlarından temizlenirken ABD senatosu sözde Ermeni soykırımını tartışıyor.
Ülkemiz nihayet Atlantik zincirlerini kırıp Avrasya’da ki onurlu yerini aldıkça, her fırsatta Türkiye düşmanlığı yapan ikiyüzlü sözde NATO müttefiklerinden uzaklaşıp Asya’da ki gerçek dostlarıyla buluştukça Atlantik medyası tarafından sözde Ermeni soykırımı gibi Türkiye’yi itibarsızlaştırmaya yönelik yalan ve iftiralar kamuoyuna daha çok pompalanıyor.
Silahlı gücüyle, kara ordusuyla, piyon devletleri, terör örgütleri ve bütün imkanlarıyla Türkiye’mize karşı amansız bir saldırı yürüten ABD, bölgemizde hiçbir başarı kazanamayıp Türk Ordusu’nun bileğini bükemedikçe son çare olarak psikolojik savaşa, yalan ve iftiralara başvurarak Türkiye’nin direncini kırmaya, zayıflatmaya çalışıyor.
Türkiye’yi zayıf düşürme amacıyla her fırsatta gündeme getirilen bu yalanın tabii ki kuvvetli bir panzehiri de var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. dairesinin Perinçek - İsviçre Davasındaki 17 Aralık 2013 tarihli kararı, AİHM Büyük Dairesinin 15 Ekim 2015 tarihindeki kararı ve yine AİHM’nin 28 Kasım 2017 tarihli kararlarında “ 1915 olaylarının Holokost (Yahudi Soykırımı) ile benzerlik taşımadığı” mahkeme tarafından belirtilmiştir. Yani sözde Ermeni soykırımı yalanı Avrupa Birliği’nin en üst yargı organı tarafından çürütülmüştür. Bu kararla birlikte Ermeni soykırımı iddiaları artık Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanılamaz hale gelmiştir. AİHM Avrupa Konseyi’nin en üst yargı organıdır. Kararları da üye ülkeleri kesin olarak, üye olmayanları da içtihadi olarak bağlamaktadır. ABD ve AB ülkelerinin Keni mahkeme kararlarını bile çiğneyerek bu yalanı Türkiye’ye karşı kullanmalarının bu sebeplerle Türkiye için hiçbir önemi yoktur çünkü hem tarihi olgular hem de AİHM kararları bu yalanı kesin olarak çürütmüştür. Devletimizin de Ermeni soykırımı iddiaları konusunda “tarihi tarihçilere bırakalım” söylemi yerine yalanlara karşı AİHM’nin Perinçek - İsviçre davasındaki bu tarihi kararlarını karşı argüman olarak kullanması daha doğru olacaktır.
Her fırsatta Türkiye’ye insan hakları, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve yargı kararlarının bağlayıcılığı dersi vermeye çalışan ABD ve AB ülkeleri, Ermeni soykırımı iddialarını sürekli gündeme getirerek ve yasa olarak meclislerinden geçirip resmi olarak tanıyarak AİHM kararlarını açıkça çiğnemektedirler. Bu durum, söz konusu kendi kirli çıkarları olunca emperyalizmin yargı kararlarını da hukuku da göz göre göre nasıl çiğnediğini açıkça göstermektedir.
ABD ve AB ülkeleri istedikleri kadar sözde Ermeni soykırımını tanıyan yasalar çıkarsınlar, isterlerse uluslararası medya kuruluşlarında bu konuyu her gün manşet de yapabilirler, hatta Özgürlük Heykeli’nin adını da sözde “Ermeni Soykırımı Anıtı” olarak değiştirsinler. Bu yalan ve iftiralarla Türkiye’nin kararlı mücadelesini hiçbir şekilde durduramazlar!
Türkiye’miz bağımsızlık rotasına çoktan girdi, artık hiçbir kuvveti bizi bu yoldan çeviremez, emperyalizmin silahına boyun eğmeyen Türkiye iftiralarına da boyun eğmez!
Emperyalizmin karalama kampanyaları boşuna, 2. Kurtuluş Savaşımızda Ulu Önder Atatürk ve Talat Paşa gibi kahramanlarımız yolumuzu aydınlatıyor!
Onlardan ilham alıyoruz, onlardan kuvvet alıyoruz, onlar gibi kararlıyız!
ANIL IŞIK
TGB ANKARA İL YÖNETİCİSİ