Hiç sönmeden ışıyan bir fener: Erkan Yücel

Erkan Yücel ışığını dokunduğu insanlara da verip onları değiştiriyor. Onlar da bunu bir başkasına bir başkası da başkasına...

Hiç sönmeden ışıyan bir fener: Erkan Yücel
Melike Güler
Melike Güler
YAZAR

1944'te dünyaya geldi Erkan Yücel. Lise eğitimini bırakıp "Ben tiyatrocu olacağım arkadaş!" dedi. Ankara Deneme Sahnesi ile hayalinin ucunu yakalamayı başardı. Bu sırada da Halkevleri'nin tiyatro kursunda eğitim almaya başladı. Dostları onun bu kadar kısa sürede adından bu denli bahsedilmesine şaşırıyordu. Sebebini onları biraz daha dinledikçe buluyoruz aslında. Ölümünün yirminci yılı için çekilen belgeselde  ondan bahsederken şöyle diyor bir sahne arkadaşı:

"Bir kapı açılıyor ışığın arkasından başka bir ışık görünüyor. Erkan Yücel o ışıktı."

Erkan yücel , ADM'den sonra yeni kurulan Ankara Sanat Tiyatrosu'na girdi. Orada 12 Mart'ta sergiledikleri Hitler Rejimi'nin Korku ve Sefaleti oyunu nedeniyle 15 yıl ağır hapis cezasına mahkum edildi fakat 2 yıl yatıp çıktı. AST'tan ideolojik farklılaşma nedeniyle ayrılıp Devrimci Ankara Sanat Tiyatrosu'nu sonra da Ankara Halk Tiyatrosu'nu kurarak turnelere çıktı. Erkan Yücel'in sanatı güneşti ve seyircilerinin yüzlerine aydınlık saçardı. Aydınlıkçılardandı.

"Yansın pervane yansın, kardeşlerim uyansın.

Pervane ışık arar, arar tutkudan yanar.

Yanıp tutuşanlardan nice aydınlık doğar.

yansın pervane yansın, kardeşlerim uyansın.

Güçlükleri aşmalı, güneşe ulaşmalı.

Yansın şu yürek yansın, yakana kavuşmalı

Yansın pervane yansın, kardeşlerim uyansın."

Kendisi gibi Aydınlıkçı dostu Gülsen Tuncer onun için ayaklarının hep memleket toprağına basılı olduğunu söyler. Erkan Yücel, traktör römorkunda tiyatro sistemini geliştirdi ve Türkiye'nin her yerinde köy köy gezerek topluma dokundu. Hatta köylüler birbirlerine "Erkan Yücel buradan geçti" diye anlatırmış. Öyle bir aydın düşünün ki insanlar bir yerleri gösterip buradan geçti diye gösteriyorlar. Dostları da ondan bahsederken hep "sanki şimdi buradan geçti gibi" diyorlar. Erkan Yücel'in o samimi, neşeli, inatçı, kararlı, daima umutlu, yüzü aydınlığa bakan karakteri söz konusu o olduğunda herkesin yüzünü gülümsetip içini ısıtıyor.

Eşi Şükran Yücel anlatırken diyor ki "Bazen çocukları dışarıya çıkarırdı; ne yapacaksınız dediğimde dinazor avlayacağız derdi." İşte imkansız kelimesinin onun için bir anlamı olmadığını anlıyoruz.

Onu tanıyanlar ondan bahsederken hep gözleri parlıyor. Erkan Yücel'i ölümsüz bir sanatçı ve devrimci yapan da bu. Işığını dokunduğu insanlara da verip onları değiştiriyor. Onlar da bunu bir başkasına bir başkası da başkasına...

Işıyarak yok olan değil ışığıyla hep var olacak olan aktör Erkan Yücel yaşasaydı bugün 77 yaşında olacaktı. Özlemle anıyoruz. "Bir gün yine camsız, penceresi naylondan evlere römorklarla tiyatro götürülmesi temennileriyle…"

 

Melike Güler

Basın Sorumlusu

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler