İnsanlık Tarihinde Öne Çıkan Pandemik Hastalıklar

Pandemiye karşı savaş, toplumun her kesiminin güçlerini bir araya getirmesiyle vereceği bir savaştır. Dayanışma ile aşılabilir.

İnsanlık Tarihinde Öne Çıkan Pandemik Hastalıklar
İ. Göksu Nacar
İ. Göksu Nacar
YAZAR

Pandemi, eski Yunancada tüm anlamına gelen παν (pan) ile insanlar anlamına gelen δῆμος (demos) kelimelerinden türetilmiştir. Pandemiler veya pandemik hastalıklar, bir kıta, hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara (epidemilere) verilen genel addır.

WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tanımlamasına göre bir pandemik ancak aşağıdaki 3 koşulu sağladığında başlamış sayılır:

●      Nüfusun daha önce maruz kalmadığı bir hastalığın ortaya çıkışı

●      Hastalığa sebep olan etmenin insanlara bulaşması ve tehlikeli bir hastalığa yol açması

●      Hastalık etmeninin insanlar arasında kolayca ve devamlı olarak yayılması

Bir hastalık veya tıbbi durum sadece yaygın olması ve çok sayıda insanın ölümüne yol açması nedeniyle pandemi olarak nitelendirilemez, aynı zamanda bulaşıcı olması gereklidir.
İnsanlık tarihinde pandemi sayılabilecek hastalıkların seyri belli ortak noktalar taşımaktadır.

KOLERA
Vibrio cholerae isimli bakterinin neden olduğu bağırsak enfeksiyonuna bağlı olan, akut ve şiddetli ishal ile seyreden bir hastalıktır. 1817’ye değin Asya’nın dışına çıkmadan neredeyse yalnız Hint Yarımadasında görülen kolera, o tarihten sonra dünya üzerinde yedi pandemi yapmıştır 1817′de Japonya’da, 1826′da Moskova’da, 1831′de Berlin’de, Paris’te ve Londra’da salgınlar başlamıştır. Sonrasında Londra’dan göçmenlerle Kanada’ya ulaşan salgınlar birçok insanın ölümüne neden olmuş, ve ardından 1892 yılında Hamburg da salgın yapmıştır.

Bunlardan Güney Asya’da başlayan beşinci pandemi sırasında, Robert Koch, 1883’te Kalküta’da, koleranın etkeninin vibrio cholerae olduğunu ilk kez ortaya koymayı başarmıştır. Kolerayla ilk kez dönemin başkenti İstanbul’da 1831’de tanışmış olmakla birlikte, Osmanlı Devleti için beşinci pandeminin özel bir önemi vardır. 1893’te patlak veren salgın sırasında İstanbul Şehremanetinin Üsküdar’da kurduğu hastanede Hasan Zühtü Nazif ve Bimarhanede Rıfat Hüsamettin birbirinden ayrı olarak hastaların dışkılarından kolera mikrobunu ayırıp salgının kolera olduğunu kesin bir şekilde ortaya koymuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki en büyük kolera salgını 1912-1913 Balkan Savaşları sırasında yaşanmıştır, ordu personeli ve muhacirler arasında ciddi zayiata sebep olmuştur.

●      İlk kolera salgını 1817-1823 yılları arasında yaşandı. 110 bin kişinin öldüğü düşünülüyor. Sonrasında yaşanan kolera salgını ise 1829- 1849 yılları arası görüldü. Bu salgında ölenlerin sayısı 200 bin olarak tahmin ediliyor.

●      1863-1879 yılları arasında yaşanan kolera salgınında ölenlerin sayısının 700 bin olduğu varsayılıyor.1881-1896 yılları arasında gerçekleşen kolera salgınında ise ölüm sayısı yaklaşık 1 milyon olarak düşünülüyor. Diğer bir kolera salgını ise 1899-1923 yıllarında gerçekleşti. Tahmini ölüm sayısı ise 1,5 milyon. 1961 yılında görülmeye başlayan kolera salgınında ise 550 bin kişinin öldüğü varsayılıyor.

Kara Ölüm, Kara Veba ya da Büyük Veba Salgını

1347-1351 yılları arasında Avrupa'da büyük yıkıma yol açan veba salgınıdır. Asya'nın güney batısında başlayarak 1340'lı yılların sonlarında Avrupa'ya ulaşmıştır. Salgına yersinia pestis adı verilen bir bakterinin yol açtığı düşünülmektedir. Yersinia pestis, Enterobacteriaceae ailesine mensup bir gram negatif bakteri türüdür. Veba hastalığının üç türüne de (bubonik, pnömonik, septisemik) yol açar.

Salgın, yalnızca 14. yüzyılda yaklaşık 200 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır.

Kara Ölüm'ün Avrupa'nın nüfusu üzerinde büyük bir etkisi olmuş ve Avrupa'nın sosyal temellerini değiştirmiştir. Roma Katolik Kilisesi için de büyük bir darbe olan Kara Ölüm; Museviler, Müslümanlar, yabancılar, dilenciler başta olmak üzere azınlıklara zulmedilmesine yol açmıştır. Günlük yaşamın belirsizliği insanları o günü yaşamaya itmiş, ve bu da Giovanni Boccaccio'nun 1353'de yazdığı Decameron'una yansımıştır.

Benzer salgın hastalıkların Avrupa'ya her yeni nesille geri döndüğü düşünülür; etkileri 1700'lü yıllara kadar devam etmiştir. Bunların arasında 1629-1631 yıllarında gerçekleşen İtalya salgını, Büyük Londra Salgını (1665-1666), Büyük Viyana Salgını (1679), Büyük Marsilya Salgını (1720-1722) ve son olarak da 1771 Moskova salgını bulunur. Tarihi kayıtlara göre bu salgında kasıklarda şişmeler (bubolar) meydana gelmekteydi. 19. yüzyılda Asya'da görülen veba hastalığında aynı belirti gözlemlendiği için 20. yy. başlarındaki araştırmacılar Kara Ölüm'ün yersinia pestis adlı bakterinin yol açtığı, sıçan (Rattus rattus ) yardımıyla ve pireler tarafından taşınan aynı hastalık olduğuna hükmetmişlerdir. Ancak, bubolar başka hastalıkların da belirtisi olabildiği için Kara Ölüm'ün bir veba salgını olduğu kesinlik kazanmamıştır. Günümüzde bu salgının sebepleri hâlâ araştırılmaktadır.

GRİP (İNFLUENZA)

Bütün dünyada her yıl 3-5 milyon kişi influenza ile enfekte olur. 250-500 bin kişi (çoğu yaşlılar) influenzadan ölür. Grip hastalığı virüsünün (influenza virus) A, B ve C olmak üzere üç tipi vardır. İnfluenza A ve B virüsü insanlarda salgınlar yapan grip virusudur. İnfluenza A ve B virüsleri antijenlerine göre alt gruplara ayrılırlar. A virüsünün 15 farklı H, 9 farklı N antijeni vardır. Bazı influenza virüsleri insanlarda, bazıları domuzlarda, bazıları ise kuşlarda enfeksiyona yol açar. Grip virüsü Orthomyxoviridae familyasına mensup örtülü bir RNA virüsüdür. Virüsteki nükleik asit 8 tane negatif anlamlı RNA'dan oluşur. RNA'nın kopyalanmasında hata oranı yüksek olduğu için, virüs genomu sürekli değişim halindedir. Ayrıca, aynı hücreyi birden fazla virüsün enfekte etmesi durumunda viral RNA parçaları birbirleriyle karışıp yeni genetik kombinezonlar oluşturabilirler. Bu nedenlerden dolayı vücudun bir grip türüne karşı kazandığı bağışıklık ertesi yıl ortaya çıkan yeni bir salgına karşı genelde etkisiz olur.
             ''Grip'' kelimesi Galya yerlilerinin dilinde bulaşmak manasına gelen ''Gripan'' kelimesinden köken almaktadır. Hastalığın tıbbi literatürdeki adı olan ''İnfluenza'' kelimesi ise İtalyancada ''yıldızlardan gelen gizli kuvvet'' manasına gelen bir kelimeden türemiştir. Hastalığa ''Flu'', ''Nezle'' ve ''Paçavra Hastalığı'' gibi isimler de halk tarafından verilmiştir.

Grip hastalığı hakkındaki kayıtlar çok eski zamanlara kadar dayanmaktadır. Hipokrat M.Ö. 5. yüzyılda Sicilya'da ordu içerisindeki bir grip epidemisini kayda geçirmiştir. Kayıtlara geçmiş en eski pandemi ise 1510 yılında olmuştur. Malta'da başlayan bu pandemi Sicilya yoluyla neredeyse tüm Avrupa'yı etkisi altına almıştır. Daha sonra 1580, 1780 - 1782,1830 - 1833, 1847 - 1850, 1889 - 1892 pandemileri 20. yüzyıl öncesi büyük grip salgınları olarak tarihe geçmiştir.

20. yüzyılda ise başta 1918 İspanyol gribi olmak üzere birçok pandemi kayıtlara geçmiştir

Domuz Gribi: Bu salgına yol açan virüsün atası ispanyol gribidir. 1976 salgınında 1 kişi hastalıktan 25 kişi virüs aşısına bağlı oluşan yan etkilerden hayatını kaybetti. Bu nedenle 1976 salgını, "domuz gribi fiyaskosu" olarak da bilinir. 1988 salgınında sadece hamile bir kadın ve doğmamış bebeği hayatını kaybetti. 2009 yılında Meksika'da başlayıp dünyaya yayılan virüs,191 ülkede yaklaşık 800,000 kişide görüldü, 8238 kişi H1N1 virüsü nedeniyle yaşamını yitirdi.

Asya Gribi: 1957 yılında Çin'den başlayarak, Uzakdoğuya daha sonra da Avustralya, Amerika ve Avrupaya yayılmış olmasından ötürü bu adla anılmaktadır. Asya gribinden ölenlerin sayısının 24milyon olduğu tahmin ediliyor.

Hong Kong Gribi: 1968-1969 tarihleri arasında görüldü. Bu salgın sonrası yaklaşık 2 milyon kişinin öldüğü tahmin ediliyor.

Avian İnfluenza: halk arasında tavuk vebası ya da kuş gribi olarak bilinir. İnfluenza A grubu virüslerin neden olduğu bir hastalıktır. Virüsün. H5N1 adındaki türevi insanları da öldürebilir. Hastalık göçmen kuşların salyaları ve dışkılarıyla temas sonucu bulaşmaktadır. 2005-2007 yılları arasında ortaya çıkmıştır.

1918-1919 pandemisi bilinen en şiddetli grip salgını olarak 20 milyonu aşan insanın ölümüne sebep oldu. Hastalık ilk olarak 11 Mart 1918 yılında ABD'nin New Mexico eyaletinde tespit edildi. 1918-1920 yılları arasında H1N1 virüsünün bir alt grubunun yol açtığı bir salgındır. 18 ayda 50 ile 100 milyon arasında insanın ölümüne yol açarak dünya tarihinin bilinen en büyük salgını olmuştur. Grip zayıf, yaşlı ve çocuklardan çok sağlıklı erişkinleri etkilemiştir. İlk başlarda hayvanlardan insanlara geçtiği sanılan hastalık daha sonraları hava yolu ile bulaştığı fark edilmiş ve korunmak için maske takmanın önemi anlaşılmıştır. Salgın İspanya'da başlamamıştır. İspanyol Nezlesi olarak adlandırılmasının nedeni İspanya'nın Birinci Dünya Savaşı'nda yer almamış olması ve askeri sansürün olmaması nedeniyle ilk kez gündeme gelmiş olmasıdır.

Daha sonraki dönemde 1972 yılından 1981 yılına kadar zaman diliminde saptanan 6 epidemide ise 200.000'den fazla insan ölmüştür. 20. yüzyılda üç influenza pandemisinin her biri epidemiyolojik açıdan farklılık göstermektedir. Örneğin; 1957 pandemisi genellikle çocuk yaş grubunu etkilemiş olup, alınan önlemler de genellikle bu gruba yönelik olmuştur. Buna karşın 1968’de tüm yaş grupları etkilenmiştir. 1918’deki pandemi ise özellikle genç erişkin grubu etkilemiştir.

TİFO

Tifo, kirli içme suları ve pis yiyeceklerle bulaşan bakteriyel bir hastalıktır. Hastalık etkeni Salmonella typhi adlı bir bakteridir. Bu bakteri vücuda girdikten 7-15 gün sonra hastalık ortaya çıkar. Bu bakteri, tifolu hastaların dışkılarında, idrarlarında, kanlarında, tükürüklerinde veya vücutlarında görülen deri döküntülerinde bulunur. Genellikle salgın şeklinde ve yaz-sonbahar aylarında görülür. Dünyada her yıl 21 milyon civarında tifo vakası ortaya çıkarken, bu vakaların 200.000 kadarı ölümle sonuçlanmaktadır.

AİDS/HIV

Bilinen ilk AIDS vakaları 1981'de ABD'nin New York ve Kaliforniya eyaletlerinde rapor edildi. AIDS teşhisi konulan ilk şahısların çoğu virüs ile cinsel yolla enfekte olan eşcinsel erkekler ve şırıngaları ortak kullanan damardan alınan uyuşturucu bağımlılarıydı. 1983 yılında Amerikalı ve Fransız araştırmacılar hastalığın nedeninin HIV olduğunu buldular ve 1985'e gelindiğinde bu virüsü tespit eden serolojik kan testleri geliştirildi.

AIDS muhtemelen Afrika'da ortaya çıktı ve 1980'lerde başta Afrika olmak üzere AIDS vakalarında salgın düzeyinde artış görüldü. Bu hızlı artışta, Afrika'da yaşanan modern sömürgeciliğin etkileri, şehirleşmenin çoğalması, uzun yolculukların ve uluslararası seyahatlerin artması, seks alışkanlıklarının değişmesi, damar içi uyuşturucu kullanımının artması önemli rol oynadı. Birleşmiş Milletler'in 2004 raporuna göre dünyada 38 milyon kişi HIV ile yaşıyor, her yıl 5 milyon kişi virüs ile enfekte oluyor ve 3 milyon kişi AIDS'ten ölüyordu. 1981-2008 yılları arasında, 20 milyon kişi AIDS nedeniyle hayatını kaybetti. Dünya Sağlık Örgütü’nün verdiği rakamlara göre şu ana kadar HİV/AİDS nedenli ölüm sayısı 32 milyondan fazla.

ÇİÇEK HASTALIĞI

Her yaşta ve her cinste kişilerde görülen, irinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan, ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalıktır. Variola da denir. Hastalığın aşısını İngiliz cerrah Edward Jenner'ın bulduğu kabul edilir. Bu 1700'lü yıllarda Mary Wortley Montagu tarafından İstanbul'da çiçek hastalığı aşısına öncülük eden yöntemlerin gözlemlenmesiyle gerçekleşti. Çocuklarda daha sık görülür. Variola major ve Variola minor olmak üzere iki tipi vardır. İlkinde ölüm oranı, ikincisine göre daha yüksektir.

Çiçek hastalığı nedeniyle, sadece 20. yüzyıl içerisinde hayatını kaybetmiş ortalama bir tahminle 300 milyon, muhtemelen 500 milyon insan hayatını kaybetti.

Hastalık, 18. yüzyılda toplamda her sene ortalama 400.000 kişiyi öldürdü. Aynı yüzyıl içerisindeki körlüklerin %70'inden tek başına sorumluydu! Hastalığa yakalanan yetişkinlerin %20-60 arası, çocukların ise %80'i hayatını kaybetti.

20. yüzyıldaki ölümler ise en uç noktaya ulaşmıştır. 1950'lere gelindiğinde her sene 50 milyon insan hastalığa yakalanmaktaydı. Sadece 1967 senesi içerisinde, Dünya Sağlık Örgütü'nün sayılarına göre 15 milyon insan hastalığa yakalandı. Bunlardan 2 milyonu aynı sene içerisinde öldü. Hastalık, 18. yüzyılda toplamda her sene ortalama 400.000 kişiyi öldürdü. Aynı yüzyıl içerisindeki körlüklerin %70'inden tek başına sorumluydu. Hastalığa yakalanan yetişkinlerin %20-60 arası, çocukların ise %80'i hayatını kaybetti.

19. yüzyıl ve 20. yüzyıl boyunca sürdürülen aşı araştırmaları ve kampanyaları sayesinde, durmak bilmez hastalık 1979'un Aralık ayında tamamen yok edildi. Öyle başarılı bir aşılama kampanyası yürütüldü ki, insanlık tarihinde %100 oranla silinen tek hastalık, çiçek hastalığı oldu.

CORONA VİRÜS

2019-20 koronavirüs pandemisi, 1 Aralık 2019 tarihinde Çin'in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan'da ortaya çıkan virüs salgınıdır. Çeşitli hastalarda belirli bir neden olmaksızın gelişen ve tedavi ile aşılara cevap vermeyen bir zatürre görülmesi üzerine SARS-CoV-2 olarak adlandırılan yeni bir koronavirüs teşhis edildi. Kişiden kişiye bulaşabilen virüsün bulaşma oranı 2020 Ocak ortasında büyüme gösterdi. İlerleyen zamanlarda Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya-Pasifik'te yer alan çeşitli ülkelerde yaşanan virüs vakaları rapor edilmeye başlandı. 11 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edildi. 13 Mart 2020'de Avrupa'nın artık koronavirüs krizinin merkez üssü haline geldiğini bildirdi. 27 Mart 2020 itibarıyla dünyada 533.416 vaka ve 100 binden fazla iyileşme rapor edilirken toplamda 24.082 ölüm meydana gelmiştir. Dünya geneli pandemileri ile karşılaşıldığında Corona virüs çok küçük bir ölüm oranına sahiptir. 

PANDEMİ İLE MÜCADELE

Dünya geneli salgın hastalıkların seyrine bakıldığında çıkan sonuç, bütün dünyanın belirsizlikle gelişen pandemilere karşı daha hazırlıklı olması zorunda olması gerektiğidir. Dünya üzerinde pandemiye dönüşme riski olan birçok virüs bulunmaktadır; Ebola, Nipah virüsü, Hendra, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (Kontrol altına alınmıştır), Marburg virüsü, SARS, MERS, Zika, Lassa Humması. Risk taşımak ile birlikte henüz hiçbiri pandemi skalasına girmemektedir. Bu virüsler ile önleyici savaşı şuan görüldükleri ülkeler vermektedir.

Pandemiye karşı savaş, tek bir kişinin, tek bir bakanlığın veyahut tek bir kuruluşun savaşı değildir. Pandemiye karşı savaş, toplumun her kesiminin güçlerini bir araya getirmesiyle vereceği bir savaştır. Pandemilerde toplumun alt sınıflarının daha çok etkilendiği, dünya genelinde de emperyalist/sömürgeci etki altındaki ülkelerin bu tarz salgınlara daha çok maruz kaldığı bir gerçektir. Bu gelişme ve dayanışma ile aşılabilir. Birçok ülke bilgi paylaşımı, kaynakların sağlanması ve aşı enjektör bağışları ile bu savaşta küresel dayanışma örnekleri vermiştir, vermektedir. Aşı ve Antiviral ilaçlar ise pandemilere karşı savaşta elimizde olan en önemli silahlardır. Çiçek hastalığı insanlık tarihinde Pandemi mücadelesine dair örnek bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.

KAYNAKÇA:
https://search.proquest.com/docview/924373999/fulltextPDF/7F05607142FF4EE4PQ/1?accountid=10699

https://dergipark.org.tr/en/pub/omujecm/issue/20431/217101

http://dspace.adiyaman.edu.tr:8080/xmlui/handle/20.500.12414/118

https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/insanlik-tarihini-etkileyen-10-pandemi,IUMSBOR3OUeCevZRr3lJeQ/xFKHKR0G9U65PKeA0e_WvA
https://www.seyahatsagligi.gov.tr/site/haberlistesi

https://www.klimikdergisi.org/content/files/sayilar/4/buyuk/75.pdf

https://tr.wikipedia.org/wiki/Pandemi
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51970490

İLERİ OKUMA:
Hikmet Özdemir- Salgın Hastalıklardan Ölümler 1914-1918 Türk Tarih Kurumu
Mahşerin Dördüncü Atlısı: Salgın ve Bulaşıcı Hastalıkların Tarihi- Andrew Nikiforuk

Kara Ölüm: Orta Çağ'da Veba- Sean Martin

Dünyamızı değiştiren on iki hastalık- Irwın W. Sherman

Osmanlıda Salgın Hastalıklarla Mücadele- İnrahim Başağaoğlu-Ahmet Uçar- Osman Doğan

Göksu Nacar

TGB İzmir İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

 

Tarih:
Diğer Haberler