

YAZAR
Geçtiğimiz günlerde, Ankara Üniversitesi DTCF’de bir grup kadın, eski sevgilisine taciz içerikli mesajları ve verdiği rahatsızlık üzerine bir erkek öğrenciyi kampüsün orta yerinde dövdü… Kendilerini “kampüs cadıları” olarak adlandıran eylemi gerçekleştiren kadınlar, Cumhuriyet Gazetesi’ne verdikleri röportajda “ Arkadaş madem sözle uslanmadı, biz de yumruklarımızı indirdik” diye eylemlerini beyan ediyorlar.
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim. Eski kız arkadaşını taciz eden, küçük düşüren, rahatsız eden kişi üzerinde derhal hukuki bir süreç başlatılmalıdır. Bu insana ve kadına düşman anlayış, fakülteden uzaklaştırılmalı ve gereken yaptırımlar eksiksiz uygulanmalıdır. Aydınlanmanın ve bilimin kalelerinde kadın düşmanlığına ve tacize nefes alma alanı bırakılmamalıdır. Kadının onurunu, en yüksek perdede ve en önde üniversitelerde, liselerde savunmamız bugünün en yakıcı ihtiyaçlarından.
Boşluğun Çağrısı
Yapılan eylemden sonra, özellikle sosyal medyada, linç ve dayak üzerinden sorunun çözümüne dair bir meşrulaştırma palazlanmaya başladı. Meselenin esası ve doğru çözüm yöntemleri, kadın mücadelesinin birikimi, bir kenara itildi. Sonuç olarak uygulanan üç beş çift yumruk, biraz sıyrık, birkaç çizikle mesele çözülmüş oldu ve vicdanlara su serpildi(!)
Her türlü mücadelenin en temel dayanaklarından akıl, duyguların esiri ediliyor. “Duygu dolu yumruklar”, tacizcinin suratına değil, boşluğa sallanıyor. Ertesi gün, kadın-erkek kamplaşması, şiddet, zorbalık yeniden üretiliyor ve toplumun karşısına çıkarılıyor. Dolayısıyla eylem, boşluğa ve karanlığa çağrı yapıyor. Vicdanizm ve akıl, toplumun zihninde kapışıyor ve akıl yerden yere vuruluyor. Aklıselim bir kadın mücadelesi yürütmenin ve örgütlü önderliğin üstü örtülüyor. Sonuç: DTCF’de atılan dayaktan sonra içimizin yağları eriyor. Gerçek: her gün binlerce kadın, erkek şiddete maruz kalmaya devam ediyor.
“Öz Savunmanın” Kaynağı
Eylemi yapanlar, bir öz savunma yöntemi uyguladıklarını, hatta öz savunma atölyeleri oluşturacaklarını söylüyorlar. İşte size kadın mücadelesinde, şiddete ve tecavüzlere karşı bir direnme noktası daha(!) Öz savunma, küresel merkezlerin lügatinin bir ürünüdür. Sivil toplumcu tezlerin bağrından çıkan, bilinçlere kazınmaya çalışılan absürt bir kavramdır. Anlamsızlık, ilkel haz ve tutkular yüceltilerek, gerçekliği halı altına süpüren, kampüsün, okulun, güvenliğin yasalarını yerle bir eden bir mantığın ürünüdür. Öz savunma adı altında isteyen istediğiyle öz savunma teşkilatları oluştursun, keyfi şiddet uygulasın, bir de bunun bir ölçütü olmasın! Sahte özgürlükçü, kural tanımayan tam da cadılar âlemine göre bir yasa! Toplumun en geri unsurlarından şiddetle birleşmek noktasında da bir kaygı güdülmüyor. Tersine, şiddete güzellemeler yapılıyor… Toplam olarak eylemin ise neye kime ve hangi kurumlara yaradığı sorusunu, tüm arkadaşların tartışmalarına sunuyoruz
Kadının Savaşma Yeteneği
DTCF’deki eylem bir savaş yöntemi değildir. Kadın mücadelesine nefes aldıracak, mevzi kazandıracak, kadına şiddetin, tacizin, tecavüzün oluşmasına ortam hazırlayan, bu ideolojik iklimi Türkiye’de estiren kurumları ve kişileri hedef alacak bir eylem de değildir. Tersine, mücadeleye yabancılaştıran, hedefsiz ve geçersiz bir girişimdir.
Kadının savaşma yeteneği, toplumun savaşma yeteneğidir. Kadın ayaktaysa, toplum ayaktadır. Tarih, bu yeteneğin kanıtlarıyla doludur. Acıların en büyüğünü kadınlar çekmiştir. Acıyı, bal eyleyen ve hayatı yaşanır kılan, yine kadınlardır. Bütün toplumsal mücadelelerde kadın, en başta erdemleriyle en öndedir. Haklı savaş ve doğru yöntemler, bağrındaki erdemlerden kuvvet alır. Kadının savaşı, erdemli hayatın savaşıdır.
Kadın mücadelesinin haklı zemini ve bu mücadelenin yükselmesi, başıbozuk, düzen içi formlarla sağlanamaz. Bu yüzden neoliberalizm, tam da bu hatta yoğunlaşmaktadır. Örgütlü ve akıllı önderlik, haklı zeminde ve doğru yöntemle yürütülen mücadele ise, biricik başarı kaynağıdır. Aksi halde, mücadele birikimine ve yöntemlerine yabancılaşan her hamle, mevziiyi geriletir ve kadını ateşler içerisinde bırakır. Bu “doğru sorumluluğu taşımak,” kadını ateşten çıkarmanın en büyük dayanağıdır.
Özgür Bursalı