Kurtuluş Savaşında İstanbul-Ankara İktidar Mücadelesi

Ankara'nın İstanbul'a karşı iktidar mücadelesinde galip gelmesinin en büyük sebebi, sırtını milletine yaslamasıydı.

Kurtuluş Savaşında İstanbul-Ankara İktidar Mücadelesi

YAZAR

Milli Mücadele dönemimiz her adımıyla başlı başına bir destandır. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde 19 Mayıs 1919’dan Cumhuriyet’in ilanına kadar yürütülen bu mücadele, hem emperyalistleri hem de iç cephedeki işbirlikçi ve bozguncuları dize getirmiştir.

Samsun’dan Ankara’ya gelene kadar mazlum Anadolu halkını örgütleyen Mustafa Kemal, her adımını titizlikle planlamış ve bu doğrultuda atmıştır. Amaç en nihayetinde vatanı düşmandan temizleyip tam bağımsız bir Türkiye kurmaktı. Ama bu yolda yapılması gereken çok büyük işler vardı. Bu işleri yapabilmek için de bütün gücü milletin iradesi altına almak gerekiyordu. İşte bu yüzden Milli Mücadeleyi askeri alanda olduğu kadar başarıya götüren bir diğer unsur da siyasi başarıydı. Siyasi anlamda iktidar olmadan, başarıya ulaşmak mümkün olmazdı. Mustafa Kemal’in önderliğindeki milli başkaldırı, önce işgal altındaki işbirlikçi İstanbul Hükümetiyle bir mücadeleye girmişti.

Samsun’a çıkarken İstanbul’daki Meclisi Mebusan’la Milli Mücadelenin yürütülemeyeceğini düşünen Mustafa Kemal, Amasya Genelgesiyle bunu tüm Anadolu’ya ilan etmişti. Vatanın ve milletin bağımsızlığı için verilecek mücadele Anadolu’dan yürütülmeliydi. Bu fikir Erzurum ve Sivas Kongresi’nde de kabul edilmişti.

Anadolu’daki isyan hareketinden tedirgin olan İngilizler, Mustafa Kemal’in derhal İstanbul’a gelmesini emreder. Damat Ferit Hükümetine yakın olan gazeteci Ali Kemal, Mustafa Kemal hakkında ağıza alınmayacak sözler dile getiriyor, hakaretler saçıyor, milli hareketi adeta karalıyordu. Çıktığı yolda kararlı olan Mustafa Kemal, bütün görevlerinden ve askerlik mesleğinden istifa ederek İstanbul Hükümetine ilk restini çekmişti.

Mustafa Kemal’in giriştiği mücadelenin artık farkında olan İngilizler, Damat Ferit’ten Mustafa Kemal’i durdurmasını emreder. Bunun üzerine Mustafa Kemal’i ve beraberindekileri öldürmek üzere görevlendirilen Ali Galip, Elazığ Valiliğine atanır. İngiliz Binbaşı Noel ve Kürt Teali Cemiyeti üyeleriyle Sivas’a yürüyen hain Ali Galip hareketi, 15. Alay tarafından bastırılır. “Başarısızlığın” ardından Damat Ferit Hükümeti görevden alınır ve yerine Ali Rıza Paşa sadrazam olur.

İstanbul ile Uzlaşma Dönemi

Kuvayı Milliye hareketine mesafeli davranmayan Ali Rıza Paşa’nın 4 Ekim 1919’da hükümeti kurmasıyla Temsil Heyeti, İstanbul Hükümeti ile görüşmeye karar verir. Amasya’da yapılan görüşmede Sivas Kongresi kararları aktarılır ve işgal tümüyle reddedilir. Yabancılara hiçbir ayrıcalık verilmeyeceği, mandanın kabul edilmeyeceği, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin resmen muhatap alınması ve Meclisi Mebusan’ın İstanbul’da toplanmasının güvenli olmadığı konusunda anlaşmaya varıldı.1

Amasya Protokolü’nün imzalanmasından 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgaline kadar geçen sürede Temsil Heyeti, İstanbul Hükümeti’yle görüşerek bazı taleplerin yerine getirilmesini sağlamıştır. Ancak İstanbul’un işgali ve beraberinde Damat Ferit’in sadrazam olmasıyla iletişim kesilmiş ve kıyasıya mücadele başlamıştır.

İstanbul’a resmen giren İngilizler Meclisi Mebusan’ı işgal etmiş ve başta Rauf (Orbay) Bey olmak üzere pek çok vatanseveri tutuklayarak Malta’ya sürgüne göndermiştir. Bu olay üzerine Mustafa Kemal, Anadolu’da bulunan bazı İngiliz subaylarını tutuklatarak misilleme yapar. Anadolu’da yakılan meşalenin hiç de hafife alınmayacağını kendini beğenmiş İngilizlere göstermiştir.

Mustafa Kemal’in bu hamlesine sinirlenen Sadrazam Damat Feri Paşa, Mustafa Kemal hakkında şeyhülislama idam fetvası yayınlatmış, bunu da İngiliz uçaklarıyla Anadolu köylerine dağıttırmıştır. İngiliz işbirlikçisi İstanbul Hükümeti, sadece vatana ihanet etmiyor milletin temsilcilerine karşı kara propaganda da yapıyordu. Buna karşı Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra, 5 Temmuz 1920’de Ferit Paşa hakkında vatana ihanet suçundan idam kararı çıkarılmıştı.2 Aynı zamanda İstanbul’da Peyamı Sabah, Alemdar gibi Milli Mücadele karşıtı basına karşı Hakimiyeti Milliye gazetesi çıkarılmaya başlanmıştı. Halide Edip Adıvar ve Yunus Nadi de Anadolu Ajansı’nı kurarak halkı ve bütün dünyayı Milli Mücadele hakkında bilgilendiriyordu. Ankara’nın İstanbul’a karşı iktidar mücadelesi had safhaya ulaşmıştı.

Damat Ferit, Mustafa Kemal’in hamlelerini kendine yediremiyor, İngilizlere verdiği “sözleri” tutmak istiyordu. Kendi koltuğu uğruna vatanı peşkeş çekmekten zerre çekinmiyordu. Anadolu’daki Milli Mücadeleyi durdurmak için İngilizlerin desteğiyle Kuvayı Milliye’ye karşı Kuvayı İnzibatiye’yi kurdurmuştu. Kendine “Halife Ordusu” diyen bu ihanet çetesi, başında Ahmet Anzvur ve Süleyman Şefik Paşa’yla milletin üzerine gidiyor, isyanlar çıkarıp Yunan işgalini kolaylaştırıyordu. Nitekim uzun sürmeyen bu isyanları, Çerkes Ethem, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa dört koldan sararak bastırmıştı.3

İstanbul Hükümetinin teslimiyetçiliği ve işbirlikçiliğine karşı siyasi iktidarın mutlak şekilde sağlanması için Ankara’da Meclis’in açılması süreci hızlandırılmıştı. İstanbul ihanetin içerisindeydi. Milletin kurtuluşu Ankara’dan yönetilmeliydi.

Milletin Meclisi Açılıyor

İstanbul’un güvenli olmadığını başından beri savunan Mustafa Kemal, Ankara’da yeni bir meclisin açılması ve mücadeleye önderlik etmesi için hazırlıklara başlamıştı. Önce Anadolu’daki tüm valiliklerle ve kolordularla yoğun şekilde telgraflaşmalar yapan Mustafa Kemal, hepsinin desteğini alarak Ankara’nın güvenliğini teminat altına almıştı. Tereddüt eden Fahrettin Altay gibi bazı komutanları ise zorla Ankara’ya getirterek burada ikna etmiştir.4 Sonra da vatanın dört bir yanından seçilmiş milletvekilleri akın akın Ankara’ya gelmişti. Fevzi Paşa ve Albay İsmet (İnönü) Bey de İstanbul’dan gelmişlerdi.

23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclis, Kurtuluş Savaşının resmi karargahı olmuştu. Önce Fransızlarla ardından Ermenistan ve Sovyetler Birliği ile yapılan antlaşmalar, Büyük Millet Meclisi’ni uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştı. Bundan sonra siyasi anlamda gücünü yitiren İstanbul için son nokta Londra Konferansı olacaktı.

“Milletin Gerçek Temsilcisi Büyük Millet Meclisi”

İstanbul Hükümetinin 10 Ağustos 1920’de İtilaf Devletleriyle imzalanan Sevr Antlaşması, Osmanlı’yı resmen tarihe gömmüştü. Osmanlı ordusunu ortadan kaldıran, İstanbul’u ve boğazları İtilaf Devletlerine bırakan, Anadolu’da kukla Ermeni ve Kürt devleti kurulacağını bildiren ve bunun “barış” olduğunu söyleyen antlaşmayı Ankara Hükümeti bütünüyle reddetmişti. İtilaf Devletleri, siyasi ve askeri alanda kazanılan başarılardan dolayı Ankara’dan çekinir hale gelmişti. İstanbul Hükümetinin başındaki Sadrazam Tevfik Paşa’ya antlaşmanın maddelerini yeniden görüşmek için ikinci bir konferansın toplanacağı söylenir. Fakat Ankara’dan kimsenin gelmemesi özellikle belirtilir. Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal, telgraf başında uzun saatler geçirdiği görüşmelerde Ankara’da oluşturulacak bir heyetin konferansa katılması gerektiğini, İstanbul’un ise hükmünü kaybettiğini söyler. Tevfik Paşa, bu durumda Türk tarafının konferansa hiç kabul edilmeyeceğini dile getirir. Sonuçta bir orta yol bulunması için İtalya’nın davetiyle Ankara Hükümetinden bir heyet konferansa katılır.

Londra’da düzenlenen konferansta Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey’in başında bulunduğu Ankara heyetiyle birlikte İstanbul heyeti de yerini alır. İtilaf Devletleri temsilcilerinin yaptığı konuşmaların ardından söz Türk tarafına gelir ve Sadrazam Tevfik Paşa, “Ben sözü Türk milletinin gerçek temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başdelegesine bırakıyorum” der ve Bekir Sami Bey’e sözü devreder.5

Konferansta Sevr’in maddeleri “görece” hafifletilir ancak vatanın tam bağımsızlığının sağlanamayacağı görülünce görüşmeler tıkanır ve konferans sona erer. Ancak TBMM’nin tüm dünyaca tanınması ve İstanbul Hükümetinin bütün gücü Ankara’ya devretmesi açısından bu konferans büyük bir kazanımdır.

Milletin Kaderini Yine Millet Belirlemiştir!

Yaklaşık iki yıl süren İstanbul-Ankara iktidar savaşı, Ankara’nın milletle birlikte hareket etmesi ve emperyalist devletlerin bunu kabul etmek zorunda kalmasıyla sona ermiştir. İstanbul’da dört duvar arasında yalnızlaşan İstanbul Hükümetleri ve Sultan Vahdettin, vatanı düşmana teslim edişleriyle tarihte kara bir leke olarak kaldılar.

Bu süreçten sonra dizginleri eline alan Mustafa Kemal ve Büyük Millet Meclisi, Milli Mücadeleyi başarıya ulaştırarak Cumhuriyet’i ilan etmiş, arasız devrimler sürecini başlatmıştır. Sonuç olarak yola ilk çıkıldığında alınan karar hayatın içinde kendini ispat etmiştir: Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtarmıştır!

Kaan Arslan

Kırmızı Beyaz Genel Yayın Yönetmeni

Dipnot:

1- Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2016, s. 195.
2- İslam Ansiklopedisi, Damat Ferit Paşa maddesi.
3- Nutuk, s. 342.
4- Kurtuluş Savaşı’nda İkili İktidar, Zeki Sarıhan, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2000, s. 111.
5- İstanbul’da İşgal Yılları, İsmail Hakkı Sunata, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2019, s. 129.

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler