Kurtuluşun Parolası: Atatürk Programı

Cumhuriyeti ve onun gereklerini en gür sesle yılmadan, yorulmadan anlatacağız. Bunu yüreklere yerleştirmek için hiçbir durumu kaçırmayacağız.

Kurtuluşun Parolası: Atatürk Programı

YAZAR

“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir. Cumhuriyeti ve onun gereklerini yüksek sesle anlatınız. Bunu yüreklere yerleştirmek için elverişli olan hiçbir durumu kaçırmayınız.” 

Mustafa Kemal Atatürk

 

Atatürk’ün en büyük temennilerinden birisi, fikirlerinin ve duygularının iyi anlaşılmasıydı. Ancak bu yolla Cumhuriyet devrimlerini sürdürmek mümkündü. Fakat bugün Atatürk hakkında yapılan tartışmaları irdelediğimizde karşımıza iki tip Atatürk çıkmaktadır. Birincisi sadece “laikliği” savunan Atatürk, ikincisi de bağımsızlığı, bilimselliği ve devrimciliği savunan Atatürk.

Usta şair, nam-ı diğer kaptan Attila İlhan, yıllar önce bir televizyon programında yaptığı konuşmada bu konunun önemine vurgulamıştı. “Atatürkçülük antiemperyalist olmaktır. Fakat Türkiye Batı'ya yakınlaştıkça Atatürkçülük, antiemperyalist olmaktan çıktı, laiklik taraftarı olmak oldu” diyerek durumun hangi noktaya geldiğini gözler önüne sermişti.

Türkiye’yi içinde bulunduğu emperyalist kuşatmadan çıkarmak için Atatürk’ü doğru anlamalıyız. Atatürk’ün mücadelesinin temel dayanağı antiemperyalist olmaktır. Bunu da Gençliğe Hitabe’de net bir biçimde tarif etmiştir. 

TAM BAĞIMSIZLIK İÇİN HER KOŞULDA MÜCADELE 

Mevcudiyetimizin ve geleceğimizin tek garantisi, Atatürk’ün tarif ettiği yöntemle Cumhuriyeti savunmak ve sahip çıkmaktır.

Peki bu savunma sadece silahla, topla, tüfekle mi olur? Elbette hayır. Kurtuluş Savaşı sürerken Atatürk’ün de katılımıyla maarif (eğitim) kongresi toplanmış, ülkenin eğitim durumu ve çözümler konuşulmuştur. Dahası, Lozan Barış Konferansı devam ederken, yani emperyalistlerle masa başında savaş verirken, İzmir İktisat Kongresi toplanmış, ülke ekonomisine çözümler üretilmiştir. En dikkat çeken örneklerden biri de, Atatürk'ün Sakarya Meydan Muharebesi için yola çıkmadan önce Ankara’da Etnografya Müzesi’nin açılması için Meclis’e yasa tasarısı göndermesidir.

Günümüzde de aynı koşulları yaşamaktayız. Mehmetçiğin ve polisin, bölücü teröre karşı verdiği mücadeleyi başarıyla sonlandırmanın yolu, onun ekonomi, eğitim, kültür gibi alanlarda verilecek mücadele ile desteklenmesinde geçiyor. Atatürk’ü doğru anlamak, bunu gerektiriyor. 

100 YIL SONRA YENİDEN, HEP BİRLİKTE 

Türk milleti, bugün Atatürk’ün öneminin daha çok farkında. 100 yıl önce olduğu gibi bugün de mücadelenin birleştirici unsurunun Atatürk olduğu ortada. 29 Ekim’de, 10 Kasım’da Anıtkabir’e milyonların gitmesinin sebebi budur. Atatürk, 100 yıl sonra yeniden, Türk milletini birleştirmektedir.

O halde bugün için emperyalizmi yenmenin yolu bellidir ve tektir. O yol, Atatürk’ün açtığı yoldur. O yolda emin adımlarla ilerleyip, adımlarımızı onun programına uygun şekilde atacağız. Cumhuriyeti Ata’sından emanet alan gençlik olarak, hiç olmadığı kadar görevlerinin bilincinde olacak, bu saldırılara göğüs gererek mücadeleyi öreceğiz.

19 Mayıs 1919'un 100. yılına girerken Türk gençliği olarak bilinçlerimizi tazeleyeceğiz, kendimize Atatürk gibi görevler biçeceğiz. Atatürk’ün fikirlerini özümseyip, onu daha iyi anlayacağız. Cumhuriyeti ve onun gereklerini en gür sesle yılmadan, yorulmadan anlatacağız. Bunu yüreklere yerleştirmek için elverişli olan hiçbir durumu kaçırmayacağız. 

İşte tüm bunları ve daha fazlasını konuşacağımız, Mustafa Kemal’i Atatürk yapan süreci daha iyi anlayacağımız, Türkiye’nin önündeki sorunları çözmenin yöntemlerini üreteceğimiz Atatürk Sempozyumu’nda hep birlikte buluşalım. 29-30 Aralık tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’nde Atatürk gençliğinin 100 yıl sonra yeniden görev başında olduğunu ilan edelim!

Kaan Arslan

Kırmızı Beyaz Genel Yayın Yönetmeni

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler