Mandacıların Feryadı

Türkiye devrimci bir sürecin içerisinde diyoruz. ABD’nin dayattığı borçlanma ekonomisi ABD’nin kendisiyle birlikte duvara tosladı.

Mandacıların Feryadı

YAZAR

Özelleştirmelerin parlatılarak karşımıza çıkmasıyla, yabancı sermayenin kontrolsüz biçimde Türkiye’ye dağılmasıyla, sözde dünya ekonomisiyle bütünleşme masallarıyla, üreticiyi kambur ilan eden politikalarla üretimden koparılmaya çalışılan Türkiye’nin bugün bulunduğu duruma gelmesi şaşırtıcı değil. KİT’lerin satılması ve dolar saltanatına bağlanma programı da bugünü hazırlayan etkenler arasında yer alıyor. Zamanında Türkiye’ye dayatılan bu yanlış politikalar neticesinde borç batağına sürüklenen ülkemizde herkesin gündemi ekonomi. Doların yükselişi, gelen zamlar, düşen alım gücü, çiftçinin, esnafın ve milli sanayicinin girdi maliyetlerinin artması…

Türk halkı bu zorluklarla mücadele ederken yılların alışkanlıklarını terk etmek istemeyen, kendi refahını halkın refahına tercih eden kimselerin mandacılığı hortlatma çabasını görüyoruz.

MANDACI İKTİSATÇILAR

Yıl olmuş 2021 mandacılık mı kaldı demeyin. Bugün mandacılığı çözüm kılıfına sokup Türkiye’nin önüne koyanlar var. Biz küresel piyasalar, tefeciler, bankalar kazanacağına üreticilerimiz kazansın dedikçe rahatsız oluyorlar. Zenginliğini faizciliğe ve tefeciliğe borçlu olanlar geçmişe özlem duyuyor. Hatırlarsınız eskiden Türkiye onların cennetiydi. O sözde cennette faizci ve tefecilerin cüzdanları yüksek faizle giderek şişiyordu. İthalatın da cennetiydi Türkiye. Çiftçi, sanayici kamburuydu bu cennetin. Bizim üretmemize gerek yoktu. Dışarıdan daha ucuza daha kalitelisi alınıyordu. Hem zeytinyağıyla kızartma yapılmazdı. Margarinsiz de hamur işi olmazdı. Teknoloji falan karışık işlerdi zaten. Parasını verir alırdık. Tarım, hayvancılık bunlar zahmetli işlerdi. İstanbul’da beyaz yaka ve kravatla alanı dışında çalışmak zorunda olmak dururken Konya Ovası’nda çapa, Zonguldak’ta kazma sallanır mıydı?

Bu cennetin bir sonu vardı elbette. Küresel sermayenin oyuncağı haline getirilmeye çalışılan bir ülke, sürekli parmak sallanabilecek bir Türkiye yaratılmaya çalışılsa da başarılı olunamadı. Kurulmaya çalışılan sistemin gereksinimleri vardı. Bu sistemde vatanseverler içeride tutulmazsa olmazdı. Doğu Akdeniz’de de ancak balık tutmalıydık. PKK’yı hendeklere gömmek aklımızın ucundan geçmemeliydi. Bugün dengeler değişti. Türkiye devrimci bir sürecin içinde. Üretmeden tüketmenin tükenmek olduğunun bilincinde ve bu doğrultuda faize karşı mücadele ediliyor. Doğu Akdeniz’de, terörle mücadelede geri adım atılmıyor. Cumhurbaşkanı Ekonomik Kurtuluş Savaşı’nı ilan ediyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün serencamını rota edinen bir Türkiye var.

Hal böyle olunca birileri tedirgin oluyor. 40 yıldır süren; altında Kenan Evren’in, Özal’ın, Çiller’in, Kemal Derviş’in, Ali Babacan'ın imzası olan ekonomik programın terk edilişi vurguncuları rahatsız etti. Üretime o kadar yabancılar ve dışarıdan alınan sıcak parayla yaşamaya o kadar alışkınlar ki elleri ayaklarına dolaştı. Mandacılığı hortlatma hevesine düştüler. Yıllardır sürdürdükleri Türkiye’nin ekonomisini küresel ekonomiye bağlama söylemlerini ısıtıp önümüze koyuyorlar. Faiz düştüğü için dolar artıyor propagandasıyla meselenin eksenini kaydırmaya çalışıyorlar. Amerikan uçağı pistten havalanıyor, tekerlekte yer bulma kavgası büyüyor.


GİZLİ IMF GÖRÜŞMELERİ

Uluslararası Para Fonu (IMF) heyetinin, kuruluş anlaşması çerçevesinde gözlem görevini yerine getirmek üzere geldiği Türkiye'de resmi programda olmadığı halde CHP ve İYİ Parti temsilcileriyle gizlice görüşmesi dikkatleri çekti. Bir otel odasında gerçekleşen görüşme taraflar tarafından gizlenerek basına duyurulmadı. Her fırsatta iktidarı IMF’ye gitmek zorunda kalacaklar diye eleştiren muhalefetin bu görüşmesi, çareyi nerelerde aradıklarının göstergesi. Ekonomi kötüye gittikçe ellerini ovuşturan CHP ve İYİ Parti’nin çözümü borçlanmadan ileriye gidemiyor. İktidarın sıcak para girişini azaltma ve dış finansal şoklara karşı korumacı ekonomi politikalarına karşı CHP ve İYİ Parti IMF’ye koşuyor. ‘’Osman Kavala’yı serbest bırakmazsak turizm çöker’’ tehdidi bir Amerikan Senatosu Üyesinden değil CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’tan geliyor. TÜSİAD ‘dan gelen ‘’Denenmekte olan ekonomi programıyla başarıya ulaşılamayacağı netleşmiştir.’’ açıklamasında Türkiye’nin yöneldiği üretim rotası hedef alınıyor. Ali Babacan’ın eline Teori Dergisi’ni alarak yaptığı basın açıklamasında yüzüne yansıyan endişe tüm muhalefeti de sarmış durumda. Türkiye üretim odaklı milli direnme ekonomisine yönelirken ayak direten Biden Tayfası doğrudan Türkiye’nin geleceğine tavır almış durumda.

Tarafların da açıkladığı üzere Türkiye pandemi sürecinde IMF’den yardım istemeyen sayılı ülkelerden. Baktığımız zaman Türkiye bugün paraya en ihtiyaç duyduğu dönemi yaşıyor. Fakat bu ihtiyaç geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi sıcak para akışı şeklinde değil yatırım şeklinde ortaya çıkıyor. O nedenle bu durum bir tavrın göstergesi. Türkiye, IMF’ye ve küresel piyasaya bağlılıkla sorunların aşılamayacağının aksine derinleşeceğinin bilincinde. Küresel piyasa zırvalıkları Türkiye’nin vurguncu ve faizciler için bir cennet olmaya devam etmesinin yolunu açmak için dillendiriliyor. Bu söylemler ve siyasetler Türkiye’nin üretmesinin önüne geçme çabalarından ibaret.

Türkiye devrimci bir sürecin içerisinde diyoruz. ABD’nin dayattığı borçlanma ekonomisi ABD’nin kendisiyle birlikte duvara tosladı. Bu sürecin bir seçim değil mecburiyet olduğunu görmek gerekiyor. Önümüzde büyük sorunlar var. Bu sorunlar; görmezden gelmeyle, ertelemeyle, bozgunculukla çözülemeyecek büyüklükte. Önümüzdeki süreçte devrimci çözümler yolumuzu açacak. Yeni bir dünya kuruluyor. Atlantik çağı geride kaldı. İnsanlık Asya Çağına giriyor. Dünya ekonomisinin ve siyasetinin ağırlığı Asya’ya kayıyor. Türkiye’nin de yeni kurulan bu dünyada en güçlü şekilde yerini alması için Asya ülkeleriyle dayanışmasını ve işbirliğini artırması gerekiyor. Önümüzdeki zorlukları toplumun bütün kesimleri arasında paylaşarak aşabiliriz. Devrimci çözümler Üreten Türkiye’yi kurma iradesini doğuruyor. Bu çözümler elbette birilerini rahatsız edecek. Cebinde çek defterleri, aklında kaos senaryolarıyla dolaşan vurguncular kaybedecek. Nasırlı elleriyle, çamurlu çizmeleriyle, alınları terli emekçiler ve Türkiye’yi kalkındırmak için cesurca hareket eden üreticiler kazanacak.

Türk gençliği mandacı iktisatçılara, IMF’yle gizli görüşmeler yapanlara, Türkiye’yi yeniden Atlantik programına bağlamaya kalkanlara karşı Üreten Türkiye programını savunuyor.

Tüm genç arkadaşlarımızı, 25 Aralık’ta Hacettepe Üniversitesi’nde düzenleyeceğimiz Çalışan Gençlik Üreten Türkiye Kurultayına davet ediyoruz. Gelin çalışan gençliği, üreten Türkiye’yi hep birlikte ilan edelim.

Umut Belen
Akdeniz Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu Başkanı

Tarih:
Diğer Haberler