YAZAR
14 Aralık’ta ABD, CAATSA yaptırımlarını açıkladı. Bu açıklamaya göre Savunma Sanayii Başkanlığı ve Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir yaptırım listesine alındı. Demir’in yanında başkanlık yetkililerinden Mustafa Alper, Deniz Serhat Gencoğlu ve Faruk Yiğit de listeye eklenenler arasında yerini aldı.
Yaptırımların tek sebebi Türkiye’nin S-400 savunma sistemini satın alması olarak açıklandı. Yalnız biliyoruz ki bu yaptırım sadece alınan bir savunma sistemi için değil, bir programa, bir yönelişe karşı alınan yaptırımlardır. Türkiye 70 yıl gibi uzun bir süre sonra yüzünü Avrasya’ya çevirdi ve emperyalizmle mücadelenin tohumlarının atıldığı coğrafya ile omuz omuza olmaya karar verdi. 15 Temmuz darbe girişiminin de Libya’ya giden gemimizi hukuksuzca aranmasının da bugünkü yaptırımın da ortak sebepleri Türkiye’nin yüzünü Avrasya’ya dönmesidir.
Yaptırımsever ABD
ABD’nin özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendi çıkarlarına ters hareket eden tüm ülkelere uyguladığı en popüler uygulaması yaptırım olmuştur. Savaş sırasında dahi Türkiye’ye çeşitli yaptırımlar uygulamış ve savaşa girmemesi üzerine silah ve gıda yardımlarını kesmiştir(1).
Türkiye’ye uygulanan en bilinen yaptırım Türkiye’nin Kıbrıs’a dair aldığı tutum üzerine yapılanı olmuştur. 1964 yılında Kıbrıs’ta çıkan çatışmalar üzerine Rum cenahının silahlanmasının ardından Türkiye Ada’ya askeri harekat yapma kararı almış ve hazırlıklara başlamıştı. Bunun üzerine ABD, dünyanın jandarmalığına soyunarak müdahil olmuş ve Türkiye’nin böyle bir operasyona girişmesi durumunda ABD tarafından yapılan askeri yardım malzemelerinin kullanılmasına izin verilmeyeceğini o meşhur Johnson Mektubu’yla diplomatik dilden yoksun bir şekilde İnönü’ye bildirmiştir.
Türkiye 1974’te Kıbrıs Harekatı’nı başlattıktan sonra 1975’te ABD tarafından silah ambargosuna maruz kalmış ve ilk defa ciddi bir şekilde savunma sanayiinin önemini kavramıştı. Bunun üzerine basında da milli savunma sanayi çalışmalarının yapılmasına dair yazılar çıkmış ve kamuoyu bu minvalde aydınlatılmaya çalışılmıştır.(2).
Tarih bugüne yaklaştıkça ABD’nin Türkiye’ye karşı aldığı bu tutumun sürdürüldüğünü görüyoruz. Zaten çeşitli tehditler, tacizler ve ‘’yanlışlıkla’’ yapılan müdahaleleri (1992’de Muavenet Gemisi’nin batırılması ve beş şehit vermemiz) hiçbir zaman durmamış, aksine günden güne tehditlerin boyutu artmıştı. Türkiye adeta elleri kolları bağlanmış bir şekilde kuşatılıyordu. Hatta geliştirilen projeler hayata geçirilmemesi için onlarca ASELSAN mühendisi intihar süsü verilerek şehit edilmiştir.
Vatan Savunmasında Milli Savunma
Ülkemiz 24 Temmuz 2015’ten bu yana amansızca terörün üzerine yürümekte. Hendek kapatma operasyonlarının ardından Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe Kaplan, Yıldırım harekatları ile birlikte terörü bitirirken kullandığı askeri envanterin büyük bir bölümü yerli ve milli sanayinin ürünüydü. Bugüne kadar PKK/YPG ile var gücümüzle mücadele etmemizin önünde en büyük engellerden biri olan silah ve onun cephanesi ABD tarafından karşılanmamasından ötürü yapılacak operasyonlar da askıya alınmış bulunuyordu. Silah sanayiinde ABD’ye olan güdüm, vatan savunmasına ket vuruyordu.
Türkiye’nin yüzünü Asya’ya döndüğü milattan itibaren Bayraktar, ASELSAN, HAVELSAN, Tank-Palet Fabrikası gibi kuruluşların önderliğinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine onlarca yeni milli savunma teknolojisi eklendi. Teröre karşı verilen mücadelede de yoğun olarak bunlar kullanılmıştı. TSK’nın bu başarısının ardından gözler özellikle İHA ve SİHA’lara çevrildi. Avrupa’nın pek çok ülkesinden satın almak için başvurular gelmeye başladı.(3).
Kendi çeşitli yayın organlarına demeçler veren PKK’nın yetkililerinden sıkça duyduğumuz ‘’SİHA’lar bizi bitirdi, başımızı dahi kaldıramıyoruz’’ sözleri bu sebeple önemlidir.(4) Yerli ve milli atılımların ürünleri olan savunma araçlarımızın yüksek işlevleri bu noktada göz ardı edilmemelidir.
Azerbaycan’ın Zaferinde Milli Savunma Etkeni
Türkiye’nin son beş yılda verdiği başarılı mücadelenin farkına bölge ülkeleri de varmış durumda. Özellikle kardeş ülke Azerbaycan çok yakından takip etmekte. Geçtiğimiz aylarda Ermenistan ile girdiği haklı savaşta kazandığı başarının kaynaklarından bir tanesi Türkiye’den aldıkları savunma sanayi araçlarıdır. Savaş sırasında aktif bir şekilde kullanılan SİHA’lar sayesinde Ermenistan ordusuna göz açtırılmamış bu da Azerbaycan’ın zaferini getirmiştir. Azerbaycan’ın 10 Aralık 2020’de yapmış olduğu ‘’Zafer Töreni’’nde askeri geçit sırasında Bayraktar logolu İHA ve SİHA’ların da bulunması dikkatlerden kaçmadı.
ABD Yaptırımı Türkiye’nin Kazancıdır
Türkiye’nin milli savunma sanayisinin gelişimin önündeki en büyük engel her zaman ABD ve NATO olmuştur. Gerek yetersiz silah ve cephane temini gerek F-35 gibi uçakların teslimlerinin gerçekleşmemesi gerekse istediği zaman silahları kullandırmama hükmü Türkiye’nin her dönem önünü kapatmıştır. Yani kısacası Türkiye’nin milli savunma sanayiinde bir atılım yapma durumu, mecburiyetlerden doğmuştur.
Tarihin sarkacının yönü değiştikçe artık ABD’nin bu hükümlerin de bir anlamı kalmamakta. Yüzünü Asya’ya çeviren Türkiye bağımsız ve başı dik bir şekilde yoluna devam etmekte.
Tarihte ve bugün gördüğümüz gibi, ABD’nin yaptırımları veya ambargoları Türkiye’nin milli savunma sanayii üzerine yaptığı çalışmalara hız kazandırmış ve başarıya ulaştırmıştır. Bundan ötürü Türkiye’nin uğradığı bu yaptırıma üzülmememiz hatta sevinmemiz gerekir. Kısacası ABD’ye yaptırımları için müteşekkiriz.
ABD’nin aldığı bu tavır aslında Türkiye’nin de rotasının doğru yönde olduğunun bir kanıtıdır. Türkiye’nin lehine olan her mesele aslında emperyalizmin aleyhine işlemektedir. Türkiye’nin başlıca bölge ülkeleri ile yaptığı stratejik ittifak düzlemi de bunu göstermekte. Bölgede kaybeden ABD nifakla, yaptırımla, dayatmayla kazanmaya çalışıyor. Ancak gücü yok.
Dünyaya başarıları ile kendini kanıtlamış olan milli sanayimize sonuna kadar güveniyoruz. Türk gençliği PKK’nın üzerine yürürken kullanılan yerli ve milli sanayi için en ön safta görev alıyor ve her daim de görevlere hazır olacaktır. Atatürk’ün 1930 yılında vurgulamış olduğu gibi ‘’Savaş araçlarına sahip olmayan veya savaş aracı zayıf olan milletler, kuvvetlilerin bağımlısı, haraç vereni, tutsağı olmuşlardır.’’ (5) Bu şiar hepimizin parolası, emperyalizmle mücadelede bir anahtarı olmalıdır.
Yiğit Çınar
TGB GYK Üyesi ve İstanbul İl Sekreteri
Dipnotlar:
1) Tuncer, Hüner, İsmet İnönü’nün Dış Politikası, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2012
2) https://www.savunmasanayiidergilik.com/tr/HaberDergilik/Kibris-Baris-Harekati-ndan-sonra-Turk-basininda-milli-savunma-sanayii
3) https://www.milliyet.com.tr/galeri/son-dakika-turk-sihalari-radarda-siraya-girdiler-6377955
4) https://www.google.com/amp/s/www.ahaber.com.tr/gundem/2020/12/06/terorist-elebasi-murat-karayilandan-ihasiha-itirafi/amp
5) Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 117
tgb.gen.tr