Modu(Mete) ve Büyük Uygarlık Devrimi

Türklerin kurduğu devletler üç ana temele dayanıyor. Birincisi imparatorluk mirası ikincisi ticaret yolları üzerindeki hakimiyet üçüncüsü Türk dilidir

Modu(Mete) ve Büyük Uygarlık Devrimi
Özer Çelik
Özer Çelik
YAZAR

Tarih boyunca Türkler birçok devlet kurmuş ve adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır. Oryantalist tarihçiler tarihimizi Göktürkler ile başlatsa da gerçekte İskitler ile birlikte tarihimizi M.Ö 8.yy’a götürebiliriz. Fakat yapılan son araştırmalar Türkçe konuşan ve Türklerin ataları olarak kabul edilen Ön-Türklerin tarihinin MÖ 2000’lere kadar uzandığını Çin kaynaklarına dayanarak kanıtladılar. Biz de bu yazımızda Türklerin MÖ:201 yılından önce var olan Ön-Türkleri ve İskit’leri saymazsak bilinen ilk Türk devleti olan Hun İmparatorluğunu, adını mutlaka duyduğumuz Modu'nun (METEHAN) Hun İmparatorluğuna ve Türklerin devletleşmesine katkılarını inceleyeceğiz. Yazının devamında Metehan için Modu ismini kullanacağız. İyi okumalar dilerim.

Sibirya Ormanlarından (Taygalar) Orta Asya Bozkırlarına

Ön-Türkler bilinmeyen bir tarihte Avrasya'nın kuzey bölgelerinde, daha kesin bir deyişle bu bölgelerin en uç doğu noktalarında ortaya çıkmışlardır. Buralarda dimdik göğe yükselen gövdeleriyle kozalaklı çamların doldurduğu, alabildiğine uzanan sonsuz ve muazzam alanlar olarak Sibirya ormanları bulunur. Her tarafı sularla çevrili, dağların aşılmaz duvarlar gibi yükseldiği ve aylar boyu kar altında kalan bu ormanlar sessizlik ve yalnızlıkla doludur.(1)

Ön-Türkler MÖ:4500 yılında bu bölgede ortaya çıktılar ,burada avlanarak bitki toplayarak ve barınak yapmak için ağaç keserek yaşıyorlardı. Av hayvanı ve meyve peşinde oradan oraya dolanıp dur­ maktaydılar. Bu dönemde atı tanımıyorlar, onun yerine Ren geyiklerini kullanıyorlardı. Tarihçiler bu boyları Ön-Türkler tanımlıyor.

Ön-Türkler Hun’lardan önce var olmuştur. Türkler tarafından benimsenen bazı sosyal özelliklere sahip, Türk Dil Ailesine mensup diller konuşan ve anaerkil oldukları fakat daha sonra çevre toplumlarının etkisiyle ataerkil oldukları tahmin edilen topluluklardır.

Bu topluluklar Bozkırlara gelerek belki de tarihin en büyük devrimini yaptılar. Avcılık toplayıcılık uygarlığından yetiştiricilik uygarlığına geçtiler. Ren geyiği kültüründen at kültürüne geçtiler.

Altaylardaki Pazınkçıkan (MÖ 5-2.yüzyıl) kazılarında çabuk bozulan eşyaların yanı sıra mezarlardaki buzullaşma sonucu çok iyi durumda kalmış bazı dayanıksız eşyalar ile diş etlerindeki piyore gibi pençesine düştükleri hastalıkları teşhis etmemizi sağlayan ölüler de bulundu. Ayrıca maskeli adamlar ve yitip giden bir dünyanın özlemiyle yeni bir yaşama uymanın güçlüğünü yansıtan geyik kılığına sokulmuş atlar çıkarıldı..(2)

Anlaşılıyor ki Ön-Türkler Bozkırlara ilk gelişlerinde(onlara barbarlarda deniliyordu)  Taygalar’daki yaşam tarzlarını devam ettirmeye çalışmış fakat başaramamışlardır.  Bu bölgenin doğasına adapte olmuşlardır. Taygalar'daki yetiştiriciliğini yaptığı ve avladığı  Ren geyiklerinden vazgeçmek zorunda kalmış onun yerini Türkler için kutsal olacak olan at almıştır.

Çinlilerin binlerce yıldır Hu diye adlandırdıkları bu Ön Türkler, gizemli görünen nedenlere boyun eğerek -ki bunlar buzullaşma, aşırı nüfus artışı, açlık, salgın hastalıklardır- hiç durmaksızın yer değiştirirler; bir ortaya çıkar bir kaybolurlar; kah bir araya gelip birleşir kah ayrılıp dağılırlar. Kalabalık atlı akınlar düzenlemektedirler. Bu boyun eğdirilemez biniciler atlarıyla adeta tek vücut halindedirler, seyredenler onların atın üstünde doğup bir daha da hiç inmediklerini zanneder. Atları için eyeri, üzengiyi ve koşumu icat etmişlerdir. En sivri çelikten ve son derece keskin olan oklarını, yine eşi benzeri olmayan yaylarıyla diğer herkesten uzağa ustalıkla atarlar.(3)

Artık kimi zaman ilgiyle dinlediğimiz, göğsümüzü kabartan kimi zaman hayret ettiğimiz Türk destanlarının konuları yaşanmaya başlamış ve Türkler tarihe kazınmaya başlamıstır.

Hun İmparatorluğunun Kuruluşu

Çok eski devirlerden beri (MÔ 2-3 binyıl) Çin'e saldıran Kuzey Barbarlannın (Hular) içindeki Ön-Türklerin varlığının, bizim için kesin olarak saptanabilir ilk göçebe konfederasyonu olan Hiong-nu'nun kuruluşundan önce ki dönemine ait bilgiler net değildir.

Bu konfederasyon da daha sonraki diğer tüm bozkır imparatorlukları gibi, kendisini önce kendi topluluğuna ettiren daha sonra da sırasıyla bütün diğer boyları kendi boyunu altından toplamayı başaran bir liderin önderliğinde kurulmuştur.  MÖ 21O yılına doğru ölen bu adam hakkında adı olan Teoman'ın yazılışı ile şan-yu unvanı dışında pek bir şey bilmiyoruz. Hiç şüphesiz ki Şan-Yu unvanı, "hükümdar" anlamına gelir, hatta daha dogru bir söyleyişle bu unvan Çeng-li Ku-TuÇen­Yu'ydu. "Çeng-li" Gök-Tanrı anlamına gelen Tengri kelimesinin klasik yazılışıdır. Ku-Tu'ysa bilinmeyen bir sözcük olup muhtemelen Gök ile hükümdar arasındaki bağlantıyı belirtmektedir (soy ile ilgili bir bag olması olasıdır). Bu topluluk ile çevresindekiler hakkında hiçbir bilgimiz yok. Kendisini takip eden boylara gelince bunlar farklı kavimlerden gelmiş olmalıydılar ya da daha kesin söylemek gerekirse, çeşitli dil gruplarına aittiler. Bunların arasında elbette proto-Türk boyları da bulunmaktaydı. (4)

Hiong-nu, Hun İmparatorluğunun Çin kaynaklarındaki ismi ya da Hun İmparatorluğunun ilk ismidir. Görüldüğü gibi Hun’lardan önceki Türkler yani Ön-Türkler sadece tek bir kavim içinde sınırlı kalmamış ve çevredeki diğer halkların içinde de var olmuşlardır. Bu aynı zamanda Türklerin göçebe yaşamasının ve yağmaladıkları yerdeki halkı aralarına katmalarının sonucudur. Teoman bu göçebe yaşayan kabileleri bir araya getirmiş ve onların üzerinde fiziksel güce dayalı bir egemenlik kurarak bir konfederasyon oluşturmuştur.  Tabi Teoman'ın oluşturduğu konfederasyonun bir aristokrasi de vardı.

Hun konfederasyonunun hiyerarşisi şöyledir;

1.Şan-Yükabilesi.(En üstte hiç şüphesiz bu kabile içinden bir klan bulunuyordu.)

2.En önemli (soylu) beş Hun kabilesi.

3.Diğer Hun kabileleri.

4.Hunlara bağımlı Yüe-ci ve Tunguzlar gibi kavimler ve bu kavimler içindeki kabile ve klanlar.(5)

Mete'den Modu’ya

Geçmişten bugüne kadar herkes Metehan olarak bildiği ünlü Hun İmparatorunun asıl adının Modu olduğu henüz kesin değildir. Bunun ana nedeni Çince yabancı kelimeleri hecelere benzeterek kaydediyor olmasıdır. Bu konu hala tartışılmakta ve araştırılmaktadır.

Modu’nun ismi ile ilgili Bahaeddin Ögel şu açıklamayı yapıyor: 
“Türk tarihinin gerçek kurucusu olan bu büyük bilgin (Joseph De Guignes) zamanında, Çin araştırmaları henüz daha ilerlememişti. Mete’nin adı da Çince işaretlerle yazılmıştı. Çince işaretleri Mei-dei (Mei-tei) şeklinde okuyan yazar, Mete için kitabının her yerinde bu adı kullanmıştı. Bu kitaptan istifade eden Türk tarihçileri ise adı, doğrudan doğruya Mete şeklinde okumuşlar ve kitaplarına böyle geçirmişlerdi. İşte bu yolla bu Büyük Hun İmparatorunun adı, Türkiye’de Mete şeklinde öğrenilmiş ve yayılmıştı. Halbuki bugün modern Çin dilinin kurallarına göre bu Çince işaretleri Mao-dun şeklinde okumaktayız. Elbetteki bu okunuş, aynı Çin işaretlerinin bugünkü Çin telaffuzuna göre seslendirilmiş bir şekildir. Aynı işaretler Mete çağında Bak-tut şeklinde okunurdu. Çinliler kelime sonundaki “r” sesini okuyamazlar ve bu sesi “t” şekline sokarlardı, öyle anlaşılıyor ki, Mete’nin esas adı da eski türkçedeki “Bagatur” ve orta Türkçedeki “Bahadır” dan başka bir şey değildi. Bu güzel buluş Alman Sinoloğu F. Hirth’e aittir.” (6)

Tarihçiler bu bilgiyi doğrulamış ve Modu ismini kullanmaya başlamış, yeni eserlerde de Modu ismi kullanılmaya başlanmıştır. Modu ismi Türkiye’de Kadim Türk Tarihi’nin yeni hocalarından Kürşat Yıldırım tarafından da kullanılıyor.

Tahtı ele geçiriş

Hun İmparatorluğu Çin sınırındaydı ve geniş topraklara sahipti. İmparatorluğun kuruluş yıllarında Çin’de iç karışıklık vardı. Fakat Teoman Çin’in bu sorunu çözdükten sonra üzerine saldıracağını biliyordu. Teoman'ın Modu haricinde Çin asıllı eşinden bir oğlu daha vardı. Teoman’ın gözünde tahtın varisi Modu idi. Fakat Teoman'ın eşi tahta kendi oğlunun  geçmesini istiyordu fakat bu istek Hun kabile reisleri tarafından hoş karşılanmazdı. Teoman'ın eşi onu Modu'ya karşı kışkırtmaya çalıştı, Modu güçlü ve zeki idi. Bu kadın Teoman'ı sonunda kandırmayı başarmıştı. Teoman isyan çıkarmaya hazırlanan bir kabileye Modu'yu kaçıracak ve orada hem kabileyi hem de Modu'yu öldürecekti fakat Modu o gece kabileden kaçarak babasının yanına döndü. Teoman bu kadar kısa bir sürede esaretten kurtulduğu için onunla gurur duyuyor bir yandan da kızıyordu. Teoman oğlunun komutasına 10.000 kişilik bir ordu tahsis etti. Modu bu ordu ile bizzat ilgileniyor ve onları eğitiyordu. Modu ordusunun sadakatini test etmek istedi ve bir at getirip askerlerine oklarını ata doğrultmalarını ve atı öldürmelerini emretti fakat askerler atın kutsal olduğunu söyleyerek emri reddetti.  Modu onların hepsini öldürdü.

Bu kez Modu askerlerine kendi eşinin ve çocuklarının bulundukları çadıra oklarını doğrultmalarını emretti askerler emri yerine getirdiler ve Modu'nun çadırını ok yağmuruna tuttular, Modu anladı ki bu askerler ona bağlı değil ve ona ihanet edebilirlerdi.

Modu babasının kendine düzenlediği suikastı öğrendi. Askerleri ve babasıyla birlikte avlanırken askerlerinin oklarını bu sefer babası Teoman’ın üzerine doğrultmalarını emretti, önce babasını ardından üvey annesini ve kardeşini öldürdü. Hun kabile reislerinin onayını da aldıktan sonra babasının yerini aldı.

Yeni Ordu İhtiyacı

Modu İmparator olduktan sonra ilk iş olarak yeni bir ordu kurmak için çalışmalara başladı. Onun planı bir an önce Çin’deki iç karışıklıktan yararlanmak ve Çin’e saldırmaktı. Modu büyük bir risk alıyordu çünkü karşısında teknolojik olarak kendisinden üstün ve bilinen en eski savaş kitabı olan Savaş Sanatı kitabını yazacak kadar savaş tecrübesi olan bir düşman vardı. Modu hazırlıklarını yaptı ve ordularını üçe ayırarak Çin’e saldırdı. Çin imparatoru onu dikkate almamış ve onları karşılamaya bir komutan ve emrinde bir grup asker göndermişti. Modu bu askerleri yendi ordudan sorumlu komutan Çin imparatorundan yardım istedi yardım gelmezse esir düşeceğini bildirdi. Çin imparatoru bu duruma çok sinirlendi çünkü esir düşmek imparatoru küçük düşüren ve aşağılayan bir durumdu. İmparator hemen bir ordu toparladı ve yardıma gitti.

İmparator Modu'ya geri çekilmesi için son bir fırsat verdiğini bildirmek için elçi gönderdi. Elçi geri döndüğünde Modu’nun  teklifi reddettiğini, askerlerinin ve atlarının yaşlı olduğunu bildirdi. Iki ordu karşı karşıya geldiklerinde Modu ordusunu geri çekmeye başladı. Geri çekildikçe imparator (Gouzu) onu takip ediyordu, hava gittikçe soğuyor Çin ordusu zayıflıyordu. Türkler soğuk havaya alışkındı ve teçhizatıydı Modu iklimsel şartları kullanarak Çin ordusunu zayıflatmış ve imparatoru Sahte Geri Çekilme taktiği ile kandırmış savaşın kendisi için daha uygun olacağı bir konuma getirmişti. Savaşın zamanı gelmişti, Modu etrafa gizlediği ve 10 ar kişilik birliklerden oluşan ve her birliğin başında bir onbaşı bulunacak şekilde düzenlediği ordusuna saldırı emrini vermişti. Imparator şaşkındı karşısındaki ordunun ne askerleri ne de atları yaşlıydı imparator tuzağa çekildiğini anladı yanındaki ordu savaşı kazanmak için yeterliydi fakat Hunlar çok güçlüydüler ve çok iyi savaşıyorlardı.  İmparator geri cekilmek zorunda kalmıstı. Modu bu savaşta orduları korkutmak ve geri çekilmek için yapılmış ıslık oklarını da kullanmıştı. Bu oklar havayı yüksek hızda deliyor ve korkutucu bir ses çıkartarak psikolojik üstünlüğü kazandırıyordu. Artık Çin imparatoru kapana sıkışmıştı.

Modu kalenin etrafını sardı ve beklemeye başladı. Modu imparatordan Çin'in büyük bir kısmını ve yüksek miktarda altın ve ipek istiyordu. Çin imparatoru bu isteği kabul etmedi. Modu ikinci sefer imparatora işgal ettiği toprakları bırakmayacağını Çin'in kendisine düzenli olarak daha makul bir miktarda altın ve ipek göndermesi karşılığında canını bağışlayacağını bildirdi. İmparator bu şartları daha uygun buldu ve anlaşmayı kabul etti.

Bu savaştan anladığımız kadarıyla Modu Hun İmparatorluğunu düzene sokmuş içeride barış ve huzuru sağlayarak güçlü ve sistemli bir ordu kurmuştur.

Bodun'un ilk sesleri

Modu Hunlar içinde sistemli bir ordu kurarak aslında kabile yaşantısına büyük bir darbe vurmuştur. Çünkü kabile içinde yaşayan Hun'lar akrabalarıyla birleşerek ya da kendi başlarına yağmalar yapıyordu. Yani yapılan yağmalar ya da savaşlar kan bağına  dayanıyordu. Bunun bir etkisi de imparatora olan bağlılıktı, Modu bunu askerlerini sınayarak görmüştü, bu insanları eğiterek ve  bu kabilelere yapılan savaştan pay vererek kendine bağlı kılmıştı. Artık bu kabileler yağma yapmak için kendisinden izin almalıdır.  Böylece Göktürkler zamanında bodun olarak karşımıza çıkacak kavramın temellerini atmıştır.

Bodun bazı tarihçiler tarafından millet olarak çevrilmişti fakat milletleşmenin oluşması için gereken sınıf farklılıkları o dönemde oluşmuş değildi. Bodun tabiiyet (bağlılık) anlamına geliyordu.

Göktürk Yazıtları’ndaki bodun, “millet” diye çevrilmiştir. Oysa bodun,millet değildir,bir bağımlılık ilişkisini belirtir.Bodun, belli bir aristokrasiye “işini gücünü veren”,onlara mal ve hizmet sunan kabileler ittifakıdır. Türkçe konuşmayan  bazı kabile toplulukları da, Göktürk hakanına bağımlı hale gelmiş ve Bilge Kağan’ın bodunu olmuşlardır. (7)

Ticaret

Türkler  yerleşik hayata geçmeden önce göçebe olarak yaşadıkları için ticaret ile tanışmaları diğer devletlere göre daha geç olmuştur. Hun İmparatorluğu döneminde (MÖ 201 yılımda) yapılan ticaret ise para ile değil onun yerine altın ipek gibi değerli eşyalar ile yapılıyordu. Modu'nun hükümdar olur olmaz Çine saldırmasının ana sebebi de Çin’in elinde bulundurduğu ipek yoludur. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Modu Çin imparatorunu yenince onu vergiye bağlamış ve ipek yolunun bir kısmını ele geçirmiştir.

Böylece geniş ticaret yollarının hakimi olmuştur. Bu ticari kuvvet örgütlenebilme yeteneği ve atlı çoban kültürüyle birleşince ortaya her anlamda sıçrama yaşayan, hatta buna o dönem için devrim diyebileceğimiz büyük Türk imparatorlukları dönemi başladı. Bu sürece Türk Hükümdarı Modu önderlik etmiştir.

Modu'nun Devletleşmedeki Rolü

Geçmişten bugüne kadar kurulan her imparatorluğun ya da devletin dayandığı bir birikim vardır. Hun İmparatorluğu bu birikimin temellerini oluşturuyor diyebiliriz çünkü Türklerin kurduğu devletler üç ana temele dayanıyor. Bunlardan birincisi imparatorluk mirası ikincisi ticaret yolları üzerindeki hakimiyet üçüncüsü ise Türk dilinin etkisidir.

Modu’da kurduğu ordu, kabileler arası sağladığı birlik ve bütünlük işgal ettiği topraklardaki kabileleri asimile etmesi ve ticaretin önünü açması nedeniyle adını bugünlere kadar duyurmuş, efsane Türk imparatorlarından birisi olmuştur.

Özer Çelik | Ege Üniversitesi Birim Yöneticisi

DİPNOT:

1-)Jean Poul Roux: Türklerin Tarihi Pasifikten Akdeniz'e 2000 yıl  s50

2-)Jean Poul Roux: Türklerin Tarihi Pasifikten Akdeniz'e 2000 yıl s54

3-)Jean Poul Roux: Türklerin Tarihi Pasifikten Akdeniz'e 2000 yıl s55

4-)Jean Poul Roux: Türklerin Tarihi Pasifikten Akdeniz'e 2000 yıl s55,56

5-)Doğu Perinçek: Bozkurt Efsaneleri ve Gerçekler s.44

6-)https://www.aydinlik.com.tr/modu-yu-takdimimdir-dogu-perincek-kose-yazilari-mart-2019

7-)Doğu Perinçek: Bozkurt Efsaneleri ve Gerçekler s.240                                  
https://youtu.be/RLATbJltn90

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler