Nazım'ın Aydınlık şiirleri

1 Haziran 1921 tarihinde aylık olarak yayın hayatına başlayan Aydınlık dergisinde usta şair Nazım Hikmet'in de 15 şiiri yer almaktadır.

Nazım'ın Aydınlık şiirleri
Eren Öztürk
Eren Öztürk
YAZAR

yıllar var ki ter içinde

taşıdım ben bu yükü

bıraktım acının alkışlarına

3 haziran "63"ü*

 

Aydınlıkçı Türk şairi Nazım Hikmet bundan tam 55 yıl önce aramızdan ayrıldı. Ardında büyük eserler bırakan devrimci şair, Türk halkının mücadelesini yazdı, emekçinin ve ezilen sınıfların sesi oldu. Kendisi oğluna yazdığı mektupta “Büyük şair olamadığını ama namuslu şair olduğunu” söylese de mütavazılık etmiştir. Hem büyük şair, hem namuslu şairdir Nazım Hikmet.

AYDINLIK GÜNLER

Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vâlâ Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm fikriyle tanıştı. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık dergisinde çalışmaya başladı. Osmanlı devletinin ilk sosyalist dergisi olarak, Dr. Şefik Hüsnü (Deymer) önderliğinde, 1 Haziran 1921 tarihinde aylık olarak yayın hayatına başlayan Aydınlık; Şevket Süreyya Aydemir, Kerim Sadi ve Nazım Hikmet ile yazar kadrosunu güçlendirdi. Milli Mücadele ve sınıf kavgasının desteklendiği Aydınlık dergisinde, Nazım Hikmet’in 15 tane şiiri yer almaktadır. Bu şiirler: Grev, Müşterek Zahmet, Aydınlık, Şair, Yayından Fırlayan Ok, Heyecanımız,Yine Bu Bahse Dair: İlim, 7 Teşrin-i Sani Şark Garp, Aydınlıkçılar, Ayağa Kalkın Efendiler, Resm-i Geçit, Ustamızın Ölümü, Kitabe, Komsomol. Büyük şair, Aydınlık dergisini sınıf kavgasını aydınlatan bir mevzi olarak görüyordu:

 

Evet onlar

On-lar

Kof çınarlar gibi karanlıklarda sallanıp yıkılırken,

Onları ben

Ateş aydınlığımın altına koyarak,

Oyarak

Gözbebeklerinin deliğini;

Aydınlatıyorum

Köklerine saplanan baltamızın

Çeliğini!

Aydın Aydınlık Ay-dın-lık!**

 

ŞARKIN KURTULUŞ GÜNÜNE

Bu şiirlerden günümüze de ışık tutan bir şiir var ki bahsetmeden geçilmez. Asıl adı Julian Viaud (1850-1923) olan Piyer Loti, yazdığı “Azade” adlı romanda, Doğu’yu bir miskinler tekkesi gibi göstermiş ve bunu gören Nazım Hikmet, “Azade” romanı üstünden tüm şarkiyatçılara cevap vermiştir. Şiirdeki vurgular adeta Lenin’in “Gerici Avrupa, İlerici Asya” tezini ve emperyalizme direnen milletlerin başkaldırısını yansıtmaktadır. Denilebilir ki Nazım Hikmet bu şiiriyle bile “emperyazlime direnme çağı”nın çığlığı, yükselen Asya’nın haykırışı olmuştur.

Nazım Hikmet’in şarkiyatçılara (orientalistlere) ve özellikle Piyer Loti üstünden bu öfkeyi dile getirdiği şiir ilk yayınlandığında “Şark-Garp” adıyla Aydınlık dergisinin Teşrinisani (Kasım) 1924 tarihli 27. sayısında çıkmıştır. Şimdi sözü Nazım Usta’ya bırakıyorum:

Şark-Garp
"Esrar!

Tevekkül!

Kısmet!

Kafes, han, kervan,

Şadırvan!

Gümüş, tepsilerde rakseden sultan!

Mihrace, padişah,

bin bir yaşında bir şah.

Minarelerden sallanıyor sedef nalınlar,

burunları kınalı kadınlar ayaklarıyla gergef dokuyor

Rüzgarlarda yeşil sakallı imamlar ezan okuyor!"

İşte frenk şairinin gördüğü şark!

İşte dakikada 1.000.000 basılan kitapların şarkı!

Lakin

ne dün

ne bugün

ne yarın

böyle bir şark yoktu, olmayacak!

Şark

üstünde çıplak esirlerin aç geberdiği toprak!

Şarklıdan başka herkesin

Orta malı olan memleket!

Açlığın kıtlıktan öldüğü diyar!

Ağzına kadar buğdayla dolu ambar!

Avrupa'nın ambarı!

Asya!

Amerikan dretnotlarının tel direklerine

senin Çinlilerin uzun saçlarından sarı mumlar gibi asıyorlar kendilerini!

Himalaya'nın en yüksek en dik en karlı tepesinde

Britanya zabitleri cazbant çaldırıyorlar,

kara tırnaklı ayaklarını daldırıyorlar,

Paryaların beyaz dişli ölülerini attığı Ganj'a.

Anadolu baştan başa Armistrong'un talim meydanı oldu.

Asya'nın bağrı doldu.

Şark yutmayacak artık.

Bıktık be bıktık.

İçinizden biri can verebilse bile

açlıktan ölen öküzümüze,

burjuvaysa eğer

gözükmesin gözümüze.

Hatta sen

sen Piyer Loti.

Sarı muşamba derilerimizden

birbirimize geçen

tifüsün biti

senden daha yakındır bize

Fransız zabiti.

Fransız zabiti sen,

o üzüm gözlü Azade'yi

bir orospudan

daha çabuk unuttun.

Kalbimize diktiğin

Azade'nin taşını

bir tahta hedef gibi topa tuttun.

Bilmeyenler

bilsin:

sen bir şarlatandan başka bir şey değilsin.

Şarlatan!..

Çürük Fransız kumaşlarını

yüzde beş yüz ihtikarla şarka satan

Piyer Loti!

Ne domuz bir burjuvaymışsın meğer...

Maddeden ayrı ruha inansaydım eğer,

şarkın kurtulduğu gün

senin ruhunu

köprü başında çarmıha gerer

karşısında cıgara içerdim.

Ben elimi size verdim

Size verdik biz elimizi

kucaklayın bizi

Avrupa'nın san-külotları

Sürelim yan yana bindiğimiz al atları.

Menzil yakın

Bakın

Kurtuluş günü artık sayılı

Önümüzde, Şarkın gelecek isyan yılı

Bize kanlı mendilini sallıyor.

Al atlarımız emperyalizmin göbeğini nallıyor.

 


Parya: Hindistanlıların en fakir kısmı.

Armistrong: İngiltere'nin silah fabrikası.

Azade: Piyer Loti'nin romanındaki kadının ismi.

Zabit: Piyer Loti, Harbi Umumide Çanakkale'yi topa tutmuştur.

San-külot: Donsuz. Fransız ihtilali kebirinde devrimci amele ve fakir halka verilen isim.

 


Dipnot:

*Haziran’da ölmek zor, Hasan Hüseyin Korkmazgil, 1977.

**Aydınlık, Nazım Hikmet, 1924.

 

Eren Öztürk

TGB İstanbul Tıp Fakültesi Birim Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler