"Ne Demek Sevgililer Gününü Kutlamayacağız?"

Sevgi, aşk; ne yılın bir gününe sıkıştırılacak kadar basit ne de birkaç parça hediyeyle maddileştirilecek kadar değersiz bir duygudur.

"Ne Demek Sevgililer Gününü Kutlamayacağız?"
Özcan Bal
Özcan Bal
YAZAR

İlhanlılar Tarihi dersindeydik. Diğer derslerden daha uzun bir ders saati olmamasına rağmen haftanın en uzun dersiydi sanki. Hoca bir buçuk saatlik ders boyunca kendi anılarını anlatıp durur, ne dersle ne konuyla ne de bölümle alakalı en ufak bir şey anlatmazdı. Dersin ismi “Hocanın Hayatı” olsa daha mantıklı olabilirdi belki de.

Hoca hikayeleri anlatadursun ben de telefonda Twitter’a bakıp kafa dağıtıyordum. Ne de olsa derste bir şey öğrenemiyorduk, telefondan öğrenirdik belki de. Ana sayfaya girdikten sonra her yerin sevgililer günü geyikleriyle dolu olduğunu gördüm. Ee, 14 Şubat yaklaşıyordu haliyle. Sevgilisi olmayanların 14 Şubat’a salladığı ya da yalnızlıktan yakındığı, sevgilisi olanların ise türlü türlü planlarını paylaştığı gönderiler hakimdi her yere.

Ben de kendimi o geyiklere kaptırıp çılgınca beğen butonlarını harcarken bir anda dank etti kafama. Evet, sahiden 14 Şubat yaklaşıyordu. Aklıma bir anda Ezgi’ye özel bir hediye almam gerektiği gerçeği geldi. Tabi özel bir plan da yapılması lazımdı şimdi, hem de ilk sevgililer günümüz. Ne yapmalıydı şimdi? Bursum anında kredi kartı borcuna, faturama ve diğer ödemelerime gitmişti bile. Bizimkilerin para yollamasına da daha vardı. Bir şey almayıp kutlamasak da olmazdı şimdi. Ya da gerekli mi gerçekten sırf sevgililer günü diye onca şey yapmaya? Gerçi yapmasak bir dünya trip yeriz şimdi, hem o da bir şeyler düşünüp yapıyorsa ne olacak? Kafam bir anda bu sorulara akıp gitti.

Derken ders bitti. Metin ve Ayça yanıma geldiler. Dersten önce sözleşmiştik, okulun oradaki kafelerden birine oturup sohbet edecektik. Sınav döneminden sınav dönemine not için görüştüğüm arkadaşlarım dışında doğru düzgün muhabbetim olan tek arkadaşlarımdı. 1 yıldan biraz fazladır yürüttükleri bir ilişkileri vardı. Pek de sağlıklı bir ilişki sayılmazdı, sürekli kavga ederler, ayrılır tekrar barışırlardı. Şimdi yine barışmışlar, sevgililer gününe ayrı girmek istemediler herhalde. Neyse, bir kafeteryaya oturup sohbet etmek üzere koyulduk yola.

Yolda yürürken bütün dükkanların mağazalarının camlarını 14 Şubat kampanyaları süslemişti. Giyim mağazasından, dürümcüye kadar her dükkan sevgililer gününde iki kat gelir elde etmek için adeta birbirlerine karşı indirim yarışına girmişti. Sevgililer gününde bir dürümcü niye indirim yapardı ki? Bir türlü kafam almıyor, böyle şeylere ne gerek var anlamıyorum. Neyse, Ezgi için ne yapmalıyım onu düşünmem lazımdı.

Ben bunları düşünürken de Ayça, Metin’e mağazaları göstererek adeta mesaj veriyordu. Metin’in bu durumdan canının sıkıldığı belliydi ama o an tartışmak istemediği için bir şey demiyordu. Nihayet bir kafeye oturduk. Her yer olduğu gibi burası da 14 Şubat havasına büründürülmüştü. Garson menüleri önümüze bıraktı, Metin ile ben çay dışında her şeyin pahalı olduğu ön kabulüyle menüye bakmadan direk çay içeceğimizi söyledik. Ayça ise uzun bir incelemenin ardından nihayet o da çay içmeye karar verdi.

Biz çayları beklerken Ayça sohbet başlatmak için ilk adımı attı: “Eee Salih, Ezgi ile var mı planınız ne yapacaksınız?” Soru daha çok Metin’e sorulmuş gibiydi.

-“Valla hiç bilmiyorum kanka ya, derste bir anda aklıma geldi benim de. Az zaman da kaldı, param da az, nasıl bir şey yapabilirim yardım etseniz bana çok iyi olur aslında.” Sonra Metin’e bakıp topu ona attım, en nihayetinde sohbetin başlama amacı konunun ona gelmesiydi sonuçta. Metin:

-Ne kasıyorsun be oğlum, paran da yok madem, illa bir şey mi yapmak zorundasın 14 Şubat diye?

Ayça’nın yüzü buz kesti bir anda ve Metin’in gözlerinin içerisine şaşırarak baktı. Metin bozuntuya vermeden devam etti:

-Bakma öyle hayatım, daha önce de tartışmıştık bunu. Sevgiyi, aşkı, böyle günlere sıkıştırmanın bir anlamı yok. Sevene her gün sevgililer günüdür. Böyle günler sırf millet sevgilisine ucuz pahalı hediyeler alsın da ticaret olsundan başka bir şey değil. Sevgiyi ticarete dökmekten başka bir işe yaramıyor. Baksana şuna, kebapçı bile sevgililer günü menüsü yapıyor, bunun ne mantığı olabilir ki?

Metin’in böyle düşünmesine ben de şaşırmıştım, yolda yürürken aynı şeyler dikkatimizi çekmiş demek ki. Dedikleri mantıklıydı ama yine de çok kaba düşünüyordu bence.

-Ufak da olsa bir şeyler yapılır be oğlum, çok derin düşünüyorsun bence.

Ayça biraz benden destek almış vaziyette karşılık verdi: “Ne kadar düz düşünüyorsun Metin, onlarca yıldır kutlanan bir şey, insanların böyle günlere ihtiyacı var. Hele sevgililer, bir sürü sorun problem yaşasalar bile sevgililer gününde tatlı tatlı kutlayarak hem sorunlarını çözüyorlar hem özel vakit geçiriyorlar. Hem birisinin sevgilisine özel hediye almasının nesi mantıksız olabilir ki?”

-Hayatım hangi sorunlar sevgililer günü diye çözülüyor? Sırf sevgililer gününde küs, ayrı olmamak için var olan sorunlar çözülmeden rafa atılıp erteleniyor. Onu geçtim, 14 Şubat’a yalnız girmemek için sevgili yapanlar bile var. Bu bile 14 Şubat’ın sevgiyi ne kadar değersizleştirdiğinin bir göstergesi. Sorunlar çözülmeden samimi olmayan bir tatlı vakit, ne kadar keyif verici olur ki. Hem diyelim hiçbir sorunları olmasın, yine de çok anlamsız. Tatlı vakit geçirmek için illa bunun bir güne mi sıkıştırılması lazım koca bir yılda. Geriye kalan 364 gün ne işe yarıyor? O zaman sevdiğin insanla tatlı vakit geçiremez misin? 14 Şubat aşka çok büyük bir anlam yüklüyormuş gibi görünse de aslında bütün aşkı değersizleştirmekten başka bir işe yaramıyor.

Metin, Ayça ile tartışacağını bile bile kendisini direkt ateşe attı. 14 Şubat gününü hiç sevmediği çok belliydi, yoksa neden sevgililer gününe birkaç gün kalmışken Ayça ile böyle bir tartışmaya girsin ki? Ayça ise 14 Şubat’ta hiç bir şey yapmayacaklarını anlamanın üzüntüsü ve gerginliği ile devam etti: “İyi o zaman sevene her gün sevgililer günü madem, doğum günü, yıl dönümü de kutlamayalım bu mantığa göre. Ne de olsa her gün özel olabilir, ne gerek var değil mi böyle şeylere?”

-İyi de ben özel günlere karşı bir şey söylemedim ki. Ben bir çiftin aralarındaki duyguyu, sevgililer günü diye ticaretçi kafaların tonlarca para kazandığı bir güne sıkıştırılmasına ve sevginin bu kadar basitleştirilmesine karşıyım. Doğum günleri elbette özel günler, yıl dönümleri de özeldir, o çift için bir anlamı ve karşılığı vardır. Ama sevgililer gününün ne gibi bir karşılığı olabilir? Birbirini seven iki insanın duygularına sadece maddesel boyut yükleyen bir dayatma bana göre. Maksat ne? Herkes sevgilisine pahalı hediyeler alsın, şirketler daha çok para kazansın. Sevgi, aşk; ne yılın bir gününe sıkıştırılacak kadar basit bir duygudur, ne de birkaç parça hediyeyle maddileştirilecek kadar değersiz bir duygudur.

Metin çok mantıklı konuşuyordu. Aslında benim de görüşlerim ona uzak değildi ama Metin kadar derinlikli bakmamıştım bu konuya dair. Yine de kafamda bazı soru işaretleri vardı. “Tamam haklısın bu dediklerinde ama kaç zamandır bir gelenek haline gelmiş 14 Şubat, bunu nasıl değiştireceksin ki? Tıpkı bayramlar gibi bir gün haline gelmiş. O zaman bayramlara da mı zenginlerin para kazanması için bir oyun diye karşı çıkalım?”

Ayça biraz alaya alarak cevap verdi: “Tabi ya, kapitalizmin bir oyunu hepsi”

Metin biraz daha ciddileşerek devam etti: “Bakın arkadaşlar, bayramların altına yüklenen anlam başka, sevgililer günü başka. Bayramlar yüzlerce yıllık bir geleneği ifade eder. Dinen ya da o toplumun kültürü açısından bir anlamı vardır. Ve bu günler, o toplumun her bir ferdi için ayrı ayrı arkadaşlık, akrabalık, birlik, beraberlik duyguları oluşturur. Ama sevgililer günü bir mi hiç? Birincisi, bizim kültürümüze uygun bir şey değil, eski Roma’da imparatorun yasağına rağmen aşık olduğu kıza mektup yazıp sonra idam edilen bir papazın hikayesinden süregelen bir mesele. Eski Roma’da erkeklerin kendilerine çekilişle rastgele kız bularak evlendiği 3 gün boyunca birlikte olduğu bir bayram günü aynı zamanda. Bizim kültürümüze hiç uymayan, yapımıza ters bir geleneğe dayanıyor.

Bu son cümlesi üzerine Ayça da ben de şaşırmıştık, Metin’in bu konuyu bayağı araştırmış olmasını ve hakimliğini beklemiyorduk. Metin bozmadan devam etti: “İkincisi, hadi onu geçtim, sistem size reklamlarıyla kampanyalarıyla iki insan arasındaki aşkı şu boyutlara döküyor: “Bugün sevgililer günü, bugün çok özel vakit geçirmelisiniz, birbirinize hediye kutuları, tek taş yüzükler almalısınız”, daha da ileri giderek, “sevgiliniz yoksa üzülmeyin size özel kampanyalarımız da var, işte size saplar menüsü!”. İki birbirini seven insan için o gün ne yapmaları gerektiğini, alacakları hediyeden yiyecekleri yemeğe kadar söylemeye cüret eden, hatta daha da ileri gidip sevgilisi olmayan insanları “sap” diye ötekileştirip onlar üzerinden bile para döndüren, insanların yalnızlığından rant elde eden bir anlayış var karşımızda. Şimdi bunu bayramlarımızla bir tutabilir miyiz sizce?

Ayça dayanamayıp araya girdi: “Yahu bu devirde her şey para, reklam olmuş zaten, sadece 14 Şubat’ta değil her zaman her özel günde ticaret yapacaklar. Bu sevgililer gününe has bir şey değil ki.”

Metin gülümseyerek karşılık verdi: “Hay bin yaşa sen bitanem, evet, haklısın işte, ben de onu diyorum. Her şey para olmuş artık, insan sevgisi, aşk, arkadaşlık, aklınıza ne gelirse her güzel ve özel değerler maddileştiriliyor. Ve o maddileşme sonucunda hem değerler toplumlar tarafından yitirilmiş, yabancılaşılmış oluyor hem de bu yitirilen değerler üzerinden ticari çıkar elde ediliyor. Şimdi bunun farkındaysak, sevgililer gününde özel bir şey yapmak ve sırf 14 Şubat diye sevgilisine hediye almak ne kadar doğru? Neden ekmeklerine yağ sürelim ki?”

Metin sanki ne diyeceğimi bilircesine benim yerime konuyu açıp devam etti: “Hem bak Salih, param yok diyorsun, borcun harcın varmış. Bu durumda sırf 14 Şubat diye para harcaman ne kadar mantıklı? Ezgi sen bu durumdayken senin harcama yapmana ne kadar izin verir sence? İlk sevgililer gününüz mü daha önemli, sevgililer günü mü önemli, yoksa sizin sevginizin her koşulda ve şartta size destek çıkması mı daha önemli? O yüzden kutlamayın diyorum oğlum, sıkıntı etmeyin kendinize.”

Tam lafa atlayacakken Ayça araya girdi: “Yani şimdi 14 Şubat’ta bir şeyler yapmayacağız öyle mi Metin?”

Metin ellerini iki yana açarak “yapacak bir şey yok, benim fikrim böyle” manasında başını eğdi. Ayça başka hiçbir şey söylemedi. Söyleyebileceğimiz pek bir şey de kalmamıştı aslında, Metin çok güzel özetlemişti her şeyi. Beni birçok konuda ikna etti. Derin düşünüyorsun diye eleştirdiğim Metin, derin düşünmenin ne kadar doğru olduğunu gösterdi bana. Ayça ise ikna olmamakla beraber yeni bir şey de söyleyemeyecek durumdaydı. Ee tabi haliyle hayal kırıklığına da uğradı, beklentisi vardı sonuçta. Tam o esnada telefonum çalmış, Ezgi aramıştı. Az önce ikna oldum dedim ama Ezgi şimdi arayınca bir gerildim. Ne diyecektim şimdi? Neyse bir ağzını yoklayayım en iyisi. Tam telefonu açarken Metin ve Ayça ile göz göze geldim. İkisi de ağzımdan çıkacak ve işiteceğim kelimeleri bekliyordu.

-Alo, selam hayatım.

-Selam canım, kitap okuyordum, sonra bir ara verdim sesini duymak istedim, ne yapıyorsun?

-Metin ve Ayça ile ders çıkışı oturuyorduk biz de sohbet ediyorduk. Ben de seni arayacaktım, 14 Şubat’ta bir şey yapacak mıyız? Aklında bir şey var mı?

Gözlerimi kapattım ve alacağım cevabı beklemeye, kaderime boyun eğmeye başlamıştım. Derken çok şaşırdığım ve hiç beklemediğim bir cevap aldım. “Ne 14 Şubat’ı hayatım, ne gerek var kutlamaya. Önemsiz şeyler benim için bunlar, o zaman geçireceğimiz vakti yarın niye geçirmeyelim, başka gün niye geçirmeyelim? Bize her zaman sevgililer günü, hem hiç paramızı harman savurmaya da gerek yok.”

Ezgi’nin bu sözleri yüzümde kendiliğinden bir gülümseme bıraktı. Üstümden çok büyük bir yük kalkmıştı şimdi. Hem de tam bunu konuşmamızın üzerine denk gelmesi çok güzel bir tesadüf oldu. Vedalaşıp telefonu kapattıktan sonra Metin ve Ayça’ya Ezgi’nin söylediklerini anlattım. Metin, Ayça’nın yüzüne bir zafer edasıyla gülümseyerek bakıyordu. Ayça göz devirerek başka tarafa doğru bakarken Metin’e göz kırpıp konuyu değiştirmeye karar verdim.

-Neyse gençler, onu bunu bırakın da, haftaya Kıraç konseri varmış, gidelim mi hep beraber?

Özcan Bal

TGB Ege Üniversitesi Birim Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler