On iki öfkeli adam

Yargı sistemi ve toplum yapısına yönelik eleştirilerin olduğu, kitle çalışmasında yardımcı olabilecek bu oyunu sizlere öneririz.

On iki öfkeli adam

YAZAR

''Hak bildiğin yolda tek dahi olsan yürüyeceksin demiş Fikret zaten hak yolunda tek kalındığı görülmemiştir.''*

TGB Çapa birimi olarak geçtiğimiz günlerde Şehir Tiyatroları Reşat Nuri Sahnesinde ''12 Öfkeli Adam'' isimli tiyatro oyununu izledik. Reşat Nuri Sahnesi, Bozdoğan Kemerinin hemen altında, I. Meşrutiyetle yaşıt Vefa Bozacısında bozanızı içtikten hemen sonra geçebileceğiniz 27 Mayıs İhtilalinin tozuyla kurulan bir tiyatro. Bir tarihi yarımada gezisinin sonuna koyabileceğiniz bir adres.

Gelelim oyunumuza: ''12 Öfkeli Adam''. Künyesine baktığımızda Reginald Rose'un yazdığı 1957 yılında sinemaya uyarlanan oyun, babasını öldürmek suçuyla yargılanan bir gencin Amerikan yargı sistemine göre son kararı verecek jüri tarafından değerlendirilmesini konu alıyor. Toplumunun çeşitli sosyoekonomik sınıflarından insanların yer aldığı jüri kamuoyu vicdanını temsil ediyor. Karar oy birliğiyle alınıyor. 12 kişilik jüri oybirliğine ulaşmadığı takdirde tekrar değerlendiriliyor yine sonuç alınamazsa jüri görevine başka bir jüriye bırakıyor. Oy birliğiyle karar alınması ve jürinin toplumun farklı katmanlarından insanların isimlerini dışarıda bırakarak bir araya gelmesiyle, hem kararın şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte hem de insanların önyargılarından bağımsız toplumun bütün katmanlarını içermesi amaçlanıyor.

Amerikan yargısının da eleştirildiği oyunda evdeki hesap çarşıya uymuyor oyunun ilerleyen aşamalarında görüyoruz ki insanlar isimlerini dışarıda bıraksalar da geçmişlerini ve önyargılarını dışarıda bırakamıyorlar. İlk oylama neticesinde 11 suçlu oy çıkıyor. Suçlu oyunu kullanan tarafta; kimi kişisel hayatını, geçmişle hesaplaşmasını davanın dışında bırakamayan; kimi olayın, delillerin ve tanıkların ışığında şüphe götürmediğini düşünen; kimi ise şüphelerine rağmen sürüden ayrı düşmenin korkusuyla hareket eden insanlar görüyoruz. Sürüden ayrı düşme korkusu... Pek çok olayda ''bu olay yaşanırken insanlar neredeydi?'' diye sorma sebebimiz.

Tek suçsuz oyunu veren kişi 8 numaralı jüri. Burada bir öncü karakter görüyoruz. Tüm topluluğu karşınıza almak cesaret gerektirir. Bu üye üzerinden öncü karakter iki açıdan önemli; İlk olarak öncünün olmadığı toplulukta kötü kararların nasıl tereyağından kıl çeker gibi alınabileceğini gösteriyor. Topluluğun kişiye ve kişinin öncüleşmesine ihtiyacı var. İkinci olarak ise öncü karakter nasıl tutum almalı? Öncünün cesaretiyle başlamıştık. Gerçeğin kılıcını dahi kuşansanız cesaret tek başına yetmez. Öncü karakter toplum baskısını frenlemek için ''Suçun yokluğu değil varlığı ispatlanmalıdır'' sözüyle önce kendini meşru zemine indirerek ilk hamlesini yapıyor. Böylelikle 8 numaralı jüri ikna etmesi gereken kişi konumundan ikna edilmesi gereken kişi konumuna geçiyor. Meşru zeminde dahi olsa bu sayılar üzerinden oynanan bir müsabaka. Sabırlı olması bir diğer önemli faktör. Oyunda öncü karakterin başlangıçta kesin ifadeler yerine ''olabilir'', ''neden olmasın'' tarzı ifadeler kullandığını görüyoruz. Son ve en önemli artısı ise gerçeği kendi paydası ve arayışından çıkartıp kollektifleştirmesi. İnsanlar 8 numaralı jürinin yanında veya karşısında olduğu için değil hakikat arayışının bir parçası haline geldikleri için oradalar. Cesaret, meşru zemin, savaşan değil kazanan söylem, sabır ve arayışı ortak bir iş haline getirilmesi.

''Bütün uyuyanları uyandırmak için bir uyanık yeter''. Yargı sistemi ve toplum yapısına yönelik eleştirilerin olduğu, kitle çalışmasında yardımcı olabilecek bu oyunu sizlere öneririz.

*Tevfik Fikret'in ''Hak bildiğin yolda yalnız dahi olsan yürüyeceksin'' sözü üzerine Hasan Ali Yücel'in notları arasına yazdığı satır.

Mehmet Onur Önal

TGB İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) Birim Örgüt Sekreteri

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler