Ortaçağ Karanlığından Mebusluğa Kadın Mücadelesi

Ortaçağ Karanlığından Mebusluğa Kadın Mücadelesi

Ortaçağ Karanlığından Mebusluğa Kadın Mücadelesi

Kadın haklarının kazanım sürecinde iki mücadele alanı görülmektedir. Birisi kadınların yasalar önünde erkeklerle hukuki eşitlik kazanma mücadelesi; diğeri ise bu eşitlik mücadelesinde kadının içerisinde bulunduğu toplumun ataerkil değer ve normlarını sorgulamasıdır.   18. yüzyıldan itibaren ivme kazanan kadın heraketleri dünya genelinde "kilise, mutfak, çocuk" üçlemesinin ötesinde kadının sosyal hayatının var olmasını saglamıştır. Eski toplumlarda kadının kötü bir yaratık olarak algılanmasından dolayı kadının hukuki ve sosyal durumu erkekten çok daha aşağı bir statüdeydi. Bu da kadının sosyal ve medeni haklarını sınırlıyordu. Ortaçağ Avrupasında aynı algı kadının erkek tarafından her türlü eziyetin yapılabileceği, istenilen cezaya çarptırılabileceği bir obje gibi görülmesi olarak şekillenmiştir. Kilisenin ve yasaların bu adaletsizliği doğal hatta gerekli görmesi kadın mücadelesini daha da gerekli kılmıştır. Kadının feodalitenin belirlediği toplumsal konumunun dışına çıkması ilk olarak Rönesans hareketinde gerçekleşmiştir. Kadınlar sanat eserlerinde yer almış, sonrasında Reform hareketlerinin kilisenin müdahaleciliğini kısıtlamasıyla sosyal hayatta görülmeye başlamıştır. Rönesans ve reform ile mal mülk edinme, sözleşme yapma haklarını kazansalar da kadınların siyasi hayattaki haklarını elde etmeleri sağlanamamıştır.Sosyal Atılımlar  Kadınların haklarını kazanmaları konusunda Fransız İhtilali önemli bir dönüm noktasıdır.  Daha oncesinde 1831 ve 1848 yıllarında Fransa'daki kadınlar seçme hakkını talep etmişlerdir. Fransız İhtilali ile birlikte kadınlar Fransa'da "Kadın Hakları Bildirgesi" yayınlamış, 1789'da krala sundukları dilekçe ile oy ve kendilerini temsil hakkı istemişlerdir. Fransız İhtilali ile yükselen kadın hareketi en köklü değişimini "Endüstri Devrimi" ile yaşamıştır. Fabrikaların, seri üretimin arttığı daha fazla işgücüne ihtiyaç olduğu bir döneme girilmiş, ağır çalışma koşullarında çalışan işçilerin aldıkları düşük ücretin geçinmeye yetmemesi ile kadınlar çalışma hayatına girmiştir. Kadınların endüstride işgücü olarak yer almasıyla yeni haklar kazanmaya başlamışlardır. İş hayatında haklarını kazanmak için büyük mücadele veren kadınlar grevlere, işveren yönelik gerçekleştirilen eylemlere katılarak buralarda önemli rol almıştır.  Türk Kadınının Siyasi KazanımıTürk kadınının siyasi haklarını kazanması Cumhuriyetten sonra meclis kararı ile 1934'te seçme ve seçilme hakkını kazanması ile şekillenmiş olsa da mücadelesi Tanzimat Fermanı dönemine dayanmaktadır. Tanzimat Fermanı'na kadarki dönemde çıkarılan fermanlarla kadın toplumsal hayatın dışına itilmiş, yaşamına kısıtlamalar getirilmiştir. 1876'da Meşrutiyet'in ilanı ile ilk kez meclis oluşturulmuş ve Mebusan Meclisi'nin seçimini erkek nüfus üzerinden yapılması kararlaştırılmıştır. Nüfus sayımında sadece erkeklerin sayılması, kadınların resmi kayıtlarda bulunmaması can yakıcı bir durumdur. Kadınların nüfus sayımına ilk dahil oluşları 1882'de olmuştur. Bunun sebebi de devletin mali krize olması ve kaynak kullanımını doğru saptamaktı. Meşrutiyet döneminde kadınlar sayısı 40'a varan dergi ve gazete çıkarak basında seslerini duyurmaya kendi haklarının mücadelesini vermeye başlamışlardır. Terakki gazetesinde Batı'daki kadın haklarına atıfta bulunularak sosyal ve siyasi hak kazanımları için mücadele etmeleri için çağrılarda bulunulmaktaydı. Kadınların toplumdaki yerinden, edebiyata, modaya, siyasi hak arayışlarından tek eşliliğe kadar kadınlar aydınlatılmaya çalışılıyor, bilinçlendirici yayınlar çıkarılıyordu.1908 Devrimi İle Yükselen Kadın Hareketi  II. Meşrutiyet ile İttihat ve Terakki Partisi, kadını parti politikasına almasıyla kadınlar erkeklerle eşit olmak için mücadeleyi yükseltmişlerdir. Bu dönemde Kadınlar Dünyası adlı dergide seçme ve seçilme hakkına yönelik gelişmeler Türk kadınlarına duyurulmuştur. İttihat ve Terakki öncülüğünde kadınlar dernek faaliyetlerine girmiş, yayın faaliyetlerini artırmış ve kadın hareketini daha da yükseltmişlerdir. Kadınlar yürüttükleri dernek faaliyeti ile topladıkları yardımları daha çok kadının eğitimi ve kadın hakları kazanımı mücadelesinde kullanmışlardır.1920'lerde kadınlar hak taleplerini gazetelerde dile getirmişlerdir.Milli Mücadelede Kadın  Mücadele yayın çıkarmakla sınırlı kalmamış, en büyük mücadeleyi Kurtuluş Savaşı'nda verilmiştir. Türk kadını erkeğin yanında cephede yer almış, orduya her türlü yardımı yapmış erkekle omuz omuza savaşmıştır. Tanzimatla, Meşrutiyetle, milli mücadelede sürdürülen kadın hareketi Cumhuriyet ilanı ile kazanımlarını arttırmıştır. Türk kadınının mücadelesinin sosyal ve siyasi alanda var olduğunu ispatlaması Atatürk'ün bu alanlarda kadına hak ettiği yeri sağlayabilmek için birçok reform gerçekleştirmesine ön ayak olmuştur. Uzun yıllardır her alanda süren kadın hareketi kadının toplumdaki konumunu değiştirmiştir. Peçe arkasına saklanan, erkekten geri turulan kadın yerini, sosyal hayatta faal olan sanat, edebiyat, siyasette fikirlerini ve duruşunu belirten ve haklarını kazanmak için mücadele veren aydın kadına bırakmıştır. 16 Haziran 1923'te kadının sosyal, ekonomik, siyasal haklarını sağlamak amacıyla Kadınlar Halk Fırkası kurulmuştur. 1924'te Türk Kadınlar Birliği kadınların sosyal, siyasal haklara sahip olması amacıyla kurulmuştur. 1934'te seçme seçilme hakkının verilmesi ile derneğin amacına ulaştığı belirtilerek feshedilmiştir. 1926'da yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile çok eşli evliliğe son verilmiştir. Medeni Kanun Türk kadınının toplumdaki konumunu yükseltmesi, özel yaşamında insani haklarını koruması üzerine verdiği mücadelenin önemli bir getirisidir. Kadının toplumda bir obje olarak görülmesinden bir birey olaral yaşamasına kadar gelen hak kazanımı yine bu hareketin getirisidir.1934 yılında bir kadın topluluğunun bütün siyasi haklarının tanınması istemiyle meclise yaptığı yürüyüş üzerine Mustafa Kemal mecliste yasa tasarısı çalışmalarını başlatmıştır. 5 Aralık günü 1924 Anayasasının 10 ve 11. maddelerinde yapılan değişiklikle Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu hak Türk kadınının Kurtuluş Savaşı ve hatta 18. yüzyıldan beri sürdürülen kadın mücadelesinin haklı kazanımıdır. Kadının devlet yönetimınde, sosyal yaşamda aktif  rol almadığı bir toplumun ilerlemesinden çağdaşlaşmasından bahsedilemez. Bizim görevimiz kadınların yüzyıllar süren mücadelesi sonucu kazandığı hakları korumak her alanda söz sahibi olarak toplumu daha da ileriye götürmektir.

Tarih:
Diğer Haberler