

YAZAR
Enerji Paylaşımının Kızışması
Dünya Dönüyor!
Bu gerçeği Galileo’yu engizisyon mahkemelerinde yargılasan da değiştiremezsin. Bugünün de bir gerçeği var.
O da dünya döndükçe enerji paylaşımının da kızışması. Savaşların ucunda enerji kaynaklarının olması.
Sanayi devrimi ile ortaya çıkan yeni buluşlar, buharla çalışan makineleri ve bununla beraberinde makineleşmiş endüstriyi getirdi, yani yeni bir üretim tarzını hayata soktu. Bu oluşan yeni üretim tarzı ise biriken bir sermayenin pazar arayışının habercisiydi. Nitekim de öyle oldu ve yeni üretim tarzı yeni üretim ilişkilerini devreye soktu. Sömürülen, paylaşılan ülkeler bu üretim ilişkinin ezileni olarak başta pazarlarını ve enerji kaynaklarını işgal ile karşı karşıya buldular.
Bugünün gerçeği dediğimiz enerji kaynaklarının paylaşım savaşı, tarihteki dünya savaşlarından yani sınıf savaşları tarihinden farklı değil.
Asya topraklarında da bu enerji paylaşımının kızışması, sanayi devriminden sonralara denk düşecekti.
1.Dünya Savaşı ve Enerji Paylaşımı
1.Dünya Savaşı ve Enerji Paylaşımı diyoruz. Ama şunu biliyoruz: 1.Dünya Savaşının kendisi bir paylaşım savaşıydı, Asya topraklarındaki Osmanlı’nın paylaşımı. Savaş, Paylaşım ve Enerji; bunların hiç biri birbirinden bağımsız değildi.
Osmanlı İmparatorluğu'nun petrol kaynakları, 19. yüzyılın sonlarında özellikle İngilizler tarafından, çeşitli gizli ya da açıktan çalışmalarla saptanmıştır. İngiltere, bu petrol kaynaklarının mülkiyet meselesini, 1900'lerde birinci sırasına koymuştu.
Öyle ki 19. yüzyıl sonlarından itibaren kullanılmaya başlanan petrol,20. yüzyıla yön vermiş ve petrol yataklarının mülkiyeti de bu 1.Dünya savaşının temel paylaşım sorunu olmuştur.
İngiliz Amirali Philips Dumas,1. Dünya Savaşı’nın ardından Şubat 1920’de bunu şu şekilde dile getirerek bir itirafta bulunacaktı:
‘’Bu geniş ölçüde petrole yönelik bir savaştı. Geleceğin harpleri tamamen o amaca yönelik olacaktır. Bismark’ın ‘’kan ve demir’’ özdeyişi artık ‘’kan ve petrol’’ şeklinde ifade edilecektir.’’
Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz amiralin özdeyişi Musul topraklarında vücut bulmuştu. Musul ,Kan ve Petrol diyerek yola çıkanların paylaşım doruğu ve kızışmanın, rekabetin doruğu olmuştu. İngiliz ve Fransız emperyalizmi paylaşım kavgasına tutuştular.
İngilizlerin Bağdat hattının sona erdiği Arap Mezopatamyasını işgal etmesinden, Fransızların bu paylaşım savaşında esaslı bir enerji payı olan Musul’dan vazgeçip İngilizlere bırakmasına varan bir tablo idi bu.
ABD, Asya’da Enerji Payını Arıyor
İngilizlerin ve Fransızların sömürgesi olmayacağı anlaşılan topraklarda başkaları da kendi payını almak için gelmişlerdi. Sahneye yeni bir emperyalist kuvvet çıktı. ABD, Asya’nın paylaşılmasında payını arıyordu. İki Komintern gözlemcisinin Kurtuluş Savaşı değerlendirmelerine göre ABD, emperyalist tutkunun erişmeye çalıştıklarına Dolar, Kızıl Haç, Açlık Yardımı, Kutsal Kitap gibi araçlarla erişiyordu. Yani kapitülasyonsuz, ordusuz, askeri eğitmensiz bir şekilde pazar, hammadde kaynakları ve en önemlisi petrol rezervlerini elde edebiliyordu.
Petrol kaynağının bol olduğu bölge ABD’nin de iştahını kabartmıştı.
ABD Asya’yı Bırakmak İstemiyor
1.Dünya savaşından günümüze olan süreçte, Asya’nın enerji kaynağını keşfeden ABD, bölgedeki emperyalist tutumunu değiştirmek istemiyor. Bugün 2016 Dünyasında da ABD bölgede ve araçlarını güne uyarlayarak bulunuyor.
Bugünün ABD araçları daha kanlı! Terör örgütleri gibi araçları var artık, emperyalizmin piyonları.
Kan ve Petrol! Kan ve Enerji!
Suriye’ye kan götüren terörist örgütler, masum insanların canlarını enerji kaynakları için alıyor. Kan verip petrol istiyor Asya’dan.
Irak’ı sırf bu petrol rezervleri için işgal ediyor 2000’lerin başlarında.
İşgal götürüyor, kan götürüyor ve enerji kaynaklarını istiyor. Bölge yeterli olmayınca bir bakıyorsun Kaddafi’nin başını istemekte Libya’da buluyorsun. Biraz dinlenen emperyalizm ne olursa olsun Asya’dan çıkmak istemiyor.
ABD Bugün Bölge Ülkeleriyle Karşı Karşıya
Asya’yı kana bulayan emperyalizm bugün bölgede güç kaybetmeye başladı. Suriye ülkesinde ki teröristlere karşı amansız bir mücadele veriyor ve başarıya da ulaşıyor. Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ABD ile karşı karşıya gelmiş ve sınırda ABD bayrağı açan teröristlerle mücadele etmektedir. Kısacası Bölge ABD ile savaş içerisindedir. Irak meselesi ise hala sıcaklığını koruyor. Harekatların bugün için yine başladığı ve devam ettiği bir Musul var.Harekatta yer alan ülkeleri için 1. Dünya savaşındaki arzu ne ise bugün için de geçerliliğini koruyor. Amaç petrol ve doğal gaz yataklarının bulunduğu stratejik bir merkezin paylaşılması, enerji kaynağı yerinin mülkiyet meselesidir.
ABD Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da bölünmeden başka bir şey istememektedir. PKK ve PYD’nin Suriye’de kurmasını istediği ABD kontrolünde ki bölgelerin aynısını Irak’ta da istemektedir. Barzanistan’ın artık bölgenin paylaşılması açısından emperyalizme yetmediği görülüyor. Böyle bir durum tüm bölge ülkeleri açısından kabul edilemez bir şey. Bölge ülkelerinin enerji ağlarını hedef alıp daha büyük stratejik yerlerin işgali tüm bölge ülkelerinin terörden kurtulamaması ve sonunda bölünmesi demektir. Musul bölünürse, Suriye ve Türkiye de aynı bataklığa sürüklenir. Bu bataklığı kurutmanın yöntemi ise ortak çıkarları olan bölge ülkelerinin işbirliğidir. Musul sorunundan başlaması gereken bir ittifak diye niteleyebiliriz. Bölge ülkelerinden oluşan bu ittifakın ilk görevi bellidir: Musul’u böldürme!
Musul bölünmesin ve enerji kaynakları emperyalizmin mülkiyetine geçmesin ki bölge ülkeleri aynı sonuçla karşılaşmasın.
Paylaşılan Topraklardan Paylaşımcı Topraklara
Bölge kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettikçe doğal olarak ABD karşıtlığında bir araya geliyor. Çünkü bölge ülkelerinin çıkarları ABD’ye tavır almaktan bağımsız değil. Eninde sonunda Asya ABD karşıtlığında ve çıkarlar konusunda uzlaşacaktır. Çıkarlarımızın getirdiği bir mecburiyettir. Türkiye’nin kalbi Asya’da atar. Bir insan yemek yemeden enerji elde edemeyeceği için kalbi durur ve açlıktan ölür. Türkiye için de aynısı geçerlidir. Bugün dış borçların önemli bölümü enerji borcudur. Geri kalan bölge ülkelerine baktığımız zaman İran, Irak, Suriye ülkeleri ihracatını enerji üzerine kurmuş diyebiliriz. Asya’nın ötesine enerji ihracatı için de Türkiye’yi köprü olarak kullanmak ve komşu ülke konumunda olan Türkiye’ye ihracat bu ülkelerin çıkarıdır. Bölge enerji kaynakları paylaşım için terörizme maruz kalıyor ve bu enerji kaynakları bölge ülkelerinde yapboz gibi birbirini tamamlıyor ise birlikte hareket etmek bir mecburiyettir. Bu mecburiyeti tarih gün geçtikçe daha da dayatmaktadır. Bölge ülkelerinin ABD ile silahlarla karşı karşıya gelmesinin de başka bir açıklaması yoktur. Bölge ABD karşıtlığında birleşecektir, birleşmeye de başlamıştır. ABD ise bu güçle baş edemez. Bu güçle baş edemez diyoruz, bu baş edememek hem askeri olarak hem ekonomik olarak diye iki ana madde olarak belirlenebilir. Bölge birliği Asya’yı terörden temizler. Tabi ki bugün terör en çok Batı Asya’dadır, temizlikte oradan başlayacaktır.
ABD bu bölgenin terörden temizlenmesinden korkmaktadır. Rusya uçağı düşürülmesinden sonra özür dileyen ve Rusya ile anlaşan bir Türkiye olmasını istemediği için hemen özür kelimesini duyulur duyulmaz Türkiye’de bombalar patladı. ABD’nin bu korkusu yersiz değil, korkularından kaçamaz. Bugün görüyoruz ki korktuğu Rusya-Türkiye tablosu artık Türk Akımı projelerinde yükselmektedir. Enerji kaynakları paylaşılan Asya artık Enerji kaynaklarını kendi arasında paylaşıyor ve bölge dışına ihracat yapıyor. Paylaşılan Asya topraklarından paylaşmacı Asya topraklarına doğru ilerliyoruz. Bunu 23. Dünya Enerji Kongresi’nde de gördük. Enerji Politikasına yön verecek kongrede Bölgeye yön verecek ülkeler yan yana geldi diyebiliriz. Erdoğan, Putin yanına bu sefer Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’i de alarak Dünya’ya poz verdiler. Asya enerji kaynaklarının paylaşım savaşında artık bölge birlikteliği var mesajını emperyalizm sonuna kadar hissetti. Rusya aynı zamanda Suriye için etkin rol oynuyor. ABD terörün merkezi kıldığı Batı Asya’da bir temizlik yapılmasını istemezken bölge ülkeleri orada da karşısına dikilecektir. Avrasya Yerel Yönetimler Birliği Başkanı Hasan Engiz’in başında olduğu heyetle Şam’da resmi ziyaretler yapıldı. Bu ziyaretler Suriye ve Türkiye’nin de birlikte hareket edeceğinin göstergesidir. Ziyarette, 2012’de kapanan Türk Büyükelçiliğinin açılmasının da konuşulması demek, bölge birliğinin adımlarından birini daha atmak demenin başka bir ifadesi oluyor. Elçilikten birliğe gidilecek yolu da gösteriyor diyebiliriz.
ABD’nin Korktuğu Asya Birliği
Rusya’nın enerji ağı ortada ve Türkiye ile de ihracatı bilinirken bunun üzerine Türk akımının gücü emperyalizmi korkutmaktadır. Ama asıl korkulan bu Türk Akımı’nın devam etmesi ve büyüyerek Asya Akımına dönüşmesidir. Azerbaycan’ın, Suriye’nin, İran’ın, Irak’ın devreye girmesiyle başlayacak o büyük birliğin gücü ABD’nin sonunu getirecektir. Daha büyük bir pazar oluşacak ve enerji rezervlerinin önemli kısmını oluşturan toprak, gönüllü emeğini verecek bir nufüs ile yeşerecektir. Bölgenin özgürleşmesi bu birliktelikte gizlidir. Bölgenin paylaşılmasının son bulduğu,bölge insanlarının huzur, barış, istikrar içinde paylaşmanın mutluluğunun yaşayacağı günlere ancak bununla çıkılır.Bölge ülkeleri ekonomilerini, kültürlerini bölge ile paylaşacaklardır. Bu tarihsel bir kaçınılmazdır. Biz bu süreci hızlandırmanın yollarını aramalıyız. Ama biliyoruz bu toprağın insanları, gülümsemelerini bölge ülkeleriyle paylaşacaklar. Paylaşılan topraklardan paylaşımcı bir toprak yaratacaklar!
Uğur Kaçar
KAYNAKÇA
1) Lenoıd-Frıedrıch ,Ankara 1922,Kaynak Yayınları,Nisan 1999
2) İhsan Ş. Kaymaz,Musul Sorunu,Kaynak Yayınları,Ocak 2014
3) Mehmet Bedri Gültekin,Batı Asya Birliği,Kaynak Yayınları,Ekim 2014
4) Ümit Özdağ,100. yılında Birinci Dünya Savaşı, Kripto Yayınları,Ağustos 2014
5) Doğu Perinçek,1. Dünya Savaşı ve Türk Devrimi,Kaynak Yayınları
6) Teori Dergisi, Asya Çağına Girerken Türk-Rus Dostluğu,Haziran 2016/317. Sayı
7) Aydınlık Gazetesi, 11 Ekim 2016
8) Aydınlık Gazetesi, 20 Ekim 2016
9) Aydınlık Gazetesi, 22 Ekim 2016
tgb.gen.tr