Petro-Dolar Doların Hegemonyası ve Güncel Petrol Krizi

Bugün yaşanan petrol krizinin asıl sebebi ise koronavirüsle birlikte yaşanan talep düşüklüğü ve bu düşüklüğün yol açtığı arz fazlasıdır.

Petro-Dolar Doların Hegemonyası ve Güncel Petrol Krizi
Mete Utku Kılıç
Mete Utku Kılıç
YAZAR

Dolar İmparatorluğunun Doğuşu ve Emperyalist Ekonomi

I. Dünya Savaşı'nda kazanan İtilaf devletleri, 4 yıl süren savaşta çok büyük kayıplar yaşamış, Avrupa'daki birçok şehir gelişen teknolojinin nimetlerinden faydalanan devletlerce harap edilmiştir. Yaşanan sivil kayıp çok fazladır, ekonomiler yıkılmıştır. Aslında savaşın sadece iki kazananı olmuştur, bu ne İngiltere'dir ne de Fransa. Bu iki kazanan, savaşın yarattığı şartlarla Rusya'da doğan çalkantılı durumu değerlendirip iktidarı ele geçiren Lenin önderliğindeki Bolşevikler ve diğer küresel güçlerin aksine, savaşın cereyan ettiği, sıcak çatışmaların yaşandığı bölgede bulunmayan ABD'dir. Lenin, çöken Çarlığı sosyalist temellerde bir arada tutmuş ve SSCB'yi kurmuştur. ABD ise savaş ile harap olmuş Avrupa ülkelerine yüksek miktarda borçlar vermiş ve 1929 Buhranı'ndan önce dünya sanayi üretiminin %44,5’ini tek başına üstlenir hale gelmiştir. (Aynı tarihte dünya sanayi üretiminin %11.6’sı Almanya, %9,3’ü İngiltere, %7’si, Fransa, %4,6’sı Sovyetler Birliği, %2,3’ü Japonya tarafından gerçekleştirilmekteydi.)1 Ancak ne çok büyük bir coğrafi egemenliğe sahip SSCB ne de dünya ekonomisine II. Dünya Savaşı'ndan çok daha önce ağırlını koyan ABD küresel hegemonya iddiasında değildi. SSCB nezdinde bunun sebebi, 4 yıl Dünya Savaşı ile 4 yıl da iç savaş ile harap olan Rusya'nın küllerinden doğan yeni rejimin böyle bir iddiada bulunabilecek materyal, ekonomik ve insan gücü olmamasıydı. ABD ise Büyük Buhran ile birlikte finansal bir krize girmişti. Ancak II. Dünya Savaşı'nda Normandiya Çıkartmasının başarılı olması ve SSCB'nin Berlin'e girmesiyle birlikte birlikte Soğuk Savaş resmi olmasa da fiili olarak başlamış ve iki devlet de küresel hegemonyaları adına çalışmaya başlamışlardı. Savaş sonrası dönemde yıkılan Avrupa ve Asya ülkelerinin yeniden inşasında Marshall Planı ve Truman Doktrini ABD’nin dünya üzerindeki iktisadi egemenliğini sağlamasında çok etkili olmuştur. ABD: anti-komünist ve Sovyet karşıtlığı temelinde, güdümüne almak istediği devletlere bu ekonomik programlarla nüfuz etmeye çalışmıştır. 1949 yılında kurulan NATO ise, ABD'nin dünya üzerindeki ekonomik etkisini askeri boyuta taşımasına hizmet etmiştir. 1945 yılında güç dengelerinin değişmesiyle birlikte yeni kurulacak dünya düzenine ilişkin iktisadi ve diplomatik istikrar kavramları tartışılmaya başlanmış ve bu tartışmalar çerçevesinde gerçekleştirilen Bretton Woods konferansı sonucunda altın onsu 35 ABD Dolarına bağlanmıştır. Yani dolar, altına dönüşebilen tek para birimi olarak kabul edilmiştir. ABD dolarının uluslararası tek rezerv para olduğu bir para sistemi doğmuştur. Ayrıca Bretton Woods konferansı sonucu Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi ABD’nin dünyada tek güç unsuru olmasına hizmet edecek oluşumlar da kurulmuştur. ABD büyük altın rezervleri ve geniş üretim mekanizmasıyla ile bu yeni düzende daha da güçlü bir yapıya kavuşmuştur. Dünya ticaretinde, dolar tek unsur haline gelmiştir. Sağlanan iktisadi istikrar dünyada üretim ve dış ticaretin hızla gelişmesini olanak sağlamıştır. Bu gelişen sistem ABD hegemonyasında, ABD'nin isteği ve çıkarları doğrultusunda gelişmiştir.

Petro-dolar'ın Ortaya Çıkışı ve Petrol Borsasındaki ABD Hakimiyeti

Bu ekonomik sistem 1970’lerin başlarına kadar geçerliliğini korumuştur. 1949-1970 arasındaki dönemde savaştan yıkılmış ve bitkin bir şekilde çıkan Asya ve Avrupa ülkeleri, ABD’nin de desteğiyle altyapılarını yeniden inşa etmiş ve ABD'nin çıkarlarıyla yarışacak bir seviyeye erişerek rekabetçi ve sağlam bir üretim yapısına kavuşmuştur. 1970’li yılların başlarında Avrupa ve Asya ekonomilerinin artan gücü ve Vietnam Savaşı'nın ABD ekonomisine getirdiği ağır yük, var olan düzeni sarsmaya başlamıştır. Başta Fransa olmak üzere, büyük ülkelerin merkez bankaları ABD’den ellerindeki dolarlar karşılığında mevcut altın-dolar dengesinden altın isteğinde bulunmaya başlamışlardır. Bu gelişmelere bağlı olarak 1971 yılının ortasında ABD Merkez Bankasından altın çekimi hız kazanmış ve ABD altın rezervleri kritik bir düzeyde azalmıştır. Bu süreçte ABD’nin en güvenilir müttefiki İngiltere Merkez Bankası bile 3 milyar dolarlık rezervi karşılığında 2600 ton altın almıştır.2 Bu gelişmeler sonucunda ABD’deki Nixon Yönetimi tarafından Bretton Woods Sistemi ile getirilen 1 ons altın 35 ABD Doları değerdeşlik denklemi son bulmuştur. ABD’nin artan dış ticaret açıkları ve Vietnam Savaşı harcamaları birleşerek 1970’li yıllarda ABD dolarını zora sokmuş, istikrarsız değişimlere ve dalgalanmlara yol açmıştır. Bu süreçte ABD dolarında yaşanan gelişmelere bağlı olarak OPEC, petrol ticaretinin birçok para biriminden oluşan bir para sepeti üzerinden olabilirliğini tartışmaya başlamıştır. (Para sepeti, çeşitli ülke paralarının belirli miktarlarının bir araya getirilmesi ile oluşturulur. Böylece "sepet"in değeri, onu oluşturan paraların herhangi bir andaki piyasa değerlerinin toplamına veya ortalamasına eşit olur. Para sepetini oluşturan para birimlerinin birindeki düşüş, diğerindeki yükseliş birbirini aşağı yukarı dengelendiği için metalardaki değer değişimi ve yükseliş yada düşüş büyük oranda söz konusu değildir.) Ayrıca  OPEC, petrol ticaretinde G-10 ülkeleri paralarından oluşan bir para sepeti kullanılmasını da önermiştir.3 ABD, petrol ticaretinin para sepeti ile yapılmasını önleyerek doların hegemon yapısını sürdürmek amacıyla dünyanın en büyük petrol üreticisi olan Suudi Arabistan ile diplomatik müzakerelere başlamıştır. Söz konusu görüşmeler sonucunda o tarihte bir açıklama yapılmasa dahi Suudi Hükümeti petrol gelirleri ile gizlice 2.5 milyar dolar değerinde ABD hazine bonosu satın almış, böylece “petro-dolarların yeniden döngüsü'' olarak bilinen süreç başlamıştır. Suudi Hükümeti ile gerçekleştirilen bu görüşmeler ileri bir tarihte ABD Hazine Genel sekreteri Blumental tarafından, Suudi Arabistan’ın petrol ticaretini yalnızca dolarla yapacağı yönünde güvence ve garanti verdiği biçiminde açıklanmıştır.4 Suudi Arabistan; emperyalizmin çıkarlarına teslim olarak ABD'nin altın üzerinden kurduğu ancak devamlılığını 1970 yılından sonra sağlayamadığı dolar egemenliğini, petrol üzerinde hegemonya kurarak sürdürmesine izin vermiştir. Belli istikrarsız dönemler, dalgalanmalar, büyük krizler yaşanmasına rağmen petro-dolar sistemi henüz yıkılmamıştır. ABD'nin petrol üzerinden kurduğu 50 senelik küresel ekonomi imparatorluğu tüm sisteme nüfuz etmiş durumdadır. Günümüzde dünya ticaretinin ve merkez bankalarında tutulan uluslararası rezervlerin yaklaşık üçte ikisinin; Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası kuruluşlar tarafından verilen krediler ve yardımların tamamının ABD Doları cinsinden olduğu görülmektedir.Amerikan dolarının taşıdığı küresel nitelik, ABD'nin uluslararası ilişkilerdeki hegemon yapısının temelini oluşturur. Ancak, küresel ticaretin para birimi olan dolar; devletlerin ticaret de kendi yerel para birimlerini kullanmaya başlamasıyla birlikte hasar görmüş, hala geçerliliği en yüksek para birimi olmasına rağmen eski gücünü (değer anlamında olmasa dahi) uluslararası arena da yitirmesine sebep olmuştur. Dünya üretiminin merkezinin Asya'ya kayması ve Çin'in ekonomi mucizesi de ilerleyen yıllarda ticaret savaşlarının radikalleşmesi ve keskinleşmesine yol açacak, dolar da asıl sınavını o zaman verecektir. Doların ve emperyalist sistemin, mazlum uluslara ve Asya Çağına karşı kazanma şansı yoktur. Suriye'de, Venezuala'da kaybeden emperyalizm, İran tarafından açıkça vurulmuş, Irak Parlemanto'su tarafından açıkça sınır dışı edilmiştir. Emperyalizm için ufukta bir gelecek gözükmemektedir.

Güncel Petrol Krizi

Günümüzde yaşanan petrol krizinin temelinde yatan asıl problem ise koronavirüsle birlikte yaşanan talep düşüklüğü ve bu düşüklüğün yol açtığı arz fazlasıdır. Bu düşüş sadece petrol borsasında yaşanmamakta, Korona küresel bir finans krize de yol açmaktadır. Petrol nezdinde; talep-arz dengesizliği nedeniyle yaşanan bu dengesizlikte, petrolün durmadan değer kaybetmesinin nedeniyse Moskova-Riyad denkleminde yaşanan dengesizliktir. 2016 yılında, petrol borsasında arz artışına bağlı oluşan dengesizliği ve yaşanan fiyat düşüşünü engellemek adına petrol üreticisi arz ülkeleri anlaşmış, Rusya-Suudi Arabistan mutabakatı arzı ve üretimi azaltma kararı almıştı. Ancak geçtiğimiz günlerde, korona ile birlikte düşen fiyatları dengelemek için toplanan OPEC anlaşamadı, Suudilerin arzı azaltma teklifi de Rusya tarafından reddedildi. Moskova'nın çekincesi ise gayet yerinde. Daha önceki ani düşüşlerde de arzı azaltma kararı alan Moskova-Riyad ittifakı, bu hamleleriyle ABD'li petrol üreticilerine pazar hakimiyetini teslim etmiş ve böylece ABD kaya petrolü üreticileri dünyada birinci sıraya yerleşmişti. Tekrar arzın azaltıldığı denklemde, en karlı çıkan yine ABD ve ABD'li petrol üreticileri olacaktır. Rusya, ABD'nin kazanmasını ve elindeki pazarı, alanı kaybetmek istemiyor. Dolayısıyla Suudileri reddettiler. Ancak Suudi Hükümeti, bu karar üzerine bir Petrol savaşı başlattı. Arzı azaltmaya çalışıyorken birden artırma kararı aldılar, yedek üretim kapasitesini de devreye soktular.6 Elbetteki bunun sebebi Moskova'yı zorlamak. Yani Suudi Arabistan, Rusya'ya güç politikası uygulamaya, zor kullanmaya çalışıyor. Bu savaşta, düşük fiyattan satılan petrolden en çok etkilenen ancak yeteri kadar adı geçmeyen devlet de elbetteki ABD. Suudi Arabistan'da ve Ortadoğu coğrafyasında petrolü çıkarmanın maliyeti oldukça ucuz ancak Amerika topraklarında derinlerde bulunan petrolü çıkarmanın maliyeti oldukça yüksek. Şuan ki fiyat bandında ABD, kar elde edemiyor. Rusya ve Suudilerin ekonomisi, enerji kaynaklarına dayalı. Ancak petrolü çıkarmaları ABD'ye göre oldukça kolay. Bu petrol savaşı iki taraflı olmakla birlikte üç aktör var, ana unsur ve başaktör de ABD. Ancak Suudilerin bu savaşı sürdürmesi imkansız. Hem koronanın yarattığı bilinmezlik hem de Suudi Arabistan'ın istikrarsız durumu Suudileri bir çıkmaza sürüklüyor. Geçtiğimiz günlerde Rusya Maliye Bakanlığı, petrol fiyatlarının 20-25 dolar bandında olması halinde 6-10 yıl direnç gösterilebileceğini beyan etti.7 Ekonomisinin büyük bir bölümü enerjiye kaynaklarına ve petrole dayanan, 2008 ve 2014'de yaşanan petrol krizinde çok zor günler atlatan Rus ekonomisinin günümüzde yaşanan krize 6 ila 10 yıl dayanması mümkün gözükmüyor. Bununla birlikte Rus ekonomisi, Suudilerin kırılgan ve emperyalizmin sıcak parasında dayanan ekonomisine göre daha sağlam ve geniş üretim mekanizmalarından oluşan bir yapıya sahip. Emperyalist cephe, bu savaşı sürdüremez. Sürdürdüğü takdirde de kendi kaybeder, en karlı çıkan ve kazanan ise Türkiye olur. Petrolün değer kaybettiği günün gecesinde, benzinde 60 kuruluşluk bir indirim kararı alan Türkiye, bu sürecin 2 ila 3 ay devam etmesi durumunda en kazançlı çıkacak ülkelerin başında geliyor. Hem devlet adına hem halk adına, faturalar azalır. Ne olursa olsun, Suudiler bu süreci isterlerse 1 gün isterlerse 1 asır devam ettirsinler, petro-doların ve doların küresel egemenliği bitecek. Kaybeden ve kendi sınırlarına çekilen emperyalizm, para birimi doları koruyamaz. Latin Amerika'da, Ortadoğu'da dünyanın her yerinde kaybeden emperyalizmin petrol üzerindeki hakimiyeti yani petro-dolar, en büyük dayanağı. Rusya'nın, arz konusunda geri adım atmamasının temelinde de bu düşünce yatıyor. Rus hükümeti, dolara ve ABD'li petrol üreticilerine mevzi vermek istemiyor.

Doların Saltanatına Son

3. dünya ülkeleri başta olmak üzere, Çin ve Rusya'nın emperyalizme karşı olan kavgası küreselleşme yalanını da bitirdi. Türk milletinin ve Türk devletinin üzerine düşen görev ise, sınırlarımız içerisinde Türk lirasının sultanlığını ilan etmek, üretim devrimini gerçekleştirmek ve seferberliğe atılmaktır. Emperyalizme karşı olan savaşta ve tam bağımsızlık yolunda, ekonomik özgürlük olmadan ilerlemek mümkün değildir. Ülkemizin ve dünyanın önünde duran ise budur, kamusal temelli karma ekonomi. Türkiye'nin dinamikleri, Türkiye'yi buraya sürükleyecek. Ardından tam bağımsız ve gerçekten demokratik Atatürk Türkiye'si kurulacak.

 

Mete Utku Kılıç

TGB Sakarya İl Başkanı

 

Kaynakça:

1) Todd, Emanuel, (2004), After the Empire: The Breakdown of the American Order, Colombia University Press, s.64.

2) Yergin, Daniel ve J. Stanislaw, (1997), The Commanding Heights : The Battle for the World Economy

3) Spino, David E., (1999), The Hidden Hand Of American Hegomony: Petrodollar and International Markets, Cornell University Press, s. 121.

4) Spino, David E., (1999), The Hidden Hand Of American Hegomony: Petrodollar and International Markets, Cornell University Press, s. 121.

5) Nunan, Cóilín, (2004), “Petrodollar or Petroeuro? A new source of global conflict”, Feasta Review, s.125.

6) https://www.aydinlik.com.tr/opec-anlasamadi-brent-petrol-fiyatinda-yuzde-25-dusus-202392-6#1

7) https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/petrol-savasina-giren-rusyayi-ekonomide-zor-bir-yil-bekliyor/1764661

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler