Şemsiyesi Yırtılan Ağları Örtüyor

Metin Oktay’ın şemsiyesi yırtık ağlarımızı örterken inanıyoruz ki futbolumuz kulüpler bazında bu kaostan taraftarların yan yana duruşuyla çıkacaktır.

Şemsiyesi Yırtılan Ağları Örtüyor
Gözen Esmer
Gözen Esmer
YAZAR

Böyle yazmıştı büyük şair Cemal Süreya taçsız kral Metin Oktay’ı. 99 yüzden birisi de Metin Oktay’dı ve şemsiyesi yırtılan ağları örtüyordu. O yırtık ağlar ise bugün Türk futbolunun kendisidir. Metin Oktay hakkında ne yazsak belki az gelir, belki de sizleri geçmişe götürmüş ve orada dokunulmaz bir anı, bir fotoğraf karesini hatırlatmış oluruz. Ancak gayemiz bundan daha büyüktür. Zira Metin Oktay bir spor adamı olarak en çok bugün bize unuttuğumuz değerleri ve futbolun felsefesini hatırlatıyor. Kendisine faul yapıldığında yüzünü rakibine dönmeyen bir zarafeti mumla ararken üstelik. Ya da jübile maçında Fenerbahçe forması giyen bir centilmenliği ise çoktan unutmuş vaziyetteyiz. Ona taçsız kral lakabını veren şeyin attığı gollerin ve deldiği ağların sayısı değil, bu zarafeti, centilmenliği ve ince fikirliliği olsa gerek. Keza bu beyefendiliği spor yorumculuğu yaparken de sürdürmüştür.

Malumdur birçok olay yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Ancak bu gündemin baş maddeleri arasında hep spor ve spor özelinde de futbol yer alıyor. Elbette futbol özellikle kolektif bir oyun olması ve milyonlarca izleyicisi olması dolayısıyla bir sınıfsal ve politik kimlik de kazanıyor. Hatta bir dönem için deniyor ki zenginle fakirin yan yana olabildiği nadir yerlerden bir yerdir stadyum. Futbolun politikliği deyince elbette akıllara dünyanın en büyük yeteneği Maradona geliyor akla ve İtalya’daki ırkçılığa karşı Napoli’ye transfer olup şampiyonluğu getirmesi. Ya da vakti zamanında Atatürk’e hakaretler edilirken taraftarların tek yürek olup Mustafa Kemal’in Askerleriyiz sloganını atması. Şehit Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan’ın Diyarbakırspor’la bu kadar bütünleşmesi de futbolun bu özelliğini açığa çıkartır. Ve günümüzde taraftarların da futbolcuların da asker selamıyla sahaya çıkmaları ve milli takımın üst üste başarıları. Hiç tanımadığınız bir insana belki de bu kadar rahat ve ön yargısız ancak gol olduğunda sarılabilirsiniz.

Ve Milli Takımdan bahsetmişken bir hakkı da teslim etmek gerekir. Kendisi de yoksul bir aileden gelen ve bir öğretmen olan, ülkemize onlarca kaleci ve oyuncu kazandıran Şenol Güneş’in de payını unutmamak gerekir. Belki de imparatorluk sanılanın aksine böyle bir şeydir. Güç, erdemle ve akılla buluştuğunda bir anlam haline geliyor. Sporda en güzel örnektir 2002 Dünya Üçüncülüğü. Büyük bir başarıyla 2020 Avrupa Şampiyonası bileti. Üstelik dönemin en iyi takımlarından birisi olan Fransa’yı Konya’da yenerek hatta ezerek.

Aslında zaman Metin Oktayların, Can Bartuların, Lefterlerin zamanıydı. Böylesi bir genç yetenek potansiyeline aşılayacakları bilinci bir düşünsenize. Keza hepsi de bu topraklara ve cumhuriyete her zaman bağlı kaldılar, fikirlerini ifade etmekten de çekinmediler. Attıkları gollerle de saha dışındaki davranışlarıyla da ülkemizi birleştiren ve insanlara dayanışmayı, sevgiyi aşılayan bir tutum aldılar. Alçakgönüllülük ise hepsinin mayasında var.

Ne de olsa taşıdıkları formada Türk bayrağı, armada ise koskocaman bir ülkenin umutları ve beklentileri vardı. Formanın hakkını vermek bir bakıma halka da sorumluluk.

Futbolun politikliği meselesine birkaç örnek daha verelim. Zira önemlidir. Ve futbolun tarihi deyince aklıma gang presi ilk uygulayan Sovyetler ve Yugoslavya gelir. Sanırım düşüncelerimi somutlayan takımlardan ikisidir. Çünkü kolektif anlayış en çok onlarda belirgindir. Alman milli takımı o dönemde çok başarılı olsa da onlarda ruh değil makine olmak vardır.

Futbolu siyasetin ya da ideolojilerin dışında görme hatası, insanı bu sporun özünden kopartır. Çünkü futbol duygudaşlığın ve fikirdaşlığın en yoğun yaşandığı yerlerden birisidir. Binlerce insanı aynı anda oturtup aynı anda ayağa kaldıran başka bir spor sanırım yoktur. Ya da futbolla moral vermek, mesaj vermek en kolay yoldur. Spor da bir araçtır Mesela Dinamo Kiev’in o dönemde Nazi takımı olan Bayern Münich’i kurşuna dizilme pahasına yenmesi ve Kiev halkına moral vermesi. Ya da İstanbul’un işgalinde Fenerbahçe’nin işgal takımını mağlup etmesi. İttihatçıların Karşıyaka’yı kurması, İmalat-ı Harbiye işçilerinin Ankaragücü’nü. Jön Türklerin ve Kurtuluş Savaşı’nı verenlerin de gündemindedir futbol. Çoğaltılır elbette bu örnekler, ancak biz esas derdimize doğru yönelelim.

Futbol 1980’den sonra dünyanın içine girdiği sürece bağlı olarak bir endüstri haline geldi. Yetenek ve zeka değil; fizik, hormonlar, sistemler, taktikler, teknolojik araçlar ve elbette para girdi. Artık Rıdvan’ın şeytanlıkları, Hami’nin füzeleri bir işe yaramazdı. Ya da öyle sandık.Çünkü  futbola hisseler, bonolar, faizler ve borsalar girdi. Futbola cinayetler, bahisler, şikeler, şantajlar karıştı. Holiganizmin geçmişine bakın piyasalaşmanın miladını bulacaksınız. En son da teknoloji devreye sokularak seyir zevkini ve heyecanı ortadan kaldıran ve ülkemizde hakkıyla yönetilemeyen bir VAR Sistemi geldi. O da bu piyasalaşmanın bir parçasıdır tıpkı kulüplerimizin milyarlarca borçları olduğu gibi ve bu borcun devlet bankalarının sırtına yüklenmesi gibi. Ya da anlı şanlı kulüplerimizden Galatasaray’ın sahada İstiklal Marşı’nı okuyacak bir oyuncusunun olmaması gibi. Türkiye’ye dayatılan “Küçük Amerika” süreci doğal olarak futbolda da ağır tahribatları yol açtı. Başarısız, zevksiz ve sürekli saha dışı olaylarla boğuşan ve artık zenginlerin oynayıp zenginlerin izlediği bir spor haline gelen futbol ve elbette onu yönetenler bu şekilde devam edemez. Eyyamcı, günlük güç dengeleriyle hareket eden, stratejiden ve planlamadan yoksun, bireysel çıkarcı bir anlayış bugün ülkemizin ve dünyamızın yönelimiyle de uyumlu değildir. 2020 Avrupa Şampiyonası’nda başarı istiyorsak tıpkı Metin Oktayların yaptığı gibi futbolun insani ve erdemli yönlerini açığa çıkarmak durumundayız. Çalımlardaki incelik, paslardaki açık görüş ve gollerdeki o müthiş zarafet artık sporcu karakterine ve ruhuna dönüşmelidir. İşte o zaman futbolumuzda anıtlaşan Metin Oktay’ın yalnızca ölüsüne ve hatırasını anmış olmayacak onun mirasını da yaşatmış olacağız.

Metin Oktay’ın şemsiyesi yırtık ağlarımızı örterken inanıyoruz ki futbolumuz kulüpler bazında bu kaostan yine taraftarların yan yana duruşuyla ve holiganizmi eyyamcılıkla, çıkarcılıkla birlikte gömerek çıkacaktır. Kulübüne sahip çıkan taraftar başarıyı da peşinden getirir. Futbol 99 yüzümüzden bir tanesidir.

Gözen Esmer

TGB Ankara İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler