"Son Sosyalist Devletin" Yıkılışı

Üreticiyi fabrikasının kapanmasıyla karşı karşıya bırakan sistem, 1980’lerden beri süregelen Neoliberal politikalardı.

"Son Sosyalist Devletin" Yıkılışı
Eser Keskin
Eser Keskin
YAZAR

Fırtınalı bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemde en büyük tehditlerden birisi ekonomik sorunlar. Üreticinin her zaman en temel sorunu ekmek teknesini korumak oldu; üretmek, fabrikada çalışmak, işyerini ayakta tutmak. İş güvencesi ve iş talebi en hayati taleplerinden oldu. Üreticiyi fabrikasının kapanmasıyla karşı karşıya bırakan sistem 1980’lerden beri süregelen Neoliberal politikalardı. Üretimi ve üreticiyi Türkiye’nin sırtında kambur olarak gören bu sistem Türkiye’ye özelleştirmeleri, yabancılaşmayı, dışa bağımlılığı, devleti küçültüp özel sermayeye bağlılığı dayattı.

1980 karşıdevrimi sadece üreticiyi değil sanayiciyi, tüccarı, bütün üreticileri kambur olarak görüyordu. Emekçiler bastırıldı, sanayici ve tüccar sistemin kenarlarına sürüldü. Birçok siyasi parti ve sendika kapatıldı. Artık efendi olan köylü değil, sıcak para komisyoncuları, Büyük faizciler, dolar ve borsa vurguncuları oldu.

Bağımlılıkta İstikrar 

Dönemin hükümeti 24 Ocak 1980 tarihinde “İstikrar” Programı yayımladı. Program, görünürde ekonomik büyümeyi hedefliyorsa da esasında dışa bağımlılıkta istikrarı amaçlıyordu. Ekonomi politikasında bütün koruma araçlarının uygulamadan kaldırılmasını getirdi. Bu İSTİKRAR Programının kaynağını 1978li yıllarda görüyoruz. 1978 yılı Dünya çapında yaşanan büyük bir kriz yılıydı. Bretton Woods Anlaşması’ndan sonraki uygulamalar daha büyük krizlere yol açarak 1978’den itibaren daha kapsamlı bir liberalleşme politikası olarak 1989’da Washington Consensus adını aldı. Bu anlaşma yaşanan ekonomik krizi daha da derinleştirmiş, liberal politikaların yaygınlığı ve etkisini büyütmüştü. Bu politikaların temelinde, faiz hadlerini serbestleştirmek, döviz kurlarını rekabete açmak, sermayenin, ticaretin, yabancı yatırımların, gümrük engellerinin serbestleşmesi vardı. “Bırakınz yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışını Türkiye ekonomisinin temeline dinamit gibi koymak ve ekonomiyi tüm dış müdahelelere açık hale getirmek vardı. Buradaki süslü sözcük de Küreselleşme oldu. Küresselleşme ile dünya pazarına açılma rüyasıyla sanayileşme politikası değişti.

24 Ocak 1980’de alınan kararlar şunlardı:

-Ekonomi yönetiminde istikrar sağlanması için mikro yerine makro düzeyde tutarlı kararlar alınmalıdır.

-İmalat sanayinin ve özel sektörün potansiyelinden ve dinamiklerinden optimum şekilde yararlanılmalı.

-Enflasyonun kontrol altına alınması için para ve kredi politikaları titizlikle izlenmeli, kambiyo borçlarının azaltılması için Merkez Bankası’ndan borçlanması titizlikle takip edilmelidir.

-İhracatın artması için gerçekçi bir döviz kuru politikası uygulanmalıdır.

-İç ve dış finansman açığının kapatılması ve istihdamı arttırıcı şekilde hızlandırılması için özel sermayenin teşvik edilmesi gerekmektedir.

Bu kararlar Türkiye’nin liberal politikalarla dış ticarette ve yabancı sermaye hareketleri üzerinde uygulanan sınırlamaları kaldırmaya yönelik oldu.

Dünya Ekonomisiyle "Bütünleşiyoruz"

24 Ocak Kararlarıyla uygulanan ekonomik program; Dünyaya açılıyoruz, mallarımızı dünya pazarına sokuyoruz, dış bütçe açığını kapatıyoruz, özel yatırımları destekleyerek büyütüyoruz propagandalarıyla süslendi. Ama işin aslı tam aksiydi.

24 Ocak Kararlarının hediyesi Türkiye’ye vurulan sopaydı, o sopayı Turgut Özallar abasından çıkarmıştı. Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme Programı neoliberal iktisatçılar tarafından da ideolojik bir kampanyaya çevrildi.

Ekonomik faaliyetlerin amacı Kemalist Devrimin bakışıyla milletin bütün sınıflarının ortak çıkarı olamazdı. İşletme karı esastı. Milli sanayici, küçük ve orta işletmeciler ve KİT’ler Türkiye’nin belini büküyordu. Ülke içerisinde ticaretin yapılması, yerli mal üretimi, ithal ikameci politikalar Türkiye’nin sırtındaki yüktü ve bu yükten kurtulmak şarttı. Son sosyalist devlet Türkiye’ydi, yıkılmalıydı.1  Yerli üretimle üretilen mallar, dış pazardaki mallara - ithalatla gelecek mallara göre kalitesizdi adi mallardı. Halk daha dayanıklı ve kaliteli malları kullanmalıydı o mallar da dış pazardaydı. Yerli üretim ve işçi ücretlerinin ve iş güvenliğinin maliyeti yüksekti; bu maliyetlere katlanmak yerine üretim araçları dışardan ucuz maliyete getirilmeli, emek en ucuz şekliyle düşürülmeliydi. Sözüm ona geri teknolojiyle çalışan sanayicilerin üretim alanlarında özelleştirmeler yapıldı. Fabrikalar kapatıldı.

Gümrük vergileri ve fiyat denetimleri ekonominin büyümesini engelliyordu, her ikisini de kaldırmak şarttı. Yabancı para ülkeye denetimsiz serbestçe girebilmeliydi, dışarıdan alınan mallara bir gümrük sınırı koyulmamamalıydı. Gümrük vergileri indirildi, ithalatın önü açıldı. Türkiye, yabancı malların yeni iştah kabartan pazarı haline getirildi. Çünkü alınan kararlarla yabancı sermaye teşvikleri arttırıldı, faiz oranları serbest bırakıldı, dövizin girişindeki sınırlandırmalar kaldırıldı. Ücretler yalnızca kamu alanında denetlendi. Bu dönemde borçları ödemek ve açıkları azaltmak için dış krediler alındı. Ocak ayında ABD’den 98 milyon $, 1979da da alınmış olan 1 milyar 250 milyon dolarlık krediden kalan 1 milyar 152 milyon $, AET’den Karakaya Barajı kredisi için 1,5 milyar, OECD’nin alacaklarının ertelenmesinde anlaşıldı ancak alınan borç 3 milyar dolardı.

Alınan bu krediler yeterince ve doğru kullanılmadı. Ağustos ayında rezervlerde ciddi ölçüde azalış yaşandı, mevcut rezervimiz 1 milyar doların altına indi. Türk parasıyla ödemeler yapılamamaya başladı. Bu mevcut rezervin azalması ve yabancı para karşısındaki azalan değerinin getirdiği kaçınılmaz sonuçtu. 1980 yılı boyunca artan bütçe açığı yıl sonunda 159 milyon TL oldu. GSMH -2,3 azaldı, fiyalar 98 arttı, devalüsyonla 70 TL olan dolar 90 TL oldu.

24 Ocak "İstikrar" Programının getirdiği Milli devletin ekonomik gücünü büyütecek politikaları ve atılımları yüksek maliyet, enflasyon, verimsizlik ve bütçe açığının suçlusu ilan edilmişti. Milli devlet eliyle yapılacak üretime dayalı emek-yoğun üretim bastırıldı. Yerine getirilen sermaye-yoğun üretim anlayışı ekonomiyi mafyalaştırdı yabancı sermayenin gelişine ve dışa bağımlı hale getirdi. Bu dışa ve sıcak paraya bağımlı ekonomideki özel sektörün tahvil faizlerindeki serbestliği para piyasasında kontrol edilemeyen bir rekabete sebep oldu. Bankaların yıllık faiz hadleri %50’ye kadar çıkarıldı. Kısa sürede tahvil alım satım işi yapan yüzlerce banker çıktı. Banker enflasyonuna sebep oldu bu bankerler kısa zaman sonra iflas etti ve yatırım yapanlar paralarını alamadılar. Tahvil piyasasının büyük kısmını elinde tutan Banker Kastelli’nin İsviçre’ye kaçışı ve yatırımların geri alınamaması büyük sorun oldu. Durumu toparlayabilmek için 1981’de ilk vergi affı yapıldı. Ama bir yandan da İşletme Vergisi yürülüğe girdi, belediye vergileri arttırıldı. Türkiye 1982’ye cari açık/GSMH oranı %4,9 gibi büyük bir dış ticaret açığıyla girdi.

Ekonomiyi Serbestleştirme Bağımlılığı

2-7 Kasım 1981’de İzmir 2. İktisat Kongresi yapıldı. Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı, Bülent Ulusu’nun başbakanlığında yapılan kongrede alınan kararlarla 24 Ocakta dışa açılan ekonomi daha büyük krizlerin önü açıldı.

-Türk parasının serbestleşmesi

-Geçici kur sisteminin uygulanması

-Sanayinin dış rekabete açılması

-Özelleştirme

Bu tarihten sonra uygulanan ekonomi politikalarının karakteri "Serbestleşme" oldu.

Özal yönetimi İstikrar kararlarına serbestleşmeyle devam etti. Özal’ın 6 Mart 1983’te yaptığı açıklamadaki; ‘’ Türk sanayini bu kadar korumak yanlıştır, bu koruma fiyatları yükseltir… Bundan sonra rekabete açılmalıdır.’’ sözleri borçlanma ekonomisinin bir itirafı olmuş, 1978de hazırlanan Kemal Derviş Raporu’ndaki yönelimlerle birleşmekle birlikte 24 Ocak Kararlarının da bir teyidi olmuştur. Ekonominin dışa bağımlılığı daha da genişletilmesi borcu borçla çevirme dönemini başlattı. Bu süreçte yabancı paranın giriş çıkışındaki fiyat denetim ve kontrolleri ile fiyat düzenleme fonu kaldırıldı. Türk Lirasının değerini kaybetmesi bütçe ve dış ticaret açıklarını daha da büyüttü. Türk Lirasının yerini büyük ölçüde döviz aldı dolar ve euro piyasaya hakim oldu. Özelleştirmelerin zeminini hazırladı ve süreci hızlandırdı.

24 Ocak 1980’de uygulanmaya başlanan ‘serbest piyasa ekonomisi’ ve sonrasında yürürlüğe konulan uygulamalar yabancı para giriş serbestliği, içerde üretim yerine yabancı yatırım teşvikleri, dış pazara girerek büyüme vaadi Türkiye’yi dışa bağımlı ve bugüne kadar büyüyerek devam eden ve içerisinde bulunduğumuz sıcak para ekonomisi çıkmazına getirdi. Devlet tahvillerinin, yatırımların hakimiyeti dövize bağlanması; yabancı paranın bizim para piyasamızı yönetmesine, Türk Lirasını piyasanın kenarına atmasına sebep oldu. Serbest Kambiyo diye tabir ettiğimiz dövizin milli devlet kontrolüne değil fiyat dalgalanmalarına bağlı bırakılması ve para giriş çıkış serbestliğinin olmasını benimseyen sistemin içine attı. Bugün devam ettiğini söyleyebileceğimiz Serbest Kambiyo Sistemi’nin sonucu olarak kamu ve özel sektör borçlanması çıkmaza girdi.

2019 yılı verilerine göre Türkiye’nin yurtdışı borcu 500 milyar dolara dayandı, borsanın %65i yabancı yatırımcıların eline geçti. Bu %65lik oranın 2019 Temmuz ayına göre değeri 90 milyar doların üzerindedir. Bu nedenledir ki yabancı para kurlarındaki artışlar ekonomimizde ani değişikliklere sebep olmaktadır, artış ve azalışların önüne geçmek için faiz oranları yükseltilmektedir. Yükseltilen faiz oranları 1980’lerden beri benzer sonuçları getirmekle birlikte; ekonomiyi yıpratmakta, enflasyonu yükseltmekte, çalışanların gelirini düşürmektedir. Artan maliyetlere sebep olmakta uzun süreçte fabrikaların kapanmasına, işsizliğin büyümesine sebep olmaktadır.

*Özelleştirme ve KİT’lerin kaldırılması programlarını uygulayanlar, özelleştirme yoluyla ulusal devleti ve Cumhuriyet’i yıktıklarını ilan etmekten çekinmemişlerdir. Özelleştirme Yasası’nın çıkarıldığı akşam, zamanın Başbakanı Tansu Çiller, kadehini “Son sosyalist devleti yıktık” diye kaldırdı.

 

Eser Keskin

TGB GYK Üyesi

 

KAYNAKÇA:

-Sefer Şener, Avrupa Birliği Ülkeleri ve Türkiye’de Yabancı Yatırımlar, Ekin Yayınevi

-Doğu Perinçek, Üretim Devrimi, Kaynak Yayınları

-Cahit Kayra, Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü 1980-2013, Tarihçi Kitapevi

-Şevket Pamuk, Osmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşme, İktisat Politikaları ve Büyüme, İş Bankası Kültür Yayınları

-Doğu Perinçek, Özelleştirme Ulusal Devlet Yıkıcılığıdır, Teori Dergisi Ağustos 2001 sayısı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler