“Merhaba arkadaşlar, Youtube kanalıma hoş geldiniz. Bugün yeni bir sosyal deney ile karşınızda olacağım. Videoyu beğenip yorum yapmayı ve kanalıma abone olmayı unutmayın.”
Video paylaşım uygulamaları “sosyal deney” olduğu iddia edilen videolardan geçilmiyor. Bir biçimde önümüze düşen, dünyada da sayısız örneği olan bu videolar artık iyice kontrolden çıkmış durumda. Cep telefonu kamerasını açıp kalabalığa karışan herkes başlıyor “deney” yapmaya. Tabii durumdan habersiz, bilgi ve iradesi dışında kayda alınan kendi halinde insanlar da “denek” oluyorlar.
'SOSYAL DENEY' TACİZİ
Geçtiğimiz hafta karşımıza çıkan bir haber bu “âlemi” incelememize ve yazmaya karar vermemize vesile oldu:
“Eskişehir’de ‘sosyal deney yapıyorum’ diyerek kadınları cinsel içerikli sorularıyla taciz eden ve bu anları kaydettiği videoları sosyal paylaşım sitelerinden yayınladığı tespit edilen M.S.G. (25) gözaltına alındı.”
Üzerinizde gizli bir mikrofon var, az ötede bir arkadaşınız çaktırmadan kamerayı açmış, siz bir parkta oturan ya da yolda yürüyen kendi halinde bir kadına yaklaşarak ona ısrarla cinsel içerikli sorular soruyorsunuz, kene gibi yapışıyorsunuz. M.S.G tek örnek değil. İnternette aratınca bunlardan tonla olduğu ortaya çıkıyor.
“Benimle yatar mısın” , “benimle kalır mısın”, “bana verir misin”, “sana para versem..”, “tanımadığın biriyle olur musun”, “kızın cevabına inanamayacaksınız” gibi “sansasyonel” başlıklarla yayınlanan yerli ve yabancı yüzlerce “sosyal deney” videosu bulunuyor. Üstelik “deney” yapılan bütün kadınların yüzleri, kimlikleri açık. Milyonlarca insanın izlediği videolardan dolayı hayatlarında ne gibi olumsuzluklarla karşılaşacakları belirsiz.
Yalnız kadınlar mağdur değil. Erkeği taciz etmek üzerine kurulmuş çokça “sosyal deney” var. Geçen hafta bir kadın “sosyal deney” adı altında bir belediye işçisini taciz etti. Belediye işçisinin önünde dans eden kadın, erkek işçiyi temasla da taciz etti. Geçenlerde yine bir grup kadın “sosyal deneyci” İstiklal Caddesinde dolaşan erkeklerin ellerini tutmaya ve onların tepkilerini ölçmeye çalışıyordu.
PSİKOLOJİK TACİZ
Elbette yalnızca cinsel taciz yok. İnsanları psikolojik olarak da taciz ediyorlar. Siyah gözlük takmış ve görme engelli olduğunu zannettiğiniz birisi size telefonunu uzatıyor. “Görme engelleyim şu mesajı okur musunuz” diyor. Siz de okuyorsunuz ve mesajda görme engelli çocuğun babasının İdlib’de şehit olduğu yazıyor. Bu kurmacadan habersiz biçimde başlıyorsunuz ağlamaya. Kara kara bu haberi karşınızdaki engelli gence nasıl vereceğinizi düşünüyorsunuz. Yetmiyor adama sarılıyor, teselli ediyorsunuz. 15 dakika sonra görme engelli numarası yapan zevzek “Abi biz sosyal deney yapıyorduk, kamera da şurada el sallar mısın” diyerek gevrek gevrek gülmeye başlıyor. Bu videoyu da “sosyal deney, ağlama garantili” başlığıyla paylaşıyor ve buradan para kazanıyor. Gerçekten babası, oğlu, kardeşi, eşi şehit olmuş binlerce insan bu videoları hangi hislerle izliyor umurunda bile değil. Sorsanız, “halkımız nasıl merhametli onu göstermek için yaptım” diyecek.
Zaten bu tuhaf “deneylere” bu yüzden “sosyal” deniliyor. Sözde toplumun röntgeni çekiliyor. Önümüzde çocuk kaçırılırsa ne yaparız, zorla bir kadının başörtüsü çıkarılmak istense nasıl tepki veririz, biri yanımızda engelli bir insanı aşağılarsa ne deriz, mahallemizdeki kıza laf atılırsa durur muyuz, Suriyelilere karşı açık ırkçılık yapıldığında müdahale eder miyiz, karnı aç birine yardım eder miyiz…
NE SONUÇ İSTERSEK ONU ÇIKARTAN “DENEY”
Sonunda “sosyal deney” yapan “akıllının” vermek istediği mesaja göre “deney sonuçları” ile karşılaşıyoruz. Bir “deneyde” taciz edilen kadın görünce galeyana gelip “deneyciyi” parçalamaya çalışan toplum, bir diğer “deneyde” yaşananları izlemeyi tercih ediyor. Böylece birinci videonun sonunda “ulan ne duyarlı milletiz biz” derken, diğer videonun sonunda “yazıklar olsun bizim gibi millete, ne ara bu kadar duyarsız olduk, insanlık ölmüş” diyoruz. Genellikle de ikincisini dememiz için çekiliyor bu videolar.
İzmir’de “açım yardımcı olur musunuz” yazılı karton tutan genç, “içki içecek param yok yardımcı olur musunuz” yazılı karton taşıyan gençten daha az para topluyor. Biz böylece İzmirlilerin nasıl “vicdansız”, “laik” ve “alkolik” insanlar olduklarını öğreniyoruz. Zaten “deneyci” bu “sonucu” bize göstermek istiyordu. Eldeki bilimsel kanıt nedir? Bu arkadaşın çektiği video. Kurgu olup olmadığını bile asla öğrenemeyeceğimiz bir tuhaf video.
SIFIR MAHREMİYET
“Sosyal deneyciler” çevredeki insanların yüzlerini açıkça yayınlıyorlar. Kendilerince bu insanları bile isteye teşhir ediyorlar. Bir yetişkin gündüz vakti şehrin en kalabalık caddesinde bir çocuğu kolundan çekiştiriyor. Siz de o anda 5-10 saniyeliğine yanlarından geçiyorsunuz. Bu olayı görüyorsunuz. Belki şüphelendiniz ve kadrajdan çıkınca polisi arayacaksınız. Belki de düpedüz korktunuz kendinizi güçsüz hissettiniz ve müdahale edemediniz, adamın cebinde bir bıçağı olmadığını nereden bilebilirsiniz? Ya da başka bir nedenle “hop hemşerim bırak çocuğu” diye “delikanlılık” yapamadınız. Geliyor teşhir. Milyonlarca insan ve belki tanıdıklarınız izliyor, sizi görüyor ve not veriyor. “Benim babam korkak”, “benim sevgilim duyarsız”, “bizim öğretmen tırsak”…
Tersi de mümkün. Önünüzde bir kadının elle taciz edildiğini görüyorsunuz. Dayanamayıp tacizcinin üzerine yürüyorsunuz. Hatta tekme tokat dövmeye başlıyorsunuz. Ağzı burnu kanayan “deneyci” “abi dur sosyal deney yapıyoruz, kız da ekipten, kameraya el salla, kanalımıza da abone ol” diyerek sizi durduruyor. İyi ama ya elinizden kötü bir kaza çıksaydı. Ya bu kadına yardımcı olacağım derken, attığınız yumruk sonrası deneyci yere düşüp kafasını kaldırıma çarpsaydı? Ölseydi mesela? Bu pekâlâ mümkün. Zaten kimi “sosyal deneyciler” videolarını “çok riskli sosyal deney” diyerek yayınlıyor. Aksiyon olunca tıklanma, tıklanma olunca kazanç artıyor tabii.
Normalde sosyologlar doğru sonuçlara ulaşmak için doğru bir örneklem belirlerler. Onlar bilimsel bir eğitim aldıkları için bilimsel araştırma yöntemlerini uygularlar. Ayrıca onlar önemli etik kurallara uyarak saha araştırması yaparlar. Kişiye bilgi vermek, izin almak, mahremiyetini korumak ve sırlarını saklamak böylece onu tehlikelere karşı korumak kesinlikle uyulması gereken ilkelerdir.
Peki bu videolarda ne yapılıyor? Rastgele bir kadının/erkeğin yanına gidip “benimle birlikte olur musun” diye soru soruluyor. Olduğu gibi yayınlanıyor. Belki bir kadın, sizin tık ve para aşkınız yüzünden babasından, kocasından ya da sevgilisinden dayak yiyecek hatta katledilecek. Belki sizin saçma sorunuza “ne münasebet” diyerek tepki gösterse bile “ne işin vardı kız o parkta” diyerek onu hırpalayacak ya da eve kilitleyecek gaddar birileri var hayatında. Ya da sizin teklifinizi kabul etti. Siz bunu ne hakla yayınlıyorsunuz? Bu yayın yüzünden bir kadının başına neler gelebileceğini düşünemiyor musunuz?
Yaşlı bir kadın işportacıyı zabıta kılığında korkutup ağlatan sonra da eline “hediye” diye zarf tutuşturan densizlere ne demeli? Simit satan gariban çocukları teşhir eden, ailelerinden izinsiz yayınlayan, ömür boyu peşlerinden gelecek videolarını milyonlara izleten ve çocukların “unutulma haklarını” gasp eden bir kuralsızlıktan söz ediyoruz.
TOPLUMDA GÜVENSİZLİĞİ KÖRÜKLÜYOR
Böyle kontrolsüz ve bol izlenen bir alan olunca dolandırıcı da eksik olmuyor tabii. Ailesi pandemiden dolayı işten çıkarılmış sokakta mendil satan küçücük bir çocuğun, son parası olan 10 TL’yi karnının aç olduğunu söyleyen bir yetişkine vermesi herkesi çok duygulandırmış ve milyonlarca kez izlenmişti. Bağcılar Kaymakamı bile videodan etkilenip çocuğu bulmaya koyuldu. Sonra ortaya çıktı ki çocuk mendil satıcısı falan değil. Meğer “deneyci” arkadaş bu olayı kurgulamış, ortada su satan çocuk falan da yokmuş, hepsi oyuncuymuş!
Yardıma muhtaç bir evsiz diye “deneycinin” getirdiği kişiyi üzülüp traş eden vicdanlı berber, olayın kurgu olduğunu ve kendi üzerinden para kazanıldığını öğrenince “bir daha kimseye yardım etmeyeceğini” söylüyor. “Kolum sakat eğilemiyorum acaba ayakkabılarımı bağlayabilir misin” diyen birini gören vicdanlı bir vatandaş eğilip ayakkabıları bağladıktan sonra olayın kurgu olduğunu öğreniyor. “Bir daha yolda geberen görsem yardım etmeden önce iki kere düşünürüm” diyor.
“Sosyal deney” terörü, toplumda güvensizliği körüklüyor.
UTKU REYHAN
USMER GENEL BAŞKANI
AYDINLIK