Sosyal Medyada Milli Ufuk

Sosyal medyada yerli ve milli uygulamalar desteklenmeli ve teşvik edilmeli, yeni kanunlar çıkartılmalı, kamuoyunun gündemine gündemine getirilmelidir.

Sosyal Medyada Milli Ufuk
Yiğit Çınar
Yiğit Çınar
YAZAR

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada çıkan tartışmalardan biri de Whatsapp’ın gizlilik sözleşmesine dair yaptığı açıklamaydı. Bu sözleşme mesajların erişilebilirliği ve depolanabilirliğine dair maddeler içeriyordu. Kabul etmeyenler 15 Ocak’a kadar Whapsapp’ı kullanabilecekti, sonraki günlerde ise erişimi engelleniyordu (daha sonra sosyal medyadan gelen tepkiler üzerine bu karardan vazgeçildi).

Çıkan tartışmaların beraberinde Whatsapp’a alternatif mecralar konuşulmaya başlandı. Telegram, Signal, BİP ve diğerlerinin içerikleri, teknik özellikleri ve en önemlisi güvenlik politikaları gündeme geldi, yeni yönelimler alındı, tartışıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu konuya dair yaptığı açıklamada ‘Özgürlük kılıfı altında Türkiye’yi yalan haberin, hakaretin, iftiranın kol gezdiği bir ikileme terk etmeyeceğiz. Kendilerini hukukun üstünde gören sosyal medya şirketlerine boyun eğmeyeceğiz.’ (1) diyerek Türkiye’nin atacağı yeni adımların habercisi olmuştur.

Durum böyleyken bizler de Türkiye Gençlik Birliği olarak yaptığımız basın açıklaması ile on binlerce üyemizle birlikte Whatsapp’tan ayrılıp yerli ve milli girişim olan “BİP” uygulamasına geçtiğimizi ilan ettik (2).

Tartışmaları yeni bir yöne çevirmek gerekirse, sosyal medya konusunda Türkiye’nin önündeki görevler nelerdir, bunları konuşmanın ve çözüm üretmenin Türk milletine çok daha sağlıklı bir bakış açısı katacağını düşünüyorum.

Sosyal Medyada Aslında Ne Oluyor?

Sosyal medya mecraları özellikle 2010 yılından itibaren hayatımızda daha çok yer almaya başladı. MSN ve Facebook’un önderlik ettiği bu alana daha sonra Twitter, Snapchat, İnstagram, Vine gibi kuruluşlar da katıldı. Önceleri insanların eski arkadaşlarını bulduğu, oyun oynadığı, o gün yaşadıklarını paylaştığı bir ortam olarak görülüyordu. Ancak zaman içerisinde bu masumluğu ortadan kalktı.

Zaman içerisinde bu şirketlerin birçoğu tekelleşme yoluna gitti. Büyük kısmı Mark Zuckerberg’in elinde toplanan bu mecraların içerikleri de aynılaşmaya başladı. Tek elden yönlendirme ile giden sistemin yanında, rakipsizlik çok büyük bir avantaj sağlamıştı. Bu tekel, sosyal mecraların yönetilmesinin yanında toplumun yönlendirilmesi noktasında da  kapı açmış oluyor. Bu tekele sahip olanlar topluma istediğini dayatma özgürlüğüne de sahip oluyor.

Şimdi kendi hayatımız üzerinden düşünelim. Sohbet uygulamalarında bir arkadaşımıza almak istediğimiz bir kıyafet, teknolojik cihaz, kitaptan bahsediyoruz. Aynı gün ya da en geç bir gün sonra, tarayıcı üzerinden yaptığımız gezintilerde karşımıza sayfa reklamlarında o bahsettiğimiz ürünün görseli çıkıyor. Eminim bunu hepimiz en az bir kere yaşamış ve kendimizi şaşırmaktan alamamışızdır. İşte dayatmadan bahsettiğimiz de bu. Mesaj verileri, konum, cihaz bilgileri ve kişisel bilgilerin depolanması ile istenilen yönde dayatma yapılabiliyor.

Verilerin depolanması konusunda aslında asıl önemli olan nokta ise bunun bir güvenlik sorunu olduğudur. Bu, özel hayatın başkaları tarafından öğrenilmesinin yanında, ulusal anlamda bir güvenlik sorununu da teşkil etmektedir. En nihayetinde bu uygulamaları devlet yöneticileri, bürokratlar, elçiler, askerler de kullanmakta. Bir devletin sırlarının öğrenilecek en son bilgi olduğunu düşünürsek Türkiye’nin bu güvenlik sorununu da dikkate alması gerekiyor.

6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu mucibince, 5. Maddesi gereği ‘Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.’ Yine aynı kanunun 9. Maddesi gereği ‘Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın yurt dışına çıkarılamaz.’ (3) kararlarının alındığını biliyoruz. Görüyoruz ki Türk hukuk sistemi her türlü izinsiz bilgi paylaşımı ve depolanmasını yasaklıyor. Durum böyleyken Whatsapp, Telegram, Signal gibi kuruluşların bilgileri depolamasının yanında, bu depoların yurt dışında olması Türkiye’nin karşısında bir tehdit olarak durmaktadır. Ulusal mahiyette olan bilgilerin paylaşımı noktasında doğrudan doğruya Türkiye Devleti de tehdit altında bulunmakta. 

FETÖ ve PKK ile amansızca mücadele verdiğimiz bu günlerde sadece silahla, topla, tüfekle değil, sosyal medya alanında da mücadele ediyoruz. Türkiye Devleti’nin verilerinin emperyalist çıkarlar için kullanılması işten değildir. ABD’nin siyasal ve toplumsal yönlendirmeleri son on yılda sosyal medya üzerinden yaptığını biliyor ve görüyoruz.

Tüm bunların yanında, veri paylaşımı ve depolanması kadar önemli bir konunun daha göz ardı edildiğini görüyoruz. Bu, herhangi bir aleyhte durumda şikâyet edilebilecek ya da doğrudan iletişim kurulabilecek bir muhatabın Türkiye’de olmamasıdır. 1 Ekim 2020 tarihinde yürürlüğe giren, halk arasında ‘sosyal medya yasası’ olarak adlandırılan ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ aslında bu sorunun çözümü olmaktadır (4). Tüm dünyada kullanılan bu mecraların, kullanıldığı ülkelerde temsilcilik/ofis açmaları gerekirken, 1 Ekim’de yürürlüğe giren kanundan önce Türkiye’de hiçbir kuruluşun ofisinin olmadığını görüyoruz. Bu kanun ile birlikte bunun önünün alınmış ve süreci yavaş da olsa ofis açma girişimleri başlamıştır. Çünkü aksi takdirde devlet gerekli yaptırımları uygulayacaktır. Bu, gerek devlet gerekse ferdi olarak yapılacak başvuruların muhatabının olmasını, elle tutulur işlemlerin yapılabilmesini sağlayacaktır. Bu noktada bu kanun yerindedir ve devamlılığı esas olmalıdır.

Mevcut Uygulamalar Yeterli Mi?

Bugün en çok kullanılan uygulamalara baktığımızda Whatsapp birinci sıradaki yerini almakta. Ardından (sırasız bir şekilde) Telegram, Signal, WeChat, gibi uygulamaların gelmekte olduğunu görüyoruz. Genel olarak incelediğimizde dahi bu uygulamaların tam anlamıyla yeterli olmadığını gerek altyapı gerek arayüz özellikleri gerekse kullanım kolaylığı açısından ikincil gözüyle bakılacak uygulamalar olduğunu görebiliyoruz. Yerli ve milli girişim olan BİP, daha da geliştirildiği ve devletçe ve milletçe desteklendiği ölçüde çok daha fazla kullanıma açılmış olacaktır.

Tabii burada BİP bizim önümüzdeki en önemli örneklerden biri. Yazbee, Yaani, Yaay, BİP gibi yerli ve milli uygulamaların varlığı, seçeneksiz olmadığımızın bir göstergesi. Bu alanlara da Türkiye’nin girmesi, gelişmesi her açıdan önümüzü açan bir girişim olacaktır. Ayrıca her türlü yaptırıma karşı diz çökmeyen bir Türkiye yaratmış olunacaktır. Hatırlatalım, 2019 yılında ABD Başkanı Trump’ın yaptırım tehditlerine karşı TGB olarak #MahvolursunTrump etiketi ile başlattığımız çalışma sonrası dünya gündemine girmiştik. Ardından bir sabah uyandığımızda başta tüm resmi TGB hesapları olmak üzere neredeyse tüm yönetici ve üyelerin hesaplarının askıya alındığını gördük (5). Vatansever kuvvetlerin önünün bu alanda dahi tıkanmaması için yerli ve milli yatırımlara sahip çıkmamız gerekiyor.

Her Alanda Milli Atılım

Türkiye, özellikle 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren büyük bir dönüşüme gitmiş, FETÖ/PKK’ya aman tanımamaya başlamıştı. Sadece FETÖ/PKK ile kalmamış, ABD emperyalizmine her alanda karşı koymaya başlamıştır. Süreç antiemperyalist bir yönde ilerlerken silahlı mücadeleyi pekiştirecek atılımlara da hızlıca başlandı. Milli savunma sanayiinde ASELSAN, HAVELSAN, Tank-Palet gibi milli şirketlerin öncülüğünde gelişimler olurken ekonomide Varlık Fonu’nun çalışmalarıyla üretim temelli ekonominin adımları atılmaya başlandı. Şimdi önümüzdeki görevlerden biri de sosyal medyamızı millileştirmek ve onu geliştirmek olmalı.

Yukarıda saydığımız kuruluşlar yerli ve millidir, evet. Ancak bu kuruluşlar yalnızca özel mülkiyetin elinde de kalmamalıdır. Devlet bünyesine alınıp, Atatürk’ün devletçilik ilkesi dahilinde izlenecek bir politika ile desteklenip geliştirilmeli ve Türk milletinin kullanımına sunulmalıdır. Bu koşulda hangi tehdit olursa olsun endişe etmeye gerek kalmayacaktır.

Milli uygulamalarımızın olmasını dile getirirken her yönüyle milli olması gerektiğini vurgulamakta fayda var. Elbette gerekli noktalarda çeşitli yerlerden danışma/yardım alınır ancak mühendislerinin Türk olduğu, altyapısının Türk telekomünikasyon şirketlerince hazırlandığı, içeriklerinin Türk milletinin ihtiyaçları ve gereklilikleri doğrultusunda yapıldığı girişimler her zaman önceliğimiz olmalıdır. Ancak bu yolla istediğimiz milli başarıyı elde edebiliriz. Devlet eliyle yürütülecek ve teşvik edilecek bu çalışmaların sonunda, verilerin saklanma işi de elbette Türkiye’de olacak ve devlet denetimi altında yapılacaktır.

Özellikle geçtiğimiz aylarda sosyal medya uygulamalarının denetim altına alınmasına dair çıkan yasa ile birlikte, yerli ve milli uygulamaların desteklenmesi ve teşvik edilmesi için de yeni kanunlar çıkartılmalı, kamuoyunun tartışmasına açılmalı ve toplamda yeni düzenlemeler getirilmelidir.

Türk milletinin içinde bir cevher yatıyor. II. Meşrutiyet’te de Dünya Savaşı’nda da İstiklal Harbi’nde de devrimleri uygularken de bunları gördük. O cevherler mühendislerimiz, teknik ekibimiz, tüm emekçilerimizdir. Bu cevheri işlemek hepimizin görevi olmalı. Yerli ve milli atılımlarımızı işler kılmak, layık olduğu konuma getirmek için elbirliği ile çalışmalıyız. Türk gençliği olarak, her türlü milli girişimin yanındayız.

 

Yiğit Çınar

TGB İstanbul İl Sekreteri

Genel Yönetim Kurulu Üyesi

 

Dipnot:

1- https://www.hurriyet.com.tr/gundem/cumhurbaskani-erdogan-flas-sosyal-medya-aciklamasi-boyun-egmeyecegiz-41713994

2- https://tgb.gen.tr/genclik-birligi/emperyalist-tekellere-karsi-milli-ve-guvenli-sosyal-medya-30838

3- https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=6698&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5

4- https://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/sosyal-medyada-yeni-donem-basladi/1991916

5- https://tgb.gen.tr/dunya/twitter-in-hesaplarimizi-neden-kapattigi-belli-oldu-29014

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler