Sovyetlerin Gözünden Türk-Rus Dostluğu

Emperyalizme karşı kararlı mücadele veren Türkiye’nin önündeki sorumluluk, Avrasya ittifakını kurmak, Rusya’yla yeniden dost olmaktır.

Sovyetlerin Gözünden Türk-Rus Dostluğu

YAZAR

Bu sene 100. yılını kutladığımız Türk-Rus dostluğu, sadece iki millet arasındaki iyi ilişkiler açısından değil dünya dengelerini sarsması açısından da tarihi bir birlikteliktir. Türkiye ve Rusya arasındaki ittifak, emperyalizmin tarihten bugüne başını ağrıtan en büyük meselelerden biri olmuştur.

Türk-Rus ilişkileri, Birinci Dünya Savaşı’na kadar iyi bir seviyeye gelemese de savaşın ardından tam tersi duruma dönüştü. Sovyet Devrimi’yle birlikte iki millet yakınlaşmış; İstiklal Savaşı döneminde de bu yakınlaşma, kader birliğine dönüşerek zirveye ulaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Lenin’e gönderdiği mektupla başlayan dostluk, Milli Mücadele’nin zafere ulaşmasına büyük katkı sağlamıştır.

Türk Milli Kurtuluş Savaşı’na maddi yardımlarla başlayan ittifaka Sovyetler büyük önem vermiştir. Bu desteği basit bir savaş yardımı olarak görmeyen Sovyet devriminin önderleri, Kemalistlerin zaferini emperyalizme karşı mücadelede bir eşik olarak görüyorlardı. Josef Stalin, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin yayın organı Pravda’ya 30 Kasım 1920’de verdiği demeçte, “Emperyalizme karşı mücadele, Kemalistlerle birlikte ittifak kurarak zafere ulaşacaktır” diyerek ittifakın önemine dikkat çekmiştir.

Sovyet Devriminin önderi Lenin de Türk-Sovyet ittifakının önemini şöyle ifade etmiştir:

“Türkiye’yle aramızdaki dostluk ilişkileri adım adım güçleniyor. Bu durum Sovyetlerle Doğu’nun ezilen milletleri arasındaki ittifakın güvencesidir. Günümüz siyasetinde temel etken emperyalist zorbalıktır. Bu da ezilen milletler arasında daha sıkı dostluk ve ittifaka yol açıyor.”

Türk-Sovyet ittifakına Atatürk de fazlasıyla önem vermiştir. Sovyetler Birliği Ankara Büyükelçisi Aralov, 30 Aralık 1922’de Mustafa Kemal Paşa ile görüşmesi sonrası Paşa’nın sözlerini şöyle aktarır:

“Ortak amacımız, emperyalizmle savaşmak, Doğu halklarını sömürgecilerin boyunduruğundan kurtarmaktır.”

Milli Mücadele’nin yayın organı Hakimiyeti Milliye gazetesinde 5 Ekim 1920 tarihinde “Türk Bolşevik İttifakı” başlığıyla çıkan yazıda, “Türk milleti ve Rus milleti aynı Doğu’nun milletleridir. Dertleri de ortaktır, düşmanları da…” denilmiştir.

TÜRK-SOVYET İTTİFAKI KAFKAS SEDDİ’Nİ YIKTI

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İngilizler, büyük tehlike olarak gördüğü Kemalistlerle ve Sovyetlerin güç birliği yapmasını engellemek için Kafkaslarda bir set oluşturma girişimi içine girmiştir. İngiltere, Kafkasya’yı elinde tutmak için kukla Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan kurmak istemiştir. Kurulacak bu kukla devletlerle hem bu coğrafya emperyalizmin kontrolü altında olacak hem de Sovyet ve Türk tehlikelerinin bir araya gelmesi önlenecekti. Sovyetlerin Ankara Büyükelçisi Aralov, bu durumu anılarında şöyle anlatmıştır:

“İngiltere ve Fransa, Sovyetlerle Türkiye’nin arasındaki bağlantıyı önlemek için Güney Kafkasya’ya önem veriyordu. Gürcü Menşevikler, Ermeni Taşnaklar, Azerbaycan müsavatçılar bu amaca hizmet ediyordu.”

Aralov aynı anılarında İngiltere, Fransa ve ABD’nin Bakü petrollerini ele geçirmek, Çiatur manganezleri ve Güney Kafkasya’nın öteki zenginlerine göz diktiğini de ifade etmiştir.

Mustafa Kemal Paşa, Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin Sivas Kongresi’nde oluşturulan Heyeti Temsiliye Reisi olarak Ankara’ya karargâh kurduğu sırada, 5 Şubat 1920 günü, Kolordu Kumandanlarına, İstanbul’da Rauf Beyefendi’ye, Nazilli’de Refet Beyefendi’ye, Erzincan’da Halid Beyefendi’ye, “Heyeti Temsiliye namına” gönderdiği “gayet acele şifre”de, bir durum değerlendirmesi yapmış ve Kafkas Seddini silahla yıkma görevinin zorunluluğuna ve yakıcılığına dikkat çekmiştir:

“(...) Bizzat kuvvet sevkine başlamışlardır ki, bu kuvvet tesiriyle hem Bolşeviklerle çarpışmayı çabuklaştırmak ve hem de Kafkas milletlerinin gerek Türklerle Bolşeviklerin herhangi bir temaslarını önlemek ve kontrol etmek fikrindedirler. (...) Kafkas seddinin yapılmasını Türkiye’nin kati mahvı projesi sayıp, bu seddi İtilaf Devletlerine yaptırmamak için en son vasıtalara müracaat etmek ve bu uğurda her türlü tehlikeleri göze almak mecburiyetindeyiz.”

Kurulacak bu Kafkas Seddi’nin yıkılması için hem Atatürk hem de Lenin oldukça fazla çaba sarf etmişlerdir. Stalin, Lenin ve Çiçerin’e (Sovyet Dışişleri Bakanı) gönderdiği 5 Ekim 1920 tarihli mektupta Türklerin, Ermenilerin üzerine ilerleyişinin Sovyetlerin lehine olduğunu söylemiştir. Yine Stalin, Lenin ve Çiçerin’e gönderdiği 20 Kasım 1920 tarihli mektupta Türk ordusuyla ittifak içinde Gürcistan’ın Sovyetleştirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Kafkas Seddi, Mustafa Kemal Paşa’nın Lenin ve Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği 3 maddelik mesaj sonrasında, Ankara’daki Millî Devrimci Hükümet ve Sovyet Rusya Hükümetinin orduları tarafından 14 Ağustos 1920 tarihinde İngiliz güdümündeki Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan cumhuriyetlerine karşı kuzeyden ve güneyden yürüttükleri harekâtlarla yıkılmıştır.

Sovyetlerle Türkiye arasındaki bağlantı da Gümrü Antlaşması ile açılan Erzurum-Bakü demiryolu ile yeniden sağlanmıştır.

FRUNZE’NİN GELİŞİ VE DOSTLUĞUN ZİRVEYE TAŞINMASI

Ankara Hükümeti ve Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele’nin ilerleyişi açısından kritik önemde olan Sovyet desteğini alabilmek için çeşitli temaslarda bulunmuştu. İlk resmi temaslar ise Ekim 1920’de Ali Fuat Paşa’nın Moskova Büyükelçisi olmasıyla başlamıştır.

Ali Fuat Paşa ve beraberindeki heyetin Moskova’da gerçekleştirdiği bir dizi görüşme sonrası 16 Mart 1921’de iki hükümet arasında Moskova Antlaşması imzalanır. Anlaşma tarihinin, İstanbul’un işgal edilmesinin 1. yıl dönümü olması İtilaf Devletlerine büyük mesaj olmuştur.

Moskova Antlaşmasının ardından 13 Kasım 1921 tarihinde Ankara’ya gelen Sovyet Temsilcisi Mihail Frunze, Türk-Sovyet ilişkilerini zirveye taşımıştır. Ankara’daki ilk gözlemlerini 22 Aralık’ta Dışişleri Bakanı Çiçerin’e raporlayan Frunze, Türk halkının savaşlardan çıkmış yorgun bir halde olmasına rağmen ulusal kurtuluşu için savaşmakta kararlı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Ankara Hükümetinin, Batı ile yapılacak görüşmelerde Sovyetlerle ilişkileri zedeleyecek hiçbir tavırda bulunmayacağının da teminatını verdiğini iletmiştir.

Frunze, Mustafa Kemal Paşa ile kapsamlı olarak 25 Aralık 1921 ve 4 Ocak 1922 tarihlerinde görüşme yaparak dostluk ilişkilerini ileri seviyeye taşımıştır. Bu görüşmelerin ardından Sovyetlerin söz verdiği yardımlar, Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmiştir.

Frunze’nin Ankara’da bulunduğu sürede kurduğu ilişkiler Sovyetler Birliği yöneticilerinin de dikkatini çekmiştir. Frunze’nin ardından Ankara’ya gelen Büyükelçi Aralov, Çiçerin’e 1 Mart 1922’de gönderdiği mektupta Frunze’nin Türklerde derin izler bıraktığı, burada Türkiye’nin büyük dostu olarak anıldığını anlatır.

LENİN’İN TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI HAKKINDA DÜŞÜNCELERİ

Sovyet Büyükelçisi Aralov, Frunze’nin ardından Anadolu’ya gelme hazırlığı yaparken Çiçerin ve Lenin’le görüşmeler gerçekleştirir. Sovyet devriminin iki önderi de, Aralov’a Türk-Sovyet ilişkilerini geliştirmesi için büyük sorumluluklar verir. Ankara yolculuğu öncesi Aralov’la görüşen Lenin, bir yandan Sovyet diplomattan beklentilerini dile getirirken diğer taraftan da Türk Kurtuluş Savaşı hakkındaki düşüncelerini dile getirmişti:

“Emperyalistler Türkiye’yi soyup soğana çevirdiler, hala da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve başkaldırdılar. Sabır bardağı taştı; gerek Doğu halkları gerek biz emperyalist kurtlara karşı savaşıyoruz. (…) Mustafa Kemal Paşa ilerici bir insan, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist devrimimizi anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. (…) Ona yardım etmek, yani Türk halkına yardım etmek gerekiyor. İşte, sizin işiniz budur. Türk hükümetine, Türk halkına saygı gösteriniz. (…) Moral yardımı, yakınlık, dostluk, üç kat değeri olan bir yardımdır. Böylece, Türk halkı yalnız olmadığını hissetmiş olacaktır.”

100 YIL ÖNCEKİ DOSTLUK İÇİN YENİDEN AYNI KARARLILIK ZAMANI

İki ülkenin Kurtuluş Savaşı yıllarında kurduğu dostluk, Cumhuriyet döneminde de yükselerek devam etmiştir.

Başbakan İsmet İnönü’nün 1932 yılındaki Rusya seyahati ve Sovyetler Birliği Genelkurmay Başkanı Mareşal Kliment Voroşilov’un 1933’te Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamaları için Türkiye’ye gelmesiyle dünyaya önemli mesajlar verilmiştir.

1928 yılında Taksim Meydanına yapılan Cumhuriyet Anıtı’nda, iki ülkenin dostluğuna nişanen Frunze ve Voroşilov heykelleri de eklenmiştir. Sovyet dostluğuna büyük önem veren Atatürk, Cumhuriyetin simgesi olacak bu anıtta Sovyet devlet adamlarının da yer almasını bizzat istemiştir.

Atatürk, 1937 yılında Başbakan Celal Bayar, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ve arkadaşı Kılıç Ali ile yaptığı görüşmede dünyanın büyük bir savaşın eşiğinde olduğunu söyleyerek Türkiye'nin Sovyet dostluğundan ayrılmaması gerektiğini vasiyet ediyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin tarafsız kalma politikası, Sovyetlerle olan dostluğa zarar vermiştir. Bunun ardından Türkiye, Atlantik cephesine yakınlaşmış, küçük Amerika süreci başlamıştır.

100 yıl önce emperyalizme karşı kurulan ittifak, iki millet arasında büyük bir dostluğa dönüşmüştür. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Atlantik cephesinde konumlanması ve Sovyet dostluğundan vazgeçişi hem Türkiye hem de bölge ülkelerine zararlar getirmiştir.

Doğu Akdeniz, Karadeniz, Kafkaslar ve Irak-Suriye cephesinde emperyalizme karşı kararlı mücadele veren Türkiye’nin önündeki sorumluluk, Avrasya ittifakını kurmak, Rusya’yla yeniden dost olmaktır.

“Dostlarıyla” Türkiye düşmanlığı yapanlara karşı en büyük görevimiz, gerçek dostlarımızla bu şer ittifakını dağıtmak, Biden tayfasını yenilgiye uğratmaktır. Görevlerimizin başındayız, başaracağız, zafere ulaşacağız.

Kaan Arslan

TGB Genel Başkan Yardımcısı

 

Dipnot:

1- Doğu Perinçek, Lenin Stalin Mao’nun Türkiye Yazıları, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2014, s. 183.

2- A.g.e., s. 196.

3- S. İ. Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Anıları, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, Ocak 2014, s. 65.

4- Kurtuluş Savaşı’nın İdeolojisi Hakimiyeti Milliye Yazıları, Kaynak Yayınları, İstanbul, Şubat 2012, s. 90.

5- Aralov, s. 13.

6- A.g.e., s. 14.

7- Doğu Perinçek, Anadolu ve Sovyet hükümetlerinin İngilizlerin Kafkas Seddi’ni yıkmaları, Teori Dergisi Sayı 371, Aralık 2020, s. 19.

8- Doğu Perinçek, s. 167.

9-A.g.e., s. 168.

10- A.g.e., s. 20.

11- Yavuz Aslan, Mustafa Kemal Paşa-M. Frunze Görüşmeleri, Atatürk Üniversitesi Atatürk Dergisi, Cilt 3 Sayı 2, 2002, s. 34.

12- A.g.e., s. 35.

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler