Strazburg çıkartmasının anahtarı: “Liberté, Egalité, Fraternité”

Strazburg çıkartmasının anahtarı: “Liberté, Egalité, Fraternité”

Özgürlük, eşitlik, kardeşlik... Büyük Fransız Devrimi bu kavramların üzerine inşa edilmişti. Devrimin simgelerinden biri haline gelen “Liberté, Egalité, Fraternité” deyişine 1789’dan itibaren demokratik devrimlerin filizlendiği tüm topraklarda rastlandı. 150 yıllık Türk aydınlanma birikimi ve devrim geleneğinde ise bu deyiş genel anlamda İttihat ve Terakki ile topraklarımıza girdi. Ancak küçük bir eklemeyle. İttihat ve Terakki Cemiyeti “Hürriyet, Adalet, Müsavat, Uhuvvet” diyerek 1908 Devrimine öncülük etmişti. Hürriyet (özgürlük), müsavat (eşitlik) ve uhuvvet (kardeşlik) kavramlarına “adalet”in de eklenmesi  devrim ve devlet geleneğimizdeki kritik bir noktayı gözler önüne sermektedir. Osmanlı devlet geleneğinde karşımıza çıkan ve devlet düzenindeki işleyişin daimi olması adına geliştirilen sekiz maddelik “Daire-i Adliye”nin ilk maddesi şöyledir: Adldir mucib-i salâh-ı cihan Günümüz Türkçesi ile: Adalet dünyanın kurtuluşunu sağlar. Liberté “Avrupa insanının özgürlüğü için buradayız” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire’de görülen Perinçek-İsviçre Davasının temyiz duruşmasında İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in ilk olarak bu sözleri sarf etmesi bir tesadüf değil, uygarlık tarihinden bize kalan aydınlanma mirasının Türk devrim geleneğiyle birlikte bir yansımasıdır. Eski Yunan’da Sokrateslerin Atina demokrasisi tarafından ölüme mahkum edilmesi,  Orta Çağ Avrupası’nda Brunoların Engizisyon tarafından sapkın ilan edilip Roma’da diri diri yakılarak idam edilmesi yerleşik inançları tehdit eden kuvvetlerin karşılaştıklarını ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. İşte bu sebeple İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19. Maddesinde şu ifadeler yer alır: “Herkesin fikir ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, ülke sınırları sözkonusu olmaksızın bilgi ve görüşleri her yoldan aramak, almak ve yaymak özgürlüğünü kapsar. “ Bu açıdan bizlere Strazburg yolunda öncülük eden ilk ilke “özgürlük” idi. Özgür, demokratik ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı toplumların temel unsurlarından biri olan ifade özgürlüğünün korunması, yalnızca 1915 olaylarına ilişkin bir beyanatta bulunma halinde değil, verilen tüm siyasi mücadelelerin özünde yer almalıdır. Bu noktayı özümsemekte güçlük çeken toplumların Sokratesleri, Brunoları, Nesimileri, Şeyh Bedrettinleri, Turan Dursunları, Uğur Mumcuları vardır. Egalité 1915 olaylarına atfedilen “soykırım” nitelemesi ve yaşananlarla “Holokost” arasında paralellik kurulması planının gündeme getirilmesi ile “ASALA” ve “Ermeni Kurtuluş Ordusu” gibi terör örgütlerinin ortaya çıkması aynı yıllara denk gelmektedir. 1965 sonrası dönemde Türkiye Cumhuriyeti “soykırım”ı tanımıyor gerekçesi ile sadece Türk oldukları için onlarca insan katledildi, yüzlercesiyse bu terör örgütlerinin faaliyetleri esnasında yaralandı. 1915 olaylarının hukuksal ve tarihsel sebeplerle “soykırım” sayılamayacağını belirten bilim insanları, gazeteciler saldırıya uğradı. Günümüzde ise bu süreç “soykırım” nitelemesini reddedenlere karşı bir cadı avıyla devam etmektedir. Justin McCarhy gibi tarihçiler çalışmaları sebebiyle ölüm tehditleri almakta Guenter Lewy gibilerin çalışmaları ise “soykırım” tezini savunanlarca baskı altına alınmaya çalışılmaktadır.Bu noktada toplumsal eşitlik hususu ek bir değer kazanmaktadır. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde yaşayan ve farklı ülkelere vatandaşlık bağı ile bağlı Türk asıllı insanların toplum içerisinde “soykırımcı” yaftalamasıyla yüz yüze gelmeleri; iş yerlerinde, üniversitelerinde bu sebeple dışlanmaları ve kimi zaman ırkçı nitelemelerle karşı karşıya kalmaları toplumsal eşitlik kavramına aykırı bir tavırdır. Soykırım, hukuki bir tanımdır. Tanım kapsamı dışında adım atarak yapılan girişimler Avrupa’da yaşayan Türk asıllı insanların yaşamını zorlaştırmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde attığımız sloganlar bir yönüyle Avrupa’nın yurttaşların eşitliği ilkesine sahip çıkması adınadır.Fraternité Strazburg çıkartmamımızın en hayati noktası “kardeşlik”tir. “Soykırım” iddialarının hukuksal olarak sağlam bir dayanağının olmaması AİHM’den çıkacak sonucu büyük oranda netleştirmiştir. Ancak asıl mesele siyasi bir kapsamda bu haklı davayı savunmak ve aynı zamanda kardeşliği korumaktır.Bugün 1915 olayları için “soykırım” nitelemesini öne sürmek politik bir tavırdır. Meselenin hukuksal ve tarihsel bağlamından kopartılarak öne sürülen iddialar anlamsızta boğulmakta, emperyalizmin ülkemiz önüne sürdüğü bir diğer kart olarak kalmaktadır. Bu kartları boşa çıkararak Ermeni ve Türk asıllı insanların birlikte kardeşçe yaşamı için emperyalizmin bölge üzerindeki planlarını yıkmanın gerekliliğini ve bu gerekliliği yerine getirme şartını yaşam önümüze koymuştur.Bu gerekliliği yerine getirmek 1780’lerin Fransa'sında “Liberté, Egalité, Fraternité” demek, Türk aydınlanma devriminin topraklarında “Hürriyet, Adalet, Müsavat, Uhuvvet” diye haykırmaktır. Biz devrimin başat sloganına “adalet”i de ekledik. Tekrar etmekte fayda var;Adalet dünyanın kurtuluşunu sağlar.

Tarih:
Diğer Haberler