

YAZAR
2021’e girerken “Tanzimat da nereden çıktı?” der gibisiniz. En güncel haliyle Tanzimat anlayışı hayatta. Ve 200 yıldır Türkiye’nin tüm saflaşmalarını belirlemektedir.
Tanzimat gerimizde değil günümüzdedir. Ferman olan Tanzimat, geçmişte kalmış ve üzerinden neredeyse 200 yıl geçmiştir. Ancak anlayış olan Tanzimat, 2021 yılına kadar gelmiştir. Güncel olan Tanzimat’ın temeli ise teslimiyet politikalarıdır.
Tanzimat-ı Hayriye mi, Tanzimat-ı Şerriye mi?
Tanzim, yani “düzene koyma” kelimesinden gelen Tanzimat, 1839 yılında Gülhane Parkı’nda dönemin Hariciye Nazırı tarafından ilan edildi. Görünürde Müslüman ve Hristiyan tebaanın ırz, namus, can ve mal güvenliğini sağlayacak, vergiyi ve askerliği düzenleyecek bir ferman olan Tanzimat hiçbirini başaramamıştır.
İlanı bakımından 1839 yılı manidardır. 1830’lu yıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi, askeri ve ekonomik anlamda büyük güçlükler çektiği yıllardı. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın başlattığı isyan, yabancı devletlerin yardımları olmadan bastırılamamıştı, Balkanlar kaynıyordu. Dönemin en büyük düşmanı Rusya’dan bile yardım istenmişti. Rusya’nın yardımları elbette Osmanlı’nın kara kaşı, kara gözü için değildi. Rusya, Hünkar İskelesi Antlaşması ile Osmanlı’dan önemli kazanımlar elde ediyordu. Çarlık Rusya’sını eli boş göndermeyen Osmanlı’nın eteklerinden İngiltere de çekiştiriyordu. “Ellere var da bize yok mu?” diyen İngiltere, kılını kıpırdatmadan büyük bir taviz koparacaktı.
Kimilerine göre “Şaheser”1 kimilerine göre “Türkiye’nin İdam Fermanı”2 adıyla anılacak olan İngiliz Ticaret Sözleşmesi ya da diğer adıyla Baltalimanı Antlaşması bu koşullarda imzalandı. Bu sözleşme, Tanzimat’ın bir yaş daha büyük olan atasıydı. Özetle, İngilizlerden ithal ettiğimiz mallar Türk topraklarına vergisiz girebilecekti. Sanayi Devrimi’ni yapmış olan İngiltere, Osmanlı gibi paha biçilemez bir pazar bulduğu için şanslıydı.
Yed-i vahid (tekel) usulünün kaldırılmasıyla birlikte yerli hammaddelerin yurt dışına çıkarılmasını önleyecek engel kalmadı. Yerli esnaf ve tüccar savunmasız kaldı.3 Kısa zamanda iç ekonomimiz çöktü ve yerli üretici aç kaldı. Reşit Paşa’nın II. Mahmud’a ballandıra ballandıra anlattığı4 “serbest ticaret”, ekonomide yıkımı getirmişti.
Balta Limanı Antlaşması ekonomik yıkımı temsil ederken, Tanzimat Fermanı bu yıkımın altyapısını oluşturan metindir. Ferman, Avrupalı devletler tarafından Osmanlı’ya imzalatılmış ve okutulmuştur. Dönemin Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa’nın fermanı dünyaya duyurması da tesadüf değildir. Rusya’ya mecbur kalan Osmanlı İmparatorluğu’nu İngiltere’nin felç etme girişimidir ve başarılı olmuştur.
Tanzimat’ın en büyük sonucu devlet yönetiminin, Sultan inisiyatifinden Bab-ı Ali’ye ya da sadrazamın başını çektiği hükümete kaymasıdır. 1839 yılı sonrasında padişahların isimleriyle sadrazamların ve nazırların isimleri yarışacak hale gelecektir. Sadrazamlık ve nazırlık görevlerinde bulunan Mustafa Reşit, Ali ve Fuat Paşalar bu dönemin sembol isimleridir.
Tanzimat Anlayışının Öncüleri
Her adım sonuçlarıyla birlikte değerlendirilir. Tanzimat “Bu milletten bir şey olmaz” diyenlerin saltanatıdır. Siyasette, ekonomide, askeriyede ve kültürde Batı’ya dayanmak çözüm kabul edilmiştir. Kendi milletine güvenmeyenler ve dış devletlere bel bağlayanlar Tanzimat’ın gözde isimleri olarak karşımıza çıkar.
Tanzimat Fermanı ya da nam-ı diğer Gülhane Hatt-ı Humayun, İngiliz siyasetinin başarısıydı.5 Osmanlı ama zorla ama güzellikle buna ikna edilmişti. İngiliz Büyükelçi Lord Stratford yazdığı bir mektubunda, “Osmanlı hükümeti apansız değişiverdi. Reşit’le (Mustafa Reşit Paşa) sadrazam azledildi. O saat Padişah’a çıktım, yeniden vazifeleri başına getirildiler” diyebilmektedir. Bu dönemin devlet adamlarının özelliği budur.
Sefarethaneler, yani büyükelçilikler devleti yöneten konuma gelmiştir. Osmanlı siyaseti dışa bağımlı durumdadır. Devleti yöneten, daha doğrusu yönettiğini zanneden isimler sırtlarını Avrupalı devletlere dayamışlardır. Reşit Paşa İngiltere'ye, Ali ve Fuat Paşalar Fransa'ya, Mahmut Nedim Paşa Rusya'ya yakındır. Keçecizade Fuat Paşa büyükelçiliklere dayanma politikasını gayet normal görmektedir. Bir keresinde şöyle der: "Bir devlette iki kuvvet olur. Biri yukarıdan biri aşağıdan gelir… yandan bir kuvvet kullanmaya muhtacız. O kuvvetler de sefaretlerdir."6
Tanzimatçılar;
- İdare-i maslahatçıdır, devrimci değildir.
- Düzeni değiştirmezler, var olan düzende padişahın ve Bab-ı Ali’nin konumunu korumaya çalışırlar.
- Meşverete, yani yönetimde aydınlara veya halka danışılmasına karşıdırlar.
- Saray ve çevresinde müsrif ve gösteriş dolu bir yaşam başlatmışlardır. Batılı olmaya çalışan şımarık çocuklardır.
Tanzimat Efsaneleri
Lise sıralarında bize anlatılan ezberden başlayalım: “Tanzimat iç etkilerle, Islahat dış devletlerin müdahalesiyle olmuştur.” Bu fikir temelden hatalıdır. Yukarıda açıkladığımız ve dönemin önde gelen isimlerinin de itiraf ettiği üzere Tanzimat, İngiliz siyasetinin Osmanlı’ya ağır bir darbesidir.
Tanzimat, Türkiye’nin Batı’ya açılmasını değil, Batılı devletler tarafından sömürülme sürecini başlatmıştır. Abdülmecid, Abdülaziz ve II. Abdülhamid Tanzimat’ın üç padişahıdır. Bu dönem, “Batılı olmak” için onlara kul köle olunan yıllardır. Krizlerden krizlere giren Osmanlı ekonomisine rağmen Batı tipi sarayların inşa edildiği, saraylarda devlet bürokrasisinin ihtişamını yansıtan baloların ve sergilerin düzenlendiği bir dönemdir Tanzimat.
Osmanlı’nın çöküşü ertelenmemiş, hızlanmıştır. Osmanlı Devleti’nin İngiltere, Fransa ve Rusya’nın uydusu olmasını beraberinde getirmiştir. Tanzimat, Batılılaşma uğruna vatan topraklarının peşkeş çekilmesi ve vatanseverliğin boğulmasıdır. Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi nice vatan ve hürriyet bayraktarı sürgünlerden sürgünlere yollanmıştır. İlk anayasamızın ve meclisimizin mimarı Büyük Mithat Paşa, Taif zindanlarına atılmış ve oralarda öldürülmüştür.
Tanzimat Fermanı’nı büyük bir gururla Gülhane Parkı’nda ilan eden Sadrazam Mustafa Reşit Paşa, Mahmut Esat Bozkurt gibi Kemalist devrimciler tarafından bile “Koca Reşit Paşa” olarak ifade edilmiştir.7 Mustafa Reşit, Mehmet Emin Ali ve Keçecizade Fuat Paşalar “koca” değil, vatan batırıcılarıdır. Yarattıkları sistemin bir “şaheser” olmadığı ortadadır.
Türk Dili ve Edebiyatı derslerimizin büyük efsanesiyle bu bölümü kapatalım. Hiç Tanzimat’a karşı mücadele eden Tanzimat edebiyatçısı mı olur? Maalesef oldurduk. Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi Tanzimat edebiyatçısı olarak tanıdığımız pek çok yazar ve şair Tanzimat’ın en büyük düşmanıdır. Bu, Yakup Kadri ve Halide Edip’i Servet-i Fünun dönemine dahil etmek gibi bir durumdur.
Tanzimat’a Direnen İki Kemal
Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi Tanzimatçıların “alafranga”, yani Frenkleşme akımını en ağır şekilde eleştirmişlerdir. Çünkü Frenkleşmek benliğimizi kaybetme tehlikesini getirmiştir. Tanzimat'ın büyük devletlerin baskısı ile memlekete sokulduğunu ileri sürmüşlerdir.8
Birinci Kemal, Namık Kemal’dir. Namık Kemal’in başını çektiği Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin kurulma sebebi, Tanzimat rejimine son vermektir. Kanun-i Esasi ilan edilmeli, meclis açılmalı ve Bab-ı Ali’deki yabancı devletlerin etkisi kırılmalıdır. Büyük vatansever Namık Kemal’in Tasvir-i Efkar, Hürriyet ve İbret’te yazdığı yazıları, Hürriyet Kasidesi ve Vatan Yahut Silistre gibi yapıtları Tanzimat’ın anlayışına karşı en büyük direnişi yaratmıştır.
İkinci direnişçi, Mustafa Kemal’dir. Hem eylemleriyle hem söylemleriyle Tanzimat anlayışına yaklaşımı ortadadır. Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi’nde 1 Aralık 1921 günü yapılan oturumda Tanzimat’a ilişkin şunları söylemiştir:
“…Sultan Abdülmecit zamanında belki Reşit Paşaların tasvibiyle, daha doğrusu memleket içerisinde isyan ocağını körüklemekte olan gayrimüslim unsurları memnun etmek zaruretinden, bunların memnuniyetini iltizam eden Avrupa‘nın ve garbın karşısında bir şey yapmak lâzım geldi. Gülhane Hattı Hümâyunu meydana çıktı. Bu Gülhane Hattı Hümâyunu Devleti Aliye-i Osmaniye‘ye uygulaması itibariyle gerçekten iyileştirme denecek derecede bir sonuç vermedi.”9
31 Mart 1909’da Meşrutiyete karşı saltanat yanlılarının başlattığı ayaklanmayı bastırmaya giden Hareket Ordusu’nun kurmay başkanıdır.
Çanakkale’ye Türk milletini boğmak için gelen İngiltere’yi ve Fransa’yı buyur etmemiş, vatan için askerlerine ölmeyi emretmiştir.
1920’nin Tanzimat metni olan Sevr’i yırtıp atarak Anadolu’da milletinin bağrında kurtuluş mücadelesi örgütlemiştir.
Sivas Kongresi’nde ağırlıklı olan “Amerikan mandasını kabul edelim.” fikrine karşı “Ya İstiklal Ya Ölüm” deme iradesini göstermiştir.
Türk milletine güvenmiş ve sırtını milletine yaslamıştır. Çareyi Batı’nın çürümüşlüğünde aramamıştır. Esas mücadelenin “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı” olduğunu saptamıştır.
Atatürkçü ve vatansever olmanın getirisi Tanzimatçılığa karşı net ve keskin tavırdır.
Bir sonraki yazımızda Tanzimat’ın günümüzdeki temsilcilerini ele alıp tartışacağız.
Okan Özkan
TGB Genel Sekreteri
Dipnotlar:
1) Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni Dün Bugün Yarın, İstanbul, Kırmızı Kedi Yayınları, 2015, s. 72.
2) Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni Dün Bugün Yarın, İstanbul, Kırmızı Kedi Yayınları, 2015, s. 71.
3) Doç. Dr. Ahmet Tabakoğlu, “İktisadi ve Sosyal Yönlerden Tanzimat”, Tanzimat'ın 150. Yıldönümü Sempozyumu, 1990, s. 43.
4) Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni Dün Bugün Yarın, İstanbul, Kırmızı Kedi Yayınları, 2015, s. 75.
5) Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu: Toplum ve Ekonomi, Eren Yayıncılık, s. 361-383.
6) Namık Kemal, “Yeni Osmanlılar, Tanzimat”, İbret, No: 46, s. 782.
7) Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali I-II, İstanbul, Kaynak Yayınları, 2008, s. 69.
8) Halil İnalcık, “Sened-i İttifak ve Gülhane Hatt-ı Humayunu”, Belleten, Cilt 28, Sayı 112, 1964 Ekim, s. 603-622.
9) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III, 2006, 110.
tgb.gen.tr