Tarihi Kahramanlar Mı Yaratır?

Uzaklarda kahraman aramaya gerek yok, bu topraklar başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere nice değerlerimize ev sahipliği yapmıştır.

Tarihi Kahramanlar Mı Yaratır?

YAZAR

Günümüzde tarihin en büyük aktarım şekli, yazılı anlatımla olmaktadır. Ancak yazının tam anlamıyla toplum hayatına yerleşmediği dönemde sözlü tarih aktarımının öne çıktığını görüyoruz. Bu dönemde destanlar, öyküler, ağıtlar, kahramanlıklar sözlü aktarımla nesilden nesile geçiyordu. Yazıyla insanın tam anlamıyla buluştuğu andan itibaren bu durum tersine döndü.

Sözlü tarih aktarımının öne çıkan en büyük özelliği, kahramanlıkların vurgulanmasıdır. O dönem için kahramanlar, toplumun sesidir, dilidir, öncüsüdür.. İnsanların söyleyemediğini söyler, yapamadığını yapar, toplumun adeta aynası olur. O kahramanları kimi zaman Şeyh Bedrettin, Köroğlu, Pir Sultan Abdal, kimi zaman Namık Kemal, Mithat, Enver, Talat, kimi zamansa Mustafa Kemal olarak karşımıza çıkarlar.

Bu kahramanların en büyük özelliği, toplumun içinden çıkmalarıdır. Toplumun yaşadığı sıkıntıları sona erdirmek için gözünü kırpmadan mücadeleye atılmışlardır. Onlar boyun eğmeyen yiğitlerdi, zulme karşı ilk adımı atmışlar, toplumu ileriye taşımışlardır. İsimlerini yaldızlı kitaplara değil halkın zihnine, dillerine, yüreklerine kazımışlardır.

Gerçek Kahramanlara Karşı Zorlama Kahramanlar

Günümüzün “kahramanlarına” yukarıda bahsettiğimiz konulardan ziyade gerçek dışı olaylar üzerinden zorlama kahramanlıklar yüklenmekte. Örneğin TRT’de yayınlanan Diriliş Ertuğrul dizisinde bunun emarelerini görüyoruz. Dizinin ilk sezonunda Kayı Boyu, Halep, Şam, Kudüs ve çevresinde Tapınak Şövalyeleriyle “kahramanca” mücadele ediyordu. Senaryo gereği Kayılar, Tapınakçıları Anadolu’ya sokmamak ve bölgede Haçlıların yayılmasını önlemek için canhıraç savaşıyordu. Dizi 5. sezonunda ve 138 bölümü geride bıraktı. 5. sezonda işledikleri konu ise Kayıların Moğollara karşı verdiği mücadele.

Moğollar Kösedağ Savaşından sonra Anadolu’daki Selçuklu hakimiyetine son vermiş, Selçuklu Devleti’ni hakimiyetine almış ve güzel Anadolu, Moğol istilasına maruz kalmıştır. Kösedağ Savaşının ardından Şanlıurfa tarafından bugünkü Bilecik-Kütahya arasına yerleşen Kayılar, Bizans’a düzenledikleri akınlarla güçlenmişlerdir. Hacı Bektaş-i Veli’nin övgüleri üzerine Osman Bey’e Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubad tarafından Bey ünvanı verilmiştir. Osman Bey’in öncülüğündeki Osmanoğulları, Bizans’ın topraklarını fethederek büyümeye başlar. İlerleyen zamanlarda diğer beylikleri de bünyesine katan Osmanoğulları, Bizans’a karşı üstün duruma gelir. Trakya ve Balkanlara doğru yayıldıktan sonra da Bizans’ı bir avuç toprağa hapseder. Dizide anlatılan ise bunun çok ötesinde… Ertuğrul’un liderliğindeki Kayılar, Anadolu’yu istila eden Moğollara karşı amansızca savaşıyor, Moğolları “alt ediyor”. Moğol komutan Baycu Noyan, Anadolu istilasının başındaki isimdi. Kösedağ yenilgisinin ardından Selçuklu, Baycu Noyan’a boyun eğmişti. Fakat dizide anlatılana göre Kayılar, Moğolları Anadolu’yu istila ettiklerine bin pişman ediyor.

Kayıların Anadolu’ya gelişini, Söğüt’e yerleştikleri dönemi, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, I. Murat, I. Bayezid, I. Mehmet, II. Murat, II. Mehmet dönemlerini Aşıkpaşazade’nin kaleme aldığı Aşıkpaşazade Tarihi’nden inceleyebiliriz. Aşıkpaşazade, bırakın Kayıların Moğollarla mücadelesini, Selçuklu’nun Moğollara karşı Türkmen aşiretlerle birlik olduğu dönemde Ertuğrul ve Osman’ın Bizans topraklarına yöneldiğini yazar. Bu durum Bizans tarihçileri tarafından yazılan eserlerde de böyledir.

Bir başka zorlama kahramanlığı yine TRT’de yayınlanan Payitaht Abdülhamit dizisinde görmekteyiz. Sultan II. Abdülhamit’in hayatı ve döneminin anlatıldığı dizide Abdülhamit’i canlandıran oyuncu Bülent İnal, astığım astık, kestiğim kestik, bağırıp gürleyen, yere göğe sığmayan, karşısındakilerin tir tir titrediği bir padişahı canlandırıyor. Hatta dizinin en meşhur sahnelerinden birisi de Abdülhamit’in İngiltere Büyükelçisine tokat attığı sahne. Demiryolu antlaşmasında Osmanlı’yı kandırmaya çalışan büyükelçiye Abdülhamit sinirlenip tokat atıyor. İlber Ortaylı ve birçok tarihçi, tarihte böyle bir olayın gerçekleşmediğini dile getirdi. Ayrıca anlatılanın aksine Abdülhamit, içine kapanık, çekingen, sakin, çok fazla bağırıp gürlemeyen, sözlerini sarf etmeden önce uzun uzun düşünen birisi. Diziyle yaratılmak istenen ise Abdülhamit antiemperyalist bir karakter. Peki gerçekte öyle mi? Abdülhamit döneminde emperyalistlerin Osmanlı topraklarındaki faaliyetleri arttı, ülkenin dört bir yanına misyoner okulları açıldı, demiryolu yapılacağı gerekçesiyle topraklar emperyalistlerin kullanımına açıldı. Ayrıca dönemin vatansever aydınlarının faaliyetleri engellendi, birçok vatansever sürgüne gönderildi. Gerçek Abdülhamit, antiemperyalist olmanın ötesinde, emperyalistlerin hakimiyetinde bir isimdir.

TRT’nin bir başka yapımı Mehmetçik Kut’ülAmare dizisinde de aynı durum karşımıza çıkıyor. Dizi ikinci sezonunda adını Mehmetçik Kutlu Zafer olarak değiştirdi. Konu itibariyle Türk Milletinin en büyük kahramanlık öykülerinden biri işleniyor dizide. Ancak Çanakkale’den sonra Birinci Dünya Savaşında kazandığımız iki büyük zaferden biri olan KutülAmare Zaferi, tek bir karakter üzerine indirgenerek içi boşaltıldı. İsmail Hacıoğlu’nun canlandırdığı Teşkilatı Mahsusa üyesi karakter, zorluklara göğüs geren, İngiliz işgalinin sona erdirmek isteyen bir fedai. Bunda bir sıkıntı yok. Ancak KutülAmare’yi işgal eden İngiliz ordusuna karşı mücadeleyi yalnızca bu genç fedaiye sıkıştırmak tarihe yapılmış büyük bir saygısızlıktır, büyük bir hatadır. KutülAmare’de kazanılan zafer bir askerin, komutanın değil, topyekun Türk Milletinin eseridir. İttihat ve Terakki’nin iktidara yerleşmesiyle Türk Milleti bir kurtuluş mücadelesi içerisine girmiştir. Yıllardır süren emperyalist baskı, işgal ve sömürüye karşı topyekun başkaldırı başlamıştır. Vatansever komutanların kabiliyetleri ve Türk Milletinin fedakarlığıyla emperyalistler ne Çanakkale’den ne de KutülAmare’den geçebilmişlerdir. Öyle ki, KutülAmare Kuşatmasında esir düşen İngiliz General Townshend, Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar esir tutulmuş. Mütareke döneminde de İngilizler intikam almak adına Halil Paşa’yı esir alarak Bekirağa Koğuşuna hapsetmiştir.

Dizide Türk birliklerinin başında bulunan komutan Halil Paşa (Kut), yan rollerden birisidir. Dizinin böylesine bir karakteri öne çıkarması gerekirken, üzerinde güneş batmayan İngiliz İmparatorluğuna karşı “Osmanlı tokadı” ile savaşan bir karakteri öne çıkarması ilginçtir.

Nazi İmparatorluğu’nu Yıkan “Kahraman”

18 Ocak 2019 tarihinde Türk yapımı Çiçero filmi gösterime girdi. Film İkinci Dünya Savaşı sırasında Ankara’da İngiliz ve Alman Büyükelçilikleri arasında istihbarat savaşlarını konu alıyor. Başrolde Erdal Beşikçioğlu’nun yer aldığı filmde Çiçero karakteri, İngilizlerin planlarını Nazilere aktaran bir ajan. Ancak Çiçero Türkiye’nin menfaatleri gereği çalıştığı için Nazilere kasıtlı olarak yanlış bilgiler aktarmaktadır. Yanlış istihbarat doğrultusunda İngilizlere karşı önceden hamle yaptığını sanan Almanların savaştaki yenilgisi hızlanır ve savaştan mağlup ayrılır. Filmin verdiği mesaj: Çiçero Nazileri yıktı.

Yazımızda tarih anlatımına elbette boğulmayacağız ancak Nazileri bir Türk ajanının yıkmadığı herkesçe aşikardır. Sovyetlerin verdiği destansı mücadele, Almanların yaptığı pek çok kritik hata, Nazilerin ünlü şifre çözücü aleti Enigma’nın çözülmesi gibi birçok gelişme, Hitler’i yenilgiye götürdü. Çiçero’nun bu yıkımda bir nebze payı olabilir belki ancak onu Nazileri yıkan kahraman olarak göstermek abesle iştigaldir.

Kahramana Karşı Kahraman Yaratma İhtiyacı

Tarihimiz kahramanlarla doludur. Yazının başında da bahsettik. Kahramanlarımızı görmek için fazla çabaya gerek yok. Dönüp bakmamız yeterlidir. Bugün Türk Milletinin bağımsızlığına birileri kastettiği zaman yekvücut olup göğüs germesi, bizim kahramanlık birikimimizden gelmektedir. Kahramanlarımızın bize öğrettiği budur. Köroğlu’nun Bolu Beyine karşı mücadelesi, Şeyh Bedrettin’in dönemin düzenine başkaldırması, Pir Sultan Abdal’ın Hızır Paşa’ya ve kadılarına karşı boyun eğmemesi, Mustafa Kemal’in yedi düvele karşı Türk Milletini örgütleyip kurtuluşa götürmesi bize en büyük mirastır. Atatürk Gençliğe Hitabe’de“Muhtaç olduğun güç, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” derken bu mirasa dikkat çekmiştir. Onların kahramanlıkları dışında bir kahramanlığa ihtiyacımız yoktur. Zorlama kahramanlıklar yaratmak, böylesine kahramanlıkları hiçe saymaktır.

Tarih bir milletin en büyük dayanaklarından biridir. Zorluklara karşı tarihten aldığımız derslerle mücadele ederek başarılı olabiliriz. İkinci Dünya Savaşında Sovyetler de böyle yapmıştır. Stalin Kızıl Ordu’ya Kuduzov’un askerleri şeklinde hitap ediyordu. Kuduzov, Rusların tarihteki büyük komutanlarından biriydi. Stalin, Rus tarihindeki bu büyük kahramanı öne çıkararak ordusunun yeni bir kahramanlığa imza atmasını istiyordu. Bunun gibi birçok örneği tüm milletlerin tarihinde görebiliriz. Bizde de öyle… Peki bu zorlama kahraman yaratmanın sebebi nedir? Tarihimiz kahramanlarla doluyken böyle bir çaba boşunadır. Gerçekdışı tarih yaratmaya çalışmak, milli bilince ve millet olmaya zarar verir. Millet ve milliyet, emperyalizmin hedefindeyken bizim böyle kavramlara sarılmamız gerekmektedir.

Gerçek Kahramanlar Süper Kahramanları Süpürür!

Millet olma bilincine uzak olan toplumlar, kahraman yaratamaz, ancak “süper kahraman” yaratırlar. Amerika’ya bakalım. ABD’nin kurduğu toplum yapısında millet olma bilincine rastlayamazsınız. Çünkü kurdukları kültürel emperyalizmini önce kendi içlerinde başlatmışlardır. Milli bilinçten tamamen uzaklardır. O yüzden tarihlerindeki Washington, Lincoln gibi liderleri göremezler. Onlar ABD tarihinin övünülecek isimleridir. Ancak ABD kahraman olarak kimleri görüyoruz? Süperman, Batman, Spiderman, Hulk, Demir Adam, Kaptan America vb…

Kurtuluş Savaşında Mehmetçik, kendi tarihine yaslanarak zafer elde etti. Bugün de böyle… Ama ABD’ye bakın. Her yerde yeniliyor. Halkını ve askerini, bu yenilgilerde motive edebilir mi? Onlara, “Spiderman’ın askerleri, haydi savaşın, yılmayın” diye seslenebilir mi? Hayır!

Kahramanı kahraman yapan mücadeleyle sınanması, toplumun içinden çıkmış olmasıdır. Onlar gerçek tarihin içinde vardır. Tarihi gerçek dışı kahramanlarla anlatmak gerçek dışı bir tarih yaratmak demektir. Bizim tarihimiz gerçek dışı kahramanlara ihtiyaç duymayacak bir birikime sahiptir. Uzaklarda kahraman aramaya gerek yok, bu topraklar başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere nice değerlerimize ev sahipliği yapmıştır. Gerçek kahramanlar yanı başımızdadır.


Kaan Arslan
TGB Akıl Fikir Kulübü Başkanı

 

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler