YAZAR
Enerji ihtiyacının değerlendirmesi tek başına basit bir ithalat kalemi olarak ele alınamaz. Askerî, ekonomik, su ve gıda güvenliği gibi alanlarda enerji güvenliğinin belirleyici etkisi çok yüksektir. O yüzden üretim için enerji baş ihtiyaçlardan biridir. Enerji ihtiyacımızın büyük bir kısmını ithal ettiğimizi, yerli enerji kaynaklarımızın yetersizliğini düşünürsek bu konuda atılması gereken adımların ne kadar önemli olduğunu anlamış oluyoruz. Bu sebeple bu hayati konu üzerinde atılacak kısa-orta ve uzun vadeli adımlar hızlı bir şekilde belirlenmeli ve hayata geçirilmelidir.
ENERJİ İHTİYACIMIZI NASIL SAĞLIYORUZ?
Ülkemizin toplam doğalgaz arzının %0.91’i Türkiye’de üretilirken, %99,09’luk kısmı ithal edilmektedir. (EPDK)(1)
Bu da enerjide büyük ordanda dışa bağımlı olduğumuzu göstermektedir. Bu %99,09’luk ithalatın dağılımı 2020 verilerine göre şu şekildedir: (2)
Üretim faaliyetlerinin devam edebilmesi, konutların ısınma ve enerji ihtiyaçlarının karşılanması gibi hayati öneme sahip alanlarda kullandığımız doğalgaz ve doğalgaz üzerinden üretilen elektrik, uzun dönemli ya da kısa dönemli yapılan anlaşmalar üzerinden sağlanmaktadır.
Bu bilgilerden yola çıkarak, enerji güvenliğinde yaşanacak bir sıkıntının nasıl sonuçlar doğuracağını düşünelim. Mesela bir üretim tesisi kurdunuz, son teknoloji makinalarla bu tesisi doldurdunuz, çalışacak işçileri de buldunuz ve düğmeye bastınız ama makine çalışmıyor. Yahut eve gittiniz, ev karanlık, çamaşır makineniz çalışmıyor, internetiniz kesik, telefonunuzun şarjı bitik... Enerjinin olmadığı yerde hayat tamamen durur.
Sadece üretimde ve hane halklarının kullanımında da değil, askeri faaliyetleri icra etmekte, eğitim ve öğretimi sağlamakta, sağlık kuruluşlarının ayakta kalmasını sağlamakta ve bunun gibi pek çok noktada faaliyetler duracak ya da durma noktasına gelecektir.
Bu sebeple enerji güvenliğini sağlamak bir devletin en önemli önceliklerinden birisidir.
İTTİFAK BİR TERCİH DEĞİL ZORUNLULUKTUR
Ülkemiz Kafkaslardan, Suriye’nin kuzeyine, Doğu Akdeniz’den, Kırım’a kadar ABD ve İsrail tarafından sarılmıştır. Açılan üslerin hedefinde Türkiye, Rusya, İran, Suriye gibi emperyalizmle mücadele eden devletler vardır. Dolayısıyla hedefte olan devletlerin arasında jeopolitik konumları, tarihsel süreçleri, ekonomik ilişkileri bakımından bir kader ortaklığı vardır.
Emperyalist kapitalist sistem bir ittifak halinde saldırırken, karşısında birbirinden bağımsız hareket eden kuvvetler yerine emperyalizme karşı kader birliği yapmış güçler bulmalıdır. Komşu ülkelerin bir araya geldiğinde kesin zafere nasıl ulaştığını Karabağ’da yakından gördük. Emperyalizmi bu bölgeden çıkartacak yegâne yöntem de budur.
Tabii bu mesele yalnızca askeri bir zorunluluktan ibaret değildir. İttifak birikimimizi oluşturan bu devletler bizim aynı zamanda enerji ithalatımızı sırtlayan devletlerdir. Yani enerji güvenliğimizin de teminatıdır. O yüzden bu noktada alınacak yanlış tutum bu savaşta bizi yalnızlaştıracaktır.
Eğer Doğu Akdeniz’de hem sınırlarımızı korumak hem de bizi dışa bağımlılıktan kurtaracak yeni enerji sahaları keşfetmek istiyorsak bu ittifak birikimine yaslanmak bir zorunluluktur.
BAĞIMLI ENERJİNİN EKONOMİK ETKİLERİ
Enerji ihtiyacımızın büyük kısmının ithalata bağımlı olması yukarıda saydığımız noktalarda sorunlara sebep olduğu gibi ülkemiz üzerindeki ekonomik baskıları da arttırıyor. Türkiye’nin cari açığında enerji ithalatının payı en yüksek değerlerden birine sahiptir. Dolayısıyla cari açıktaki makas farkı üretimle ilişkili olduğu kadar yüksek enerji ithalatıyla da doğrudan bağlantılıdır.
Diğer bir sorun da her dönem gittikçe artan enerji ithalatı için yaptığımız döviz harcamasıdır. Yüksek ithalat oranları dolayısıyla yaptığımız döviz harcamaları aynı zamanda dolar bağımlılığımızı arttırıyor. Dolayısıyla ekonomimizin döviz ihtiyacı artıyor. Bu durum dolar saltanatıyla olan mücadelemizde elimizi güçsüzleştiriyor.
İhtiyacımız olan enerjinin elbette tamamını üretmek mümkün değildir. Fakat ülkemizin bulunduğu coğrafyayı, imkanları ve ittifak birikimimizi düşündüğümüz zaman yerli enerji üretimini arttırmak ya da daha ucuza ithal etmek mümkündür.
ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI
Fosil yakıt hala enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılamaktadır. Fakat gelişen teknoloji bizi alternatif kaynaklara da yönlendirmektedir. Hidroelektrik santralleri, jeotermal enerji, güneş panelleri, rüzgar gülleri ve biyokütle gibi enerji kaynakları ülkemizin sahip olduğu imkanlar bakımından çok elverişlidir. Son yıllarda Türkiye elektrik üretiminde alternatif enerji kaynaklarının payını oldukça arttırmıştır.
Bu kaynakların elektrik üretimindeki oranları şu şekildedir: (3)
Hem doğaya karşı zararların daha az olduğu, maliyetlerin daha düşük ve elde edilen enerjinin oldukça yüksek olduğu bu kaynakların üretimi teşvik edilmeli ve özendirilmelidir. Bu yöntemlerin oranlarının artması ekonomik bağımlılıklarımızı azaltacaktır.
ZOR GÜNLERE HAZIR OLMAK
Enerjide yaşadığımız sorunlar çözülemeyecek durumda değildir. Fakat İran’dan gelen gazın kesintiye uğraması üzerine kısa vadede birçok sorunla karşılaştık. Sanayide elektrik kesintilerine gidildi ve üreticiler mal üretiminde aksaklıklar yaşadı. Üretimden uzak kalınan her saniye büyük bir kayıpken 10 gün boyunca belli aralıklarla yaşanan elektrik kesintileri üretime ağır yükler bindirdi.
İçinde bulunduğumuz emperyalizmle mücadele koşullarında her türlü zorluğa hazırlıklı olmak zorundayız. Dostlarımızla karşılıklı güvene dayalı, stratejik bağlar kurmak, yerli enerji kaynakları keşfetmek, enerji kaynaklarımızda alternatif çeşitlilik sağlamak ve bunların enerji ihtiyacımızın içindeki payını arttırmak karşılaşacağımız bütün zorluklara hazırlıklı olmamızı sağlar.
DİPNOTLAR:
https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-94/yillik-sektor-raporu
https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-94/yillik-sektor-raporu
https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-24/yillik-sektor-raporu