YAZAR
Dil, tarih boyunca kavimlerin ve milletlerin kültür yaratmadaki en önemli öğesidir. Bir milletin veya kavmin uygarlığa geçmeden önceki yaşamını ve uygarlığa geçtikten sonraki yaşamını öğrenebilmemiz için dilin bize büyük bir yardımı vardır. Tarih içinde kültürün yaratılmasında dil en önemli araçtır. Bu cümlelerin ışığında tarihimizin uygarlık birikimini “Türk” sözcüğünü ele alarak inceleyeceğiz.
Türk, adının tarihe her çıkışı bir devrimin habercisidir. İlk çıkışında uygarlaşma, devletleşme, düzen ve kurum yaratma sürecine denk gelmiştir. İkincisi ise 19. yüzyılda başlayıp daha sonra Kemalist Devrimle birlikte bir millet olma sürecine denk gelmiştir. Türk adının anlamı bu minvalde millet, uygarlaşma, düzen ve hukuk sözcüklerini karşılamaktadır.1
TÜRÜK BOYUNDAN GÖKTÜRK KONFEDERASYONUNA
Bilindiği üzere tarihte Türk adıyla anılan ilk kavim Göktürklerdir. “Göktürük” adı Orhun yazıtlarının sadece iki yüzünde mevcuttur. Göktürkler, Avarlar konfederasyonuna son vererek kurulmuşlardır. Göktürkler, tarihte genel olarak Türük ya da Türk diye adlandırılıyorlardı.
Türük adı en başta Avarlar konfederasyonuna son veren boy ya da boyların adıydı. Yapılan incelemelere göre Orta Asya kavimlerinde hiyerarşinin en üstünde Kağanın boyu vardır. Orhun yazıtlarında gördüğümüz Bilge Kağan’ın şu cümleleri dikkat çekiyor, “Som altınını, beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini, ipekli kumaşını, binek atını, aygırını, kar samurunu, sincabını Türüküme, bodunuma kazanıverdim, düzenleyiverdim.”2 Bu cümleden yola çıkarsak eğer Türük ve Bodun sözcüğünün ayrı ayrı olmasının sebebi “Türük” adının Bilge Kağan’ın boyunun adı olduğudur. Bu durumun sağlamasını Orhun yazıtlarında Bilge Kağan’ın Türük Bilge Kağan adıyla geçtiğini görerek yapabiliriz.
Türük adı sadece Göktürk kağanlarının boyunu kapsarken zamanla diğer bodunları ve Göktürklerle akraba olan diğer kavimleri de kapsadı. Göktürk konfederasyonu dışında olan yabancı kavimlerin zamanla Türkçe konuşan herkesi Türk diye adlandırdığı biliniyor. Göktürk konfederasyonu kurumsallaştıkça ve büyüdükçe Türk adının anlamsal karşılığı da bu şekilde büyüyordu. Türk adının anlamsal karşılığının büyümesi tarihsel devrimle de uyuşuyordu. Göktürkler, Türk adıyla anılan kabile beyleri, diğer beyler ve kabileleri itaat altına almıştır. Kabileler arasında devam eden savaş, yağma gibi durumların yerine yeni kurallar sistemi kurulmuştur. Buna hukuksal sürecin başlaması da diyebiliriz.
Özel mülkiyetin gelişip ilerlemesiyle kan bağları da ortadan kalkmaya başlamıştır. Artık Türk adı aynı kandan olanların adı olmamaya başlamıştır. O zamanları Bilge Kağan şu satırlarla ifade ediyor, “O zamanda kul kullu olmuştu, cariye cariyeli olmuştu. Küçük kardeş büyük kardeşi bilmezdi, oğul babasını bilmezdi. Öyle kazanılmış, düzene sokulmuş ilimiz, töremiz vardı.”3 Bu cümledeki küçük kardeşin büyük kardeşi bilmemesi toplumsal ilişkiler artık soyla değil özel mülkiyetle biçimlendiğini gösterir.
TÜRK SÖZCÜĞÜNÜN KÖKENBİLİMSEL SERÜVENİ
Türk sözcüğünü kökenbilimsel anlamda incelediğimizde de düzenlemek, örgütlemek anlamlarıyla karşılaşıyoruz. R Türkçesinde Tür-Törü, Z Türkçesinde ise Tüz-Tüzük kavramları düzenleme ve hukuk anlamına geliyor. Orhun Yazıtları’nı okuyan Thomsen ile birlikte bir kısım bilim insanı ise, Türk sözcüğünü töreli anlamına gelen Törük>Türük sözcüğüyle açıklamaktadırlar.4 Türk sözcüğünün töreli ve düzenlenmiş anlamının ötesinde kurumlaşmış olarak çevrilmesi de bilim insanları tarafından daha geniş kabul görülüyor.
TÜRK ADININ DEVLETLEŞME VE UYGARLIK SÜRECİNDEKİ DEĞİŞİMİ
Türk adının anlamının zamanla değişmesi Orta Asya kavimlerinin devlete ve uygarlığa geçmesiyle örtüşmektedir. Bir sözcüğün anlamı dilbilimsel kökendense tarihsel kökenle daha fazla öne çıkmaktadır. Türk adının 1500 yıl öncesinden gelen siyasal bir anlam taşıması günümüze önemli bir mirastır. Bu devletleşme ve uygarlık sürecini özetlersek;
En başta bir boy olan Türük boyunun zamanla ayrı ayrı yaşayan kabileleri merkezi bir kabileye tabi etmesi bir bodunu oluşturmuştur. Türük adı kan bağıyla bağlı bir aileyi ya da sülaleyi değil bir kabileler federasyonunu temsil etmeye başlamıştır. Artık bununla birlik Türklük bir kan bağını oluşturan değil topyekün bir lidere ve boduna bağlılığı temsil eden siyasi bir aidiyet haline gelmiştir.
Kabileler arası oluşan bu siyasi ortaklık sonucunda geçmişte yaşanan yağma, savaş gibi unsurlarda törelerle yani belli hukuksal kurallarla ortadan kalkmıştır. Kabile toplumun töreleri uygarlaşma ile birlikte belli bir kurallar bütünü haline yani hukuk haline gelmiştir. Bu hukuk, özel mülkiyeti, ticareti devletin ve liderin meşruluğunu güvence altına almıştır. Baş liderin düzenlediği törelere yeni oluşan Türk kavmi tabi olmuştur. Kabileler arası siyasi ortaklık hukuku oluşturmuştur. Ziya Gökalp’in Türk adını töreli olarak nitelendirirken burada kurumsallaşan hukuki yapıya atıfta bulunmuştur.
Aynı zamanda boydan boduna dönen Türük kabilesi ekonomik anlamda da bir devrim yaşamıştır. Kabileler arası siyasi ortaklık özel mülkiyetin korunması ve ticaretin belli kurallarla yapılmasını sağlamıştır. Türklük özel mülkiyetin güvenliğini de sağlamıştır.
Yukarıdaki bilgilerden yola çıkarak bir toplumun, kavmin aşama aşama kabile toplumundan uygarlığa geçtiğini görebiliyoruz. Bir kabile ismi olan Türük adı zamanla uygarlaşan bir toplumun adı olmuştur.
Türk sözcüğüne anlam bilimsel bakış açısıyla da baktığımızda bir kanı bir ırkı temsil etmediğini siyasi bir ortaklığı temsil ettiğini görmekteyiz. Türk adı toplam olarak baktığımızda devlet, hukuk, kurumsallaşma kavramlarıyla ortak bir bağ oluşturmuştur. Türk adı, 19. yüzyılın 20. yüzyıla geçmesiyle milli bir kimlik oluşturmuştur. Fakat bu başka bir yazı konusudur. Bizim buradan çıkartacağımız sonuç, Türk adına ırksal bir çerçevede değil uygarlaşmanın öncüsü olan bir kavram olarak bakmalıyız. Milli kimliğimizi oluşturan Türk adı bu topraklarda yaşayan herkesin sıfatı olmuştur. Mustafa Kemal’in de dediği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkes Türk’tür.
Rabia Nur Ağar
TGB İzmir Akıl Fikir Kulübü Başkanı
TGB İzmir İl Yöneticisi
Dipnot:
1. Doğu Perinçek, Orta Asya Uygarlığı, Kaynak Yayınları, s. 10.
2. Doğu Perinçek, Orta Asya Uygarlığı, Kaynak Yayınları, s. 12.
3. Talat Tekin, Orhun Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 37-39.
4. Doğu Perinçek, Og’dan Oğur’a, Kaynak Yayınları, s. 93.
tgb.gen.tr