YAZAR
Türkiye, sıcak para ekonomisinin kıskacından çıkarken, “sülüklerin” tedirginliğini açıklamanın içeriğinde açıkça görmekteyiz.
40 YILDIR HANGİ DÜZEN VAR?
Cumhuriyet’in kurulmasından sonra iktisadi bağımsızlığımızı sağlamak için hayata geçirilen uygulamalar 1980’e kadar kendini korumayı başarmıştır. Dönem dönem bazı geri adımlar atılmasına rağmen Cumhuriyet’in temel iktisadi anlayışı korunmuştur. Fakat 1980 yılına geldiğimizde Türkiye bir kırılma yaşamıştır.
1983 yılında Turgut Özal’ın iktidara gelmesiyle beraber yürürlüğü giren 24 Ocak kararları Türkiye’nin iktisadi bağımsızlığını ve gelişimini derinden sarsmıştır. Dışa açılma politikalarıyla üreticiler kambur görülmüş ve devletin ekonomi üzerindeki etkisi zayıflatılmıştır. İthal ikameci anlayış terk edilmiş, IMF ve Dünya Bankası’nın yönlendirmeleriyle yeni ekonomik düzen kurulmuştur. Ülkemizin kaynakları yabancı sermayeye yok pahasına verilmiş, pazarlarımızda ithal ürünlerin sayısı patlama yapmıştır. Dolara bağımlılığın temelleri güçlendirilmiştir.
TÜSİAD’IN POLİTİK TAVRI
TÜSİAD kuruluş itibari ile yalnızca ekonomik iş birliği temelinde değil, karar süreçlerine etki etmek, siyasi tavır belirtmek amacıyla da kurulmuştur. 1980 askeri darbesini desteklemiş, devletçiliğin karşısında piyasa ekonomisinin kurulması için özel olarak faaliyet yürütmüş, kendi çıkarları ile çelişen alanlarda üretim faaliyetlerini baltalamıştır.
Yapılan açıklamalarla politik bir yönlendirme olduğu açıktır. Türkiye ekonomisinin milli politikalarla yeniden düzenlenmeye başladığı bu süreçte yapılan açıklama “Ekonomide Kurtuluş Savaşında” bir taraf beyanı niteliği taşımaktadır.
Türkiye’de kaos planlarının başını çeken CHP ile ortak hareket ederek açıklamada bulunması da açıkça bir taraf beyanıdır. Türkiye’nin ABD ile savaşından rahatsız olan ve ülkemizin Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, FETÖ ve PKK ile mücadelesinde başarısız olmasını isteyen kuvvetlerle fikir birliğinde bulunması TÜSİAD’ın yaptığı açıklamanın amacını saptamamızı sağlıyor.
SÜLÜKLERİN KORKUSU
Sülükler diye ifade ettiğimiz kesim 1980 sonrası oluşan yeni ekonomik düzenin sahipleridir. Bu sülükler, sıcak para komisyoncuları, dolar ve borsa vurguncuları, büyük faizcilerdir. Milletimizin emeğini, ülkemizin kaynaklarını sömüren bu düzenin sahipleri özellikle 1980’den sonra Türkiye’nin kamuculuktan uzaklaşarak serbest piyasa ekonomisine geçmesiyle beraber altın çağına girdi. Üreticiyi koruyan duvarlar indirilmiş, kamu eliyle atılan adımlar durdurulmuş, hızla özelleştirilmeler başlamış Türkiye’deki üreticiler emperyalist tekellerin ellerine bırakılmıştır. Bu emperyalist tekellerin oluşturduğu sisteme ayak uyduranlar ise hızla ceplerini doldurmuştur.
İşte bugün korku buradan başlamaktadır. Türkiye’nin çiftçisinin, milli sanayicisinin, işçisinin, memurunun ceplerini boşaltıp kendi ceplerini doldurma sistemi çökmüştür. Türkiye, TÜSİAD’ın kuruluş amaçları arasında olan AB üyelik sürecinden uzaklaşarak Avrasya’da kendine yer bulmaktadır. Yine TÜSİAD’ın kuruluş amaçlarından biri olan devletin ekonomideki ağırlığını azaltma stratejisi de tarihe gömülmektedir. Önümüzdeki süreç milli devletlerin ekonomideki ağırlıklarını arttırarak büyüdüğü bir süreçtir.
TÜSİAD yapısı itibariyle üretim faaliyetlerinde bulunan sermaye sahiplerinin oluşturduğu bir kuruluştur. Peki üretmenin önünü açacak uygulamalardan niye rahatsız olmaktadırlar? Dolar saltanatından, küresel sermayenin boyunduruğundan kurtulan bir Türkiye kimi rahatsız eder? Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi toplumun bütün kesimlerinin değil zenginin daha zengin olmasıyla ilerleyen neoliberal sistemin çöküşü TÜSİAD başta olmak üzere bütün sülükleri rahatsız ediyor. Türkiye zor bir döneme girmektedir. Bu zor dönemlerde hep beraber zorlukları bölüşeceğiz, hakça paylaşacağız. Yoksa bu zorlukları aşmak mümkün değildir. Kendi ceplerinin derdine düşenlerin en büyük rahatsızlıklarından bir tanesi de budur.
TÜRK SANAYİCİSİNE DÜŞEN GÖREV
Bütün gazeteler, televizyonlar hep bir ağızdan üretim diyor. Çiftçiler, işçiler, memurlar, esnaflar, öğrenciler üretim diyor. Bugün Türkiye’de çözümün üretimden geçtiğine toplumca hemfikiriz. Şimdi bu çözümü uygulayacak program içinde hep beraber çalışma zamanı gelmiştir.
Burada sanayicilerimize büyük görevler düşmektedir. Türkiye’yi sömürenlere karşı topyekûn kalkınma için sorumluluk alma zamanıdır. TÜSİAD’ın yapmış olduğu açıklama ülkemizin gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Türkiye’nin kırılgan ekonomik durumu süregelen ekonomik politikalardan kaynaklanmaktadır. O yüzden tekrar aynı politikaları uygulamak yaralarımıza merhem olmayacak aksine yaralarımız kangrene dönüşecektir.
TÜSİAD’a bağlı bulunan milli sanayicilerimize çağrımızdır. Bu düzende size de çıkış yok. Milletçe üreteceğimiz, milletçe bölüşeceğimiz sistemi kurmak için kamucu politikalar ışığında hep beraber üretelim. Ülkemizi dolar saltanatından, faizciden, vurguncudan kurtaralım. Ülkemizin kaynaklarının heba olmasına seyirci kalmayalım.