Ukrayna Meselesinde Türkiye'nin Tarihi Sorumluluğu

Türkiye ve NATO’nun namluları uzun süredir birbirine çevrili. Bu duruma zıt şekilde NATO’nun yanında yer almak boynumuzu celladımıza teslim etmektir.

Ukrayna Meselesinde Türkiye'nin Tarihi Sorumluluğu

YAZAR

Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginlik haftalardır sürüyordu. ABD basın organları haftalardır “Rusya şu gün Ukrayna’yı işgal edecek” diye açıklama yapıyordu. 24 Şubat sabahı uyandığımız haberle, haftalardır süren bu gerginlik hareketliliğe dönüştü. Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna'nın doğusunda Donetsk Halk Cumhuriyetini ve Luhansk Halk Cumhuriyetini "bağımsız ülkeler olarak tanınma" talebini kabul ettiklerini açıkladı.

Nasıl Başladı

Şubat ayının başında Putin, Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile görüştü ve Rusya'nın taleplerini tekrar dile getirdi. Rusya'nın talepleri arasında: NATO'nun genişlemesinin engellenmesi, Rusya sınırı yakınlarında silah dağıtımının durdurulması ve Ukrayna'nın NATO'ya dahil edilmemesi bulunuyordu.

Rusya’nın bu talebi 1990’lı yıllarda SSCB dağılırken yapmış ve NATO tarafından Almanya’nın doğusuna genişlemeyecekleri yönünde Rus yetkilileri söz almıştı. Bu sözlerin zabıtları geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Fakat verilen sözlerin tutulmaması, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya katılma ihtimallerinin artmasıyla Rusya’nın sınır güvenliğinde bir NATO tehdidi oluşturdu.

ABD ve NATO’dan gelen yazılı yanıtların Rusya’yı tatmin etmemesi ve Ukrayna’nın olası NATO’ya girişi Rusya’nın sınırlarına doğrudan bir tehditti. Rusya kendi milli güvenliğini sağlamak için girişimlerde bulunmak zorundaydı.

Putin, NATO'nun Rusya'nın taleplerini kabul etmediğini; 2014 ve 2015'te imzalanan Minsk Anlaşmalarının artık geçersiz olduğunu söyledi ve 24 Şubat sabahının erken saatlerinde Donbas bölgesine askeri operasyon başlattığını duyurdu.

ABD Ne Amaçlıyor

Yaşananlar sadece Rusya ve Ukrayna’yı ilgilendirmiyor. ABD ve AB ülkeleri tarafından kışkırtılan bir Ukrayna ve milli güvenlik sınırını korumak zorunda olan bir Rusya görüyoruz. Sadece Rusya ve Ukrayna ya da Rusya ve ABD arasında olan bir mesele de değil.

Son otuz yıldır ABD saldıran, Rusya ise savunmada olan bir konumdayken güç dengelerinin değişmesiyle Rusya ABD’nin saldırgan ve emperyalist tutumuna daha net yanıtlar vermeye başladı. Rusya ABD’nin yayılmacı politikasına karşı savaşı bitirecek hamleleri bu harekatla yapmış oluyor.

Sekiz yıldır Donbas bölgesinde savaş vardı. Minsk antlaşmasıyla bu iki bölgeye özel statü verilmişti. Ancak Ukrayna bu antlaşmaya uymuyordu ve Donbas’ı sekiz yıldır bir savaş alanına döndürmüştü. Medyada çok yer almasa ve halı altına süpürülmeye çalışılsa da bölgede on binlerce insan yurtlarını terk etmek zorunda kaldı, binlerce insan öldü.

Putin bu askeri harekatla karışıklığı durdurmaya ve Rusya’nın milli güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Peki Amerika neyi amaçlıyor?

Rusya’nın bu harekâtı yaparken amaçladıkları: Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerinde kontrol sağlamak ve Ukrayna’da gayri resmi olarak ABD’nin kontrolündeki bölgelerindeki askeri tesisleri etkisiz hale getirmek. Aynı zamanda ABD’ye bir yanıt verebilmek.

Bu yüzden Rusya’nın verdiği savaş haklı bir savaştır.

ABD’nin ise burada takındığı tavırdaki amaç; Başta Türkiye ve Rusya olmak üzere tüm Asya coğrafyasını kuşatmak ve bunun için Ukrayna’yı ateşe sürmek, bunun yanında da Avrupa’yı kendi hakimiyeti altına almaktı. Türkiye ve Rusya arasında bir çatışma çıkartmayı, kendisine karşı gelebilecek tüm ittifakları durdurmayı amaçlayan bir Amerika var karşımızda. Avrupa’nın ayrı bir güç olarak ortaya çıkmasını istemeyen ABD burada Rusya’yı Avrupa’ya bir tehdit olarak göstermeye çalışıyor.

ABD’nin Rusya’ya genişlemesi sadece Rusya’yı değil diğer Avrasya ülkelerini de etkiliyor.

Türkiye'deki bölücülüğü destekleyen ve bu konuda en başta gelen ABD ve NATO, ki bunu 15-16 Temmuz 2016 Amerikancı darbe girişiminde yaşadık. Türkiye, NATO içerisinde kalarak bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalmışken daha Ukrayna NATO'ya girmeden yine bir bölünme süreci ile karşı karşıya geldi.

NATO’nun doğuya doğru genişlemesi, İran, Suriye, Irak, Azerbaycan, Türk Cumhuriyetleri, Çin Halk Cumhuriyeti, kısacası tüm Asya için bir tehdittir. Özellikle de Türkiye için.

“Savaşa Hayır” mı?

“Haklı Savaş” teorisi der ki: Ne kadar kötü olursa olsun, savaş daima en kötü seçenek değildir. Sorumluluk, istenmeyen sonuçları önlemek, önlenebilir vahşeti durdurmak, savaşı haklı kılabilir. Türkiye’nin Kıbrıs müdahalesini düşünün. Hendek ve barikat olaylarını düşünün. Buradaki üç ilke birden Türkiye’nin savaş eylemlerini haklı kılıyordu. Bu süreçte haklı savaşımıza karşı batı medyası tarafından böyle gösterilmedi. Şimdi de aynı medya, Ukrayna için her platformda ağıtlar yakmaya başladı. Görünürde mazlum bir Ukrayna ve işgalci bir Rusya algısı yaratılmaya çalışıldı. Ukrayna’nın burada ABD ve AB ülkeleri tarafından yalnız bırakılması da bu ağıtlarla birleştirildi.

Şu an Ukrayna’nın yalnızlığı gibi sırtını ABD ve NATO’ya yaslayanlar o yalnızlığa mahkûm olmak zorunda. Suriye’de de PKK’lılar nasıl kaçmak zorunda kaldı? Emperyalizmle savaşmayan herkesin sonunu yine emperyalizm hazırladı.

Bütün dünyada mazlum ülkeler emperyalizmle savaşarak bağımsızlıklarını kazandılar. Barışı getirecek haklı bir savaş mücadelesi varsa burada kalıcı çözümü görebilmek gerekir. Çünkü haklı savaşlar yüzyıllar boyu sürecek barışlar getirir. Yapılan silahsız çözüm çağrılarının bu yüzden anlamı yoktur. Barış gökten zembile inemez, kalıcı çözüm için emperyalizmle mücadele etmek gerekir.

Türkiye, Kurtuluş Savaşını boşuna vermedi. Silahla gelene gül ile gidilmez; nasıl o gün gülle gitmediysek bugün de gidemeyiz. Milli güvenlik sınırını tehdit edenlere, “oturup konuşalım” diyemezsin. Politika böyle işlemez. Sorunların çözümü şu gün ki dünyada savaş ise savaşa hayır demek en büyük zalimliği oluşturur. Burada bakmamız gereken nokta bu savaşın müsebbibi kim sorusu olmalıdır. Çünkü savaşı mecbur kılanlar asıl suçlulardır. Rusya bugün bu savaşı vermese Karadeniz’de bir Yunanistan oluşturulacak. Biz Doğu Akdeniz’de milli güvenliğimizi korumaya çalışırken Karadeniz’de milli güvenliğimizi tehdit eden müdahalelere nasıl tepki göstermeyiz? Burada vereceğimiz tepki ve tavrın önemi bizim Doğu Akdeniz’de Suriye’de vereceğimiz mücadeleyi taçlandıracaktır.

Rusya’nın ve Türkiye’nin hatta tüm Avrasya ülkelerinin güvenliğini tehdit eden NATO ve ABD’nin yayılmacı politikasına karşı yapılan bu savaş meşrudur. Sürecin sorumlusu ise tamamen ABD’dir.

Kafkaslarda Karabağ meselesi, Suriye’nin kuzeyi, Doğu Akdeniz’de verdiğimiz mücadele, ABD’nin ve NATO’nun karşısında verdiğimiz mücadelenin doğru bir dış politikayla devam etmesini istiyorsak taraf olmalıyız çünkü taraf olmayan bertaraf olur.

Hangi Taraftayız

Türkiye’nin güvenliğinden yana konum almak zorundayız çünkü asıl sorumluluğumuz ülkemizin bekasını düşünmek. Bizi sömüren, kan, zulüm, gözyaşından başka şey vadetmeyen Atlantik’ten mi yoksa yükselen Asya uygarlığından mı taraf olacağız? Doğru taraf yükselen Asya uygarlığıdır. Atlantik bize acı, zülüm ve bağımsızlığımızı zedelemekten başka hiçbir şey getirmez. Türkiye NATO’ya karşı savaş veriyorsa bugün Rusya’nın yanında yer almalı, kendi askeri ve ekonomik güvenliğini korumalıdır.

Demokrasi ve insan hakları maskesiyle savaşa hayır diyenler; tarihimizdeki Kurtuluş Savaşına, bugün Azerbaycan’ın Karabağ’a girmesine, Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine karşı savaşan Mehmetçik’in verdiği savaşa da hayır diyecekler midir?

Türkiye Kıbrıs’a girdiğinde bizi işgalci ilan edenler bugün Rusya’yı işgalci ilan ediyor.
Savaşa hayır söylemleri altında söylenen NATO’nun yayılmasına da Rusya’nın işgalci politikasına da karşıyım diyenler. Bugün ‘işgalci’ söylemlerinin altında yatan ABD yayılmacılığını kabul ettiklerinin farkında değiller. Barışı getirecek bir savaşa hayır diyebilmek gerici bir söylemden ileriye gitmemekte. Haklı savaşa evet diyebilmek ise tüm insanlığı düşünmek demek.

Türkiye’nin Alması Gereken Konum

Bu meseleye Türkiye’nin güvenliği açısından bakmalıyız. ABD Ukrayna’yı kendine bir üst haline getirmeye çalışıyor. NATO’nun Karadeniz’e ve doğuya doğru genişlemeye çalıştığını görüyoruz. ABD’nin kurdukları üstler Türkiye’nin dört bir yanını çevrelemiş durumda. Bunlara baktığımızda görüyoruz ki Türkiye NATO ile savaş halinde. Nasıl 15 Temmuz’da NATO’nun askerleri ile savaştıysak bugün de savaşıyoruz.

Türkiye’nin tavrı Türkiye’nin güvenliğinden yana olmalı. Karabağ’da emperyalizm ile verilen savaşın sonunda gelen zafer Azerbaycan’ın silahlı mücadelesiyle geldi.

Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarımızı korumak istiyorsak Rusya’nın Karadeniz’de güvenliği sağlama politikasının yanında yer almalıyız.

Burada Rusya’nın yanında olmak Rusya’ya yapılan bir kıyak değil Türkiye’nin kendi çıkarlarını düşünmesi, ekonomik ve bağımsızlığını tehlikeye atacak durumlara izin vermemesi için yapması gereken bir hamledir.

Eğer Türkiye NATO’nun yanında söylemlerde bulunursa bu dış politikada yaptığımız KKTC, Doğu Akdeniz, Suriye’nin Kuzeyi, Karabağ ve Libya’daki varlığımıza zarar verir.

Türkiye ve NATO’nun namluları uzun süredir birbirine çevrili. NATO’nun yanında yer almak boynumuzu celladımıza teslim etmeye benzer.

Bu yüzden silahlı tehdide ancak silahla yanıt verilebilir. Emperyalizme sırtını dayayan tüm ülkeler kaybetmeye mahkumdur.

Bugün kaybetmemek ve milli bağımsızlığımıza ulaşmak istiyorsak, ABD’ye her alanda cevap verebilmek istiyorsak yapmamız gerekenler bellidir. Emperyalist savaşı bitiren bu askerî harekâtı desteklemek ve NATO’dan çıkmak. Köklü çözüm budur.

 

Hilal Aydın

TGB Eskişehir İl Yöneticisi

Tarih:
Diğer Haberler