Ulus Devletler Emperyalizmin Sonunu Getiriyor

Ulus devletler, çürüyen emperyalist sistemi dünyanın her yerinde mağlup ediyor. Yükselen Asya Uygarlığı, çürüyen emperyalizmin sonunu getiriyor.

Ulus Devletler Emperyalizmin Sonunu Getiriyor
Münire Tomana
Münire Tomana
YAZAR

Emperyalizm yıllardır hepimizin kulağının aşina olduğu bir kelimedir, anlamı ise kısaca, bir ülkenin siyasi idaresinin ele geçirilmesi ekonomik ve kültürel olarak sömürülmesidir. Geçmişte yapılan emperyalizm tanımlarında kültürel sömürüyü görmek zordur. Örneğin 1910’lardaki dünya düzeni ile bugünkü dünya düzeni bir değildir. Bu yüzden bugün emperyalizm çok faktörlü bir hal almıştır. Aslında dahil olabildiği bütün alanlardan bizleri kıskacı altına almak istemekte, bunun için bütün araçlarını da kullanmaktadır. Bütün mazlum milletleri hegemonyası altına almak isteyen emperyalizm ülkemizde de bütün araçlarını bu alanda seferber etmektedir. Örnek verecek olursak; emperyalizm Türkiye’de iktidarı değiştirmek istiyor. Bunun için ekonomik yaptırımlardan tutalım iç cephede “Yaratıcı Yıkıcılığa” kadar birçok faaliyet yürütüyor. Çünkü Türkiye mevcut iktidarı ile ekonomik ve askeri bağımsızlığını sağlamak, bölünen değil birleşen Türkiye’yi kurmak adına Avrasya’da konumlanıyor, emperyalizme karşı mazlum milletler ile ittifaklar kuruyor ve “Asya Çağına” önderlik etme misyonunu üstleniyor. Bu da emperyalizmin istediğini almasına engel oluyor peki emperyalizmin temeldeki isteği nedir ve bunu neden yapmaktadır?

SÖMÜRÜNÜN ENGELİ ULUS DEVLET

Ulusal ekonominin zayıflaması ve kamucu politikaların uygulanmaması sonucunda ulus devleti yıkmaktır. Bunu istemesinin temel sebebi ise ürettiklerini daha iyi satabilmektir. Emperyalizmin daha fazla satış yapabilmesinin ve daha fazla kar edebilmesinin önündeki en büyük engel ise ulus devlettir. Çünkü ulus devlet üreteni korur, vergi alır ve sömürülmez. Emperyalizmin kültürel olarak hedefi ise bir tüketim toplumu inşa etmektir. İnşa edilen toplum öyle bir toplum ki insanı insana, sevdayı sevgiliye, dostluğu dosta tükettiriyor. Yalnızca bu değerleri değil milli değerlerimizi de tükettiriyor. Örneğin Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü tişörtlerin üstünde, maskelerde, kollarda dövme olarak tükettiriyor. Milliyetçilik kavramını tükettiriyor, vatanseverliği tükettiriyor, Atatürkçülüğü koluna dövme yaptırmak zanneden bir nesil yetiştirmeye çalışıyor. Kitap yazıp üzerine Mustafa Kemal Atatürk yazdığı için kitabı değerinin üstünde satma hakkını kendinde gören bazı kesimler bunun en büyük kanıtıdır. Bununla birlikte hem sattığı kitaptan ve tişörtten para kazanıyor hem de insanları kimlik siyaseti üzerinden ayrıştırıyor. İnsana önce çevresini sonra kendisini tükettiriyor, ideolojilerin içerisini boşaltıyor ve içerisine kendi işine gelebilecek şeyler yerleştiriyor. Bu amaca ulaşmak adına bizleri bütün dirsek ile kavramaya çalışıyor. Örneğin Atatürk devrimlerini tasfiye ederken bunu Atatürkçülük gibi satıyor. Bununla birlikte ulus devleti yıkmak için elinden geleni yapıyor.

Son dönemde hem ezilen uluslar üzerinde hem de Türkiye üzerinde ciddi anlamda baskısını ve saldırganlığını artırıyor. Çünkü hem Türkiye’nin hem ezilen ulusların Avrasya’da tam bağımsız bir devlet olacağını biliyor ve o yüzden bugün bu kadar saldırgan davranıyor.

Ulusal ekonomi Avrasya’da özgürce üretmekte ve paylaşımcı politikalar gündeme gelmektedir. Emperyalizm bu zorunluluğu görmezden gelerek kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye’yi açık pazar olarak elinde tutmaya çalışmaktadır. Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını elinden almak, Türkiye’yi emperyalist güdümlü bir ülke haline getirmek için hem silahla hem ekonomik yaptırımlarla hem de kültürel saldırılarla ülkeyi zayıflatarak ulus devleti yıkmaya hizmet ediyor. Yani emperyalizm bütün kolları ile bizleri kıskacında tutmak istiyor ve bu kollarının birini bir diğerinden bağımsız işletmiyor. Siyasi, ekonomik, askeri, kültürel… hepsi birbirini besler durumda çünkü bir tanesi bile işlemezse emperyalizmin sistemi zarar görür.

Peki kültürümüzün sömürülmesi ne demektir?

Kısaca tanımı şu şekildedir; Emperyalist bir ülkenin kendi kurumları tarafından üretilen kendi kültürlerinin ezilen uluslara farklı yollar ile dayatmasıdır. Bu yollar yine hepimizin günlük hayatlarından geçmektedir. Bakınca göze çok masum gelen fakat yıllar içinde kültürümüzün ve bizlerin yaşam tarzını derinden etkileyen birçok şeyi bugün görmezden geliyoruz. Örneğin; neredeyse hepimizin bir kez bile olsa girip bir şeyler izlediği, hobi olarak edindiği Netflix platformu birçok içeriği ile kültür emperyalizmine hizmet etmektedir. Türk kültüründe eşine rastlayamayacağımız lümpen hayatlar, birbirinden kopuk aile ilişkileri, uyuşturucu, alkol güzellemeleri veyahut eşcinselliği bir farklılık gibi gösteren gençlik dizileri ve bunun artık kabul edilemez bir seviyesi olan dokuz, on yaşlarında cinsel kimliğinin bile farkında olmayan çocukların eşcinsel rollerde oynatılması ve cinsellik içeren sahnelerde bir objeymiş gibi kullanılması, yine konu ile bağlantılı yakın zamanda da oldukça gündemde olan Boğaziçi Üniversitesi LGBT-İ Topluluğunun “Çocuk eşcinsel vardır” açıklamaları… Bugün Türk kültüründe olmayan fakat bizlere alıştırılmaya çalışılan bu açıklamalar sapkınlıktan başka hiçbir şey değildir. Bugün çocuk istismarına nasıl yaklaşıyorsak bu meseleye de öyle yaklaşmamız gerekmektedir. Çocuklarımızın kimliksizleşmelerine ve kendilerine yabancılaşmalarına alışmamız mümkün değildir. Bu söylemlere alışmak da kültür emperyalizmine hizmet etmektir. Kültür emperyalizmi tatbikî yalnızca Netflix üzerinden bizlere dayatılmamaktadır. Yalnızca Netflix üzerinden değil Türkiye’deki sistem medyası da bunu dayatmaktadır. Örnek verecek olursak Dokuz Kere Leyla filmi. Sözde kadın hakları savunuculuğu yapıyor, toplumsal olaylara dikkat çekiyor ve çözüm üretiyor. Özünde ise kadın sorununu gerçek hedefinden saptırıp kadını erkek egemenliği altında ezilmeye itiyor. Onurlu, başı dik Türk kadınını bir servet avcısı olarak gösteriyor ve ona bu rolü dayatıyor. Başka bir örnek ise sabah kuşağı. İnsanlara ünlü olma fırsatını verip onlardan onurlu bir yaşamı çalıyor.

Sokakta gördüğümüz lümpen yaşamı yansıtan salaş, disiplinsiz, görünen kıyafetler ve pek tabii bu kıyafetlerin üzerlerinde güzellendiği de kültür emperyalizmini en çok hissettiğimiz alanlardan birisi. İçerisinde uyuşturucudan, alkolden, cinsellikten, kadını sadece cinsel bir obje olarak gösteren yozlaşmış bir dayatma. Çıkarcı sevgilerden başka bir şey barındırmayan sanatsal anlamda içi boş halkı temsil etmeyen şarkı sözleri de kültür emperyalizmine hizmette büyük rol oynamaktadır. Tabi burada bütün Rap müzik sanatçıları böyle değil içerisinde yararlı işler yapanlar da var. Örneğin Joker gibi. Liberalizmin bir ayağı olan bireycilik de günümüzde varlığını oldukça hissettirmektedir. Bireyci, çıkarcı arkadaşlıklar ve bunun sonucunda oluşan güven problemleri sebebiyle kitleden kopuşlar akabinde yalnızlaşmalar ve bugün her on gençten dokuzunun problemi olan sebepsiz ve sürekli buhranlar kültür emperyalizminin gençlik üzerinde nasıl bir hegemonya kurduğunu da kanıtlamaktadır. Sorunlara çözümsüz yaklaşmak sorunların yalnızca kendinde olduğunu düşünmek ve bunların sonucunda intihar etme eğilimine sahip olmak da bunların getirisidir.

SİZE ÖZEL ÖZGÜRLÜK

Kültürel baskılar altındaki insanlığın kendi toplumuna ve kültürüne yabancılaşması kaçınılmaz bir hal almaktadır. İnsanlık olarak bu değişimin farkında olmamıza rağmen temel sebebin emperyalizm olduğu tespitini yapmakta hala zorlanıyoruz. Çünkü sonucu görmeden kültürümüzün sömürüldüğü tespitini koyamıyoruz. Bugün Netflix’in, Trap’in, Türk dizilerinin içerisinde bize dayatılan kültürel unsurları görmezden geliyor, etkilenmediğimizi iddia ediyor ve bunun kişisel özgürlüğümüz olduğunu söyleyebiliyoruz. Burada emperyalizmin müdahale ettiği bir kavramı daha yakalamış oluyoruz: Özgürlük. Bugün emperyalizm kişiye özel özgürlük tanımı uydurabileceğini iddia ediyor. Kılıfına uyduramadığımız her meselede bu benim özgürlüğüm diyoruz. Bu da bizi özgürlüğün sınırsız olduğu fikrine itebilir ve önüne geçilemeyen özgürlük tehlikelidir. Bireysel bakıldığı zaman birçok şeyin kimseye bir zararı olmadığını söyleyerek bu görüşlerinde ısrarcı olanlar hatayı en temelde yapmaktadır. Yani olaylara bireysel bakmak oradaki hatanın temelidir ki bireycilik de kültürel emperyalizmin yapı taşlarındandır. Bir başka kültür emperyalizmi güzellemesi de kültür emperyalizminin kültürel etkileşim ile benzetilmesi hatta aynı olduğunun söylenmesi. Aradaki farkı iyi görmek bu hataya düşmeyi engeller. Kültürel etkileşim diğer ülkelerin ileri kültürlerini ülkemizde geliştirerek uygulamamızdır. Bu emperyalizm açısından bir tehdit değildir aksine ülkelerin gelişimi noktasında ileri bir adımdır. Bugün bu ayrımı yapamazsak emperyalizmin kucağına düşeriz.

Dünya üzerinde birçok yerde kararlı mücadeleler neticesinde emperyalizm yenilmeye ve can çekişmeye başladı. Venezuela’da yenildi, Suriye’de amacına ulaşamadı, Mavi Vatan’da verdiğimiz mücadele karşısında yenilecek, HDP/PKK ile mücadelemizde yeniliyor. FETÖ, Türk yargısının mücadelesi ile zindanlara atılıyor. Bu ülkelerde veya Türkiye’de bulunan terör örgütlerini zindanlara atmak emperyalizmi yenilgiye uğratmaktır. Emperyalizmin bu yenilgileri bizim kararlı mücadelemiz sayesinde oldu. Bu mücadeleyi yalnızca siyasi ve ekonomik açıdan vermedik. Emperyalizmi bütün aygıtları ile ele aldık. Çünkü mücadelenin başarıya ulaşmasının koşulu budur. Hem terörle mücadele edip hem Netflix içeriklerinin kültürümüzü etkilemediği iddiasında bulunursak hataya düşeriz çünkü düşman aynı düşmandır emperyalizm her alanda tehlikelidir. Bir yerden savaşırken bir yerden destek veremeyiz. Bu bizi de mücadelemizi de savrulmaya itecek sebeptir. Bu yüzden nerede emperyalizmin bir aygıtı ile karşılaşsak emperyalizmin baş düşman olduğu gerçeğini görmezden gelmeden mücadele edecek ne siyasi anlamda ne ekonomik anlamda ne de kültürel anlamda emperyalizm güdümünde bir ülke olmayacağız. Türk gençliği emperyalizmin baş düşman olduğunun bilincindedir. Ve gelecekte bağımsız, başı dik, üreten ve çağdaş Türkiye’yi kurmaya ve yönetmeye adaydır. Kurulacak Türkiye’de ne kültürel yozlaşmaya ne tüketim toplumuna yer var. Bu gençlik emperyalizmin bizleri içerisine sindirme çalışmalarının tam karşısında konumlanacaktır.

Münire Tomana
TGB Denizli İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler