Ünal Çeviköz'den Manda ve Himaye Tarifleri

Amerikancılığın Türkiye’deki tarihsel rolü, kaybetmektir. Düşmanın bayraktarlığını yaparsanız tozlu raflarda yer alırsınız.

Ünal Çeviköz'den Manda ve Himaye Tarifleri
Volkan Taşdemir ve Can Aybars Bilgicier
Volkan Taşdemir ve Can Aybars Bilgicier
YAZAR

Türkiye, tarihinin en keskin süreçlerinden birini yaşıyor. On yıllardır var olan Türkiye-Atlantik bağları hızla çözülüyor, ayrılıklar derinleşiyor. Türkiye, Atatürk Türkiye’si rotasında emin adımlarla ilerliyor.

Dünyamızda yaşanan gelişmeler, ülkemizin kaderini belirleyecek olan çevresel etmenler ve ülkemizin kendi iç çelişmeleri bu tarihsel sürece şeklini veriyor. Bugünün koşullarını kavrayanlar yarınlara özgüvenle bakarken, Türkiye’nin baş çelişmesini iktidar partisiyle mücadele olarak görenler kazandığımız mevzilere düşmanlık ederek var olmaya çalışıyor.

CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Danışmanı Ünal Çeviköz’ün açıklamaları günlerdir gündemde. Bu açıklama gazetelerin haberlerinde, yazarların köşelerinde, vatandaşın sohbetlerinde tartışılıyor. Bu açıklamaya, açıklamanın ötesinde ortaya konan program ve strateji üzerine bir değerlendirme getireceğiz.

CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Danışmanı Ünal Çeviköz, Amerikan-Alman Marshall Fonu (GMF) adlı düşünce kuruluşunun “Türkiye’nin 2021’de Dış Politika Öncelikleri: Ana Muhalefet Partisinden Bir Bakış” başlıklı çevrimiçi paneline katıldı. Çeviköz, panelde ABD’de 3 Kasım seçimlerinin galibi ilan edilen Joe Biden yönetiminden beklentilerinin, Türkiye’de demokrasiye vurgu yapması olduğunu söyledi. Bununla birlikte Türkiye’nin uluslararası topluma yeniden uyum sağlaması gerektiğini, Türkiye’nin Libya’da silah ambargosuna uymadığını, bölgede yük olduğunu, dış politikada çatışmacı olduğu, Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşıp Çin’e ve Rusya’ya yaklaşmadığını göstermesi gerektiğini ifade etti. Suriye sorununun Kürt sorunu ile bağlantılı olduğunu savunan Çeviköz, Kürt sorununun çözümü için açılım fırsatının 2015'te kaçtığını söyledi. S-400’lerin CHP iktidarında aktif hale getirilmeyeceği taahhüdünde bulunan Çeviköz, Kıbrıs’ta Kapalı Maraş’ın açılmasının BM kararlarına aykırı olduğunu savundu.

Kime Selam Verildiğini Anlayalım mı?

Bu açıklamaların bizim ve toplumumuz tarafından tartışılmasının anlamı ve önemi vardır. Sayın Ünal Çeviköz, CHP’de Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Danışmanlığı yapmaktadır. Dolayısıyla Çeviköz’ün ifadeleri ve fikirleri CHP’nin bugün durduğu yeri göstermektedir.

Bildiğimiz üzere, RAND Corporation isimli şirket Ocak ayında bir rapor yayımladı. Bu rapor “Türkiye'nin Milliyetçi Rotası” başlığını taşıyordu.

Rand Corporation raporu, Amerika’nın yayımladığı bölge üzerinde siyaset üretme, tahlil yapma anlamına gelmektedir. Bununla birlikte Rand raporları hükümetlerin politikasını etkileme ve Amerika’nın tercihlerine yer vermesi işlemi ve anlamı da taşımaktadır. Rand raporunun Türkiye ile ABD ‘ittifakının’ karşısındaki temel sorunları incelediğini biliyoruz.

Rand raporu internet ortamında bulunabilmektedir ve detaylarıyla incelenebilir. Teknik, teorik, siyasi herhangi bir tarafını seçelim ve tutalım, özü Türkiye’nin tam bağımsızlıkçı rotasını hedef almaktır. Rand’ın ortaya koyduğu son raporu incelediğimiz zaman, Çeviköz’ün açıklamasının nasıl üretildiğini, neye hizmet ettiğini ve ne amaçla ifade edildiğini bizlere gösteriyor.

Özetle, Türkiye’nin mevcut siyasetlerinin yerle bir edilmesi ve yerine Atlantik cephesine mecburiyetinin yaratılması için Rand raporunda ortaya konulan politikaların sözcülüğü de Ünal Çeviköz’ün talihsiz açıklamalarında ve dolayısıyla CHP’nin iktidar stratejilerinde yer bulmuştur.

Bu açıklamaların bize gösterdiği durum ve çıkaracağımız görev ise ne ile karşı karşıya olduğumuzu görmek ve Türkiye’nin son dönem siyasetlerinde ısrarlı şekilde devam etmesi için direnç noktası olmaktır.

Amerika’dan Demokrasi Ummak!

Çeviköz’ün ilk dikkat çektiği konuların başında demokrasi geliyor. Çeviköz sanki komşusunun kapısını çalmış ve “bizde kalmadı da, bize birazcık demokrasi verir misiniz?” edasında. CHP ve çevresinin üzerinde sık sık durdukları konuların başında gelen demokrasi, kendini sıcak paraya ve Amerikan hükümetine bağlama serzenişi olması nedeniyle tırnak içine alınmaya hak kazanıp ‘demokrasi’ olmuştur.

Çeviköz katıldığı panelde, Türkiye’yi panel yöneticileri ve konuklarına şikayet etmektedir. Çeviköz, Amerikan başkanı Joe Biden’ın demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel hak ve özgürlüklere daha fazla vurgu yapacağını düşünüyor. Bu konuda Türkiye’deki duruma ilişkin Avrupa Birliği gibi CHP olarak da kaygı duyulduğunu ifade ediyor ve yetmiyor, Türkiye’nin dış politikada giderek daha çatışmacı ve askeri seçeneklere daha çok bel bağlayan bir duruş sergilediğini söylüyor.

Değinmemiz gereken konuların en başında belki de bu geliyor. Türkiye’de siyaset yapan bir partinin genel başkan danışmanı, Amerikan devlet başkanından demokrasi talebinde bulunmaktadır.

Çeviköz’ün demokrasi dilendiği ABD demokrasisi ise, Irak’ta binlerce masumun katledilmesini, Suriye halkının geleceksiz bırakılmasına alan açmayı, topraklarımızda kendi hakimiyetini sağlamak için darbe girişimi yapmayı hak görmektedir. İnsanın değil hakça yaşaması, özgürleşerek atacağı tek bir adımın bile düşmanıdır. ABD senatosu kendi keyfinin yolunda onlarca kez aynı anda hâkim, savcı ve yargıç olup dünya siyaseti ve hukukuna darbe yapmaya çalışırken, Türkiye’ye nasıl demokrasi ihraç edebilir?

Çeviköz, bu söylemleriyle Türkiye’ye dışarıdan müdahaleyi meşrulaştırma projesine hizmet etmektedir. Bugün CHP’nin baş eleştiri maddeleri olan ekonomi, dış politika, yargı ve hukuk, ancak bağımsız devletlerde tam olarak işler hale gelebilir. Türkiye’nin sorunları ABD’nin el hamleleriyle değil milletimizin iradesiyle oluşan bağımsız yargı, ekonomi ve siyasetle çözülür.

NATO Sever

Çeviköz’ün ifade ettiği konulardan bir başkası ise, Türkiye’nin uluslararası topluma uyum sağlamadığı ve bununla birlikte Rusya ve Çin ile yakın gözükmesi. “NATO’dan uzaklaşan Türkiye, Çin ve Rusya’ya yakın gözükerek yanlış yapıyor ve uluslararası topluma entegre olmuyor.” diyen Çeviköz için uluslararası toplum, Avrupa ve Amerika’dır. Çeviköz, konuşmasının daha ileri yerlerinde Türkiye’nin NATO ile arasını daha sıkı tutmasını önerdiğini ve NATO’dan uzaklaşmasını yanlış bulduğunu ifade ediyor.

NATO-Türkiye ilişkileri ve Türkiye’nin NATO üyeliği uzun yıllardır irdeleniyor. Bugün uluslararası konumunu 80 yıl sonra, devrim niteliğinde bir süreçle değiştiren ve bölge ülkeleriyle birleşme yoluna giren Türkiye için tartışmasız NATO güdümünde olduğu süreci ‘eski’ olarak değerlendirmek mümkündür.

Eski dediğimiz sistem, Türkiye’yi NATO’nun emrine sunuyor, topraklarına bölücülük yerleştiriyor, devletin tüm kademelerine FETÖ’yü sokuyor, ekonomisinin başka devletler tarafından yönetilmesini sağlıyor, gençlerin sırtına geleceksizlik odunları atıyor, Atatürk devrimlerini her gün tahrip ediyor ve aydınlanmamıza karşı adımlar atıyordu. 2014 sonrası verilen köklü karar ile Türkiye bu eski sisteme savaş açtı ve kendisine yeni bir strateji çizdi. Daha özlü bir ifade ile Türkiye Amerika’nın ve AB’nin 1950’den bu yana uygulanan tüm stratejilerine karşı mücadele başlattı.

Türkiye’nin stratejik çıkarlarını yorumlamak yeteneğinden yoksun olan Sayın Çeviköz’e, Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgemiz üzerinde NATO dolayısıyla sözde müttefiklerimizin açıktan hak ihlallerini hatırlatıyor ve hiç olmazsa, Türkiye Cumhuriyeti’ni var eden önderlerin bugün bu olaylara nasıl bakacağını düşünmesini öneriyoruz.

Çeviköz’ün Türkiye’nin uluslararası toplumla kaynaşma, NATO ile yakınlaşma siyasetleri ise Türkiye’nin tekrar boğulacağı günlere dönmesini içeriyor. Biz bunun ne demek olduğunu çok yakın zamanda yaşadık. Bu günler demek, en basit hali ile ülkemizin sokaklarında her gün canlı bombaların gezmesi, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin teslim olması demek.

Doğu Akdeniz’de Fransa, İsrail, Yunanistan, Amerika silahları ülkemize karşı doğrultulmuş bulunuyorken, Rusya ve Çin ile yakınlaşan ve geleceğini Asya’da arayan Türkiye’ye “yanlış yapıyor, haydi gelin birlikte döndürelim” demek neye hizmet etmektedir?

Kendi iktidar planlarını Türkiye’nin kaderiyle birleştirmeyen hiçbir kuvvetin bu kritik süreçte söz hakkına sahip olamayacağını biliyoruz. Gençlik olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini, boğulma ve bağımlılık vadeden ABD-AB çizgisinde değil, paylaşmacı ve emperyalizme karşı mücadelede birleşen Asya’da görüyoruz.

Amerikancılık Yarışı!

Çeviköz’ün S-400 ve Kapalı Maraş hakkında ifade ettikleri ise CHP’nin Türkiye’nin içinde bulunduğu süreçte yer aldığı cepheyi özetliyor.

Çeviköz, S-400 konusunda, CHP iktidarında durumun hemen çözüleceğini ve depolara konulacağını ifade ediyor. Bu özür olarak yetmiyor ve Kapalı Maraş konusunda da “KKTC’de kapalı kent Maraş’ın kısmi şekilde yeniden açılmasını desteklemiyoruz. Bu BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı.” diyor. Siyaseti yaptığı merkezden değil güvendiği dağlardan yorumlayan CHP kadroları, KKTC için olduğu kadar Türkiye’nin son dönem siyasetlerindeki istikrarı için de önemli bir madde olacak Maraş konusunda aldıkları yanlış tutumla halk nezdinde de gözden düşüyorlar.

Türkiye Değil CHP Yalnızlaşıyor

Çeviköz, panelde yaptığı konuşmasında Suriye, Kürt sorunu gibi konulara da değiniyor. Yazımızı daha fazla uzatmamak adına oralara girmiyoruz. Fakat şunu belirtelim, o konularda da tamamen bir teslimiyet ve Türkiye düşmanlığı ile karşılaşıyoruz.

Türkiye’nin hem dış politikada hem iç politikada yalnızlaştığını ifade ediyor Çeviköz. Bu, yalnızlaşmaya inandığını ve daha önemlisi istediğini ifade eden bir yorum. Gerçekler ise böyle olmadığı yönünde. Ülkemiz her gün zaferler üstüne zaferler kazanıyor. Bölgemizin en önemli konusu olan Doğu Akdeniz’de cesur adımlar atıyoruz. Üstümüze gelen tehditlere ve yaptırımlara karşı ordumuz, devletimiz ve milletimiz olarak göğsümüzü siper ediyoruz. Bununla birlikte yeni dostlar ve ittifaklar kazanıyoruz.

Azerbaycan’ın işgalci Ermenistan karşısındaki zaferini ele alalım. Bugün Türkiye, ordusuyla, siyasi kurmaylarıyla ve milletiyle bu zaferin mimarıdır. Ermenistan’ın Karabağ’da yenilmesi ve emperyalist planların dağıtılması komşularımızla omuz omuza verip yerleştiğimiz öncü konumumuzun nişanesidir. Trump döneminde hem Batı Asya’da hem de Pasifik hatlarında yenilgi üstüne yenilgi alan ABD, Biden ile alacağı en saldırgan tutumda bile bu kader birlikteliğini ve ortak siyasi aklın politikalarını yıkamayacaktır.

CHP ise tüm bu somut koşulları görmezden gelmeye karar vererek, umudunu tek dişi kalmış bir canavara bağlamakta. Türkiye’yi başka ülkelere şikâyet ederek, bağımsız cumhuriyetimizi Batıdan bir dokunuşa mecbur halde göstererek, gazi meclisimizi yok sayarak Türkiye’de iktidar olma planları çoktan tarihin başarısızlık raflarında yer almıştır. Tarihte tekerrür idealize ve sündürülmüş olarak değil, bilimsel verinin ve toplumların iradesinin gücüyle gerçekleşir.

HDP ve Amerika’nın Yanında Yok Olmak

Savaşı kaybettiğini anlayan bir komutan gibi düşünün, zafer kazananlar daha büyük özgüven ile üstünüze geliyor. O an yapacağınız şey, neyiniz var ise son koz olarak onu kullanmaktır. Artık orada ilke, tavır, program kalmaz. Durumun özü artık buraya gelmişe benziyor.

Çeviköz’ün açıklamaları, mevcut son yılların dillere dökülmesi ve yansımasıdır. HDP ile ittifak yapan, teröristlere özgürlüğü savunan, Türkiye’nin çıkarlarına karşı açıklamalar yapan CHP’nin son durumda Amerikan devlet başkanından “demokrasi, hukuk, adalet, gelecek, bağımsızlık…” beklemesine şaşırmamak gerekiyor. Fakat içerisinde nice dersler barındırıyor bu durum.

Denizaşırıya bağlanmanın ve yarı sömürge olmanın teorisini yapmak sonunda tamamıyla teslim olmaktır. Bugün Türkiye’nin yargı ve siyaset organlarını yermek için bir başka ülkenin bürokratlarıyla kahve içmenin zamanını kollarsanız, bu ülkenin insanıyla da buluşamaz ve düşman ile kader ortaklığı yapmış olursunuz. Kendine emperyalizmin kara gücü ile cepheler kurmaktan, manda ve himayeci fikirlerini pazarlamaktan çekinmeyenlerin iktidar hayalleri, kuklacıları tarafından bir kenara atılınca suya düşecektir.

CHP bu siyasetleri yürüterek ve bunları dillendirmekte bir beis görmeyerek, sandığının aksine iktidara yaklaşmak yerine fersah fersah gerisine düşüyor. Amerikancılığın Türkiye’deki tarihsel rolü, kaybetmektir. Bugün bağımsız Türkiye mücadelesinin neresinden tutarsanız yarın Türkiye’yi yönetmeye aday olursunuz, düşmanın bayraktarlığını yaparsanız tozlu raflarda yer alırsınız. Türkiye’nin geleceğini yaratacak vatanseverler, daha büyük tarihi fırsatların içinde Atatürk Türkiye’sini inşa ediyor.

Volkan Taşdemir - TGB Ankara İl Sekreteri

Can Aybars Bilgicier - TGB ODTÜ Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler